8 Mart’a giderken
PERMA
2023 8 Mart’ına giderken, gündemimiz oldukça yoğun. Bir yanda 6 Şubat’ta meydana gelen deprem, depremin bıraktığı yıkım, tüm imkanlara rağmen görevini yapmayan bir iktidar ve yandaşları var. Öte yanda bahsi geçen iktidarın, 20 yıldır ördüğü, adaletsizliği derinleştirilmiş, hukuksuzluğu “alışık” ve “normal” hale getirilmiş Türkiye’nin seçim gündemi. Her iki gündem de birbiri içinde eriyen, kadınları da derinden etkileyen bizzat ilgilisi olduğumuz konular.
Depremden sonraki dayanışma ve yaraları sarma sürecinde, feminist kadınlar olarak vardık, var olmaya devam ediyoruz. Kadınların hijyen standartlarından tutun da, can güvenliği için cinsel kimliğini gizlemek zorunda kalan insanlara kadar hala güvenli alanın olmaması başlıca sorunlardan biriydi. Hala birileri kadın pedi demekten, temin etmekten “günah” olarak bahsedebiliyor ya da ayıplanıyor. Hala depremin tüm yıkımının içinde dahi, can güvenliğini sağlamak için ya da sahadaki dayanışmada dışlanmamak için cinsel kimliğini saklayan trans kadınlar var. Yuvayı yapan “dişi kuş” çadır derdinde, gıda derdinde, can güvenliği derdinde. Adaletsizlik ve eşitsizlik ensemizde, daima.
ADALETSİZLİĞE EN ÇOK MARUZ KALANLAR GÖÇMEN KADINLAR
Yıkımın ağırlığı her konuda olduğu gibi burada da kadınların omuzlarında… Hele bir de göçmenseniz vay sizin halinize… Göçmen kadınlar bu süreçte, şüphesiz en çok yara alan ve adaletsizliğe maruz kalanların başında geliyor. Göçmen kadınlar sadece depremde değil, Türkiye’nin her yerinde maalesef bilmem kaçıncı sınıf insan muamelesi görüyor. Bir bakıyorsunuz Esenyurt’ta onlarca katlı bir rezidansın balkonundan düşüyor, ölüyor, faili bulunamıyor. Bir bakıyorsunuz çalıştığı yerde tacize, tecavüze uğruyor sesini çıkaramıyor, intihar ediyor.
Tüm bunları kaleme alırken, maalesef “alışık” olduğumuz, bildiğimiz eşitsizliği aklımda tutarak yazıyorum. Çoğu zaman memleket gündeminden, başa gelen felaketlerden belki de kendi derdimizi unutacak duruma geliyoruz. Ancak her defasında, sözel olarak olmasa bile davranışlarla kadın olduğumuz yüzümüze sert bir tokat gibi iniyor.
Seçim gündemine giriyoruz, erkek ağzıyla, erkek aklıyla hareket eden kadın figürler, mommyler dolaşıyor. Hepsinin altında kirli oyunlar, bir de kadınlık sosuyla servis ediliyor. Evet hepinizin aklına aynı isim geliyor Meral Akşener. Öte yandan bir de bu çıkışa çanak tutanlar. Feminizm soslu sağcı aklama çabaları, unutulan Tansu Çiller figürü ve daha niceleri. Tüm siyaset dili, erkeklikle örülmüş….
8 Mart’ı her yıl büyük bir coşkuyla bekliyor, meydanlarda, sokaklarda binlerce kız kardeşimle birlikte yürümenin, dayanışma içinde olmanın hazzını yaşıyorum. Bu çoğu zaman buruk bir haz ancak bir arada olmanın gücü ve enerjisi beni ayrıyeten motive ediyor, yalnız olmadığımı hissettiriyor. Bu yıl patriyarkaya ve tüm ırkçı tutumlara karşı başta kaybettiğimiz göçmen kız kardeşlerim adına meydanlarca olacağım. Patriyarkal yıkıma, ırkçılığa, adaletsizliğe karşı, yaşasın feminist mücadelemiz!