10 soruda mültecilerin gidişi: ‘Onurlu dönüş’ mümkün mü?
Özlem TEMENA
CİLVEGÖZÜ - 13 yılın ardından Suriye’de yaşanan değişiklikler hızlandırılmış video gibi gerçekleşti. 27 Kasım’da HTŞ, Halep’in Batı kırsalında Suriye Devleti eski Başkanı Beşar Esad’a karşı operasyon başlattıklarını açıkladı. 30 Kasım’da HTŞ ve bazı gruplar Halep ve İdlib’de hâkimiyet sağladı. Ardından başkent Şam’dan Esad’ın heykellerinin yıkıldığı görüntüler gelmeye başladı. 12 günün ardından Baas Partisi’nin 61 yıllık iktidarı çöktü.
1-Suriye’de 13 yıl sonra yaşanan hızlı değişim sınırlara nasıl yansıdı?
Suriye’deki bu gelişmeler Türkiye sınırına da yansıdı. 8 Aralık’tan bu yana Reyhanlı’daki Cilvegözü, Samandağ’daki Yayladağı ve Kilis’teki sınır kapılarında mülteci geçişleri devam ediyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 14 Aralık’ta yaptığı açıklamada toplam 7 bin 621 Suriyelinin ülkesine döndüğünü ifade etti. Geçişler kimi zaman artarak kimi zaman azalarak devam ediyor.
2-Mülteci statüsü sona erenlerin Türkiye’ye geri dönüşü mümkün mü?
10 Aralık günü geçişleri takip etmek üzere sabahın ilk ışıklarında Cilvegözü sınır kapısına gittik. Yol boyunca sıralanmış araçlarda valizler taşınıyor, çuvallar bir noktada toplanıyor ve mülteciler ellerinde kağıtlarda sağ sola koşturuyordu. Ulusal medya kadar uluslararası gazeteciler de çoğunluktaydı.
Peki sınırdaki süreç nasıl işliyor? Suriye’ye dönenler ilk başta kimliklerini mobil göç araçlarına veriyor. Görevliler, gidenlerin vergi, trafik borçlarını ya da hakkında dava açılıp açılmadığını kontrol ediyor. Eğer giden mültecinin hakkında bir dava açılmışsa ya da araması varsa ya Geri Gönderme Merkezi’ne ya da karakola götürülüp işlemleri yapılıyor. Kontrolden ‘temiz’ çıkan aileler bir çırpıda buradaki hayatlarını sonlandırarak eski ülkelerine yol alıyor.
Sınırda görev yapan komutanlardan doğrulattığımız bilgilere göre, ‘Suriye’ye kesin dönüş yapmayanların geçişine’ izin verilmiyor. Yani gidip bakıp döneyim şeklinde bir geçiş söz konusu değil. Çünkü kimliklerine el konuluyor ve ‘geçici koruma statüsü’nü kaybediyorlar.
3-Geri dönüşler, gönüllülük ilkesine uygun mu yapılıyor?
Sınırda dikkat çeken bir diğer konu ise gidenlerin, uygulanan sisteme ilişkin bilgilerinin eksik olduğu. “Sınırdan geçince kimliğin iptal ediliyor, bir daha geçişine izin verilmez” diye sorduğum genç mülteciden gülerek şu yanıtı alıyorum:
“Abla, biz yolu biliyoruz, nasıl geldiysek, öyle geri döneriz.”
4- Mobil göç araçları, aşevleri… Sınırdaki hazırlık neyin işareti?
En kalabalık yoğun geçişler ise Cilvegözü’nde yapılıyor. Sınır kapılarında ilk güne oranla aşama aşama bir organize hazırlık söz konusu. Neredeyse her kapıya Göç Başkanlığı’na ait mobil göç araçları getirildi. Kızılay, AFAD, Mavi Hilal Derneği mobil aşevlerini sınıra yerleştirdi. Sınırlara yapılan bu hazırlık, gidişlerin aşamalı olarak devam edeceğinin de habercisi diyebiliriz.
Sınırda çalışan görevliler ise oldukça çözüm odaklı. Bürokrasi neredeyse yok. Örneğin kimliğini kaybetmiş, kimliğini yenilememiş ya da hiç kimlik almayan mültecilerin gidişi bir anda organize ediliyor.
Akşam saatlerinde ulaştığımız Yayladağı Kapısı’nda ise sessizlik hakimdi. 11 yıl sonra açılan kapıda sadece bir aile işlemleri için bekliyordu. Sınırdan çıktıktan sonra 300 metre yürümeleri gerekiyordu ailenin. Geçiş yapan aileyi ‘akrabalarının araçla beklediğini’ öğrendik.
5- Sınırdan geçenler kim? Ne hissediyorlar?
Gidenlerin çoğunu genç ve bekar erkekler oluştursa da aileleriyle birlikte dönenlerin sayısı az değil. Gidenlerin çoğunluğu sınıra yakın şehirlerden geliyor. Antakya, Maraş, Osmaniye, Adana illeri yoğunluklu olanlar. Sınır boyunca yığılmış eşyalar arasında valizlerin yanı sıra soba, battaniye, çuval dolusu kıyafetler, televizyon, düdüklü tencere, çay bardakları bulunuyor. Eşyalara bakılırsa, gidenlerin çoğu yoksul ve Türkiye’de yaşamlarını zor idame ettiren ailelerden oluşuyor.
Çocukların çoğu Türkçe konuşmayı öğrenmiş, ancak kadınlarda bu sayı yok denecek kadar az. 12 yıldır Maraş’ta yaşayan bir anne, tek kelime dahi Türkçe öğrenememiş, hatta Maraş’ın dışına bile çıkmamış. Sınırda tanıştığımız bu aile 5 kişiden oluşuyor. En büyük erkek çocukları hariç, diğerleri Türkiye’de doğmuş. Oğulları babayla birlikte fırında çalışırken, 2 kız kardeşi zaman zaman okula devam etmiş. Aile İdlib’e geri dönüyor. Baba mesleğini orada devam ettirecek. Şimdiden bir dükkân hazırlanmış ve tadilatına başlanmış. Çocuklar doğup büyüdükleri Maraş’tan ayrılmayı çok istemeseler de anneleri bir an önce gitmeye hazır.
6- Türkiye’de doğan çocukları Suriye’de ne bekliyor?
Türkiye’de doğan çocukların Suriye’ye nasıl entegre olacaklarını ileride göreceğiz. 13 yıldır entegrasyon politikasız yürütülen göç krizi şimdi tersine göçte nasıl bir etki yaratacak bilmiyoruz. Çünkü geri dönenler içinde eski ülkelerinden eser yor.
Sınırda konuştuğumuz genç erkeklerin çoğunluğu çocuk yaşta gelmiş Türkiye’ye. Çocuk yaşta çalışmaya başlamışlar ailelerine bakabilmek için. Şimdi geri dönerek Suriye’de çalışmaya başlamak istiyorlar.
Tek başına yolculuk yapan Saleh Amadi 15 yaşında. Türkiye’ye 4 sene önce İdlib’den gelmiş. Ailesine bakabilmek için 4 yıl boyunca abisinin yanında İkitelli’deki ayakkabı fabrikalarında çalışmış. Kaybolmuş ve kafası oldukça karışıktı beklerken. Son olarak “İstanbul’u özlemeyeceğim” dedi.
Suriyelilerin gidişi Türkiyeliler için ekmek kapısı da olmuş. Kazanç elde etmek isteyen girişimci Türkiyelilerin sınırdaki sayısı giderek artıyor. İlk günden kurulan çay ve kahve tezgâhları oldukça zengin. Kaçak sigaradan, her türlü atıştırmalığa kadar zengin bir hizmet sunuyor.
Sınıra ulaşmak isteyen mültecilerin taşımacılığını genelde Türkiye vatandaşları yapıyor. Osmaniye’den bir aileyi taşıyan bir kişi, yaptığı işi ‘ben hem para kazanıyorum, hem de vatana hizmet ediyorum’ diyerek anlatıyor.
Gençlerin çoğu ise ellerinde demir el arabalarıyla yük taşımacılığı yapıyor. Bir tur valiz taşımanın fiyatı 100 TL.
7- Yerli sermayenin ‘ucuz emek açlığını’ kim doyuracak?
Hayatlarını, çocukluluklarını Suriye’de bırakıp emeklerini Türkiye sermayesinin hizmetine sunan mültecilerin geçişi, Türkiyeli sermayeyi endişelendirmiş görünüyor. Sosyal medyadan paylaştığı videoda Suriyelileri gidişinden endişelenen bir tekstil patronu şöyle diyordu:
“Arkadaşlar, yabancılar gitsin dediniz, yabancılar gitti. Kaldık edi ile büdü. 2 kişiyle iş yapıyoruz. 5 tane makine boş. 5 yabancı gitti, bu mallar da elimde kaldı. Ben kiminle dikeceğim şimdi. Yabancılar gitsin gitsin dediniz, gitti. Ne olacak? Yabancılar gitti, tekstil de bitti”
TÜİK rakamlarına göre, Türkiye’de 108 bin civarında Suriyeli işçi var. Bu sayı sadece kayıtlı, yani çalışma izni olan işçileri kapsıyor. Kayıt dışı işgücünü eklediğimizde bu sayı 2 milyona kadar çıkıyor. 13 yılda ‘ucuz işgücü’ olarak görülen mülteci işçiler aynı zamanda çok sayıda ihlalle karşı karşıya kaldı. İş cinayetleri ‘kan paralarıyla’ kapatıldı.
Sermaye için vazgeçilmez olan mülteci emeğinin yerini hangi teşviğin dolduracağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
8- Dönenleri Suriye’de nasıl bir hayat bekliyor?
‘Onurlu, gönüllü ve güvenli dönüş’ sloganlı projenin devreye konulduğu Suriye’de belirsizlik devam ediyor. 10 Aralık Salı günü bir dolar 40 bin Suriye lirasına denk geliyordu. Şimdilerde ise bu rakam 18 bin Suriye lirasına kadar düştü. Hâlâ ekmek çok pahalı ve altyapı yok.
Dönen aileler elbette bu belirsizliğin farkında, ancak kendi ailelerine kavuşmanın heyecanı, endişelerini yeniyor. Ailesinin konuşmasına müsaade etmeyen bir mülteci kadın heyecanını şöyle anlattı çaktırmadan:
“Kalbim yerine sığmıyor.”
9- Avrupa ülkelerinin mülteci politikalarındaki değişiklikler, Türkiye’yi nasıl etkiler?
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), Suriye’deki güvenliğe ilişkin raporunu tamamlamadan Avrupa ülkelerinden mültecilere kırmızı kart çıktı. Almanya, geçen hafta Suriye’den yapılan 47 bin sığınma başvurusunu askıya aldı. Almanya’yı Hollanda, Belçika, Avusturya, Çekya, Danimarka, Finlandiya, Norveç, İsveç ve İtalya takip etti. Avusturya ise daha da ileri giderek ‘deport’ işlemlerine başlayacağını duyurdu. Türkiye sınırlarındaki hazırlıklara bakılırsa, önümüzdeki günlerde Avrupa’dan gelen deport dalgasını görebiliriz.
Bakan Yerlikaya, 12 Aralık’ta Suriye ve göç üzerine çalışan sivil toplum örgütleriyle bir araya geldi. Kulislerden aldığımız bilgilere göre Bakan, STK’lardan ‘geri dönüş projesi’ hazırlamalarını istedi. Peki, bu ‘geri dönüş’ projeleri nasıl hazırlanacak, hangi disiplinler uygulanacak?
10- Geri dönüşlerin Birleşmiş Milletler’in öngördüğü güvenlik, sürdürülebilirlik ve gönüllülük ilkeleriyle ne kadar uyumlu?
BMMYK’ya göre geri dönüş programları üç ana ilkeye dayanır: Gönüllülük, güvenlik ve sürdürülebilirlik. Bu üç maddeden yola çıkarak Suriye’yi incelediğimizde çıkan karneyi tahmin etmek zor değil.
Sığınmacı Hakları Platformu Sözcüsü Dr. Yıldız Önen, ‘geri dönüşler’ için işletilmesi gereken sistemi şöyle özetliyor:
“Güvenli bir geri dönüş için, mültecilerin yoğun yaşadığı ülkelerle Suriye hükümeti arasında, Birleşmiş Milletler gözetiminde bir geri dönüş anlaşması imzalanması gerekir. Bu anlaşma imzalanmadan yapılacak geri dönüşler BM kurallarına uygun olmaz. Gönüllü geri dönüş hakkında tam bilgilendirme yapılmalıdır. Giden kişilere, 'Gönüllü Geri Dönüş Formu' imzalamanın bir daha Türkiye’ye gelememelerine neden olacağı açık bir şekilde anlatılmalıdır. Mültecilere, kısa süreler için Suriye’ye ziyaret imkânı sağlanmalıdır. Ülkelerine giderek mevcut durumu değerlendirmeleri sağlanmalıdır.”