Erdal Sağlam: Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu'nun hâlâ koltuğa alışamadığı konuşuluyor

Cumhuriyet yazarı Sağlam, 'Başkan Kavcıoğlu'nun hâlâ koltuğa alışamadığı, altında yer alan Merkez Bankası üst yönetiminin de artık sağduyuyu kaybetmeye başladığı konuşuluyor' dedi.

Erdal Sağlam: Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu'nun hâlâ koltuğa alışamadığı konuşuluyor

ARTI GERÇEK - Cumhuriyet gazetesi yazarı Erdal Sağlam, piyasaların 2.5 günlük bayram tatiline girdiği sırada döviz kurlarının yüzde 1'in üzerinde yükseldiğini belirtti. Bayram sonrası için 'kontrollü açılma' kararının alınmasının beklendiğini ifade eden Sağlam, "Tam olarak normalleşmenin ne zaman başlayacağına ilişkin sağlıklı tahminler de henüz yapılamıyor" dedi.

Ekonomik gidişatı belirleyecek çok sayıda önemli riskin bulunduğunu anlatan Sağlam, "Piyasaların beklediği en önemli yönetim hataları, 'piyasaya aykırı kararların devam etmesi' olarak genelleştirilip özetlenebilir. Merkez Bankası’nın sürekli hata yapması, attığı her adımın çok daha yakın takibe alınmasına, en küçük bir işaretten bazen abartılı anlamlar çıkarılmasına bile neden olabiliyor" ifadesini kullandı.

Sağlam, son olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) faiz kararını açıkladığı metinde 'sıkı paranın devamı' konusundaki tüm ibareleri kaldırmasının piyasaları tedirgin ettiğini söyledi.

"Merkez Bankası geçen hafta ortası yayımladığı PPK raporunda ise 'sıkı paranın devam edeceği' ibarelerini kullanınca, bankadaki yönetim zafiyetlerinin sürdüğü bir kez daha ortaya çıktı" diye yazan Sağlam, yazısına şöyle devam etti:

"Başkan Kavcıoğlu’nun hâlâ koltuğa alışamadığı, altında yer alan Merkez Bankası üst yönetiminin de artık sağduyuyu kaybetmeye başladığı konuşuluyor.

Merkez Bankası üst yönetimi, piyasalarda oluşan tedirginliği azaltmak için, sıkı para vurgulamasını yapmaktan kaçınmasına karşılık, bunun yerine "Enflasyonun üstünde reel faiz vermeye devam edeceğiz" diyerek, enflasyon yüksek seyrettiği sürece faizleri düşürmeyeceği güvencesini vermeye çalışıyor. Ancak piyasalar buna bile inanamıyor çünkü Cumhurbaşkanı’nın istemesi üzerine yeniden faiz indirimine gidilebileceği konusunda kuvvetli bir kanı var. Kaldı ki Türkiye’nin risk primini gösteren CDS oranları 400’ün hemen altında seyrederken, yani hâlâ en riskli ülkeler arasında yer alırken, reel faiz düzeyinin kaç olarak belirleneceği ayrı bir tartışma konusu. Buradan yola çıkarak, yüzde 17’nin üzerindeki enflasyon oranı, örneğin 18’e yükselse bile "Reel faiz vermeye devam ediyorum" diyerek yüzde 19’luk Merkez Bankası faiz oranlarında 0.25-0.50’lik faiz indirimine gidilebileceği anlamı çıkarılabilir. Bu nedenle piyasalar Ağbal döneminde olduğu gibi çok daha kuvvetli mesajlar istiyor.

DIŞ KAYNAK SORUNUNUN YILIN İKİNCİ YARISINDA ARTMASI BEKLENEBİLİR

Kısacası, siyasi otoritenin her an, rasyonel karar setinin dışına çıkma ihtimali bulunduğu piyasalar tarafından kabul ediliyor. Bu nedenle de bayram sonrası her türlü ekonomik karara gebe bir dönemin devam edeceği anlaşılıyor.

Bununla birlikte normalleşmenin ne zaman başlayacağı, iç talebin yeterince kısılamaması halinde bunun sonuçlarının ne olacağı da meçhul. "Büyüme hırsı" devam eden bir siyasi otoritenin iç talebin kısılmasını istemeyeceğini artık biliyoruz. Bu nedenle de piyasalardan gelen şikâyetler önümüzdeki aylarda arttığı takdirde, yeniden kamu bankalarının desteğiyle bir kredi furyası başlatılması ihtimali de piyasalar tarafından göz ardı edilemiyor. Kamu bankalarının bu ek yüke artık tahammülleri yok ama "cin fikirlilerin" tekrar sahneye çıkıp yükü daha da ağırlaştırarak öteleyecek çözüm yolları bulma çabaları bitmez. Bu durumda enflasyonun ve kurların daha da yükselmesi kaçınılmaz olabilir, buna karşılık faiz oranları yeniden baskı altına alınmak istenebilir.

Bu arada dış kaynak sorununun bayram sonrası, yılın ikinci yarısında artması beklenebilir. Haziranda ABD ve AB ile yapılacak kritik görüşmeler, ABD’deki mahkemelerde görülen davalar, çok önemli riskler olarak önümüzde duruyor. Buradaki kötü ihtimaller ekonomiyi doğrudan vurabilir, kurlarda ve enflasyonda yeni yüksek oranlı artışları beraberinde getirebilir. Olumsuz senaryonun gerçek olması halinde ihtiyacı artan dış kaynak temininin daha da zora gireceği, bunun iç yansımalarının olacağı da göz ardı edilmemeli.

ABD’yle ilgili olumsuz senaryo hayata geçmese bile, küresel ekonominin durumu zaten Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin aleyhine bir sürece girmiş gözüküyor. ABD’deki enflasyon seyri buna bağlı olarak Fed’in faiz artırım beklentilerinin öne alınma ihtimalinin her geçen gün büyüdüğü gözleniyor.

Biden yönetiminin yardım paketlerinin hacmi büyüdükçe bu tedirginlik de büyümeye devam ediyor. Hemen olmasa bile en geç yıl sonuna doğru ABD’deki faiz beklentisinin büyüyeceğini, buna bağlı olarak gelişmiş ülkelerdeki risk iştahının azalacağı bekleniyor. Bu durum gelişmekte olan ülkelere fon akışının yavaşlaması anlamına gelecek. Uluslararası finans kuruluşları, bu gelişmeyle ilgili şimdiden gelişmekte olan ülkeleri uyarırken, en çok da Türkiye gibi riski büyük olduğu için diğerlerinden olumsuz ayrışan ülkelerin bu gelişmelerden zarar görme ihtimalinin yüksek olacağının altını çiziyorlar.

Özetle; "kötü yönetim" devam ettiği için ekonomik beklentilerin düzelme ihtimali görünmüyor."

Merkez Bankası sağduyu Erdal Sağlam Şahap Kavcıoğlu