Zamirlerin cinsiyeti
Çağdaş Günerbüyük
Sosyal medyada karşılaşmış olmanız mümkün. İnsanlar kendilerini “zamir” ya da “pronoun” belirterek tanıtıyor. Yabancı dil kullanmayan bir hesabın bile bazen köşesinde “pronouns: they/them” gibi bir ibare yer alıyor. Kimilerine bu bir “moda” gibi görünüyor olabilir. Ama ne yeni bir mesele, ne de bir grupla sınırlı. Birçok dünya dili, bir dönüşüm içinde.
Cinsiyet, hayatın her alanına yayılmış bir kategori. Dil de bu her alanın sözünü etmeye yarayan bir yapı, şu anda yaptığımız gibi. Dile gelen birçok şey, haliyle, cinsiyetle yüklü. “Zamirler” de öyle. Birçok dilde zamirler ikili cinsiyet sistemine göre ayrılmış. Ama dilde cinsiyet belirtmeyen yapılara duyulan ihtiyaç giderek büyüyor, dilleri dönüştürüyor, sözlüklere yeni kelimeler eklenmesini sağlıyor.
Bizim dilimize yabancı gibi gelse de, İngilizcedeki ve başka Avrupa dillerindeki cinsiyet yüklü zamirler nasıl bir sorun oluşturuyor ve nasıl çözümler geliştiriliyor: Bu yazıda bu konuda bilgi vermek amaçlanıyor.
“O” ama hangi o?
Zamir, isim yerine kullanılan kelime demek. Türkçedeki kişi zamirleri şunlar: ben, sen, o, biz, siz, onlar. Avrupa dillerinin çoğunda, üçüncü kişi zamirleri, yani “o” ya da “onlar”, iki cinsiyetten birini belirtmek zorunda. Mesela “o geldi”, “onu gördüm”, “ona söyledim”, “onun telefonu” gibi ifadelerin hepsinde, “eril o” ya da “dişil o” kullanmanız gerekiyor. İkisini birden kast etme ihtimali olan bir zamir, yok. İngilizcede erkekse “he”, kadınsa “she”, cansızsa “it” gibi. Çoğulda bir ayrım yok, hepsinin çoğulu: they.
İngilizce dışındaki Avrupa dillerinin hemen hemen hepsinde bu mekanizma benziyor. Fransızca ve İspanyolca gibi dillerde iki cinsiyet var: erkek ve dişi. Üstelik bunların çoğulları da var, (eril) onlar ve (dişil) onlar gibi. İspanyolcada “biz” ve “siz” için de cinsiyet ayırmak mecburi. Karma cinsiyetli kalabalıklarda erkek olanı kullanmak gerekiyor. Almanca ve Rusça gibi kimi diller ise İngilizce gibi. Tekilde üç cinsiyet var, ikisi insanlar için: eril, dişil ve cansız. Çoğulda tek zamir, tüm cinsiyetler için geçerli.
Türkçede hiç böyle bir ayrım olmadığı için, cinsiyet belirtmeden konuşmaya zaten gayet alışığız. O yüzden bunun neden ciddi bir sorun olabileceği, uzaktan iyi anlaşılmıyor olabilir.
Kadınlık istisna mı?
Aslında tek sorun zamirler değil, dillerdeki cinsiyet yüklü kelimeler “o” veya “bu”dan çok daha fazla. Zamirler bütün bunların simgesi gibi kullanılıyor. İnsanlar kendilerini tanıtırken “pronouns: x/x” diye yazdığında, kendilerinden bahsederken hangi zamirin kullanılması gerektiğini belirtiyorlar, bir anlamda genelde cinsiyetli kelimelerin nasıl kullanılacağını söylemiş oluyorlar. Beni “he” diye anmayın demek, bana “adam” da demeyin demek, “bey” de demeyin demek, “abi” de demeyin demek vs.
Cinsiyetli zamirlerde, eski norm şöyleydi: eril zamir nötr olarak da kullanılabilir. Yani cinsiyet bilinmiyorsa, belirtilmek istenmiyorsa, eril o’nun kullanılması beklenir. İngilizce “he” gibi. Uzun süre bu her yerde böyleydi. Eski hukuki metinler bu şekilde yazılmıştı, kadınları da kapsadığı söylenen “he” ve “man” ifadeleriyle doluydu. Buna göre kadınsa cinsiyeti belirtmek gerekir, bir istisna imiş gibi, onun dışında belirtmek gerekmez.
Ya erkek ya kadın
70’lerden itibaren, feminist hareketin ikinci dalgasıyla birlikte dilde birçok şey değişmeye başladı. Herkese “he” denmesi de feminist temizliğin konusu oldu. “He or she” diye bir kullanım onun yerini almaya başladı. Yani hem eril hem dişil zamirleri, aralarına “ya da” ekleyerek kullanmak. Yakın zamana kadar resmi yazışmalarda, bu daha doğru bir hitap kabul ediliyordu. Ama kusurları çok kısa sürede göze battı. Bir kere, art arda kullanmaya kalkıldığında çok kullanışsız, tekrar tekrar “he or she” demek cümleyi çok zorluyor.
Dahası, böyle konuşarak insan eski cinsiyet ikiliğini terk etmiş olmuyor. Yine toplumda sadece erkekler ve kadınlar var, bazen birini, bazen öbürünü, bazen de ikisini kullanıyoruz ama sistem aynı.
O yüzden “he or she” demek de sorunu çözmedi. İkili cinsiyet 2000’lerden sonra daha da fazla tartışma konusu olunca, “he or she” iyice gözden düştü. Bu tartışmalara uzaktan bakınca bile şu anlaşılıyor ki, insan ya erkektir, ya kadındır, “ya ondansın ya bundansın” diye bir yere sıkıştırmak toplumsal cinsiyet meselesini açıklamaya yetmiyor. Erkek ve dişinin biyolojik varlığı bir yana, toplumsal cinsiyet başka bir mesele. Toplumda erkek var, kadın var ve bunlar birbirini dışlayan iki değişmez kategori diye bir şeyde ısrar etmek, kibarca söylersek, çok zorlama.
Bu yalnızca dille ilgili olmayan, daha derin bir tartışma. Burada uzatmayacağım, dileyen bu konuda üretilmiş literatürü tarayabilir. Ama toplumsal cinsiyetle ilgili kim ne düşünürse düşünsün, birisi cinsiyet yüklü olmayan kelimelerle hitap edilmek istiyorsa, bu “o”nun hakkı olsa gerek. Kimse kimsenin cinsiyetini doğru ya da yanlış varsaymasın, “x bey” ya da “x hanım” diye hitaplar uydurmasın, “abi”, “abla”, “amca”, “yenge” demesin. Bunu beklemek için, dil ve cinsiyet tartışmalarında saf tutmak şart değil.
Tekil “they” olur mu?
Böylece anlaşıldı ki, cinsiyetlerin ikisini bir arada belirtmek de derde derman değil. Cinsiyet belirtmeyen bir zamire ihtiyaç vardı, o bulundu: “they”. Bu aslında hiç yeni bir kelime değil. Yeni İngilizce öğrenenlere bu kelime, çoğul üçüncü kişi zamiri olarak öğretiliyor, yani “onlar”. Ama “they” sadece “onlar”dan ibaret değil, “o” olarak da eskiden beri İngilizcede var. Bazen yeni bir moda gibi yansıtılsa da aslında epey eski bir kullanım bu. Shakespeare 1500’lerde, Jane Austen 1800’lerde çokça kullanmış, şimdi de Youtube dilinde en çok rastlanan zamir tekil “they” olabilir.
Tekil “they” kullanımına yönelik de çeşitli itirazlar var. İtirazlardan biri, cinsiyet belirtmeyen bir zamirle ortalığın çok karışacağı şeklinde. Biz Türkçeden iyi biliyoruz ki, her cümleye cinsiyet sokuşturmazsak da kimsenin kafası karışmıyor. Şuraya kadar bir haklılığı var, böyle cinsiyet belirten dillerde, özellikle de bir adam bir kadın konuşuyorken, bunu çok ekonomik şekilde ifade edebilirsiniz. Türkçeye çevirirken, böyle cümlelere “adam”, “kadın” ya da isimlerini eklemek gerekir ki karakterler birbirinden ayrılsın. Ama işte hepsi o kadar, pek de zor bir şey değil. Buna verilen cevap, genelde bizimki gibi dilleri örnek göstermek: Türkçede ve onun gibi yüzlerce dilde başından beri zamirlerin cinsiyeti ile ilgili bir mecburiyet yok ve kimse “üstümüze cinsiyet atın” gibi bir yoksunluk çekmiyor.
Bir başka itiraz, tekil ve çoğulun birbirine karışacağı, o yüzden de tekil “they”in kullanışsız olduğu şeklinde. Bunun yaşandığı muhakkak ama belli ki, tekil “they” kullanımına alıştıkça, bu karışıklık çok daha az ortaya çıkıyor. Türkçede “siz” derken, çoğul olarak karşımızdakileri mi kast ederiz, yoksa kibarca bir kişiyi mi? Bu birbirine hiç karışmaz mı? Bazen karışır ama pek de ciddi bir sıkıntı yaratmaz.
Aynı mantık, İngilizcede daha ileri seviyede, çünkü İngilizcede “sen” diye bir kelime hiç kalmamış. Birkaç yüzyıl önceye kadar var olan, hâlâ eski metinlerde rastlanan “sen” (thou) artık ne günlük dilde var, ne dilbilgisi kitaplarında. Onun yerine “you” hem tekil hem çoğul, yani hem “sen” hem “siz” anlamında kullanılıyor, fiil çekimleri ikisinde de aynı. Öyleyse tekille çoğul, ikinci kişide karışmıyor mu? Mutlaka karışıyordur. Ama o kadar da değil demek ki. Tekil “sen”, vazgeçilmez bir ihtiyaç olsaydı, bu kelime gözümüzün önünde yok olmazdı, hâlâ kullanılmaya devam ederdi.
Yine de sen ile siz’i net olarak birbirinden ayırmak gereken yerler olabilir. Bunun için yeni bir uygulama var, daha doğrusu resmi dile yeni yeni girmeye başlayan bir kullanım: “y’all” (“you all”, yani “siz hepiniz). Kökeni konuşma dili, hatta özellikle siyah Amerikalıların konuşma dili (AAVE). “Sen” için “you”, “siz” için “y’all” yavaş yavaş dil öğreniminde de kullanılmaya başladı. Tekil ve çoğul “they” için de böyle bir ihtiyaç hasıl olursa, bir çözüm bulunur elbet.
Yeni zamirler (neopronouns)
Aslında yeni zamirler ya da “neopronoun”lar denince, “they”, “zey” gibileriyle sınırlı değil, her dilde çok kabarık bir liste var. Özellikle genç kuşaktan insanlar kendilerini farklı şekillerde ifade etmeyi seçiyor. Bu zamirler belli bir cinsiyetin ifadesi de olabiliyor, cinsiyetsizliğin de. Birçokları, “they” gibi bir “şemsiye zamir” olmaya çalışmak yerine daha özelleşmiş, az sayıda kişiye, belli bir gruba, hatta bir kişiye özgü olarak kullanılıyor. Burada amaç yine daha kapsayıcı bir dil yaratmak ama buna ulaşmak için herkesin biricik olduğuna vurgu yapmak. Böylesi bir çeşitlilik dilbilimi tarihi için çok yeni bir uygulama. Nasıl gelişeceğini birlikte göreceğiz. Şimdiden sadece bu zamir listelerine ayrılmış sözlükler ve kanallar var, gururla bunları anlatıyorlar ve kendilerini bu konuda insanları bilgilendirmeye adamışlar.
Başka bazı diller
Burada İngilizce üzerinde duruldu ama diğer birçok dilde de durum buna benziyor. Yine de her ülkedeki tartışmalar, her dilin süreci haliyle diğerinden biraz farklı.
Fransızcada “iel” diye bir zamir sözlüklere girmeye başladı, “il” (eril) o, “elle” (dişil) o, “iel” cinsiyet belirtmeden o gibi.
Almancada birçok farklı uygulama ve öneri var. Örneğin, İngilizcedeki “they”i olduğu gibi kullananlar var. En yaygın kullanımlardan biri “xier”.
İspanyolcada “elle” sözlüklere girdi ve kullanımda kabul görüyor. İspanyolca çok cinsiyet ayrımı olan bir dil, genelde -o ile biten kelimeler eril, -a ile bitenler dişil olduğundan, sonu -e ile biten cinsiyetsiz kullanımları artırmaya çalışıyorlar. Mesela “nosotros” (eril) biz ve “nosotras” (dişil) biz yerine “nosotres” (cinsiyet belirtmeden) biz denmeye başladı.
İsveççede “hen” ilk olarak 1960’larda önerilmişti ama yaygın olarak kullanılması 2010’lara denk geliyor. O zamana kadar dilde iki “o” vardı, “hon” ve “han”. “Hen”, giderek hem kullanımda yaygınlaştı, hem de ülkenin resmi Dil Kurumu tarafından kabul edildi. 2014’ten beri cinsiyetsiz o “hen” resmen İsveççenin bir parçası.
Çince bu kadar cinsiyet ayrımı yapan bir dil değil ama onda da yazılışları farklı zamirler var. Hepsi “ta” diye söylendiği halde üç farklı zamir var, ikisi insanlar için, eril o böyle yazılıyor: 他, dişil o da şöyle: 她. Bunun yerine sosyal medyada en sık rastlanan yeni kullanım, söylenişini Latin harfleriyle “ta” diye yazmak. Çin karakterlerinin arasına sıkışmış bir “ta” görürseniz, sebebi budur, cinsiyet vurgusunu ortadan kaldırmak.