"YARGITAY KENDİ SINIRLARINI AŞIYOR"
Artı Gerçek - Akademisyen Yektan Türkyılmaz, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunmasını Artı TV'ye değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi kararlarının Türkiye'deki mevcut rejim tarafından tanınmamasının yeni bir durum olmadığını söyleyen Türkyılmaz, "Daha gerilere gidersek, 2016 Şubat itibarıyla Recep Tayyip Erdoğan'ın 'ben Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duymuyorum, tanımıyorum' dediğini bütün kamuoyu halen hatırlıyordur. Hemen arkasından Enis Berberoğlu kararı vardı, Yerel Mahkeme bu karara uymamıştı. En son Diyarbakır'da 7. Ağır Ceza Mahkemesi yine Anayasa Mahkemesi kararını tanımayacağını, onun bir norm olduğunu ve tanınmasının zorunlu olmadığını ifade etmişti. Tabii bu arada işin Anayasa Mahkemesi kısmını da unutmayalım, Anayasa Mahkemesi de Avrupa'da İnsan Hakları Mahkemesi'nin Yalçınkaya kararıyla ilgili, bu karara katılmadıkları ilan etmişlerdi. Zaten ona katılmadıkları için zaten dava oraya gitmişti ama burada bir genel bir durum var. Türkiye'de kurumsal çöküşten konuştuğumuz zaman kurumların bir tek çöktüklerini düşünmeyelim, bir tek kadrolarının liyakatsizleştiğini düşünmeyelim, başka bir şey daha oluyor. Var olan kurumlar en azından bir işlev olarak kalıyorlar orada ve bu işlevlerini yerine getirirken iki konuda büyük bir kakofoni ortaya çıkıyor: birincisi hiyerarşi, ikincisi sınırlar. Burada da çok net bir örneğini görüyorsunuz. Yargıtay kendi sınırlarını aşıyor ve bu yargının hiyerarşisini ihlal ediyor, bunda da bir beis görmüyor." dedi.
Yaşananların Türkiye'deki siyasal durumun bir yansıması olduğunu söyleyen Türkyılmaz, "28 Mayıs seçimi sonrasında kamuoyunda normalleşme, batıya tekrardan yüzünü dönme, ekonomide rasyonelleşme gibi beklentiler olmuştu. Bu beklentilerin ne kadar boş olduğunu bir kez daha görüyoruz. Erdoğan rejiminin otoriterleşme macerasının kaldığı yerden, hatta sıçrayarak devam ettiğini, bu yakın zamanda dezenformasyon kanunu üzerinden gözaltına alınan gazeteciler, tutuklanan gazeteciler, sonradan serbest bırakılsa bile Hüda Kaya'nın tutuklanması vs. bunlarla beraber düşündüğümüz zaman, bu otoriterleşmenin sıçrayarak devam ettiğini görüyoruz. Bütün bu tablonun bizim önümüze koyduğu ve bir kez daha hatırlattığı bir durum var. Türkiye'de eski nizamdan, Anayasal nizamdan kurtarılacak bir şey kalmadı. Tam anlamıyla enkazlaşmış bir yargı sistemi, tam anlamıyla enkazlaşmış bir bürokratik yapının bir parçası olarak karşımızda pırıl pırıl duruyor." dedi.
Türkiye'de haklar, özgürlükler, denge denetim mekanizmalarının 1961 Anayasası'ndan bu yana sürekli daraldığını söyleyen Türkyılmaz, Erdoğan'ın 'Yeni Anayasa' çağrısına da atıfta bulunarak "Yeni Anayasa'ya ilişkin muhalefete de çağrı yapıyor olması, Anayasa Mahkemesi'nin olmadığı, Anayasa kararlarının denetiminin mümkün olmadığı bir ülkede yeni Anayasa yazmanın, adına 'sivil Anayasa' demenin bu rejim altında herhangi bir manasının olmadığının çok net bir göstergesi. Bu rejim var olduğu sürece, bu rejimin otoriterleşme macerasında ne geriye dönüş olacaktır ne normalleşme olacaktır. Yargının tabutuna vurulmuş son çivi de değildir, çiviler vurulmaya devam edecektir. Otoriterleşme ve baskı rejimlerinin sonu yok. Otoriterleşme süreci, karşısında sürecin gerektirdiği donanımda ve radikallikte güçlü bir muhalefet görmediği sürece lineer, kümülatif ve sıçramalı olarak devam edecek gibi görünüyor." dedi.