'Cinayet işleyenler cinayet mahalline geri dönermiş'
Bülent Utku, davaya müdahil olan Mustafa Balbay'la neden görüşmediğini ve iddianamedeki tutarsızlıkları anlattı. Savcı 'sanki yargılananlar savcılarmış gibi bir konuma düştüm' dedi.
HABER MERKEZİ - Cumhuriyet Gazetesi davasını ikinci duruşmasında Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Bülent Utku, savunmasına başlamadan önce mahkemenin bağımsız ve tarafsızlığından duyduğu kuşkuyu dile getirdi. Cumhuriyet'in yayın politikasının değişmesine ilişkin suçlamaya 'sana ne' diyen Bülent Utku, iddianamedeki tutarsızlıkları da tek tek anlattı. Utku'nun savunmasının ardından savcı, 'sanki yargılananlar savcılarmış gibi bir konuma düştüm' dedi.
Mahkeme heyetinin değiştirilmesini talep ettiğini ancak kabul edilmediğini söyleyen Utku, savunmasına, "İddianameye karşı sorgu ve savunma olarak, ‘İddianameye inanmayın, beraatımı istiyorum’ diyerek yerime oturmam mümkündü" sözleriyle başladı:
'DÜZENLENEN TENSİP ZAPTINA SIKIYÖNETİM MAHKEMELERİ DIŞINDA PEK AZ RASTLADIM'
"Ancak, Heyetinizce düzenlenen tensip zaptı, Heyetinizin iddianameye hemen inandığını gösteriyor. 33 yıllık meslek yaşantımda, heyetinizin düzenlediği tensip zaptı gibi bir metinle, yasaların, Anayasa'nın, AİHS'in, hukukun temel prensiplerinin böylesine ihlal edildiğine 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası katıldığım sıkıyönetim mahkemelerindeki metinler dışında pek az rastladım.
Böyle bir tensip zaptı kanımca ancak üç halde yazılabilir.
Siyasal iktidar Heyetinize ya baskı yapmaktadır ya baskı yapacağı yönünde kuşku vardır yada Heyetiniz kraldan, yani siyasal iktidardan çok kralcıdır. Hepsi aynı kapıya çıkar."
'CUMHURİYET CEMAAT İTTİFAKLARINA KARŞI MUHALİF TARAFTA KONUMLANMIŞTIR'
Zamanın koşullarını, ruhunu sadece 15 Temmuz darbe girişimi ve bu darbe girişimine karşı alınan önlemlerle açıklamanın yetersiz kalacağını söyleyen Utku, gelinen süreci AKP-Gülen Cemaati’nin 2002 yılında başlayan ittifakını hatırlatarak özetledi.
"2002 yılında siyasal iktidar olmaya adım atmayı, hükümet olma şansı ile fakat hazırlıksız ve yönetmede yetersiz kadrolarla yakalayan AKP çareyi yıllarca devlet içerisinde örgütlenen, yetişmiş kadrolara sahip, o zamanki adıyla Fethullah Gülen Cemaati ile birlikte yürümekte buldu. Bu ortakları ile kavga edene kadar siyasal iktidarını birlikte kuvvetlendirdiler. Bu sürecin sosyal-siyasal politikalarına girmeyeceğim. Sadece konumuzu, bizleri ilgilendirdiği için darbe girişimi sonrasında meslekten atılan hâkim-savcı sayısının 4200 civarında olmasına işaret etmekle yetineceğim."
15 Temmuz’a gelene kadar, hem kişisel olarak hem de Cumhuriyet Gazetesi olarak gelişen siyasal İslam-muhafazakâr örgütlenmeye karşı muhalif yerde konumlandıklarını söyleyen Utku, bu konumlanışın sadece yakın bir zamana tekabül etmediğini söyledi:
"Cumhuriyet Gazetesi’nin konumlanışı kuruluşundan itibaren böyle. Benimki de kendimi bildim bileli. İşte siyasal iktidar tarafından yargı yoluyla hedef alınmamızın nedeni bu muhalif konumlanıştır. Ama peki neden şimdi? Çünkü siyasal iktidar kararlı ve etkili muhalefeti nedeniyle Cumhuriyet Gazetesini susturmak için en elverişli ortamı 15 Temmuz’dan sonra buldu da onun için.
'DARBECİLERDEN SONRA SIRANIN MUHALİFLERE GELMEYECEĞİNİ KİM SÖYLEYEBİLİR?'
Darbe girişiminden sonra birçok kişiyi, muhalifi darbecilikle suçlamanın kolaylığı ile muhalifleri ortadan kaldırmak kaçırılmaz bir fırsat haline geldiği için. KHK'lerin sağladığı olanaktan yararlanarak savcı ve hâkimlere istediği gibi yön verebildiği için.
İşte bu noktada zamanın koşullarına ve ruhuna biraz daha dikkatli bakmak gerekiyor. Darbe girişiminde bulunanlardan sonra sıranın muhaliflere gelmediğini kim söyleyebilir?" sözleriyle başlayan Utku, savunmasına "Önce muhalif gazeteciler, sonra FETÖ ile mücadelesiyle maruf Cumhuriyet Gazetesi çalışanları, sonra HDP'nin belediye başkanlarıyla milletvekilleri, sonra CHP milletvekili. Bundan sonra da nereye, kime kadar gideceği hiç belli değil."
'BİRAZDAN GÜLEN'İ NASIL KORUDUĞUNUZU ANLATACAĞIM'
Bülent Utku’nun savunmasını yaptığı sırada araya giren hakimin "Savunma hakkı kutsaldır ama 45 dakikadır ilgisiz konuşuluyor" sözleri üzerine Bülent Utku, hakime "biraz sabredersiniz savunmamın Allah'ın sopası diye bir bölüm var savunmamda. Birazdan size geleceğim. Gülen'i nasıl koruduğunuzu anlatacağım" yanıtı verdi.
Utku şöyle devam etti:
'TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?'
"Hukukun geldiği nokta budur. Bilmem tehlikenin farkında mısınız? Ben farkındayım. Hem hakimler-savcılar için hem sanıklar için hem kendim için. Hem de hukuk ve Türkiye'nin geleceği için. Peki, bu durumda hakimler nasıl karar verecekler? Kararları beğenilmezse ne olacak?
Beğenilecek şekilde mi karar verecekler? Beğenilmeyecek şekilde karar verirlerse akıbetleri ne olacak? Bu durumda sanıklar kime, neye, nasıl güvenecekler?
Adalet duygusunun kalmadığı,hukukun, adaletin yok olduğu bir toplumu bekleyen kaosun yaratacağı tahribatın tamir edilebilmesi mümkün mü?
Mümkünse nasıl?
Zamanın koşullarının, ruhunun bizleri getirdiği nokta budur. Bu koşulları ve ruhu reddediyorum. Kabul etmiyorum. Bu koşullara ve ruha karşı çıkıyorum, karşı çıkmaya devam edeceğim.
İnsanların 'cesaret hakkı' vardır. Ben bu hakkımı sonuna kadar kulnacağım. Elbette herkesten bu hakkı kullanması istenip, beklenemez. Ama bazı kişiler için bu 'hak' bir 'görev'dir. Bu görevleri yerine getireceklerin başında da hukukçular ve gazeteciler gelir.
Davetim onlaradır: 'Cesaret hakkını' kullanmaktan çekinmesinler."
CEZAEVİNDE ÖRGÜTÜ SORDULAR
"Cezaevinde örgütü sordular
FETÖ ve PKK dedim. "olmaz!"dediler.
Tutanakta FETÖ/PDY,PKK/KCK yazılıydı FETÖ’yü seçtiler.
Sorun çözüldü!"
'ŞİMDİYE KADAR NEDEN DAVA AÇMADIN'
"Matbaa, bastığı gazetenin her nüshasını savcılığa teslim eder, basın savcısı bakar, suç varsa dava açar. Böyle açılan hiçbir dava yoktur. Daha önce suçlama konusu yapılmayan haber ve yazılar daha sonra suçlama konusu olunca sormalı, "şimdiye kadar neden dava açmadın?"
'ÖZGÜR METİN NE YAPTIĞININ FARKINDA MI?'
"Sonuç olarak heyetinizin kabul ettiği iddianame daha sanıkların görevlerinin ne olduğunu dahi doğru yazamamış bir iddianamedir.
Savcılık tutanağında;
4. sayfada bana 'Yönetim kurulu üyeliğini yaptığınız Yenigün Haber Ajansı ve Yayıncılık A.Ş.' şeklinde başlayan sözcüklerle soru yöneltiyor.
5. sayfada beni yine Yenigün A.Ş'nin yönetim kurulu üyesi olarak görmüş. 6-7-8-10. sayfalarda öyle.
Bir sonra gelen 11. sayfada beni, Yenigün A.Ş. başkanlığına terfi ettirerek sorusunu bu şekilde yöneltiyor.
Ben, Yenigün A.Ş.'nin yönetim kurulu başkanıymışım.
Bu sayfada iki yerde sorusuna, 'Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığınız Yenigün Haber Ajansı ve Yayıncılık A.Ş.' diye başlıyor.
12. sayfada başkanlığımı devam ettiriyor.
13. sayfada ise başkanlık makamından düşürerek, beni tekrar Yenigün A.Ş.'nin yönetim kurulu üyesi olarak görüyor.
14. sayfada yine Yenigün A.Ş.'nin yönetim kurulu üyesiyimb
16. sayfa ise daha çarpıcı. Savcının satır aralığı vermeden sorduğu 1. soruda Yenigün A.Ş.'nin başkanıyım, 2. soruda yönetim kurulu üyesi.
17. sayfada sadece Yenigün A.Ş.'nin yönetim kurulu başkanıyım.
19. sayfada tekrar, sadece Yenigün A.Ş.'nin yönetim kurulu üyesi.
21.sayfada Yenigün A.Ş.'nin yönetim kurulu üyesiyim.
22. sayfada tekrar Yenigün A.Ş.'nin başkanı.
Ve nihayet savcı, 23. sayfada doğrulu bulup peş peşe bana Cumhuriyet Vakfının Yönetim Kurulu Üyesi olduğum için soru soruyor. Savcı doğruyu buldu derken daha ileri gidiyor.
31. sayfada bana Cumhuriyet Vakfının Yönetim Kurulu Başkanı olduğumu söyleyerek soru soruyor. Ama yine 31. sayfada 8-10 satır aşağıda beni tekrar Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul üyeliğine indiriyor.
31. sayfada her şeyi unutup sil baştan, beni tekrar Yenigün A.Ş.'ne yönetim kurulu başkanı yapıp bu sıfatım nedeniyle söyleyerek soru soruyor. Ama yine 31. sayfada 8-10 satır aşağıda beni tekrar Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul üyeliğine indiriyor.
34. sayfada her şeyi unutup sil baştan, beni tekrar, Yenigün A.Ş.'ne yönetim kurulu başkanı yapıp bu sıfatım nedeniyle soru soruyor.
Özgür Metin ne yaptığının, ne sorduğunun farkında mı sizce?"
'CAN DÜNDAR'IN ATANMASINDA BALBAY'IN İMZASI VAR'
Iddianamede gazetenin yayın politikası değişikliği ile ilgili bölüme, Bülent Utku, "Sana Ne! Gazetenin yayın politikasının değişip değişmemesi savcıları değil, okuyucuları ilgilendiren bir husustur" dedi. Bülent Utku, şöyle devam etti:
"Dün heyet Mustafa Balbay'in ifadelerinin önemli olduğunu söylemişti. Balbay'ın attığı tweet:
" Cumhuriyette FETÖ’cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekilinin yazı yazması yasak"
Attığı tweet budur. Bu tweet savcıya göre örgüt bağlantımızı gösteriyormuş.
Ancak Can Dündar'ın Genel Yayın Yönetmeni olarak atamasında Balbay'ın imzası var.
Savcı sanırım gazeteyi terör örgütlerinin amacına hizmet eden genel yayın yönetmenini seçen kişi ile gazeteyi Fetöcü’lük ve Kürtçülükle suçlayan kişinin Mustafa Balbay olduğunu atlamış, unutmuş olmalı ki böyle bu tweeti delil olarak kabul edebilmiş, ileri sürebilmiş…
Tecrübeli cinayet bürosu komiserlerinin dediğine göre, cinayet işleyenlerin çoğu cinayet mahalline geri dönermiş. Bunun iki nedeni varmış. Cinayet mahallinde delil bıraktım mı, bunu fark eden oldu mu diye merak ederlermiş. Bir de cinayet mahallinde cinayet hakkında ne düşünüldüğünü öğrenip ona göre önlem almak isterlermiş.
Balbay, 2 Haziran 2017'de Silivri'ye beni ziyarete geldi, kendisine 'seninle görüşmeyeceğim' diyerek görüşmeyi reddettim."
'AMERİKA'YA GİTTİM AMA KİMİLERİ GİBİ 'DİN BEZİRGANI'NA DEĞİL'
"Savcı, ifademi alırken, hangi ülkelere gittiğimi sordu. Amerika'ya gidip gitmediğimi merak ediyordu sanırım. Amerika'ya gittim ama Güney Amerika'ya. Kimileri gibi 'din bezirganı'nı ziyaret etmedim. Arjantin'de, Buenos Aires'de, Plaza de Mayo Meydanı'na gittim. Arjantin diktatörünün uçaktan denize attığı kocalarını, evlatlarını arayan annelerin toplandığı meydana.
Faşist Pinochet rejiminin katlettiği Şili'li devrimci halk ozanı Victor Jara'nın memleketinde ilk ziyaret ettiğim yerler Nazım Hikmet'in dostu Pablo Neruda'nın müzeye çevrilen evleriydi.
Uruguay'da, parası en az ama dünyanın en zengin, önceki devlet başkanı Pepe'nin evini gördüm. Her ay aldığı maaşının bir bölümünü ihtiyacı olanlara dağıtıyor. Sarayda değil, mütevazı bir çiftlik evinde yaşamayı tercih ediyor.
'GÜLEN'İN KİTAPLARINI DEĞİL CUMHURİYET'E AÇTIĞI DAVALARIN İDDİANAMELERİNİ OKUDUM'
Savcı bana, Fethullah Gülen'in kitaplarını okuyup okumadığımı, haberlerini takip edip etmediğimi sordu. Fethullah Gülen'in sosyal medayada, televizyonlarda, ne dediği anlaşılamayan, salya sümük ağlayan hallerini gördüm.
Kitaplarını okumadım. Okusaydım da beni kandıramazdı kimileri gibi. Çünkü genelde kanmak isteyen, kanmaya açık olanlar kandırılır.
Fethullah Gülen'in kitaplarını okumadım ama Cumhuriyet Gazetesi'ne, Cumhuriyet Gazetesi yazarlarına açtığı çok sayıda davasının şikayet dilekçelerini, açılan davaların iddianamelerini okudum."
'İLK TAŞI GÜNAHSIZ OLAN ATSIN'
Cumhuriyet gazetesinden bir örgüt çıkaramazsınız. Örgüt arıyorsanız dosyaya bakın, orada rahatlıkla bulabilirsiniz.
Kimse hukukla inatlaşmasın. Çünkü onun inadıyla baş edemezsiniz. Önünde sonunda yener sizi. Hukuk inatçıdır. Hesap sorar.
Tüm bunlara rağmen suçlanacaksam, lütfen bana ilk taşı günahsız olan atsın. Tercih sizin, takdir sizin, karar sizin.
SAVCI ALINDI: YARGILANAN SAVCILARMIŞ GİBİ...
Bülent Utku savunmasında duruşma savcısının 2014'te Fethullah Gülen'e hakaret edildi diye hazırladığı iddianameden alıntı da yaptı.
Bulent Utku'ya Vakfın Genel Yayın Yönetmeni seçimine etkisi soruldu. Bülent Utku, 'dosyayla ilgisiz soru' dedi: "Bu sorunuz, basın yasasını, ceza usul yasasını Anayasayı ihlal eden sorulardır."
Bunun üzerine savcı, "Sürekli hakim savcıları suçladınız, esasa ilişkin birşey göremedim. Sanki yargılanan savcılarmış gibi bir konuma düştüm" dedi.
Avukat Ayhan Erdogan ise duruşma savcısına, "Sizin şahsınıza yönelik degil" yanıtını verdi. Savcı ise "Ben de kişiselleştirip davayı başka yere çekmek istemiyorum" diye konuştu.
Bülent Utku ise "Duruşmada centilmen bir savcıyla karşılaştık ama savcının esasa iliskin savunma yapmadığımız görüşüne katılmamız mümkün degil" dedi.