Sarı Yelekliler'i örnek vermişti: Atalay neden çark etti?

DİSK Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, TÜRK-İş Genel Başkanı Ergün Atalay'ın bir günde 'hain'likten 'vazgeçilmez adam'lığa geçişini değerlendirdi.

Sarı Yelekliler'i örnek vermişti: Atalay neden çark etti?

TÜRK-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, "Böyle ne kadar gider? Önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ne kadar gider? İşte gördük Fransa’da gitmediğini. Üç gün sonra bizim burada görür müyüz görmez miyiz? Bize bağlı" çıkışı ile dikkat çekmişti.

Bu gelişmenin ardından TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu başkanlığındaki işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan heyet Atalay'ı ziyaret etmişti. Bu ziyaretle birlikte Atalay'dan benzer açıklamaların gelmemesi soru işaretlerine neden oldu.

DİSK Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, Atalay'ın Sarı Yeleklilier açıklaması ve sonrasında yaşanan gelişmleri Evrensel'e yazdı. Aslan'ın yazısı şöyle:

Atalay, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, ‘Böyle ne kadar gider? Önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ne kadar gider? İşte gördük Fransa’da gitmediğini. Üç gün sonra bizim burada görür müyüz görmez miyiz? Bize bağlı" demişti.

Peki Ergün Atalay haksız mıydı? Değildi. Çünkü, ülkede yaşanan ekonomik kriz, işçi ve emekçilerin boğazını sıktıkça sıkıyor. Tüm atraksiyonlara rağmen enflasyon düşmüyor, işsizlik önlenemiyor. İşsizlik Sigortası Fonu yağmalanıyor, kıdem tazminatına göz dikiliyor, bir kez daha zorunlu bireysel emeklilik dayatılıyor. Öte yandan işten atmalar yaygınlaşıyor.

İLGİLİ HABER: SARI YELEKLİLER ÖRNEĞİNİ VERMİŞTİ: DENİLMESİ GEREKENİ DEDİM

İflas eden işyerleri, konkordato sırasına giren işletmeler, art arda gelen zamlar, derinleşen yoksulluk, yaşanan ağır çalışma koşulları ve önlenemeyen iş cinayetleri... Bu kadar yoğun saldırı ve sorunlara karşın; mücadelenin mayalandığı, hoşnutsuzlukların çeşitli biçimlerde dışa vurduğu, arayışların olduğu da bir gerçek. Gelişmeler iktidarı zorlarken, sendikal bürokraside ise kaygıları artırıyor.

SON SÜRAT GERİ ADIM

Dünyada yoğunlaşan baskılar, işsizlik, yoksulluk, saldırılar karşısında işçi ve emekçilerin taleplerini elde etmek üzere başvurdukları meşru eylemler artıyor. Fransa’daki ‘Sarı Yelekliler’in eylemleri de dünya işçi ve emekçilerinin mücadelesinin bir parçası olarak devam ediyor. Bu mücadelenin Türkiye’ye sıçramasından korkan iktidar ve avaneleri her taşın altında bir bityeniği arıyorlar. Fransa’da olduğu gibi, Türkiye’de de işçi ve emekçilerin birikmiş çokça sorunu var. Bu sorunların çözüm yolunun mücadeleden geçtiği –henüz zayıf da olsa- bir eğilim olarak kendisini göstermektedir. Gerek sendikal bürokrasi, gerek iktidar bunun fazlasıyla farkında.

Fransa’daki gelişmeler henüz sıcak ve tazeyken, Ergün Atalay’ın sözleri de havuz medyasında infial ve tepkiyle karşılandı. Bu sözlerle işçi ve emekçilerin sokağa dökülmek istendiği bolca propaganda edildi ve taarruza geçildi. Her şeyi ile iktidara destek veren bir sendika yöneticisi olmasına rağmen, Atalay’ın ‘sokak çağrısı’ yaptığı ve ülkeyi karıştırmak, iktidarı yıkmak istediği iddia edildi. Havuz medyası, her meselede olduğu gibi, yine üzerine aldığı vazifeyi harfiyen yerine getirme gayreti içinde.
Peki, vazifesini yerine getiren sadece havuz medyası mı?

Hayır. Hak-İş’e bağlı Enerji-İş Sendikası başkanı daha ileriye giderek, Atalay’ın söyledikleri hakkında suç duyurusunda bulundu ve savcıları göreve çağırdı. İşte bu sebeplerle Atalay, "Bizim sırtımızda ne sarı, ne de kırmızı yelek olur" diyerek bir önceki sözlerinden çark etti. Bu geri adımdan sonra kendisine destekler de geldi. Meclis Başkanı Binali Yıldırım ve TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Atalay’ı ziyaret ettiler. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici de açıklama yaparak Atalay’a sahip çıktı. Panik ve telaşla Atalay’ın "Ülkesini seven, yerli ve milli bir sendikacı" olduğu anlatıldı, övgüler dizildi. Atalay da söylediklerinin çarpıtıldığını, milletin ve milli iradenin yanında olduğunu açıkladı.

"HAİN ADAM’DAN VAZGEÇİLMEZ ADAMA"

Peki, bir günde hain ilan edilen Atalay için neden ertesi gün vazgeçilmez adam denildi?

Çünkü iktidar ve sermaye güçleri, işçi hareketini kontrolde tutmak için her zaman iş birlikçi bir sendikal anlayışa ihtiyaç duyar. Ergün Atalay da iktidara en yakın sendikacılardan biridir. En kritik zamanlarda patron örgütleriyle bir araya gelerek, işçi ve emekçiler aleyhine ortak tutum almaktan çekinmemiştir. Kimi zaman sessiz kalarak, kimi zaman da doğrudan iktidarın yanında sermayeyle kol kola girerek, işçi ve emekçilerin mücadelesine engel olmuştur. İktidar da böylece; sermaye ve sendikal bürokrasi ile iş birliği içinde işçi ve emekçilerin hak almasının önüne geçmiştir. Sendikal bürokrasi kimi dönemlerde ve işçi mücadelesinin zorlamasıyla doğru tutumlar alsa da bunlar uzun sürmedi, kararlardan çabuk çark edildi. Çünkü iktidar tümüyle kendisine biat edilmesini istiyor, dayatıyor. ‘Tek adam rejimi’ne itiraz istenmiyor. Bu yüzden talebini dile getiren, iş bırakan, greve çıkan, direnişe geçen işçiler zorbalığa maruz kalıyor. (EKONOMİ SERVİSİ)

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ