2018 yılında gıda ithalatında rekor buğdayda

ARTI GERÇEK - TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Atalık, 2018 yılına ait TÜİK'in açıkladığı dış ticaret istatistikleriyle ilgili bir değerlendirmede bulundu. "Hammaddeyi üretmeyince ihracatın bir anlamı olmuyor" diyen Atalık, miktarsal bazda geçen yıl Türkiye'nin en fazla buğday ithalatı gerçekleştirdiğini belirterek, kırmızı et ithalatında da bir önceki yıla göre yüzde 195 artış yaşandığını, ithalatın yaklaşık 56 bin tona ulaştığını kaydetti.

Atalık, gıda ithalatıyla ilgili şu tespitlere yer verdi:

"Gıda maddeleri ihracatımız 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4,4'lük artışla 17,4 milyar dolar oldu. Ancak, gıda maddeleri ve tarımsal hammadde ithalatını dikkate aldığımızda tarım ürünleri dış ticaretimiz yılı sadece 249 milyon dolar artı ile kapatabildi. Bu fazla, TL'nin değer kaybı nedeniyle daha pahalıya gelen tarımsal hammadde ithalatının azaltılarak ihtiyacın yerli ürünle karşılanmasından kaynaklandı. TÜİK verilerine göre tahıl ve diğer bitkisel ürünlerin üretiminde yüzde 5,8 ve sebzelerde yüzde 2,6 gerileme yaşanması nedeniyle bu durum bazı ürünlerde fiyat artıran faktörlerden biri oldu.

BUĞDAY İTHALATI 5,8 MİLYON TONA ÇIKTI

İthalatta miktar bazında en büyük kalemi oluşturan buğday ithalatımız bir önceki yıla göre yüzde 16 artış ile 5,8 milyon ton gibi rekor bir seviyeye ulaştı. Mısır ithalatımız yüzde 3'lük artış ile 2,1 milyon ton, soya ithalatımız yüzde 17'lik artışla 2,7 milyon ton ve ayçiçeği ithalatımız yüzde 11 artışla 712 bin ton oldu. Üretimdeki artışa bağlı olarak pamuk ithalatımız ise yüzde 22 düzeyinde gerileyerek 752 bin ton oldu.

Buğday ithalatına 1,3 milyar dolar, mısıra 421 milyon dolar, soyaya 1,1 milyar dolar, ayçiçeğine 361 milyon dolar ve pamuğa 1,4 milyar dolar olmak üzere toplam 4,6 milyon dolar karşılığı 21 milyar TL ödeme yapıldı.

KIRMIZI ET İTHALATINDA YÜZDE 195 ARTIŞ

Hayvancılık sektöründe de ithalat 2018 yılında önemli düzeyde artış gösterdi. Büyükbaş hayvan ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 63 artışla 1,5 milyon baş oldu. Bu kategori içinde damızlık hayvan ithalatımız yüzde 2 ile hemen hemen aynı kalırken, besilik hayvan ithalatımız yüzde 82 ve kasaplık hayvan ithalatımız yüzde 15 artış gösterdi. Küçükbaş hayvan ithalatımız ise yüzde 51 artışla yaklaşık 426 bin baş oldu.

Oransal olarak en büyük artış kırmızı et ithalatında yaşanmış olup bir önceki yıla göre yüzde 195 artışla yaklaşık 56 bin tona ulaştı. Son derece plansız yapılan bu ithalat sonucunda piyasanın ihtiyacı üzerinde kasaplık hayvan ve kırmızı et birikimi olunca bu sefer de ihracat yapmak için dış pazar arayışına gidildi.

Canlı hayvan ithalatına 2018 yılında yaklaşık 1,8 milyar dolar, kırmızı et ithalatına da 260 milyon dolar karşılığı toplamda 8,8 milyar TL ödeme yapıldı.

Üretimi ve kaliteyi geliştirme ve düzenleme gibi görevleri de bulunan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ile Et ve Süt Kurumu (ESK) ithalatçı kurum hüviyetini 2018 yılında da sürdürdü.

BÜTÇENİN SADECE YÜZDE 1,9'U TARIMSAL DESTEKLERE AYRILDI

Bitkisel üretim ve hayvancılık alt sektörlerinden oluşan tarımımız için 2018 yılında 14,5 milyar TL destekleme ödemesi yapılırken sadece beş bitkisel ürün, canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına ödenen dövizin karşılığı yaklaşık 29,8 milyar TL oldu. Buna karşın 2018 yılında faiz ödemeleri 74 milyar TL'ye ulaştı. Bütçenin yüzde 9,8'i faiz ödemelerine ayrılırken sadece yüzde 1,9'u tarımsal desteklere, diğer bir deyişle üretime ayrıldı.

Tarım Kanunu'na göre tarıma ayrılacak desteklerin milli gelirin yüzde 1'inden az olamayacağı hüküm altına alınmış olmasına karşın 2018 yılında da bu oran önceki yıllardaki gibi kanun hükmünün çok altında yüzde 0,39'da kaldı.

Önemli tarımsal girdilerden mazotun fiyatı 2018 yılında yüzde 15 artarken, azotlu gübrelerin fiyatı yüzde 70, tarım ilaçlarının fiyatı ise yüzde 50-80 civarında artış gösterdi. Buna karşın, ortalama fiyatları üzerinden bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında buğday üreticisinin eline geçen fiyat yüzde 5, mısırda yüzde 14, ayçiçeğinde yüzde 11, pamukta yüzde 13 artış gösterdi. Soyada ise ihtiyacımızın neredeyse tamamını ithal ediyoruz, üretimimiz yok denecek kadar az.

Tarımın istihdama katkısı 2010 yılında yüzde 23,7'den 2017 yılında yüzde 19,2'ye ve 2018 yılının ilk 10 ayında ise yüzde 18,4'e geriledi. Tarımın GSYH`ya katkısı ise 2010 yılında yüzde 9'dan 2017 yılında yüzde 6,1'e geriledi. Çiftçi son 17 yılda 3,2 milyon hektar tarım arazisini ekmekten vazgeçti.

ÇİFTÇİYE DESTEK ENFLASYONUN GERİSİNDE KALDI

Enflasyon 2018 yılı sonu itibarıyla yüzde 20,3 olarak gerçekleşmesine karşın tarımda üretici fiyat endeksi yüzde 15,9 ile enflasyonun oldukça gerisinde kalarak çiftçinin alım gücü diğer yıllarda olduğu gibi 2018 yılında da geriledi.

Çiftçinin umudunu bıraktığı 2019 yılı için tarımsal desteklere ayrılan kaynak bir önceki yıla göre yüzde 11 artışla 16,1 milyar TL'ye çıkarıldı. Enflasyonun çok gerisinde kalan bu artışla üreten bir tarım modelinin ortaya çıkarılamayacağı ortadadır.

Gıdamızı üretmeye esas tarımsal hammaddeyi ithal etmek döviz rezervlerimizi kendi halkımız yerine ithalatı gerçekleştirdiğimiz ülkelerin halklarının refahına sunmaktan öte bir şey değildir. Tarım arazilerimizi boş tutarak ithalata dayalı gerçekleştirdiğimiz ihracat da ülkemize bir kazanç sağlamamaktadır.

Konuya bardağın dolu tarafını örnek vererek, 2018 yılında ihracat gelirimizi yüzde 4,4 arttırarak 17,4 milyar dolar ile kapattık gibi söylemler sorunları çözmüyor. Çiftçiyi üretim ve kaliteye yönlendirmek, boş bırakılan tarım alanları ve meralar üzerinde kentsel dönüşüm uygulamaları yerine üretim planlamasına yönelmek, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kooperatifleri ön plana çıkarmak ve desteklemek, tarımın altyapı sorunları ile ilgilenerek artık tamamlanmasını sağlamak gerekiyor."