Adı yaşam
Çağdaş Günerbüyük
Eski binyılın sonunda, 2000 yılında İran’ın Kürdistan eyaletinin Sakkız şehrinde bir bebek dünyaya gelir. Adını, Kürtçe yaşam anlamına gelen Jîna koyarlar. Ama nüfusa Mahsa Emînî diye yazdırılır. Yıllar sonra Jîna, İslam cumhuriyeti memurları tarafından başörtüsü tartışması üzerine öldürülünce, dünyada daha çok resmi adıyla tanınır. Gerçek adla nüfustaki adın farklılığı bize de yabancı değil, “devlete isim beğendirmek” kuralının geçerli olduğu diğer ülkeler gibi. Jîna’nın adı ise, en çok, ölümünden sonra eylemlerin simgesi haline gelecek sloganda yaşıyor. “Jin, jiyan, azadî”, yani kadın, yaşam, özgürlük.
Bu yazı, bu slogan ve içinde geçen kelimelerin çağrışımları ile ilgili. Türkçede en tanışık olduğumuzdan, son kelimeden başlayacağım.
AZADİ, HÜRRİYET, ÖZGÜRLÜK
Azat, Farsçada ve Kürtçede “özgür” demek, azadî de özgürlük. Türkçede yabancı dilden alındığı bilinen en eski kelimelerden biri, Kutadgu Bilig’de olduğuna göre en az bin yıldır Türkçede var. Aslında yeni olan özgür kelimesi, yaklaşık yüz yıllık. Türkçede azat’ın yanı sıra hür ve hürriyet de çok kullanılmış. Hür de Arapçada aynı anlama gelen kelime. Eskiden, özgür’den önce, halk dilinde daha çok azat, saray dilinde daha çok hür kullanıldığını varsayabiliriz. (Özgür’ün nasıl türetildiğinden pek emin değiliz, öz ve gür ile bileşik kelime mi, yoksa -gür diye işlevi belirsiz bir ek ile mi, farklı sözlüklerin tahminleri birbirini tutmuyor.)
Anlaşılan, hür ile bir ses benzerliği kurmaya çalışılmış. Bunlar elbette her dilde sloganlarda sık rastlanan kelimeler. İçinde hürriyet geçen Arapça slogan son yıllarda çok duyduk. (Tek farkı, onlar sondaki t sesini söylemiyorlar, biz biraz kitap gibi Arapça konuştuğumuz için t’den vazgeçmiyoruz.) Örneğin, Mısır’da Tahrir’de en çok duyulan sloganlardan biri, “eyş, hürriyet, içtimai adalet” yani “ekmek, özgürlük, toplumsal adalet” şeklindeydi. Ekmek için diğer Arapça konuşulan ülkelerde başka bir kelime kullanılıyor, Mısır’da ekmek anlamında kullanılan “eyş” (عيش) “yaşamak” kökünden geliyor, “yaşantı” anlamında bütün Araplar kullanıyor.
Mısırlılar, ekmek ve özgürlüğü ekonomik bir kelimede birleştirmiş. Birçok sloganda da bunları iki kelime olarak bir arada görmek mümkün. Mesela içinde “azadî” geçen en bilinen sloganlardan biri, “nan, kar, azadî” (ekmek, iş, özgürlük). Bu kelimeler, Kürtçede ve Farsçada tamamen aynı. (Bugünkü İran Farsçasında ekmek “nun” diye söyleniyor, “nan” biraz eskimiş, yazı dilinde kalmış gibi ama yine de herkesin anlayacağı bir kelime.) “Nan, kar, azadî” Afganistan’da Taliban’ın kadınlara getirdiği yasaklara karşı yapılan eylemlerde sıkça kullanıldı. İran’da Mahsa Jîna’nın ölümünden sonraki eylemlerde de çok duyuldu. Sloganın kökeni, 70’lere, İslam devrimi öncesi eylemlere dayanıyor. Bu dönem komünistlerin sembol sloganı idi. Türkçede “iş, ekmek, özgürlük” şekliyle uzun zamandır kullanılıyor. O sloganın yaygınlaşmaya başladığı tarih olarak 80’lerin sonundaki işçi eylemleri gösterilir.
5 BİN YILLIK KELİME: KADIN
Gelelim özgürlükten öncesine. Jin, Kürtçe kadın demek, jiyan da yaşam anlamında. Jîna’nın adı da aynı anlamı taşıyor, yaşam. Jin ve jiyan kelimeleri, aynı kökten türemiş ve beş bin yıllık tarihleri var. Bir kelimenin 5000 yıllık tarihi olması, yani konuşulduğu dilden bile eskilere dayanması şu demek: Diller, aynı canlıların evrimi gibi, ortak atalardan zaman içinde farklılaşıp kollara ayrılan yaşayan varlıklar. Bu yüzden modern insan 300 bin yıldır var, memeliler 300 milyon yıldır var ama gözün evrimini anlatırken 500 milyon yıl önceden, suyun içinden başlıyor hikaye. Yani bu hesapla göz nasıl insandan daha eski bir organsa, kelimenin de modern dilden daha eski olması, aynı evrimsel mantığı izliyor.
Bundan yaklaşık 5 bin yıl önce konuşulan bir dil var, adına Hint Avrupa Anadili deniyor. Ama bu tamamen Avrupalı dilcilerin 5 bin senenin sonunda koydukları bir isim. Bu dil, kendisinden türeyen yüzlerce dilin olduğu aileye de ismini vermiş, o dilden gelenler, Hint Avrupa dil ailesini oluşturmuş. İsmin çağrışımının aksine, Hint dili, Avrupa dili olmasa da bu dilden türemiş olan bütün diller, geldikleri o anadile aynı uzaklıktalar, bu yüzden anadilin adı “Kürt Avrupaca” olsaydı da aynı derecede doğru bir adlandırma olurdu.
Bundan beş bin yıl önce, o anadilde “gwen” diye söylenen bir kelime varmış ve o kelime, yaşayan “torun” dillerin birçoğunda hâlâ var. Aradan çok zaman geçmiş ve diller büyük bir alana yayılmış olduğundan, 5000 yıllık kulaktan kulağa oyununda biraz söyleyiş farkı oluşmuş, o kadar.
O kadar çok tanıdık örnek var ki: Türkçede jinekoloji ya da mizojin gibi kelimelerdeki jin, bu kelimenin aynısı. Bize Fransızcadan gelmiş. Buradaki anlamı kadın. Cihan da aynı kökten, yaşamak anlamından geliyor. O da bize Farsçadan gelmiş. Kürtçe bijî de aynı kökten, yaşasın demek. Anadilde “gwen” olan “kadın” kelimesi, İngilizcede “queen” şekline evrilmiş, kraliçe anlamında kullanılıyor. Rusçada “jına” (жена) “eş (karı)” anlamına geliyor, “jınşına” (женщина) kadın, “jit” (жить) yaşamak. Farsçada kadın “zen” şeklini almış. “Zinde”, canlı, diri anlamında, o kökten. Yaşam da bundan türemiş: zendegi.
JİNEOLOJİ
Dolayısıyla, sloganın Farsçası aynı ses dönüşümünü yansıtıyor: Zen, zendegi, azadi. Sloganın bu versiyonu, İran eylemlerinde epeyce kullanıldı. Yine de geçtiği hemen her yerde Kürtçe aslının çevirisi olduğu belirtildi. Türkçede “kadın, yaşam, özgürlük” diye kullanılsa da “jin, jiyan, azadî” yine de daha yaygın olsa gerek. İngilizceye “woman, life, freedom” diye çevrildi ve haberlerden ünlü markaların sosyal medya hesaplarına kadar birçok yerde tekrarlandı.
Sloganın bölgeye ve dünyaya Kürtçeden yayıldığına şüphe yok. İlk nerede kullanıldığı, her slogan gibi takibi güç olsa da, nasıl benimsendiğini anlatırken herkesin hemfikir olduğu bir konu var: Kürt özgürlük hareketinin kadının özgürleşmesine yaptığı vurgu ve bunun Öcalan’ın fikirleriyle ilişkisi. Suriye’de Rojava’da IŞİD’le savaşırken bu sloganı sıkça kullanan YPJ’li (evet, J aynı yerden, jin kelimesinden) kadınlar da böyle anlatıyor.
Ayrıca, jineoloji diye “kadın bilimi” anlamında türetilmiş bir kelime var. Kadının kurtuluşunu merkezine alan bu öğretiye, kurumlara, dergilere ismini vermiş, yıllardır kullanılıyor. Benimseyenler, terimin çıkışını Öcalan’ın yazdıklarına dayandırıyor.
Jîna’nın adı ve slogandaki üç kelime, kısaca bunu anlatıyor.
Çağdaş Günerbüyük: 1981 yılında İstanbul'da doğdu. Kadıköy Anadolu Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde öğrenim gördü. Evrensel gazetesinde editör olarak çalıştı. Çeşitli konularda yazılar yazdı. Sinema eleştirileri gazete, dergi ve derlemelerde yayımlandı. İngilizceden çeviriler yaptı.