Vahşetin bir sonu yok mu?

Vahşetin bir sonu yok mu?
The Zone of Interest (İlgi Alanı), Yahudi yazar Primo Levi'nin canavarlar yerine sıradan insanların vahşet işleyebileceği konusundaki ısrarının vücut bulmuş hali gibi bir film.

Meliha YILDIZ


Son dönem gerçekleşen yasakları ya da uygulanan yasaları izlerken bunların gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, insanın bu kadar vahşi olamayacağını düşünmek ve bu sebeple mücadele etmemeyi getiren tepkisizlik için izlenmesi gereken bir film İlgi Alanı (The Zone of Interest). Vahşeti gerçekleştirenler için kötülüğün nasıl sıradanlaştığını, sıradan insanların nasıl vahşileştiğini ve yaşadıklarımızdan daha da fazlasını yapabileceklerini gösteriyor film. Bu kuyunun bir dibinin olamayacağı, kötülüğün daha fazla devam edemeyeceği yanılsamasına da cevap veriyor. (Bize benzer bir yönetim şekli için aslında İran’a bakmakta yeterli.)

Film Auschwitz’in komutanı Rudolf Höss’ün aile hayatını anlatıyor. Kampla bitişik olan evde beş çocuklu ailenin pastoral görüntüler içindeki mutluluğunu izliyoruz. Arkadan 24 saat boyunca insan çığlıkları silah sesleri devam ederken Höss ailesi yemek yiyor, çocuklarıyla oynuyor, misafir ağırlıyorlar, sevişiyorlar… Kamptan gelen seslerden hiç etkilenmeden. Kamptan olumsuz etkilenmek bir yana, kampta öldürülen insanlar onlar için bir yağma alanı. Kıymetli bir kürk Bayan Höss için mutluluk sebebi, ölen insanların dişleri evin oğlu için oyuncak…

Bu aile yuvasında iş görüşmeleri de yapılıyor. İş denilen tabi ki daha fazla Yahudinin nasıl daha hızlı yok edileceği. 1 milyondan fazla insanın öldürüldüğü kampta bir mühendisin insan yakan fırın projesini anlatırken vahşetin nasıl sıradanlaştığını daha iyi anlıyorsunuz. Filmin birçok sahnesi gibi bu sahnesi de çağrışımlar yapıyor. Hayvanları öldürmek isteyen mühendislerle böyle bir masada, ne kadar çok hayvanı ne kadar hızlı yok edebileceklerini konuştular. Sıradan bir işti onlar için. Daha konforlu bir hayat ya da çocuklarının gelecekleri için.

Yahudi yazar Primo Levi'nin canavarlar yerine sıradan insanların vahşet işleyebileceği konusundaki ısrarının vücut bulmuş hali bu film. Holokost'tan kurtulan Levi, "Canavarlar vardır ama sayıları gerçekten tehlikeli olmak için çok azdır. Daha tehlikeli olanlar, inanmaya ve soru sormadan hareket etmeye hazır memurlardır."

Yedi yaşından onbir yaşına kadar bu evde yaşamış olan Höss ailesinden tek hayatta kalan en küçük kızı ile yapılan röportajda şunları söylüyor:

Her zaman çok mutluydular (evde çalışan tutsaklar), anneme Auschwitz Meleği derlerdi.” Şaşkınlığımı gören Brigitte, "Annem sadece iyi bir insandı. Nokta." dedi.

Brigitte durakladı. "Daha sonra, neler olduğunu öğrendik. Aslında bu konuda konuşmak istemiyorum çünkü yaptıkları fikri beğenmedim. Ama bunun babamın hatası olmadığını biliyorum." Tekrar durakladı ve ekledi: "Sanırım başladığında neye bulaştığını bilmiyordu. Çünkü çoğu zaman çok mutsuzdu. Ve tüm bunlar olduktan sonra annemle konuştuğumda, bilirsin, bana çok mutsuz bir adam olduğunu söyledi."

Onu bu konuda zorladım. Bir milyondan fazla kadın, erkek ve çocuğun öldürülmesinden sorumlu olan babası nasıl "kesinlikle harika bir insan" olabilirdi?

"Şey..." diye kekeledi.

"Bu bir gerçek. Değil mi?" dedim.

"Evet," diye kabul etti. "Ama sanmıyorum... Yani bunu böyle görmüyorum. (*)

İlgi Alanı canavarların aldığı kararları hayata geçiren sıradan çoğunluğun kayıtsızlığını anlatıyor. Bu kayıtsızlık bazen bir kampın bitişiğinde, bazen alt katımızda, bazen içimizde. Film her ne kadar yakın tarihin en vahşi insanlık deneyimini gösterse de bugünü anlatıyor.

Aşkenaz yahudisi olan yönetmen Glazer’in babası, yıllar önce Auschwitz'in Nazi komutanı Rudolf Höss hakkında bir film çektiğini öğrendiğinde, tepkisi dehşetle karışık bir öfkeyle;

"Neden kazıyorsun? Çürümesine izin ver.”

“Keşke çürümesine izin verebilseydim, ama hayır baba, geçmişte kalmadı.'"


Meliha Yıldız kimdir?

1975’te, birçok ihmal ve istismarın yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşında, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı ifşa etti. Bu, onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit'i 2021 yılında yazdı. İkinci kitabı Uçurum Kenarındaki Salıncaklar 2023 yılında yayınlandı. Özellikle yazılarıyla çocuğun cinsel istismarı konusunda aktivizm çalışmaları yapmaya devam ediyor.

* Kaynak: https://www.theguardian.com/world/2024/mar/24/brigitte-hoss-auschwitz-zone-of-interest-rudolf-oscar-winning-thomas-harding

Öne Çıkanlar