Travma ve sanat

Travma ve sanat
Öteki olduğumu kabullendiğim gün, beni ötekileştirenin bu toplum olduğunu anladığım ve bunda hiçbir suçum olmadığını fark ettiğim gün bende dönüşüm başladı. Sanat dünyayı değiştiremedi ama hayatta kalmamı sağladı.

İlk defa bir tiyatro grubu ile sanat çalışmalarının içinde yer aldım. Lisede oluşturduğumuz b topluluğu yönetenler Can Şenliği oyuncularıydı. Kadınların ve kız çocuklarının hiçbir söz hakkının olmadığı bir evde büyüdükten sonra sesimi duyduğum ilk platformdu tiyatro. Uzun süren dramaturji tartışmaları, kız çocuklarının baba evinden evlenmeden de kaçabileceklerini gösterdi. Karar verdim ben üniversiteye giderek “O” evden kaçacaktım.

Üniversitede de, tiyatro çalışmalarına devam ettim. Çok kötü bir oyuncuydum… Görünür olma isteğim yüzünden kötü bir oyuncu olduğumu bile bile tiyatrodan vazgeçemedim. Yaşadığım travmanın utancıyla hayatın içinde görünmez olmak isterken sahnede görünür olmak isteği çatışıyordu sürekli.

Müzik, acıyı sağaltmamı sağladı. Uzun havaları, türküleri bol bir memlekette doğdum. Türküler ağlamamı kolaylaştırmanın yanında acımı insanlara anlatamadığım yerde başkalarının acısını üzerinden acımı anlatmamı kolaylaştırdı. Birçok enstrümanı öğrenmeye çalıştım. Hiçbirini doğru düzgün çalamadım. Hep yarım bıraktım. Başka işlerde olduğu gibi müzikte de başarmaktan korktum.

Yirmili yaşların sonunda sinema girdi hayatıma. Sinema kendime dışardan bakmamı sağladı. Kötü olay benim değil filmin karakterinin başına geliyordu. Bu kendime ve acıma bakabilmemi kolaylaştırdı. Sinemanın bir başka tarafı filmleri yönetenler dünyayı yönetenler gibi değildi. Filmleri yönetenler mağdurdan yanaydı. Ve filmler mutlu sonla bitiyordu...

DÖNÜM NOKTASI: BOYALI KUŞ

Edebiyat ise terapilerime eşlik etti. Hayatımda dönüm noktası olan eser ise ”Boyalı Kuş”tu. Jerzy Kosinski ’nin 1965 ‘te yayınlanan otobiyografik romanı Boyalı Kuş, İkinci Dünya Savaşı sırasında ailesini bulmaya çalışan bir çocuğun yolculuğunu anlatır. Savaşın vahşeti gibi görünen çocuğun yaşadıkları ve tanıklıkları, insanın doğasındaki vahşettir. Sık sık hayvanların yaşamlarındaki vahşetle paralellik kurularak verilir insanın vahşeti. Bilincimizin, vahşi doğamızı değiştirmediğini gösterir Kosinski.

Romanın kahramanı hayal edilemez işkencelere maruz kalır. Ayakta toprağa gömüldüğünde kargalar parçalar kafatasını. Bir çuvalın içinde kediler gibi boğulması için nehre atılır. Kendisini parçalamak için bekleyen köpeğin bulunduğu odada bileklerinden tavana asılır. Tecavüze uğrar, hırsızlık yapar, adam öldürür... Boğulması için bir lağım çukuruna atılır. Bunlara maruz kalmasının tek sebebi ise sarı saçlılar arasında siyah saçlı bir çingene olmasıdır.

Yanında çalıştığı kuş bakıcısının boyadığı renkli kuş gibi... Diğerlerinden farklıdır. O bir yabancıdır. Yabancı olan topluluğu korkutur. Topluluğun güvenliği için onu yok etmek gerekir. Kafesten gökyüzüne bırakıldığında türdeşleri boyalı kuşu öldürür. Çocuk ise bir türlü ölmez. Kitabın ortalarında artık istediğim buydu. Hayatta kalsa bile yaşadıklarını asla unutmayacak çektiği acılar hiç azalmayacaktı. Nitekim de öyle oldu. Savaş bitince çocuk anne babasına kavuştu. Acılarını dindirmek için yeni acıların içine attı kendini. Diğer çocuklar gibi olamadı. Gündüz uyuyup geceleri tehlikeli hayatlara karışarak geçirir çocukluğunu. Siyah saçlıların arasında da öteki olmaktan kurtulamadı.

Benim hayatımda dönüm noktası olmasının sebebi ise daha önceki terapistlerim beni herkes gibi olmam için zorlamalarıydı. Herkes gibi olamıyordum ve olamadığım için kendimi suçluyordum. Halbuki ben sekiz yaşından beri bu toplumun ötekisiydim. Boyalı Kuş gibi hiçbir suçum olmasa da... Babamın ensest yasağına karşı gelmesi beni bu toplum ötekisi yapmıştı. Öteki olduğumu kabullendiğim gün, beni ötekileştirenin bu toplum olduğunu anladığım ve bunda hiçbir suçum olmadığını fark ettiğim gün bende dönüşüm başladı.

Sanat dünyayı değiştiremedi ama hayatta kalmamı sağladı.


Meliha Yıldız: 1975’te, birçok ihmal ve istismarın yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşında, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı ifşa etti. Bu, onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit'i 2021 yılında yazdı. İkinci kitabı Uçurum Kenarındaki Salıncaklar 2023 yılında yayınlandı. Özellikle yazılarıyla çocuğun cinsel istismarı konusunda aktivizm çalışmaları yapmaya devam ediyor.

Öne Çıkanlar