G20 ülkelerine iklim çağrısı
Yüzlerce şehir, eyalet, bölge, şirket, yatırımcı ve sivil toplum kuruluşu, G20 toplantısı öncesi siyasilere Paris Anlaşması’nı hayata geçirmek üzere harekete geçme çağrısı yaptı.
![G20 ülkelerine iklim çağrısı](https://i.artigercek.com/2/1280/720/storage/old/news/11793.jpg)
EKONOMİ - Almanya’nın Hamburg şehrinde yapılacak olan G20 Zirvesi öncesi, 1.2 milyar insanı temsil eden sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ile küresel ekonominin üçte birini temsil eden ve 200 trilyon dolarlık varlığı yöneten 400 yatırımcı kuruluşu temsil eden kurumlar, G20’ye çağrı yaptı. C40 Cities, CDP, Financial Sustainability Board ve Ceres gibi kurumların yaptığı çağrı, küresel ekonominin yüzde 80’ni temsil eden G20 zirvesinden, iklim değişikliği konusunda daha etkin ve aktif olmasını talep ediyor.
G20 toplantısının arifesinde, bu aktörlerden her biri iklim sorunun çözümünde oynayacakları rolü gösteren, birbirinden farklı ancak eşgüdümlü açıklamalar, beyanat, öneri ya da makaleler yayımladı. Yeni gelişen düşük karbonlu ekonomilerdeki fırsatları yakalamayı planlayan bu aktörler, G20’den bu beklentileri hızlandırmasını bekliyor ve amaca uygun tasarlanmış modern ekonomilerin acil küresel sorunları ele alması çağrısında bulunuyorlar. Bunlar ve diğer yerel ve bölgesel hükümet grupları, özel sektör yatırımcıları ve şirketleri, ve sivil toplum örgütleri Eylül 2018’de Kaliforniya’da düzenlenecek büyük küresel iklim zirvesi öncesinde iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarını büyük ölçüde arttıracaklar.
"G20 bu yıl içinde yeşil dönüşümün önünün açılmasını sağlayacak ve Paris Anlaşması’yla uyumlu olacak bir dizi yenilikçi politika ve icraatı destekleyerek önemli ilerlemeler kaydedebilir" diyerek çağrıda bulunanlar,
- Paris Anlaşması’nın uzun dönemli hedefleri ile uyumlu bir 2050 vizyonu geliştirmek içini ulusal, yerel ve yönetimler ve diğer kamu dışı paydaşlar ile ortaklıklar geliştirmelerini,
- En geç 2018 yılına kadar, 2020 Ulusal Katkı Beyanlarının revize edileceği ve çıtanın yükseltileceğine dair siyasi taahhüt vermelerini,
- Yerel yönetimler, devletler, bölgeler ve şehirlerin iklimle mücadale konusundaki öncü ve uygulamacı rolünü tanımalarını,
- Finansal İstikrar Kurulu (FSB) tarafından kurulan İklimle Bağlantılı Finansal Bildirim Görev Gücü’nün yayınladığı önerileri desteklemelerini ve uygulamaya geçirmelerini,
- Fosil yakıt sondajı ve kömüre verilen tüm teşvikler başta olmak üzere, 2020 yılına kadar tüm teşviklerin kaldırılmasına dair bir yol haritası ortaya koymalarını,
- Karbon fiyatının, toplumsal maliyetine uygun bir biçimde fiyatlandırılması,
- Düşük karbonlu yatırımların önünü açacak önlemlerin alınması,
- Enerji ihtiyacının yüzde 100’ünün yenilenebilir kaynaklardan üretilmesini sağlayacak sürecin hızlandırılmasını talep ediyorlar.
Konuyla ilgili pek çok yerel yöneticinin, önemli yatırımcı ve özel sektör temsilcilerinin görüşleri ise şöyle:
Baden-Württemberg Bakan-Başkanı Winfried Kretschmann: Baden-Württemberg iklim değişikliğiyle mücadelede iddialı bir yaklaşımı desteklemeye hazırdır. Ülke liderlerinin küresel iklim değişikliği karşıtı hareketin önemi hakkında güçlü bir açıklama yapacaklarını umuyorum. Paris Anlaşması, küresel ısınmayı 2 derecenin oldukça altında tutmayı hedeflediği için hayati önem taşımaktadır. 2°C, uyum sağlayabileceğimiz bir iklim değişikliği ile gezegenimiz koşullarını temelden değiştirebilecek bir iklim değişikliği arasındaki sınırdır.
Kaliforniya Valisi Edmund Brown: İklim değişikliğiyle ciddi şekilde mücadele etme devinimi tüm dünyada güçlenmektedir. Washington’un kabul etmemesi rağmen, Kaliforniya her şeyiyle bu konuya kendini adamıştır. Under2 Coalition ve Paris Anlaşması’na bağlılığımız tamdır.
Güney Avustralya Başbakanı Jay Weatherill: İklim değişikliği ile mücadele erken eyleme geçenler için önemli fırsatlar yaratmaktadır. Gün geçtikçe sayısı artan Güney Avustralya gibi eyalet ve bölgeler eşzamanlı olarak iklim değişikliğiyle mücadele etmek, yatırım çekmek ve istihdam yaratmak için önemli adımlar atmaktadır. Dünya liderlerinin, dünyayı ve küresel ekonomiyi düşük karbonlu bir gelecek rotasına sokma sorumlulukları bulunmaktadır.
AIMCo CEO’su Kevin Uebelein: İklimle bağlantılı risk ve fırsatların daha iyi anlaşılması Paris COP21 anlaşmasının yerine getirilmesinde kilit rol oynamaktadır. AIMCo, TFCD’yi gönüllü olarak yazdığı bu önemli iklimle bağlantı bildirim çerçevesini için tebrik ediyor ve şirketleri piyasaların daha iyi bilgilenmesini sağlayacak bu önerileri uygulamaya geçirmeleri konusunda teşvik ediyor. İklimle bağlantılı yönetişim, strateji, risk ve metrik bildirimler, uzun vadeli yatırımların başarısı için gerekli ve zaman içinde önemi artacak temel bilgiler sağlayacaktır.
AP4 Kurumsal Yönetişim Başkanı ve Portföy Karbonsuzlaştırma Koalisyonu (Portfolio Decarbonization Coalition) Kurucu Üyesi Arne Loow: Büyük ve küçük şirketlerden daha iyi bildirim almak konusu şirketler, yatırımcılar ve hükümetler tarafından çok talep görmektedir. Düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş hakkında bilgili ve sürdürülebilir kararlar alabilmek için daha doğu bilgiye erişim şarttır. AP4’ün portföyünü karbonsuzlaştırmaya devam etme hedefi şirketlerin emisyonları ve iklim değişikliğine etkilerine maruz kalma riskleri hakkında doğru bilgilere ulaşmasına bağlıdır. Yani, emisyonlar ve iklim değişikliği hakkında güvenilir bilgi, uzun vadeli, sürdürülebilir ve kârlı yatırım getirisi elde etme olasılıkları açısından hayati önem taşımaktadır.
AXA CEO’su Thomas Buberl: Bu sorun sadece ülke ve hükümetler tarafından çözümlenemez; hem özel sektör hem de finans piyasasında aktörlerin de dahil olduğu küresel bir çaba gerektirmektedir.
Australia and New Zealand Banking Group Limited (ANZ) CEO’su Shayne Elliott: Hissedarlar ve bankaların daha bilgili kararlar verebilmeleri için şirketler ibraz ettikleri karbon riskleri ve fırsatları yönetim bildirimlerini iyileştirmelidir. Biz, FSB Görev Gücü önerilerini erkenden uygulamaya geçirerek, bu girişime dahil olarak ve böylece müşterilerimizden iklimle bağlantılı riskleri ve fırsatları hakkında daha kapsamlı bildirimler talep edeceğimizin sinyallerini vererek üzerimize düşeni yapıyoruz.
Avaada Group Yönetim Kurulu Başkanı, Vineet Mittal: Yenilenebilir enerji küresel karbon emisyonlarının azaltımında çığır açan etkenlerden biri olmuştur. Sektördeki teknolojik gelişmeler ve maliyetteki düşüş, hem ekonomileri körüklemek hem de yetersiz hizmet alan bölgelerde topluluk kurmak açısından, büyümeyi tetiklemiştir. Avaada olarak biz, bu fırsatı güçlendirmeye ve iklim değişikliğiyle mücadele için sürdürülebilir çözümler sunmaya devam etmeye kararlıyız.
BHP Billiton CEO’su Andrew Mackenzie: BHP, İklimle Bağlantılı Finansal Bildirim Görev Gücü’nün (TCFD) iklimle bağlantılı finansal riskler hakkındaki bildirimlerin istikrarlı olması için geliştirdiği önerileri tümüyle desteklemektedir. 2015 yılında BHP olarak, portföyümüz için daha düşük emisyonlu bir geleceğe geçişin portföyümüz üzerindeki etkilerini de içeren, portföy değerlendirme ve senaryo planlama yaklaşımlarımızı tanımlayan kendi "İklim Değişikliği: Portföy Analizi" raporumuzu yayımladık. Hemen ardından, önceki on iki aya ait gözlemlerimiz ve muhtemel portföy etkilerini kapsayan "Paris Sonrası Görüşler" adlı raporumuzu yayımladık. Görev Gücü’nün nihai rapor lansmanını desteklemekten mutluluk duyduğumu ve bildirimlerimizi bu öneriler doğrultusunda yapmak için çalışacağımızı bildirmek isterim. Diğer özel sektör liderlerini de benzer bir yaklaşım göstermeleri ve TCFD önerilerinin istikrarlı bir çerçeve çizilmesine yardımcı olacağına inanmaları konusunda yüreklendirmek isterim.
İklim Eylem Ağı (Climate Action Network) Direktörü Wael Hmaidan: Sivil toplum G20’ye ilerici iklim politikalarına öncülük etmesi ve Paris Anlaşması’nı yürürlüğe sokma taahhüdünü yerine getirmesi çağrısında bulunuyor. G20 ülkeleri birlikte hareket ederek, ülkelerin 2018 yılında iklim iddialarını revize etme ve 2020’ye kadar çıtayı yükseltme sürecini körüklemek için gerekli olan politik ivmeyi başlatabilirler.
EDF Group CEO’su Jean-Bernard Lévy: İş dünyasının iklim konusundan adil, şeffaf ve istikrarlı bir raporlama yapması düşük karbonlu ekonomiye geçişe öncülük etmenin iyi yollarından biridir.
Enel SpA CEO ve Genel Müdürü Francesco Starace: İklim değişikliği dünyanın günümüzdeki karşı karşıya kaldığı en büyük sorun. Etkileri, ekonominin her kesiminden şirketleri ilgilendirmektedir. Küresel iş hayatının ne yaptığı ve kaydettiği ilerlemeler hakkında istikrarlı ve şeffaf bir bilgi akışı yapbozun önemli bir parçasını teşkil etmektedir. Mirasımızın ötesine geçmenin ve varlıklarımızı geleceğe taşımanın yeni yollarını aramaya devam ederken, iklim değişikliği ile mücadele açısından finansal etki veri ve bildirimleri araçlarının önemi her geçen gün artacaktır.
ENGIE Group CEO’su Isabelle Kocher: 70 ülkede faaliyet gösteren Engie açısında, TCFD’nin endüstri ve finans sektörün iklim risklerini nasıl dikkate alarak, hesaba kattığı konusundaki şeffaflığının arttırılması önerileri son derecede önemlidir. Verimli ve kârlı bir geçiş için her iki sektör arasında aktif bir diyalog olması gerektiğini düşünüyorum.
HSBC Holding Grubu CEO’su Stuart Gulliver: İklim değişikliğiyle mücadelede başarılı olmak için iklimle bağlantılı risk bildirimlerine dair net ve istikrarlı kurallar olması hayati önem taşımaktadır. Görev Gücü’nün çalışması onaylanmış bir küresel bildirim çerçevesi geliştirilmesi açısından atılmış büyük bir adımdır.
Iberdrola Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Ignacio S. Galán: İklim değişikliği ve iklim değişikliği ile mücadele politikalarının şirketler üzerinden önemli etkileri bulunmaktadır. İklim değişikliği birçok ürün, hizmet ve işletme modelini kökten değiştirecektir. Başarılı şirketlerin bu riskleri ölçmeleri ve yönetmeleri ve temiz bir ekonomin yaratacağı fırsatları bilfiil kollamaları gerekmektedir. Yatırımları geçmişe değil, gelecek için yapmalıyız.
Danimarkalı emekli fonu PKA CEO’su ve İklim Değişikliği Kurumsal Yatırımcı Grubu (IIGC) Yönetim Kurulu Başkanı Peter Damgaard Jensen:
Yatırımcılar, sektörün öncülüğünü ettiği bu forumun tüm sektör ve yetki alanlarında uygulanabilecek güçlü bir çerçeve yayımlamış olmasından mutluluk duyuyor. TFCD’nin uyarlanılabilirliği yüksek dört önerisi doğrultusunda raporlanacak geniş kapsamlı iklimle bağlantılı finansal bildirimler tüm şirket ve sektörlerin daha kapsamlı, güvenilir, anlamlı ve istikrarlı veriye ulaşabilmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Yatırım tedarik zincirinin zirvesinden kaynaklanan önemleri göz önüne alındığında, büyük varlık sahipleri ve varlık yöneticileri de bu çerçevenin hızlı ve yaygın olarak uygulamaya geçirilmesine öncülük etmedeki önemli rolün bilincindeler.
Fransız emekli fonu ERAFP CEO’su ve İklim Değişikliği Kurumsal Yatırımcı Grubu (IIGC) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcı Philippe Desfosses: İklimle bağlantılı risk ve fırsatlar hakkında etkin bildirimde bulunan şirket sayısı arttıkça, yatırımcıların da Paris Anlaşması’nı hayata geçirmek için gereken hatırı sayılır sermayeyi tahsis etmesi ve kendi iklim riski bildirimleri üzerinde çalışmaları o kadar kolaylaşıyor. TCFD önerilerinin yaygın olarak uygulanmasına karşı bir direnç olmamalıdır zira –çoğu G20 ülkesinde- şirketler zaten rutin finansal beyanlarında maddi risklerini bildirmekle yasal olarak yükümlüdür ve bunlara iklim değişikliği ile bağlantı riskler de dahildir. Bunun haricinde, 2018 sonrasına ötelendiğinden dolayı, TFCD çerçevesinin uygulamaya geçirilmesi ve tamamlamasını gözlemlemek için son derecede iyi konumlanmıştır.
Impax Asset Management Group plc CEO’su Ian Simm: TCFD’nin önerilerinin açıklanması uluslararası finans sisteminin yeni gelişen iklim değişikliği sistemik riskleri içselleştirmesinde önemli bir yapı taşıdır. Bu öneriler şirket ve yatırımcılara iklimle bağlantılı finansal bildirimlerini iyileştirmeleri için ticari açıdan eyleme geçirilebilecek ve gönüllü bir çerçeve sunmaktadır. Önerilere cevaben hazırlanan raporlamalar, yatırımcılara bireysel varlıkları ve tüm portföylerinin karşı karşıya kaldığı iklim riskleri hakkında daha kapsamlı bilgi sunmalıdır ve dolayısyla yatırım kararlarında daha iyi risk değerlendirmesi yapılmasını desteklemelidir.
JetBlue Başkanı ve CEO’su Robin Hayes: Bir şirket olarak iklim değişikliğinin gerçek finansal etkisini idrak etmeliyiz ve bir havayolu olarak da gelecekte uçuş yapacağımız şartları anlamak zorundayız. İklim riski bildirimi – ve arkasındaki mantık- müşterilerimizi, uçuş ekibimiz ve hissedarlarımız korur. Bu yeni öneriler tam da bize bunu nasıl yapacağımız gösteriyor.
Mirova Araştırma Bölümü Küresel Başkanı ve CIO Yardımcısı Herve Guez: TCFD’yi raporu için tebrik ediyoruz. "İklim değişikliğinin şirketler üzerindeki muhtemel etkileri" hakkında daha iyi bilgi sahibi olmak hayati önem taşıyor. Bu rapor, yatırımcıların hangi şirket ve projelerin iklim risklerinin yerel ve sistemik düzeyde azaltılmasında katkıda bulunduğunu anlamalarına ve yatırım kararlarını buna göre almalarına yardımcı olacaktır.
Hollandalı emekli fonu MN CIO’su Gerald Cartigny: TCFD öneri çerçevesi yatırımcıların ve diğerlerinin iklime bağlı risk ve fırsatları gereğine uygun şekilde değerlendirme ve fiyatlandırma yetilerini arttırmaları için sağlam bir temel sunuyor. TCFD’nin önerdiği temel bildirimlerinden birinin, küresel ısı ortalamasını 2 derece ya da altında tutmak için tasarlanmış bir senaryoyu da içeren, bir iklimle bağlantılı risklere dair iş stratejisinin dayanıklılığına odaklanması da özellikle büyük önem taşıyor. Bu tarz analizler karar almak için yararlı olan iklimle bağlantılı finansal bilgi arayışında olan yatırıcımlar açısından vazgeçilmezdir.
Newton Yatırım Yönetimi Sorumlu Yatırım Analisti Victoria Barron: Hem iklim değişikliğinin fiziksel etkileri hem de bunlara cevaben geliştirilen politikalar ve bunlardan kaynaklanan teknolojik fırsatlar uzun vadeli yatırımcılar için temel etmenlerdir. Bu durumda, yatırımlarımızın iklim değişikliyle bağlantılı risk ve fırsatlarını daha iyi anlamak için şirketlerin 2 derecelik bir dünyaya nasıl hazırlandıklarını ve kendilerini nasıl konumlandırdıklarını anlamak zorundayız. Ancak, bugüne kadar bölük pörçük ve doğrulanmamış veriler, senaryo analizlerinin olmaması ve yatırımlarla ilişkili somut bildirim eksikliği yüzünden debelenip durduk. Bunun için de TCFD’nin bir şirketin stratejisi ve finansal verileri çerçevesinde sunulan somut iklim değişikliği bildirimlerini destekleme yaklaşımını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu analizler, bu temel konuyu yatırım analizlerimize ve müşterilerimizin varlıkları yönetme hesaplarımıza daha doğru bir şekilde dahil edebileceğimiz anlamına gelmektedir.
Ontario Öğretmen Emeklilik Fonu Başkanı ve CEO’su Ron Mock: İklim değişikliği çıkarımlarının gelecek nesil öğretmenlerin emekli maaşlarını ödemek için bugün yaptığımız yatırımların sürdürülebilirliği üzerinde doğrudan etkisi bulunmaktadır. FSB Görev Gücü’nün önerileri düşük karbonlu ekonomiye geçiş döneminde ihtiyaç duyduğumuz şeffaf, karşılaştırılabilir ve istikrarlı bilginin sağlanması açısından anlamlı bir adımdır.
OPTrust Başkanı ve CEO’su Hugh O’Reilly: Bu önerilen çerçevenin iklim değişikliğiyle bağlantı riskler bildirimi standardına dönüşmesi gerektiğine inanıyoruz. Emeklilik fonları açısından, iklim değişikliği karmaşık ve uzun vadeli riskler taşımaktadır. TCFD’nin gerçekleştirdiği çalışma hem iklim değişikliğinin bir finansal risk niteliği taşıdığı bilincinin arttırılması açısından hem de bu riski daha iyi anlayabilmemiz ve değerlendirebilmemiz için makul bir bildirim çerçevesi sunması açısından kritik önem taşımaktadır.
PepsiCo Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Indra K. Nooyi: İklim değişikliği çağımızın en önemli konularından biridir ve acil, eşgüdümlü eylem gerektirmektedir. Küresel gıda ve içecek şirketimiz açısından, karbon emisyonlarını azaltmamız yapmamız gerekendir ve aynı zamanda iş anlayışı -işletme maliyetlerini düşürmek, randıman üretmek ve iş yaptığımız topluluklar tarafından iyi karşılanmaya devam etmemizi temin etmek- açısından da uygundur. Ve bunun içindir ki, PepsiCo’nun 2030 yılına kadar tedarik zincirimizin tamamında mutlak sera gazı emisyonlarını en az %20 oranında azaltılmasını kapsayan, bilime dayalı bir hedefi bulunmaktadır. Önümüzdeki yıllarda, bu hedef doğrultusunda çalışmaya devam ederken, bu sırada kaydettiğimiz ilerlemeleri ve karşılaştığımız sorunları da bildireceğiz.
PGGM N.V. CEO’su Else Bos: Kurumsal yatırımcılar uzun vadeli sermaye yatırımları yaparlar. Bugün verdiğimiz yatırım kararları uzak gelecekteki ekonomik ve ekolojik refahımızı şekillendirmemize yardımcı olmaktadır. İklim değişikliği çağımızın en büyük zorluklarından biridir. İklim değişikliğinin yatırımlarımızın değeri üzerinde etkisi bulunmaktadır ve, diğer taraftan da, yatırım kararlarımızın da iklim üzerinde etkileri bulunmaktadır. İklim değişikliği, risklerin yanında çok büyük fırsatlar da sunmaktadır. Enerji dönüşümü enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve depolama konularında yüklü yatırımlar gerektirmektedir. Şeffaflık tüm aktörlerin bu riskleri yönetmesi ve bu fırsatlardan yararlanması açısından daha iyi bir konuma getirmektedir. TCFD önerilerinin hedefi tam da budur.
Royal DSM CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Feike Sijbesma: DSM’nin iklim değişikliyle cesurca mücadele etme kararlılığı devam etmektedir: İşimizi geleceğe dayanıklı kılarken bir yandan da geleceğe yatırım yapmalıyız. İçinde bulunduğumuz an, düşük karbonlu bir ekonomiye hızlı ama sistemli bir geçişi sağlamanın tam da zamanıdır. FSB Görev Gücü’nün önerdiği iyi bilgilenmiş bir şirket-yatırımcı diyaloğu bunu kesinlikle kolaylaştıracaktır.
Royal Dutch Shell CEO’su Ben van Beurden: Şirketlerin iklim değişikliği karşısında ve yenilebilir enerjiye geçiş sürecinde nasıl dayanıklı olmayı planladıkları konularında net olmaları gerektiğine katılıyorum. Hangi şirketlerin uzun vadede gerçekten sağlam temeller üzerinde oturduğunun şeffaf olması gerekliliğinin doğru olduğuna inanıyorum. Görev Gücü’nü sadece bu hedef doğrultusundaki çalışmaları için alkışlamakla kalmıyorum, Shell’in bu girişimi onaylayan bir mektubu da imzaladım. Detaylar önem taşımaktadır ve Shell’in Görev Gücü’yle birlikte bu detaylar üzerinde çalışmasını sabırsızlıkla bekliyorum. Özellikle de, belirsiz bir dünyada geleceğe dair bilgileri nasıl sunacağımız, ticari açıdan hassas olan verilerin bildirimi ve finansal beyanların şart koştuğu standartlara önerilen detayın eklenmesinin olabilirliği konularında. Ancak, son olarak hem Shell hem de Görev Gücü bu planın amaca uygun olmasını istemektedir.
Courtney Geduldig, Executive Vice President, Public Affairs, S&P Global Kamu Bilgilendirme Başkan Yardımcı: Sürdürülebilirlikle bağlantılı riskler şirketlerin finansal performanslarını ve değerleri etkileyebilir. S&P Global’in Esas Anlayış odağında iklim değişikliği etkileri hakkında güvenilir ve istikrarlı veri ve analiz temin etmek de bulunmaktadır. Sürdürülebilirlik ölçümleri konusunda daha şeffaf olmak yatırımcılar bu etkenleri kendi araştırmalarına dahil ettikleri ve kurumların kendilerini risklerden daha iyi koruyabilmelerine yardımcı olabileceği için çok büyük değer taşımaktadır. TCFD’nin girişimi dünyanın dört bir yanındaki kurumlara ait önemli sürdürülebilirlik verilerinin nerede mevcut olduğuna ve nerede doldurulması gereken boşluklar olduğunda ışık tutmaya yardımcı olmaktadır.
Solvay CEO’su Jean-Pierre Clamadieu:
Düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş, endüstri de dahil olmak üzere, ekonominin tamamında sert değişiklikler yapılması anlamına gelmektedir. İklim değişikliğinin işimizi nasıl etkilediği konusunda bilinci arttırmak ve iklim değişikliğiyle bağlantılı risk ve fırsatların değerlendirmesini yapmak bizi geleceğe hazırlayacaktır.
Sumitomo Chemical Company Başkanı Masakazu Tokura: İklim değişikliği toplumumuzun karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biridir. Küresel bir şirket olarak Sumitomo Chemical iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum konularında faal olarak çözüm sağlamak konusuna kendini adamıştır. İklimle bağlantılı riskler ve fırsatlar hakkındaki bilgi bildirimlerin iyileştirilmesinin sürdürülebilir bir dünya için yaptığımız girişimleri daha da destekleyeceğine inanıyoruz.
Swiss Re CEO’su David Cole: Düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş sürecinin henüz başındayız. Neredeyse 30 yıldır iklim değişikliğinin etkilerini araştıran bir reasürör, büyük aktif varlık sahibi ve uzun vadeli bir yatırımcı olarak, bir sonraki seviyeye çıkarak yarının çözümlerinin tasarlanmasına yardımcı olma şansımız bulunmaktadır. iklimle bağlantılı risk ve fırsatların daha şeffaf olmasının çok belirgin faydaları bulunmaktadır.
UBS Group CEO’su Sergio P. Ermotti: FSB’nin İklimle Bağlantılı Finansal Bildirim Görev Gücü’nün iklimle bağlantılı risk verilerinin ve kurumların iklim değişikliği strateji bilgilerinin iyileştirilmesi ve kullanılabilirliğini artmasına katkıda bulunacak önerilerini memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Önümüzdeki 15 yıl boyunca, düşük karbonlu altyapı yatırımları için tahmini olarak 93 trilyon ABD doları gerekecektir. Finans kurumları ve yatırımcıların kendi üstlerine düşeni yapabilmeleri için iklimle bağlantılı yatırım risklerini daha iyi anlamaları gerekmektedir.
UC RUSAL Başkanı Oleg Deripaska:
İş dünyasının şirketlerin karbon ayak izi konusundaki şeffaflık düzeyini arttırmak yolunda uyum sağlaması ve iklimle bağlantılı hedefleri kendi kurumsal gelişim stratejilerinin bir parçası olarak görmesi gerekmektedir. Ancak hükümetler de güçlü önlemler almalıdır. Düşük karbonlu ya da enerji verimliliği yüksek ekipman ve teknolojiler için gümrük vergilerin indirilmesi ya da kaldırılması, ‘yeşil’ teknoloji uygulamasına başlayan şirketler için vergi ayrıcalıkları tanınması ve ‘yeşil’ teknolojilerin uygulanmaya başlanması için düşük faizli banka kredileriyle olumlu yatırım ortamları yaratılması gibi bir dizi belirgin önlemler uygulanmalıdır.
Unilever CEO’su Graeme Pitkethly: Risk ve fırsat yönetimi ve bunların iletişimi her başarılı şirket için esastır. Halihazırda maddi risk bildirimi yapmak zorundayız. İklim değişikliği de bundan farklı değildir. İklim değişikliği şimdiden şirketleri etkileyen bir risktir – hem giderek artan küresel ısının etkileri açısından hem de dünyanın dört bir yanından hükümetlerin buna cevaben uyguladıkları politikalar açısından. Görev gücünün bir parçası olarak, uygulanması mümkün olduğu kadar pratik olmasına odaklanarak, şirketlerin iklimle bağlantılı risk ve fırsat bildiriminde bulunmaları için bir standardize çerçeve geliştirdik. Neden mi? Çünkü piyasalar verimli olarak işleyebilmek için bilgiye ihtiyaç duyarlar. Yatırımcıların uzun vadede daha iyi kararlar alabilmelerini sağlamak için şeffaf olmalıyız. Ve piyasaların ötesinde, şeffaflığın her geçen gün müşterilerimiz açısından da önem kazandığını biliyoruz. Ürünlerini satın aldıkları şirketlerin değerlerini bilmek istiyorlar, özellikle de Y kuşağı. Aynı şey, hepimizin işe almak istediği genç ve yetenekli geleceğin liderleri için de geçerli. Tüm şirketleri bu raporu okumaya ve önerileri uygulamaya davet ediyorum.