Ekonomik durum seçmen davranışına etki etmedi mi?

Ekonomik durum seçmen davranışına etki etmedi mi?
Gazeteci Bahadır Özgür, AKP’ye bir tepki olduğunu ama belli bir yerde konsolide olmadığını söylerken, Gazeteci Çiğdem Toker, enflasyonun her yerde aynı şekilde hissedilmediğini ve sosyal yardımların elden gideceği yanılgısının hakim olduğunu belirtti.

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ


ANKARA - Türkiye’de son yıllarda en önemli konulardan birisi de ekonomi. Özellikle 2018 yılından itibaren yaşanan kur krizleri, Türkiye’nin mevcut üretim ve ekonomik yapısı, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” denilerek sürdürülen düşük faiz politikası gibi birçok hamle enflasyonun artmasına sebep oldu.

TÜİK'e göre enflasyon 2022'de yıllık bazda yüzde 64,27 oldu. Enflasyon Araştırma Grubu'na (ENAG) göre ise 12 aylık enflasyon yüzde 137,55 oldu. Bazı uzmanlar ve ekonomistler, enflasyonun TÜİK’in belirttiği orandan daha fazla olduğunu söylüyor.

14 Mayıs seçimlerine girerken muhalefetin dikkat çektiği noktalardan biri, mevcut ekonomik durum idi. Ancak mevcut durum, AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’dan beklenilen düzeyde bir kopuşa sebep olmadı.

‘KENTTEKİLER VE KIRSALDAKİLER AYNI ŞEKİLDE HİSSETMEDİ’

Sürecin tek bir gerekçe ile izah edilemeyecek karmaşıklıkta olduğunu dile getiren Gazeteci Çiğdem Toker’e göre, listenin başına, ekonomik sorunları hissetme biçimini koymak gerekiyor.

Yüksek enflasyon ve satın alma gücündeki düşüşün sonuçlarının seçmen profiline göre ayrıştığını ifade eden Toker, kentler ile kırsalda yaşayan seçmenlerin enflasyonu aynı şekilde hissetmediğini dile getiriyor:

“Çünkü ulaşım, kira, gıda fiyatları farklılık gösteriyor. Kırsalda yaşayan bir iktidar partisi seçmeni ani bir kira şoku yaşamıyor olabilir. Kırsalda asgari ücretin ifade ettiği anlam ile büyük kentte ifade ettiği anlam çok farklı. Tüketim kalıpları değişik.”

‘HALK AKP’YE TEPKİ GÖSTERDİ AMA KONSOLİDE OLAMADI’

Ekonomik buhranın seçimde iktidara beklendiği kadar oy kaybı yaşatmadığına dair bir görüşün doğru olmadığını düşünen Bahadır Özgür, meclis seçimlerine bakıldığında AKP’nin büyük bir kayba uğradığını söylüyor.

AKP’nin neredeyse oy oranı bakımında 21 yıl öncesine gerilediğini belirten Özgür’e göre, bu erimenin Meclis’e vekil olarak yansımaması, kopan oyların CHP ve İyi Parti’ye gitmemesinden kaynaklı:

“Yeşil Sol için de geçerli bu. Dolayısıyla parti olarak halk AKP’ye bir tepki göstermiş ama bunun karşısında belli bir yerde konsolide olmamış.”

‘SOSYAL YARDIMLARIN ELDEN GİDECEĞİ YANILGISI HAKİM’

Gazeteci Çiğdem Toker’e göre, önemli bir diğer nokta, iktidara yakın tarikat cemaat vakıfların örgütlediği yardım ağları ile iktidar partisinin sosyal yardımları sunuş biçimi.

Sosyal devlet olmanın gereği olan değişik başlıklar altındaki yardımlar, tutarları bugün düşük kalsa da bir bağlılık ve bağımlılık ilişkisine dönüşmüş durumda olduğunu vurgulayan Toker, kitlelerde iktidar değişikliğinde yardımlar kesileceğine yönelik tedirginlik olduğuna işaret ediyor:

“Tanıklık ettiğim için biliyorum. Bu destekleri AKP'nin yaptığı destek olduğunu zanneden ciddi bir seçmen kitlesi var. İktidar değişikliğinde bunların da elden gideceği yanılgısı hakim.”

Toker ayrıca, nedenlere ilişkin birçok tespitte daha bulunuyor:

“Bu tabloya kamu yayıncısından ihalelerle sahipliği el değiştiren büyük ve yaygın iktidar medyasının 7/24 iktidar propagandası yapmasını mutlaka eklemeliyiz. Başka bir gerçeklik kurgulanıyor. Sağın uzun sürmüş hegemonyasını eklemeliyiz, Siyasal İslamin ilişki kurma biçimini eklemeliyiz. İktidarın devlet aygıtlarının sonsuz ve sınırsız kullanma cüretini eklemeliyiz.”

‘İŞSİZLİĞİN PATLAMAMASI İÇİN BAZI KANALLARI ZORLADI’

‘Erdoğan’ın yaklaşık iki yıldır halkın ekonomik durumuna dair politika üretmeye çalıştığını dile getiren Özgür, istihdamın azalmaması ya da en azından işsizliğin patlamaması için faiz, teşvik, kredi gibi kanalların zorlandığını söylüyor.

İktidarın kuru tutmaya çalıştığını ve daha önce hiç olmadığı kadar asgari ücret ile emekli maaşlarının üzerinde durduğuna dikkat çeken Özgür, asgari ücrete yapılan zammın yüksek enflasyonda hızla erimesine rağmen, geçmişle kıyaslandığında asgari ücreti 400 dolar civarlarında tutmayı başardığını belirtiyor.

Özgür’e göre, bu durum büyük şehirler için son derece yetersiz olsa da Anadolu kentlerinde birden fazla çalışanın olduğu aileler için asgari, ücret zamları kısa vadede önemli olmuş durumda.

Ayrıca Türkiye’nin önceki krizleri ile kıyaslandığında işsizlikte patlama olmadığını aktaran Özgür, artışın da zamana yayıldığını ifade ediyor:

“İşsizlik hemen, yoksullaşma, fiyat artışları, ücret erimesi zamanla etkisini gösterir. Erdoğan seçimi bundan dolayı biraz erkene çekti, ücret artışlarını hemen seçim öncesine denk getirdi.”

‘TEŞHİSLER ESASA DEĞİL SONUÇLARA DAİR’

Muhalefetin bütünlüklü, bugün halkın yaşadığı ekonomik buhrana seslenen bir ekonomi politikası olmadığı kanaatinde olan Gazeteci Bahadır Özgür’e göre, Millet İttifakı’nda kümelenmiş muhalefetin teşhisleri de esasa değil sonuçlara dair tespitler içeriyor:

“Yani faiz artırma, dışarıdan para bulma vs.. Oysa Türkiye son 10-12 yıldır basitçe bir gelir erimesi yaşamıyor. Nüfusun çoğunluğu emekçileşiyor. Emekçileşme yoksullaşma ile sınırlı değildir. Diplomanın, eğitimin vb. değerinin kalmadığı, sadece emek gücünü satarak hayatta kalabildiği bir dönüşüm yaşıyor.”

İhtiyaç olanın ücretli emekçilerin haklarını güvenceye alacak, reel ücret artışı sağlayacak, vasfa göre bir yaşam standardı sunabilecek bir ekonomi politikası olduğunu ifade eden Özgür, sorunların karşısındaki ani tepkilerin başka siyasetlere kanalize olabilme ihtimaline de dikkat çekiyor:

“Bunun yolu ciddi bir örgütlülükten, sadece partilerle sınırlı kalmayan, o partilerin meslek, sendikal, dayanışma ağları üzerine oturduğu bir örgütlülükten ve sorunu doğru tespit edip buna uygun politika üretmekten geçiyor. Etkili bir ekonomi politikası üretip buna halkı ikna etmenin yolu buradan geçiyor. Zira ekonomik sorunlar karşısındaki reaksiyoner tutumun, tehlikeli siyasi yollara sapması ihtimali de her geçen gün artıyor.”

Gazeteci Çiğdem Toker de, sorunlarına iktidar politikaları ile arasındaki ilişkisini kuracak politikaların önemine işaret ediyor:

“Ekonomide yaşanan daralmanın, güçlüklerin artan yoksulluğun iktidar politikaları ile bağını kuracak bir yaklaşım gerektiği açık ama bunun yolu yordamı ve etkili araçların ne olacağı siyasetin işi.”

Öne Çıkanlar