Pandemide büyüme ve ihracat rekorları kırılmıştı: Tekstil sektörü daraldı, fatura işçilere kesildi
Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
ANKARA - Tekstil sektöründe artan ithalata karşın hazır giyimde düşen ihracat, şirket kapanmalarını ya da üretime ara vermeyi beraberinde getirdi. Artan maliyetler, rakip ülkelere göre pahalılaşan üretim, öngörülemeyen döviz kuru, alım gücündeki erimeyle birlikte tekstil sektörünü çıkmaza sürükledi. Sektör yıllık bazda yüzde 20,6 daralırken istihdam kaybı 104 bine ulaştı. TEPAV Kalkınma Programı Direktörü Ekrem Cünedioğlu, sektördeki istihdam kayıplarının devam edebileceğini belirtti. Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen ise “büyümeden pay almayan işçilerden daralma da fedakarlık bekleniyor” dedi.
Tekstil sektöründeki kriz, artan maliyetler ve ihracatın düşmesiyle derinleşiyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), nisanda tekstil ürünleri imalat sektörünün yıllık bazda yüzde 20,6 daraldığını, istihdam kaybının 104 bine ulaştığını bildirdi. Araştırmaya göre, nisanda tekstil ürünleri imalatı sektörü, 103 bin 768’lik çalışan sayısı ile en fazla istihdam kaybeden sektör olurken yıllık değişiminde de yüzde 20,6 oranında daralma gerçekleşti. 89 alt sektörün 59’unda sigortalı ücretli çalışan sayısında azalma görüldü.
‘EYT’LİLERİN BİR KISMI KAYIT DIŞI İSTİHDAMA YÖNELDİ’
TEPAV Kalkınma Programı Direktörü Ekrem Cünedioğlu, Haziran 2023 verilerine göre de tekstil sektöründe Haziran 2022’ye kıyasla zorunlu sigortalı sayısının yüzde 18,7 (94.636 kişi), işyeri sayısının da 75 adet azaldığını aktardı.
Tekstildeki istihdam kaybının temelde üç nedeni olduğunu belirten Cünedioğlu, “Birincisi, aslında çoğu sektörde istihdam kaybını tetikleyen EYT düzenlemesi. Yeni düzenleme ile emekli olanların istihdam durumlarını henüz bilmiyoruz ama bir kısmı işgücünün dışına çıkarken, bir kısmının da kayıt dışı istihdama yöneldiğini söyleyebiliriz. Bu yüzden kayıtlı istihdamda düşüşün birincil nedenlerinden biri EYT. Şirketler kesimi için bunun yarattığı sorunlardan biri de emekli olan nitelikli ya da yetişmiş çalışanların yerini doldurmanın zor olması ve bunun bir süre şirket verimliliğini düşürecek olması” dedi.
‘DEPREMLERİN SEKTÖRE ETKİSİ OLDUKÇA AÇIK’
Tekstilin ana üretim merkezlerinden biri Kahramanmaraş olduğunu, verilerine göre tekstil istihdamının yüzde 7,9’unun bu ilde gerçekleştiğini aktaran Cünedioğlu, şunları söyledi:
“Tekstildeki sürekli istihdam kaybı bu yılın Mart-Mayıs döneminde gerçekleşti. Buradan da Kahramanmaraş depremlerinin sektör üzerinde etkisi olduğu açıkça görülüyor. Afet nedeniyle hem beşerî hem de fiziksel sermayede ciddi kayıplar yaşandı. Yaşamını yitiren çalışanlar olduğu gibi evi hasar gören çoğu çalışan il değiştirmek durumunda kaldı. Diğer taraftan bazı işyerleri yıkıldı, bazı işyerleri de kullanılamaz hale geldi.”
Cünedioğlu’na göre bir diğer neden ise tekstil sektörünün ana ihracat pazarı olan AB’deki talep düşüşü. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, yılın ilk sekiz ayında AB27 ülkelerine yapılan tekstil ve hammaddeleri ihracatının geçen senenin ilk sekiz ayına kıyasla yüzde 18,1 azaldığını söyleyen Cünedioğlu, “AB’nin talebini temsilen tekstil ithalatına baktığımızda ise AB dışından yaptıkları tekstil ithalatının Aralık 2022’den beri yavaşlama eğilimini sürdürdüğünü görüyoruz. AB’nin tekstil ithalatının yavaşlama hızı da Mart 2023’ten beri artıyor. Öyle ki Mart-Haziran 2023’teki AB dışından tekstil ithalatları geçen senenin aynı dönemine kıyasla yüzde 9,8 azaldı” dedi.
‘ŞEHİRLER YENİDEN YAŞANABİLİR HALE GETİRİLMELİ’
Haziranda bir önceki aya göre tekstil sektörü istihdamında bir artış yaşansa da öncü göstergelerin sektördeki istihdam kayıplarının devam edebileceğine işaret ettiğini belirten Cünedioğlu, sektörün arzındaki düşüş fiyatlarda bir artış eğilimi başlatabileceği görüşünde. Gündelik hayat açısından giyim grubunda enflasyonun yüksek seyretmeye devam edebileceğini belirten Cünedioğlu, alınabilecek önlemler için ise şunları söyledi:
“Afet bölgesindeki üretimin afet öncesi seviyelere dönmesini sağlamak gerekiyor evvela. Bunun için şehirlerin yeniden yaşanabilir hale getirmek ilk iş olmalı. Hem yerel hem de küresel gelişmeler şirketlerin işlerini sürdürmesini zorluyor. Bu gibi dönemlerde kırılganlığı artan şirketleri zamanında tespit edip doğru teşvikle ya da destekle ayakta tutmak önemli. EYT sonrası nitelikli istihdam kaybı zaten Türkiye’de uzun zamandır özel sektörün şikayetçi olduğu nitelikli işgücü açığını daha da derinleştirmiş olabilir. Bunu kısa vadede çözmek çok kolay değil ama en azında orta vadede bu eğilimin yarattığı riskleri bertaraf etmek için beceri geliştirme programlarının etkin şekilde kullanılması önem arz ediyor.”
FABRİKALARIN YÜZDE 52’Sİ TAM MAAŞ ÖDEMEDİ
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 6 Şubat depremlerinden altı ay sonra bölgede bir araştırma yaptı. Araştırmada 202 fabrika ile görüşme gerçekleştirilirken, fabrikaların yüzde 70’i artçı depremler sırasında üretim yaptığını, yüzde 48’i de markaların siparişi azalttığını söyledi. Ayrıca fabrikaların yüzde 52’si işçilere tam maaş ödemesi yapmadığını aktarırken, yüzde 98’i de üretim yaptıkları markaların destek olma teklifinde bulunmadığını belirtti.
Markalar tedarik zincirlerine doğrudan destek vermek yerine, genel bağış kampanyaları yaparken, H&M, Benetton ve Zara gibi markalar, fabrikalara yapmaları gereken ödemeleri erteledi.
‘PANDEMİDE GELEN ÜRETİM BAŞKA ÜLKELERE KAYIYOR’
Hem Antep’te hem bölge illerinde daralmanın etkisi görüldüğünü söyleyen Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen, daralmanın birçok nedeni olduğunu söyledi. Türkiye’deki ekonomik dengesizliğin sebeplerden birisi olduğunu belirten Türkmen, “Özellikle enflasyon ve üretim maliyetlerinin artması nedenler arasında sayılıyor. Ancak enflasyon tek başına bir sebep değil. Çünkü yüksek enflasyon patronlardan çok işçilerin yaşamını etkiliyor. Enflasyon oranında ürettiği ürünlerin fiyatları da artıyor. Enflasyon tersine işçilerden yoksullardan, patronlara daha zenginlere servet aktarımı şeklinde ilerliyor” dedi.
Türkmen’in vurguladığı önemli noktalardan biri ise, uluslararası markalara yapılan fason üretimin yeniden başka ülkelere kayması. Özellikle pandeminin yarattığı etkilerden dolayı, Asya ülkelerindeki fason üretimin Türkiye’ye kaydığını hatırlatan Türkmen, “Türkiye’deki iktidar lokasyon avantajını ve ucuz iş gücünü kullanarak üretimin bir kısmını Türkiye’ye kaydırdı. Tekstil sektörü pandemi krizini bir fırsata çevirdi. Pandemi dönemi boyunca tarihin en büyük ihracat ve büyüme rekorlarını kırdı. Ancak pandeminin etkilerinin kalkması ve uluslararası başka ekonomik sıkıntıların devreye girmesiyle birlikte, tedarik zinciri de kısmen değişti. Türkiye’ye kayan üretimin önemli bir kısmı yeniden iş gücünün daha ucuz olduğu ülkelere kaymaya başladı” diye konuştu.
‘BÜYÜMEDEN PAY ALMAYAN İŞÇİLER DARALMANIN BEDELİNİ ÖDÜYOR’
Daralmaya karşı işverenlerin aklına gelen ilk çözümün faturayı işçilere kesmek olduğunun altını çizen Türkmen, işten atmaların yanı sıra ücretlerin baskılanması, çalışma saatlerin uzaması ya da ücretsiz izne göndermenin de olduğunu söyledi. Tekstil sektörünün büyüdüğü süreçlerde işçilere pay verilmediğini dile getiren Türkmen, şunları söyledi:
“Başarının, büyümenin sonuçlarından işçiler hiçbir pay almazken, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının daha da zorlaştığı bir dönemde bunun bedelini de işçiler ödüyor. Bu ikiyüzlülüğü kabul etmiyoruz. Daralma varsa işverenler önceki yıllarda kazandığı ekstra büyümelere saysınlar ve bunun fedakarlığını kendileri yapsın.”
‘TEŞVİKİN NEDENİ İSTİHDAMSA NEDEN İŞTEN ÇIKARILIYORLAR?’
Özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nin tekstil sektörünün en hızlı büyüdüğü bölgeler olduğunu hatırlatan Türkmen, açılan tekstil fabrikalarının yüzde 70’e yakınının devletten teşvik aldığını söyledi.
Toplam birikim ve kaynakların patronlara aktarılırken, en ufak krizde işçilerden fedakarlık beklendiğini vurgulayan Türkmen, “Devlet bu kadar teşviki ‘istihdam yaratma’ gerekçesiyle açıklıyor. Ama şimdi daralma var diye işçiler işten çıkarılıyor. Madem bu kadar teşviğin şartı istihdam idi, devlet neden bu durumlarda işten çıkarmayı yasaklamıyor? İstihdam yaratma gerekçesiyle verilmedi mi bu kadar teşvik? Bu durumlarda karar patronların inisiyatifinde olmamalı. Öncelikle bu durumun ortadan kalkması. Devletin ve kamunun müdahalesi olmalı. Ancak bunun olmayacağı biliyoruz. Çünkü asıl mesele istihdam yaratmak değil halkın kaynaklarını patronlara aktarmak. Çünkü asıl amaç istihdam olsa bu kaynaklarla başka iş alanları yaratılabilir ya da kamusal yatırımlar yapılarak işsizliğin önüne geçebilirsiniz” ifadelerini kullandı.