'RUHİ BEY VE LİMONLUKTAKİ YANGIN'
Artı Gerçek - Sözün Yarısı’nın bu haftaki konuğu, Yazar Başar Başarır’dı. Her hafta konuklarının “âşık olduğu metin” ile söyleşiye başlayan Erol Köroğlu, bu bölümde Edip Cansever’in, “Ruhi Bey ve Limonluktaki Yangın”ınını seslendirdi. Başarır, şairin “Ben Ruhi Bey Nasılım” adlı eserine ve eserde çocuk ile üvey annesi arasındaki ilişkiyi, gelişim sürecinde yaşadığı hayal kırıklığını ve bağımsızlaşma sürecini anlatan 'Ruhi Bey ve Limonluktaki Yangın' şiirine duyduğu tutkuyu, “Arkasında muhtemelen şiirin içinde bir kamera gibi gezmek, anlattıklarını görmek yatıyor. Sadece olayları, mekânı değil aynı zamanda duyguları görmek beni etkiliyor. Bir şiir ne kadar sinemasal olabilirse o kadardır bu kitap, aynı zamanda siyasi bir duruşu var,” şeklinde ifade etti; Edip Cansever’in hayatından kesitler paylaştı.
Yazın serüveninde kendisini mutlu eden şeyin, “bir başkasının gözüyle bir başkasına bakabilmek” olduğunu belirten Başarır, Can Yayınları etiketiyle çıkan yeni romanı “Dünyanın Bütün Fıstıkları”nda işlediği meseleleri ve yazım aşamasını anlattı; bazı şeyleri kızgınlıkla yazdığını belirterek “Homo Sapiens’in yakını görüp uzağı görememesi, kendi ömrünün sonunu dahi öngöremeyecek kadar şuursuzca şu dünyaya, kaynaklara, çevresindekilere davranışı beni öfkelendiriyor, çok çocuksu geliyor. Tabii böyle bir öfkeyle yazmaya oturduğunuz zaman kendinizi tutmanız lâzım. Edebiyatta bu öfkenin bir şeylerin içinde olması lâzım, bir şeylerle birlikte gelmesi lâzım, vadettiğimiz seyahat budur zaten.” dedi.
Yazmaya başlarken yer vermeyi seçtiği “abi-kardeş kavgası” unsurunun sonra “köylü-kentli kavgası”na evrildiğini söyleyen Başarır, eserini “Benim romanımda bir Doğu-Batı çatışması var ama bu Doğu’yu da Batı’yı da önemsemeyen bir çatışma” şeklinde tarif etti, “Bu benim en politik romanım; siyasete açılan, tartışmalara giren metnim oldu.” dedi.
Başarır, edebi metinler ve yazarların siyasal ve toplumsal konjonktürle ilişkisine dikkat çekti.
“Türkiye’nin düzeni son 20 senedir değişmedi. Biz 20 senedir bir şeyler yazıyoruz ama ‘odadaki fil’ yokmuş gibi davranıyoruz. 2013’ten sonra da diktatörlüğe evrilmiş bir hâli var bunun. Hiç mi gelmeyecek konu buraya? Biz hep mi kentte, küçük dünyalarımızda, bunalımlarımızda… orada mı duracağız hep? Bir düzen sorunu var ve bu düzen sorunu maalesef bize özgü değil genel olarak kapitalizmin bir sorunu bu ama bundan söz etmemiz lâzım. Elimden geldiğince bunları kuşatmaya, yazmaya çalıştım.” dedi.