Modi'nin popülizmi Hindistan siyasetine nasıl hâkim oldu?
Balkan TALU
Artı Gerçek - Hindistan dünyanın en uzun soluklu seçim süreçlerinden birini geride bıraktı. 14 Nisan’da başlayan oy kullanma süreci 1 Haziran’da sona erdi. Seçimlerin resmi sonuçları ise 4 Haziran’da (salı günü) açıklanacak. 'Maraton' olarak adlandırılan Hindistan seçimleri altı haftada, yedi aşamada tamamlanıyor. Tabir, klişe ama yerinde: Nüfus 1,4 milyar, seçmen sayısı da 968 milyon 851 bin 926 olunca, seçim yarışı tam bir maraton oluyor.
Muhalefet bu kez "Şeytanın bacağını kırar mıyız acaba?" diye düşünüyordu ama vaziyet pek de öyle değil. 73 yaşındaki popülist Başbakan Narendra Modi’nin, üçüncü dönemde de ipi göğüsleyeceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Modi’yle ilgili dillendirilen en büyük endişelerden biri, demokratik haklarda irtifa kaybı, laiklikten uzaklaşma, kutuplaşma ve ülkedeki en kalabalık azınlık olan Müslümanların marjinalize edilmesi, kadın istismarı gibi başlıklar yer alıyor. Seçim sürecine en büyük damgayı vuran mesele de, Müslümanların, iktidardaki Hindistan Halk Partisi (Bharatiya Janata Party-BJP) tarafından ikinci sınıf vatandaş muamelesine maruz bırakıldıklarına dair şikayetleri oldu.
TAPINAK SİYASETİ İLE SEÇİM STARTI
Cihatçı Leşker-i Tayyibe örgütünün 2008 yılında 168 kişiyi öldürüldüğü Mumbai saldırılarından sonra, Hindistan'da genelde Müslümanlara, özelde de Pakistan’a karşı milliyetçi öfkede artış yaşandığı bir sır değil. Narendra Modi’nin seçim sürecinde en fazla "sükse" yaratan icraatlarından biri de, 1992 yılında partisi BJP’nin bir yürüyüşünün ardından meydana gelen olaylar sırasında, aralarında kendisinin de olduğu göstericiler tarafından yıkılan Babri Mescidi yerine Ram Mandir Tapınağı’nı inşa etmeye başlamasıydı.
Yüksek Mahkeme 2019 yılında, Babri Mescidi’nin arazisinin Hindulara verilmesine ve Müslümanlara cami yapmaları için başka bir yer tahsis edilmesine karar vermişti. Ram Mandir Tapınağı, 2020 yılında inşa edilmeye başlandı. Bu yıl da, inşaat henüz tamamlanmadığı halde, seçim arifesine de denk getirilerek açılışı yapıldı. Hinduların en önemli ritüellerinden biri olan Prana Pratişta töreni Ram Mandir tapınağında gerçekleştirildi. Safran sarısı kıyafetiyle törende zuhur eden Modi, medyaya boy boy fotoğraflar vererek gövde gösterisi yaptı.
MODİ'NİN YÜKSELİŞİ
Sağcı lider Narendra Modi ve partisi BJP’nin, kendilerinden önce iktidarda olan Birleşik İlerici İttifak’a (UPA) en çok saldırdığı başlıklardan biri ise güvenlik oldu. BJP, 2008'deki Mumbai saldırısının yarattığı yıkımı Gandhi ve Nehru liderliğindeki UPA’nın basiretsizliğine bağlayarak yükseldi. Modi, 2014’teki seçim kampanyasında her iki ailenin de siyasi seçkinlerinin denizaşırı bankalarda gizli hesapları olduğu iddialarını sürekli canlı tutmuştu. Bu süreçte Müslüman nüfus "şeytanlaştırılmış" ve bir Hindu milliyetçiliği söylemi tutturulmuştu.
Gelinen noktada, Hindistan'daki sağ cephenin propaganda bombardımanından ülkenin kurucu babası Mahatma Gandhi bile nasibini alıyor. Ülkede Gandhi’nin genelde Müslüman nüfusa, özelde de "İngilizlerin böl-yönet taktiği ve oldubittisiyle kurulduğu" iddiasıyla Pakistan’a karşı haddinden fazla hoşgörülü ve tavizkar davrandığını düşünenlerin sayısı hiç de az değil...
Narenrda Modi, "Hindu toplumunun uzun zamandır uykuda olduğunu ve artık bir Hindu uyanışının başlaması gerektiğini" savunuyor. 2014’te seçimleri ilk kez kazandığı dönemde de, ekibi tarafından "Hindu Hriday Samrat" (Hindu Yüreklerin Sultanı) olarak tanımlanmıştı.
MÜSLÜMANLARI DIŞLAYAN VATNDAŞLIK YASASI
Narendra Modi, kurt bir siyasetçi olarak biliniyor. Bu nedenle de iş popülist ve milliyetçi söylemlere gelince, her seçim öncesi şapkadan muhakkak bir tavşan çıkarıyor. Modi’nin İslamofobik adımlarından biri de, 2019 yılında yürürlüğe sokulan olan Vatandaşlık Yasası (CAB).
Söz konusu yasa, dini baskılar sebebiyle ülkelerinden kaçan farklı inanç mensuplarına vatandaşlık yolunu açarken, benzer durumda olan Müslüman nüfus kapsam dışı bırakıldı. Bu dışlamanın gerekçesi olarak da, "Müslüman bir ülkede İslam inancına sahip kişinin bu yüzden baskı göremeyeceği ve bu nedenle Pakistan, Bangladeş ve Afganistan’dan gelen bir Müslümanın mülteci olamayacağı” savunuldu.
'GUCARAT'IN EKONOMİK MUCİZESİ' OY KAZANDIRDI
Narendra Modi’nin bir eli de alt sınıfların üstünde. BJP iktidarı ilk devraldığı dönemde, Kongre Partisi’nin takdir toplayan kırsal bölgede istihdam garantili iş politikaları sekteye uğramaya başlamıştı. Tarımdaki kriz büyüyor, iş çiftçi intiharlarına kadar gidiyordu.
Ortaya çıktığı ilk dönemlerde ve 2009 yılından itibaren, Narendra Modi’nin başbakanı olduğu Gucarat eyaletinde uyguladığı ekonomik modelin başarı hikayesi herkesin dilindeydi.1960 ve 1970’li yıllarda Mumbai'de sendika hareketi güçlü olduğu için sermaye Gucarat bölgesine kaçıyordu. Eyalette özel sektör ağırlıklı bir büyüme vardı. Eski toprak ağaları sanayicilere dönüşüyordu. Devlet araya girdiği zaman genelde sermayeden yana saf tutuyordu. Delhi’yle sanayi siteleri ve altyapı hizmetleri kurulumu için pazarlıklar yapılıyordu. Ülkedeki yabancı sermaye de Gucarat üzerinden giriş yapıyordu.
BJP, şeffaf yönetim, tarım reformu, yılda 2 milyon kişiye iş olanağı gibi vaatler verdi. Hindistan’ı güzel günlerin (ahdin) beklediği inancı Hindular arasında yaygındı. Modi’nin 800 milyon yoksul köylüye ücretsiz buğday tohumu vermişliği de, yoksul kadınlara aylık 1250 rupi (yaklaşık 16 dolar) aylık bağlamışlığı da vardı... Fakat ilk beş yılda ahdin vaadi çok da gerçeğe dönemedi. Buna rağmen BJP, dünya literatüründe otoriteryan neoliberalizm adıyla anılan modeli uygulamaktan vazgeçmedi. [Modi'nin 2002 yılında Gucarat'ta trenle evlerine dönen 58 Hindu yolcunun vagonların içinde canlı canlı yakılması olayı sonrası milliyetçi Hinduların binlerce Müslüman’a karşı linç ve katliamlarındaki rolü de unutulmadı.]
EKONOMİ VAATLERİ TUTMAYINCA PAKİSTAN'I HEDEF ALDI: ‘SİZİ EVİNİZDE VURACAĞIZ’
Öte yandan, Modi 2019 seçimlerine gelindiğinde ekonomiyi düzeltme konusunda pek fazla yol alamayınca, bu sefer dış politika kartını oynadı. 2019 yılında da, seçimlerden çok kısa bir süre önce Keşmir’in Hindistan tarafından kontrol edilen kısmına yapılan saldırıdan sonra Pakistan hava sahasında savaş uçakları uçurmuş olması hâlâ hala akıllarda. Modi, bu dönemde yaptığı ateşli konuşmalarda “Sizi kendi evinizde vuracağız” diyordu.
Modi içeriye böylesine milliyetçilik ve popülizm pompalarken, İngiltere ve ABD ile gayet sıcak ve dostane bir ilişkisi bulunuyor. ABD'nin ileride ilişkilerinin sertleşeceği Çin’e karşı kendisinin yanında duracağını düşünüyor. BJP’nin neoliberal politikaları da Batı cephesinde büyük destek görüyor. Hindistan Başbakanı, gelişmekte olan (emerging) ekonomiler arasında anılıp küresel finans medyasında da alkış topluyor.
Peki zamanında Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesini de sırtlamış olan Kongre Partisi’ne neden hiç şans tanınmıyor? Bunun sebebi, modern Hindistan’ın kurucuları arasında sayılan Gandhi ve Nehru ailelerine, kendi hanedanlarını kurmanın peşinde olan halktan uzak, elitist siyasetçiler olarak bakılması. Medya gücü de Modi’nin elinde olduğu için Kongre Partisi’nin muhtelif üye ve yöneticileri sürekli yolsuzluk suçlamalarıyla itham ediliyor.
KONGRE PARTİSİ'NİN YOLSUZLUKLARI
Kongre Partisi dönemindeki yolsuzluk iddialarından biri, 2012 yılında Eski Telekomünikasyon Bakanı Andimuthu Raja’nın el altından düşük fiyata cep telefonu lisansı sattığı yönünde. Bu rüşvet skandalının ülkeye maliyetinin 40 milyar dolar olduğu iddia ediliyor.
2010 yılında düzenlenen Milletler Topluluğu Oyunları da büyük bir tartışmaya sebep olmuştu. Ülkenin üçte biri yoksulluk, yüzde 40’ı açlık sınırı altında yaşarken ve çocukların yüzde 46’sı, kadınların yüzde 55’i yeterli beslenemiyorken, neden böyle bir organizasyona milyonlarca dolar harcanıyordu? Üstelik oyunların maliyeti, 270 milyon dolar olacağı düşünülürken 4.1 milyar dolara kadar çıkmıştı. Organizasyondan elde edilen gelir ise sadece 38 milyon dolardı. Oyunlara hazırlık aşamasında ve yarışmaların devam ettiği sırada yaşanan çocuk emeği istismarı ve fuhuş patlaması da tartışmaya tuz biber ekmişti. Bunun dışında, askeri araç alımlarında rüşvet iddiaları ve 2008 yılında ABD 'yle nükleer anlaşma için yapılan oylama sırasında vekillere verilen rüşvetler, Kongre Partisi’ni epey yıpratan gündem maddeleri oldu.
'INDIA' İTTİFAKI SÜRELİ KRİZLE BOĞUŞTU
Kongre Partisi bundan önceki iki seçimi de kaybetti. Sonrasında, 'INDIA' kısaltmasını kullanarak 27 partiden oluşan bir ittifak kuruldu ama kimse bu ittifaka da şans vermiyor. Zira hem liderlik savaşları, hem de koltuk pazarlıkları yüzünden ittifak sürekli sorunlarla, krizlerle boğuşmak zorunda kaldı. Bu yüzden bazı partiler BJP tarafından kurulmuş ittifaka bile geçti.
EN ÇOK ZORLAMASI BEKLENEN RAKİBİNİ HAPSE ATTIRDI
Öte yandan, Delhi Eyalet Başbakanı Arvind Kejriwal’ın içki bayilerinden rüşvet almakla suçlanarak cezaevine konmuş olması ülkede epey bir infial yarattı. Sol görüşlü Aam Admi Partisi (AAP) lideri olan Arvind Kejriwal, koalisyon içinde BJP’yi en çok zorlayacak rakiplerden biri olarak görülüyordu. Aynı anda hem Kejriwal’in tutuklanması hem de seçimlere çok az zaman kalmışken Ulusal Kongre’nin hesaplarının bloke edilmesi, Af Örgütü gibi uluslararası kuruluşlarda da büyük şüphe uyandırdı.
KADIN İSTİSMARINA CEZASIZLIK
Modi döneminin en çok tepki toplayan olaylarından biri de Manipur eyaletinde gerçekleşen cinsel saldırı vakasıydı. Mayıs 2023'te ülkenin kuzeydoğusunda bulunan Manipur eyaletinde Protestan azınlık Kuki Zomi cemaatine mensup birden fazla kadın, Hindu inancına mensup Meitei cemaatine mensup bir çetenin cinsel saldırısına maruz bırakıldı. Kadınlar demir sopalarla dövülmüş, tecavüz edilmiş ve çıplak halde otobüsten atılmışlardı. Polisin harekete geçmesi 62 gün sürmüştü. Dahası, kadınların çetelerin eline bizzat polis tarafından teslim edildiğine dair tanıklıklar vardı. 2012 yılında gerçekleşen başka bir saldırıdan mahkum olan hükümlülerden biri de o tarihte reşit olmadığı gerekçesiyle 2015 yılında serbest bırakılmıştı...
Bir ibadethane açılışı üzerinden gövde gösterileri... Azınlıkları ötekileştirme... İstismar ve istismarın cezasız kalması, hatta önünün açılması... Yoksulluk -ki Hindistan’da bir de tabu haline gelmiş olan kast sistemi de bulunuyor-, çaresizlik, sahipsizlik.... Üstüne bir de muhalefetin yetersizliği, geçmiş bagajı yüzünden güven verememesi.... Geniş halk kitleleri, arkasında durulan gerçek değişim mesajlarının ve vaatlerinin yokluğunda, propaganda ve popülizmle efsunlanıp uyuşmayı tercih edebiliyor. İnsan, hayal kırıklığına uğramamak için umut etmeyi bırakabiliyor ve sadece aşina olduğuna gidebiliyor...