Şimdilerde içmeden duramıyoruz. Türk kahvesi eskiden bakın ne işe yarıyormuş
Türk kahvesi, Türk kültürünün önemli bir parçasıdır ve kırk yıllık hatırı olduğuna inanılır. Ancak, İngiliz soylusu Henry Blount'un 17. yüzyılda kaleme aldığı "Voyage Into The Le-Vant" adlı kitabında ilginç bir bilgi ortaya çıktı. Blount, Osmanlı topraklarında kahve kültürüne şahit oldu ve bunu kitabında anlattı. Ancak daha da ilginç olan şey, Türk kahvesinin eskiden ne amaçla kullanıldığıdır.
Blount'un kitabına göre, Türk kahvesi eskiden ilaç olarak kullanılıyordu. Osmanlı hekimleri, kahvenin uyarıcı etkisinden yararlanarak hastaların tedavisinde kullanıyordu. Ancak zamanla kahve, sadece bir ilaç değil, aynı zamanda bir sosyal aktivite haline geldi. Kahvehaneler, insanların bir araya gelip sohbet ettiği ve müzik dinlediği yerler haline geldi.
İşte kitapta geçen ülkemizde kültürel bir gelenek hâline gelen Türk kahvesiyle ilgili o ilginç alıntı.
"... Ayrıca pek de güzel olmayan ve kahve adını verdikleri bir içecekleri daha var. Kahveyi küçük fasulye büyüklüğündeki kahve çekirdeklerini fırında kurutup is halini alınca toz haline getirerek elde ediyorlar. Tadı biraz acımtırak oluyor ve suyla köpürtüp dayanabilecekleri ölçüde sıcak içiyorlar. Kahve günün her saatinde, özellikle sabah ve akşam içilebiliyor. Bu amaçla Türkiye'deki sayıları hanlardan fazla olan ve bizdeki birahanelerden daha yaygın olan kahvehanelerde iki-üç saat vakit geçirebiliyorlar. Kahvenin eski Lakonia'da (Yunanistan’ın Lakonya bölgesi) çok kullanılan kara çorba olduğu düşünülmektedir. Mide rahatsızlıklarına iyi geliyor, beyni rahatlatıyor, asla sarhoş etmiyor veya başka zararlar vermiyor ve dostluklarda zararsız bir eğlence aracı. Yarım metre yükseklikteki minderlerle kaplı sedirlerde Türk alışkanlıklarına uygun olarak bağdaş kurup, bazen 200-300 kişi hep beraber sohbet ediyorlar ve muhtemelen tuhaf bir müzik çalan birileri gelip geçiyor.
KIRK YIL HATIRI OLAN TÜRK KAHVESİ TARİHİ
Türk Kahvesi, Türkler tarafından keşfedilen kahve hazırlama ve pişirme metodunun adıdır. Özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramı… kısacası, kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Önceleri Arap Yarımadası’nda kahve meyvesinin kaynatılması ile elde edilen içecek, bu yepyeni hazırlama ve pişirme metoduyla gerçek kahve lezzetine ve eşsiz aromasına kavuşmuştur. Kahve ile Türkler sayesinde tanışan Avrupa; uzun yıllar kahveyi, Türk kahvesi olarak bu yöntemle hazırlayıp tüketmiştir.
Güney ve Orta Amerika menşeili, arabica türü, yüksek kaliteli kahve çekirdeklerinden harmanlanan ve titizlikle kavrulan Türk Kahvesi, çok ince öğütülür. Bir cezve yardımıyla su ve isteğe göre şeker ilave edilerek pişirilir. Küçük fincanlarla servis yapılır. İçilmeden önce telvesinin dibe çökmesi için kısa bir süre beklenir. Diğer metotlara nazaran, Türk metodunda kahvenin kaynatılması özellikle tercih edilen bir şeydir. Elde edilen kaynama, çok hafif bir kaynamadır ve çoğunlukla ciddi bir ısı artışından ziyade ısınan su ile çok ince öğütülmüş kahvenin etkileşimidir. Kahve tutkunları; ufak yudumlar halinde içilen dumanı üstünde bir fincan Türk Kahvesini yoğun gövdesi, nefis lezzeti ve ağızdaki kalıcı aroması için tercih ederler.
TARİHÇE
1543 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul’a getirdi. Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını aldı. İlk olarak 1554 yılında Tahtakale’de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu.
Saray mutfağında ve evlerde yerini alan kahve, çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyordu. Kısa sürede, gerek İstanbul’a yolu düşen tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk Kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupa’yı oradan da tüm dünyayı sardı.
BOL KÖPÜKLÜ TÜRK KAHVESİNİN TARİFİ NASILDIR?
Öncelikle kahve yaparken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta kullanacağınız sudur. Soğuk su kullanmanız, kahvenizin daha lezzetli ve köpüklü olmasını sağlar. Soğuk su, içerisindeki oksijen miktarını artırarak daha fazla köpük elde etmenizi sağlar. Bu nedenle, kahve yaparken mutlaka soğuk su kullanmalısınız.
Bir diğer önemli nokta ise suyun sıcaklığıdır. Çok sıcak su, kahvenin aşırı ekstraksiyonuna neden olarak acı bir tat oluşmasına yol açabilir. Bu yüzden suyun sıcaklığını kontrol etmek önemlidir. Kahvenizi pişireceğiniz bakır cezvenin altını orta ateşte tutarak suyu kaynatın.
Kahvenizi hazırlarken kullanacağınız kahve miktarı da önemlidir. Genellikle bir fincan kahve için 1 çay kaşığı kahve kullanılır. Ancak, kahvenizin yoğunluğunu kendinize göre ayarlayabilirsiniz.
Kahvenizi pişirdikten sonra ocaktan almadan önce birkaç kez karıştırmanız önemlidir. Böylece kahvenizin köpüğü daha da yoğunlaşır.
Son olarak, kahvenizi servis etmeden önce birkaç dakika bekletmeniz önemlidir. Bu sayede kahvenizin demlenmesi tamamlanır ve lezzeti daha da artar.
Kaynak: Derin Tarih Dergisi, Yeniçağ, Artigercek.com