Maracana’dan Wembley’e 5 Dünya Kupası
Gazetelerde bir haber, Antonio Carbajal ölmüş. Birçoğunuzun “o kim” dediğini duyuyor gibiyim. Milyarları peşinden sürükleyen oyunun tarihine sevdalı olanların ismini çok iyi bildiği bir figürdü 93 yaşındaki Meksikalı. Beş Dünya Kupası’nda boy gösteren ilk futbolcu oydu, zamanla rekoruna ortak olanlar oldu. 1950 Dünya Kupası’nın son canlı tanığı da artık yok. Evet, 73 yıl önce Brezilya’da düzenlenen turnuvada oynayanların hepsi artık yalnızca kitaplarda yaşıyor…
1990 olsa gerek. Dünya Kupası başlamadan önce şampiyona tarihine dair bilgiler veren bir gazete haberinde duymuştum ilk kez adını. Daha o dönemde “El Cinco Copas”, Bay Beş Kupa bu unvana sahip tek futbolcuydu. Önce Almanların unutulmaz yıldızı Lothar Matthäus’un 1998’de rekorunu egale etmesine tanıklık etti, ardından 2018’de “hemşerisi” Rafael Marquez’in. Katar’da “beşler kulübü”ne üç isim daha katıldı: Lionel Messi, Cristiano Ronaldo ve Andres Guardado. 15 yıla yakın bu oyunu tahakküm altına alan Arjantinli ve Portekizli yıldızları saymazsanız, Guardado da Meksikalı, tıpkı Carbajal ve Marquez gibi.
1929’da doğan “beşler kulübü”nün ilk üyesi, tüm kariyerini doğduğu Meksika’da geçirmişti. İlk transferinde, kulübünün ücret olarak aldığı 11 top, zamanın ruhunun özetiydi. Futbolun endüstriyelleşmesinden çok önce sahne alan Carbajal, Meksika’nın Real’inden hayatını adayacağı Leon’a gelmişti. İlk defa 1948 Olimpiyat Oyunları’nda uluslararası sahneye çıkan file bekçisi, Dünya Kupası’yla tanıştığında takvimler 1950’yi gösteriyordu. Brezilya’daki turnuvada boy gösteren en genç file bekçisi oydu. Hattâ bu organizasyonda oynayıp hayatta kalan son futbolcu da oydu…
REAL MADRİD'E RET
1954 Dünya Kupası’nda tek maçta oynayan Carbajal’in peşine İspanya’nın en büyüğü Real düşse de o Madrid’e gitmedi. Bugün adına stadyum olan Santiago Bernabeu’nun istediği kaleci, teklifi kabul etse, Avrupa’da oynayan ilk Meksikalı eldiven olacaktı. Oysa o Leon’da mutluydu. 16 sezon oynadığı kulübünde iki de şampiyonluk kazanmıştı. Devir eskiydi, huzur değerliydi!
1958’de de Meksika Millî Takımı’nın kaderi değişmiyor, “47 ayın sultanı”na yine galibiyet alamadan veda ediyorlardı. Carbajal derseniz, o artık takımın kaptanıydı. Ülkesi şeytanın bacağını ne zaman kıracaktı? 1962 Dünya Kupası, Şili’de düzenlenmişti. Son şampiyon Brezilya, Çekoslovakya ve İspanya’yla aynı gruba düşen Meksika, makus talihini yeniyor ve grubun son maçında Çekoslovakya’yı 3-1 devirerek şampiyona tarihindeki ilk galibiyetini alıyordu. Kaptan yine Carbajal’di. 1966’da İngiltere kendi evinde taçlanırken, emektar file bekçisi de şampiyona defterini kapatmıştı.
Millî takım formasını 48 defa terleten Carbajal, 5 Dünya Kupası’nda 11 maça çıkmıştı. Yediği 25 gole takılmayın, Meksika o zamanlar averaj takımıydı…
Futbolu bıraktığı Leon’da teknik direktörlük kariyerine başlayan Bay Beş Kupa, yıllarca hocalık yapmıştı. 9 Mayıs’ta son nefesini verdiğinde 93’ündeydi…
Hayat tesadüfleri sever ya, 1950 Dünya Kupası’nın son canlı tanığının ilk Dünya Kupası maçı Maracana’daydı, sonuncusu Wembley. Futbolun bir mabedinde başladığı serüveni, bir diğerinde bitmişti.
GÖLGEDEN GÜNIŞIĞINA…
Dünya Kupası rekorları deyince genellikle dışarıda bırakılan bir grup var: Kadınlar!
Altı üyeli Beşler Kulübü’nü yerlere göklere sığdıramazken, bir kadın futbolcunun 7, bir diğerinin ise 6 Dünya Kupası’na katıldığını hep unutuyoruz. Sadece biz değil; FIFA, Guinness Rekorlar Kitabı da…
Japon Homare Sawa, 22 yıllık millî takım kariyerine tam altı Dünya Kupası sığdırmıştı. Asya’nın yetiştirdiği en iyi oyunculardan biri olarak kabul edilen yıldız, futbola ufacıkken erkeklerle oynayarak başlamıştı.
Japonya formasını terlettiği 205 maçta 83 gol atan orta saha oyuncusu, 2011 Dünya Kupası’na damgasını vurmuştu. Hem turnuvanın gol kraliçesi hem de en iyi oyuncusu seçilen Sawa, takımını zafere taşıyan kaptandı. O yıl dünyanın en iyi kadın futbolcusu unvanına layık görülmesine şaşıran yoktu. Asya ekibi ertesi sene de Olimpiyat’ta gümüş almıştı.
2015’te futbolu bırakan Japonya’nın medar-ı iftiharı, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nın elçilerinden de biriydi. Peki Sawa’dan da başarılısı var desem…
Miraildes Maciel Mota ya da futbol sahalarında bilinen adıyla Formiga… Japon meslektaşı gibi 1978’de doğan Brezilyalı, yedi Dünya Kupası, yedi Olimpiyat’ta oynayarak tarihe geçmiş durumda. Upuzun kariyerinde vatanı dışında İsveç, Amerika ve Fransa’da da oynayan orta saha, millî takım formasını 234 defa taşıyarak ayrıca başka bir rekorun sahibi oldu.
Dünya Kupaları’nda bir ikincilik, bir üçüncülük, Olimpiyat Oyunları’nda da iki ikincilik yaşayan Formiga, 2015 Dünya Kupası’nda Güney Kore filelerini havalandırdığında 37’sindeydi. 2021’de millî takıma veda eden yıldız, ayrıca aktivist bir sporcu. Önyargılara karşı savaşan efsane oyuncu şunu söylüyor: “Kendi alanımı fethetmek ve kim olduğumu kanıtlamak için çok çalışmam gerekti. Sadece bir oyuncu olarak değil, aynı zamanda... Miraildes Maciel Mota. Kadın. Siyah. Kuzeydoğulu. Lezbiyen. Ve hepsinden önemlisi, futbol oynamaktan başka bir şey yapmayı asla düşünmemiş biri olarak da.”
Ali Murat Hamarat: Spor tarihçisi, spor yazarı. BirGün gazetesi yazarı. İstanbul Üniversitesi'nde hukuk okuyup bir dönem asistanlık yaptıktan sonra gazeteciliğe Taraf'ta başladı. Eurosport'un internet sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Radyo ve televizyona programlar hazırladı. 2017'den beri Tarih Dergisi'nde yayın kurulu üyesi.