Yeşil sahalarda ırkçılık engelini aşan üç isim
Siyahların uğradığı ayrımcılık, tarih boyunca mücadele ettikleri ırkçılık hep Amerika’da oldu sanırız. Oysa bu doğru değil. Futbolun beşiği İngiltere’de millî takımda ilk siyahın 1978’de oynadığını biliyor muydunuz? Gelin geçmişe dönelim, milyarları peşinden sürükleyen oyunun gölgesinde kalan üç öncüyü biraz irdelemeli…
Yeşil sahaların ilk siyah oyuncusuydu Andrew Watson. İngiliz Guyanası’nda zengin bir İskoç tüccarın, toprakların yerlisi bir kadınla olan beraberliğinin sonucu olarak 1857'de doğmuştu.
İngiltere’nin en önemli okullarından King’s College’e giden delikanlı, topun peşine orada düşüyordu. Glasgow Üniversitesi’nde matematik ve mühendislik eğitimi alırken, kanatlardan yardırıyordu.
İLKLER GEÇİDİ
Minik Parkgrove’da oynarken ayrıca idari görevler alarak adının altına yazılan ilklere bir yenisini eklemişti. Futbol dünyasının ayrıca ilk siyah yöneticisiydi. O zamanlar toprakların en büyük takımı Queen’s Park F.C. saflarına dahil olan Watson, İskoçya Kupası kaldırarak yine tarih yazıyordu.
Hızı, gücü hakkında methiye düzülen bek, milli takıma seçilince olaylar gelişiyordu. Yeşil sahaların ilk siyah futbolcusu, idarecisi 12 Mart 1881’de de milli takım forması giymişti. Orta sahada da görev yapabilen Watson, İskoçya için üç defa ter dökmüştü.
Ailesinin kanatları altında rahat bir yaşam sürdüğü için şanslıydı. Kariyeri boyunca ten rengi nedeniyle hiçbir sıkıntıya uğramayan futbolcu, 1902’de Avustralya’da son nefesini vermişti.
İlktir, öncüdür, adının ezbere bilinmesi gerekir, tıpkı kendisinden sekiz sene sonra doğan ve tarihe ilk profesyonel siyah futbolcu olarak geçen Arthur Wharton gibi.
TEK ‘KUSURU’ TENİNİN RENGİYDİ
Gana'da zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Wharton, 1875'te eğitimi için Ada'ya 10 yaşındayken ayak basmıştı. Tek tutkusu meşin yuvarlak da değildi. Atletizmde 100 yardda ilk dünya rekorunu kırmış, kırklarına kadar ayrıca kriket oynamıştı. Tam bir sporcuydu. Bisiklete binmeyi de çok seviyordu.
Darlington'da başladığı futbol kariyerinde Preston North End'e transfer olan kaleci, 1887'de Federasyon Kupası'nda yarı final görmüştü. O ayrıldıktan hemen sonra takımı hem lig hem de kupada namağlup şampiyon olarak tarih yazıyordu. Wharton, İngiltere'nin en hızlı atleti unvanını üç sene koruduktan sonra 1889'da Rotherham'daydı. Yarış kaybetmesi için kendisine önerilenleri reddeden kaleci, artık profesyoneldi.
Zaman zaman hızı nedeniyle kanatta da görev yapan gözüpek file bekçisi, zamanın gazetelerine defalarca konu oluyordu. Gücünün esbab-ı mucibesi olarak ten rengi gösterilen futbolcu, birçoklarına göre döneminin en iyi kalecisiydi. Fakat asla milli takım için düşünülmemişti. Çünkü siyahtı.
Önyargılarla, ırkçılıkla tüm kariyeri boyunca savaşan Wharton, futbol kariyeri bittikten sonra tamamen unutulmuş, 1930'da beş parasız bir maden işçisi olarak son nefesini vermişti. Ölümünden yıllar sonra hatırlanan sporcu için kitaplar yazılıyor; İngiltere Futbol Federasyonu, profesyonelliğe adım atışının 125. yıldönümünde heykelini dikiyordu. Bir ömür hafızalardan silinen tek siyah futbolcu o değildi.
İLK IRKÇILIKTAN İLK SUBAYLIĞA
28 Nisan 1888’de doğmuştu Tull. İngiliz bir kadınla Barbadoslu bir kölenin oğluydu. Melez olmasına rağmen hep siyahtı insanların gözünde. Yedisinde annesini, dokuzunda da babasını kaybeden ufaklık yetimhanede büyüyordu.
Clapton'da futbola başlayan forvet, 1909'da Tottenham'a transfer olmuştu. İlk Sunderland karşısında resmî maça çıktığında, İngiltere Ligi'nde Arthur Wharton ve Billy Clarke'tan sonra boy gösteren üçüncü siyah futbolcu olmuştu. Federasyon Kupası şampiyonu apoletli Manchester United karşısında döktüren oyuncu için her şey rüya gibiydi. Fakat kısa sürede o rüya kâbusa dönüyordu. 10 maçta sahne alıp iki gol atan futbolcu, bir anda ıskartaya çıkartılıyordu. Tevatüre göre teninin renginden başka bir suçu da yoktu, rakip taraftarların yaptıklarına denecek de çoktu...
1909 yılının Ekim ayında Bristol City deplasmanında maruz kaldığı ırkçılık, futbol tarihine geçiyordu. İlk defa yeşil sahalardaki bir ırkçılık olayı haberleştirilmişti. Football Star gazetesinin muhabiri sahada olanları yazarken ayrıca Bristol taraftarına “holiganlar” demişti. İlk kez yazılı olarak 1894'te sulh mahkemesi kayıtlarında rastlanan- sonradan Doyle ve H. G. Wells gibi edebiyatçıların repertuarlarına kattıkları- kelime 1960'ların sonundan itibaren çevreye zarar vermeye eğilimli fanatikler için kullanılmaya başlanmış; sonradan kavgacı taraftarlarla özdeşleşmişti.
Genç forvet Bristol’da yaşadığı iğrençlikten sonra içine kapanıyordu. Takım arkadaşları ona sahip çıkacaklarına arkasını dönmüştü. Onu, küçücük Northampton Town'a getiren Herbert Chapman, emekleme günlerinde futbolun abecesini yazan belki de en önemli teknik direktördü. Sonradan Huddersfield Town ve Arsenal'i şampiyon yapan efsane hoca, delikanlının yeteneklerine bakmıştı, beyaz olmamasına değil.
Yeni takımının 111 defa formasını giyen oyuncunun Glasgow Rangers ile anlaştığı 1940’ta ortaya çıkmıştı. Fakat kopan harp onu gara değil, cepheye sürüklemişti. Kısa sürede liderlik yeteneği fark edilmiş; çavuşluğa terfi etmişti. Hukuken o günlerde siyahlar subay olamıyordu. Buna rağmen azmi ve askerlik becerisine kayıtsız kalmayan üstleri onu İskoçya'ya subay okuluna göndermişti. 1917'de teğmen unvanını alan Tull, böylece İngiliz Ordusu'nun ilk siyah subayı olmuştu. Kanunlarda ne yazarsa yazsın, teninin rengini yenmiş, beyazlara komutanlık etmişti.
1918’de son nefesini Fransa’da Pas-de-Calais’de veren teğmenin bedeni asla bulunamamıştı. Bir ömür unutulan Tull, Northampton'ın 1999'daki diktiği anıtla adeta küllerinden doğmuştu. O tarihten bu yana hakkında devamlı kalem oynatılıyor; belgeseller, senaryolar hep onu anlatıyor. Sanki birileri günah çıkartıyor.
Onların açtığı kapıdan sayısız oyuncu girdi. Onlardan biri olan ve bir Everton maçında ayağına muz atılan Liverpool efsanesi John Barnes’dan pası alarak noktalamalı… Gazetecileri bilmezseniz de bugüne kadar Premier Lig’de kaç siyah hoca gördünüz? O kadar azlar ki…
Ali Murat Hamarat: Spor tarihçisi, spor yazarı. BirGün gazetesi yazarı. İstanbul Üniversitesi'nde hukuk okuyup bir dönem asistanlık yaptıktan sonra gazeteciliğe Taraf'ta başladı. Eurosport'un internet sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Radyo ve televizyona programlar hazırladı. 2017'den beri tarih Dergisi'nde yayın kurulu üyesi.