Suriye'deki açmazı sona erdirmek için Erdoğan, Esat'la görüşür mü?
Arap dünyası ve Pakistan'da modern askeri tarih konusunda uzman Kamal Alam, 'Asıl soru şu; Şam, Türkiye ile görüşecek mi' diyor ve sorunun yanıtını veriyor.
![Suriye'deki açmazı sona erdirmek için Erdoğan, Esat'la görüşür mü?](https://i.artigercek.com/2/1280/720/storage/old/news/36732.jpg)
ARTI GERÇEK - Arap dünyası ve Pakistan'da modern askeri tarih konusunda uzman Kamal Alam, Erdoğan ve Esat ekseninde Türkiye-Suriye ilişkilerini ele aldığı yazısında iki ismin görüşüp görüşmeyecekleri sorusuna yanıt aradı.
Alam'ın middleeasteye.net'te çıkan "Suriye'deki açmazı sona erdirmek için Erdoğan, Esat'la görüşür mü?" başlıklı yazısı şöyle:
"Türkiye ve iktidardaki AKP'nin 2003'te ilan ettikleri Arap politikası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat arasındaki kişisel dostluğa dayanıyordu.
Gelişmeler bu ilişkinin tam tersine dönmesiyle sonuçlandı. Suriye paramparça olurken iki lider birbirlerine acı bir düşmanlık beslemeye başladılar. Başka hiçbir ülkenin, Suriye'deki savaşı bitirmeye Türkiye kadar muktedir olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Buna karşılık, Türkiye'nin tüm Suriye siyaseti Erdoğan'ın etrafında döndüğü için, bunu yapmaya muktedir tek kişinin de yine Erdoğan olduğu teslim edilmelidir.
Bundan sonra ne olacağına karar veren tek kişi Erdoğan olacaktır. Afrin'in ele geçirilmesinin ardından -ki bunun Özgür Suriye Ordusu'ndansa Türk Ordusu'nun başarısı olduğu söylenebilir- Erdoğan kendini dünyadan giderek daha da izole edilmiş buldu, öyle ki Afrin'i ele geçirmek ilerde başına dert açabilecek bir adıma dönüştü.
Esat Afrin'deki savaşın kazanan tek tarafı gibi görülebilir pekâlâ. Çünkü içerde Erdoğan'a Şam'la görüşmesi için yapılan baskı giderek artıyor ve bu sonuçta Erdoğan'ı kendisine söyleneni yapmak zorunda bırakabilir. Peki böyle bir durumda, Şam yönetimi Ankara ile görüşmek isteyecek mi?
ÇİÇEK AÇAN KARDEŞLİK
2005'te Erdoğan, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Esat'ı ziyaret etmesini sağlamıştı. O günlerde küresel toplum Türkiye'yi Orta Doğu'ya model olabilecek bir örnek demokrasi olarak görüyordu. Suriye'deki muhalif gruplar Erdoğan'ın ülkelerine yaptıkları cazip tekliflerden bahsediyorlardı. Bu teklifler, Türkiye'nin görünürdeki Arap dünyasında demokrasiyi destekleme amacından hayli farklı idi üstelik.
Şam yönetiminin ezeli muhaliflerinden Farid Ghadry, AB ve ABD'nin Suriye'nin Lübnan ve Irak'taki rolünü azaltmaya çalıştıkları dönemde, Erdoğan'ın Esat aracılığıyla Arap Birliği'ndeki etkisini kullanarak Mısır, Libya, Cezayir ve Katar'la ilişkilerini güçlendirmeye çalıştığını yazmıştı (Ghadry'nin 5 Eylül 2005'te Turkish Policy Quarterly'de yayınlanan "Syrian-Turkish Relations: At What Price? başlıklı yazısı, http://turkishpolicy.com/article/164/syrian-turkish-relations-at-what-price-summer-2005).
Esat sevgisinin doruğa ulaştığı bir dönemde Erdoğan onu, en sevgili ve yakın kardeşi olarak tanımlamıştı ve iki lider eşleri ve çocuklarının da katıldığı en az üç tatil yaptılar birlikte. Abdullah Gül de bir defasında Esat ve ailesini Boğaziçi'nde ağırlamıştı.
Türkiyeli siyasi elitler Esad'a gönüllerini kaptırmışlardı o dönemde. Serbest ticaret anlaşmasını, karşılıklı vize muafiyeti izledi. Türkler Suriye'nin her yerinde yatırımlar yapmaya başladı. Esat-Erdoğan ilişkisinden en kazançlı çıkansa PKK'ye karşı on yıllar süren başarısız bir savaş verdikten sonra eli kolu bağlanmış Türk ordusu ve istihbarat servisiydi.
Esat, babasının, kurulduğu 1923 yılından bu yana Türkiye'yle kavgalı olan Kürt grupları, farklı Marksist örgütleri, Ermeni ve solcuları destekleme siyasetinden vazgeçti. Erdoğan'ın PKK ile yaptığı başarılı barış anlaşmasında Şam'ın; Esat'ın ve bölgede hayli etkin olan istihbarat örgütünün önemli bir payı vardı. Bu sayede bir çok grubu Ankara ile bir masa etrafında buluşturabildi.
ARAP POLİTİKASI PAÇAVRAYA DÖNDÜ
Saddam sonrası Irak'ta, Türkiye henüz ABD ile ne şekilde ittifak yapacağından emin değilken, Şam kendi aşiret bağlantılarını kullanarak Sünni dünyanın kalbinin attığı merkeze nüfuz etmeye başladı. Bu sayede Türkler de güneydoğularındaki yangın bölgesiyle Atatürk'ten beri kesilmiş olan ilişkilerini yeniden kurabildiler.
Esat ve Erdoğan'ın yaptıkları ünlü Bodrum tatilinin üzerinden 10 yıl geçti. Türkiye'nin Arap politikası paçavraya dönmüş durumda. Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Cezayir ve Suudi Arabistan Türkiye'nin Arap dünyasına müdahale etmesine karşılar. Büyük Arap devletleri Türkiye'yi Afrin'de ve Suriye'nin kuzeyinde ortaya koyduğu saldırgan pozisyon ve Arap dünyasının sınırlarını küstahça ihlal etmesi nedeniyle eleştiriyorlar. Suudi veliaht prensi ve Birleşik Arap Emirlikleri, Şam'la ittifak halinde olmasalar bile Türkiye'yi Osmanlı'nın yayılmacı siyasetini izlemeye çalışmakla suçluyorlar.
Erdoğan'ın Kürt siyaseti de baş aşağı çakıldı ve Şam, Türkiye ile Suriye'yi 1980'lerde savaşın eşiğine kadar getiren tüm güçlere destek çıkıyor. Afrin operasyonu, Türkiye'nin hemen tüm NATO müttefikleri tarafından eleştirildi ve Türkiye bu operasyonla Suriye Kürtlerini Esat'ın kucağına itmiş oldu.
Suriye Kürtleri ABD'ye de güvenmiyorlar. Çünkü IŞİD'e karşı savaşın ağır işçiliğini üstlendikten sonra, büyük güçler arasındaki savaşta kurtlara yem edilmek üzere olduklarını düşünüyorlar. Ortodoks Blok, yani Ermenistan, Sırbistan ve Rusya Esat'ı destekliyor. Çeçenistan Cumhurbaşkanı Ramzan Kadirov da, Şam yönetiminden yana. Dolayısıyla Erdoğan'ın yeni-Osmanlı ittifakı hızla parçalarına ayrılıyor.
Bütün bunların üzerinde, Kahire ile Ankara arasında yeniden ilişki kurulabileceğine dair hiçbir işaret yok. Mısır askeri istihbaratı da dahil olmak üzere tüm avantajlar Esat'tan yana. Bunun işareti de Suriye'nin çeşitli bölgelerinde yapılan ateşkes ve barış anlaşmaları.
BAE ve Türkiye arasında, Türkiye'nin Arap işlerine müdahale etmesi nedeniyle yaşanan ağız kavgası, Esat'ın BAE ve Amman'la ilişkileri Erdoğan'ın Şam'a karşı Arap Sünni kartını daha fazla kullanamayacağının işaretleri. Hatta, Mısır Suriye'ye Arap Birliği'ne dönmesi için çağrıda bulundu bile.
SURİYE'NİN SAVUNMA DİPLOMASİSİ TARİHİ
Erdoğan, Suriye ve Kürt siyaseti nedeniyle Türkiye içinden de çeşitli baskılarla karşı karşıya. AKP yanlısı Yeni Şafak Gazetesi, açıkça Suriye yönetimi ile diyaloğa girilmesi yönünde çağrıda bulundu (Yusuf Kaplan'ın 9 Şubat 2018 tarihli yazısı).
CHP lideri Kılıçdaroğlu da Esat'la bir an önce görüşmelere başlanması gerektiğini, hatta kendisinin Şam'a gitmeye hazır olduğunu söyledi.
Erdoğan muhalifleri onu Türkiye'yi Suriye'yle ve kendi Kürtleriyle sonu gelmeyecek bir savaşa sokmakla eleştiriyorlar. Suriyeli Kürt lider Salih Müslim'le ilişkisinin seyri de Erdoğan'ın Suriye'deki müttefikleriyle yanar döner bir ilişki içinde olduğunu gösteriyor.
İran ve Rusya'nın Erdoğan'la aralarındaki yakın çalışma ilişkisi bir yana, bu iki ülke de Esat'a karşı Erdoğan'ı destekleyecek gibi görünmüyorlar. Batı'yla arasındaki ilişkilerin giderek bozulduğu da hesaba katılırsa, Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Dini Lideri Ali Hamaney'den başka şansı yok gibi.
Peki, bütün bu koşullar altında Erdoğan Esat'la görüşecek mi? Geçen yıl, Suriye'deki Kürtlere karşı işbirliği yapılabileceğini söylemişti. Fakat bu yıl, Erdoğan Esat'ı da terörist ilan etti.
Genel geçer haberleri bir tarafa bıraksak bile, Erdoğan için Esat'la görüşmenin PKK ya da diğer Marxist gruplarla görüşmekten daha gerçekçi bir seçenek olduğu söylenebilir. Onlar Erdoğan'ın kapsamının alabildiğine dışındalar artık. Esat'ı finansal ve diplomatik manada destekleyen Hindistan, Çin ve BRIC (Brezilya, Russia, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ülkeleri de Türkiye'nin Suriye'deki saldırgan tutumuna karşılar.
Asıl soru şu: Şam Türkiye ile görüşecek mi? Suriye'nin savunma diplomasisi tarihine baktığımızda göreceğimiz şey pragmatizm ve hayat-memat anlamına gelen krizlerdir. Suriye 1991'deki savaşta ABD'yi Irak'a karşı desteklemişti, 2003 öncesinde ise Saddam dönemi Baasçıları destekledi. Lübnan'da İran'ı desteklerken, Irak'taki İranlı savaşçılara karşıydı.
Esat, Erdoğan'la yalnızca onun Suriye'deki radikal İslamcı gruplara verdiği desteği kesmesine ihtiyaç duyarsa görüşür. Türkiye'nin kendi içinde yükselen farklı türde gerilimler ve yaklaşan seçimler göz önünde bulundurulursa, Erdoğan'ın Suriye'de Osmanlı'yı canlandırma hırslarını bırakıp kendi ülkesine odaklanması gerektiği anlaşılır.
Bu öykü daha çok uzayacakmış gibi görünüyor, fakat şu an için Esat koltuğunda fırtınaların en kötüsünü atlatmanın rahatlığıyla oturuyor.
Kamal Alam: Royal United Services Institute'de misafir araştırmacı. Arap dünyası ve Pakistan'da modern askeri tarih konusunda uzman. The Institute for Statecraft'ta Suriye konusunda araştırmalar yapıyor. Orta Doğu, Pakistan ve İngiltere'deki askeri okullarda eğitim veriyor.