11 gazetecinin davasında karar: Gazeteci Bayram dışında tüm gazetecilere tahliye
Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
ANKARA - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 20 Ekim 2022 tarihinde başlattığı soruşturma kapsamında 29 Ekim’de tutuklanan Mezopotamya Haber Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA Ankara Haber Şefi Deniz Nazlım, MA muhabirleri Berivan Altan, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli, JinNews muhabirleri Habibe Eren, Öznur Değer ve adli kontrol tedbirleri ile serbest bırakılan MA muhabiri Zemo Ağgöz ile eski MA stajyeri Mehmet Günhan’ın “örgüt üyeliği” ile yargılandıkları davanın ilk duruşması bugün Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme, Hamdullah Bayram'ın tutukluluk halinin devamına karar verirken diğer tüm tutuklu gazetecilerin tahliye edilmesine karar verdi.
Duruşmayı Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK Basın İş, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), İnsan Hakları Derneği (İHD), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu’nun (MKGP) yanı sıra çok sayıda hak örgütü, sivil toplum ve siyasi parti temsilcileri ile çok sayıda yurttaş takip etti.
Duruşmada gazeteciler ve avukatları hazır bulundu. Duruşma kimlik tespitleri ile başladı.
Mahkeme başkanı savunmaya Mezopotamya Haber Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever’in başlamasını istedi. Ancak avukatlar Öznur Değer ve Emrullah Acar’ın Kürtçe savunma yapacağı için ilk sözü onların almasını talep etti.
Talep mahkeme başkanı tarafından kabul edildi.
‘GAZETECİLİK BİR SORGULAMADIR’
Duruşmada ilk sözü alan ve Kürtçe savunma yapan Jinnews muhabiri Öznur Değer, duruşmaya destek için gelenlere teşekkür ederek sözlerine başladı. “Ben kadınım, Kürdüm ve gazeteciyim” diyen Değer, “Zaten burada olmamın sebebi bu üç kimliğimden kaynaklıdır. Özellikle kadın ve çocuklara yönelik konular çok gündem olmuyor. Ben bunların gün yüzüne çıkması ve görünür olması için mücadele ediyorum. Herkes gazeteciliği haber yazmaktan ibaret zannediyor ama gazetecilik bir yaşam tarzıdır. Gazetecilik özellikle bir sorgulamadır. Kendini, toplumu sorgulamadır” dedi.
‘BENİM İÇİN VİCDANİ BİR GEREKLİLİKTİR’
Son 11 ayda 33 Kürt gazetecinin tutuklandığını aktaran Değer, “Özellikle 2016’dan bu yana baskıları hem kendimiz hem de toplum üzerinde hissetmekteyiz. Eğitim, sağlık, ekonomi, alanında birçok baskı var. Özellikle de yaşam hakkı konusunda ihlaller söz konusu. Binlerce kadın öldürüldü. Binlerce çocuk istismar edildi. Binlerce insanın hakları ihlal edildi, Bu tablo karşısında insan nasıl rahat hissedebilir? Bu yüzden gazeteciliği seçtim. Ezilen halkların, kadınların, çocukların sesleri duyulmuyor, duyulmak istenmiyor. Ben de özellikle seslerini duyurmak için bu yola başvurdum. Bu benim için vicdani bir gerekliliktir” diye konuştu.
Değer’in sözünü kesen mahkeme başkanı, “Hangi konularda haber yaptığınızı geçelim. Hangi mecrada yaptığınızı konuşalım. JinNews’in PKK terör örgütünün basın organı olduğu iddia ediliyor Neden bu alanda çalıştığınızı konuşalım” dedi.
Buna karşın Değer, “Gazetecilik üzerinden tutuklandım. Bu yüzden savunmama böyle başlamak istedim. Eğer bunları anlatmazsam sonradan anlatacaklarım iyi anlaşılmaz. O yüzden böyle bir giriş yaptım” diye karşılık verdi.
‘KADINLARA ZULMÜ JİNNEWS DUYURMUŞTUR’
Batman’da eski uzman çavuş Musa Orhan tarafından cinsel saldırıya uğrayan ve intihara sürüklenen İpek Er’i hatırlatan Değer, şunları söyledi: “JinNews kadınların haykırışını, çığlığını tüm ülkeye ve dünyaya duyurmaya çalışıyor. Bu sebepten dolayı burada çalışıyorum. Birçok başarılı haber oluşturduk. Birçok ödül aldık. Özellikle kadınlara karşı uygulanan bu zulümleri JinNews dünyaya duyurmuştur. JinNews iyi ki var.”
Gözaltında işkenceye maruz kaldığını ve dosyada bulunan sağlık raporunun sahte olduğunu dile getiren Değer, iddianamede hakkında yer alan birçok konunun yanlış olduğunu belirtti.
MAHKEME BAŞKANI SIK SIK DEĞER’İN SAVUNMASINI KESTİ
Mahkeme başkanı birçok kez Değer’in savunmasını kesti. Değer’in yargılama konusu ile ilgili savunma yapmasını söyleyen mahkeme başkanı sık sık, “JinNews PKK ile irtibatlı mı?” sorusunu sordu. Mahkeme başkanı “Sana örgütten birileri JinNews’te çalışma konusunda telkinde bulundu mu? Biris çalışma konusunda size referans oldu mu? PKK ideolojisi ya da örgütlenmesi konusunda eğitim aldınız mı?” diye sordu.
Değer, “Ben bir kadın ve gazeteciyim. Kendi isteğim ile burada çalışmaya başladım. Benim iradem yok mu? Hiçbir örgütle bağım yok. Zaten olsaydı burada bugün gazeteci olarak yargılanmazdım” diye karşılık verdi.
Avukatlar, suçlama ile ilgili olmayan soruların sorulmamasını talep etti. Değer’in savunmasının ardından duruşmaya ara verildi.
AVUKATLARIN DURUŞMAYI UZATMA TALEBİ REDDEDİLDİ
Aranın ardından, gazetecilerin avukatı Resul Temur, 79 gündür müvekkillerinin cezaevinde olduğunu belirterek, “Yargılama konusu adli bir mesele olmadığı için müvekkillerimiz mesleklerine ilişkin de konuşmak istiyor. Sizin öngördüğünüz süre savunma hakkını kısıtlıyor. Sorguları yapılmadan tutukluluk halinin devamı adaletsiz bir karar olur. Geç saatlere kadar sürsün duruşma. Biz süreci kolaylaştırmak için elimizden geleni yapalım. Siz de kolaylık sağlarsanız çok sevinirim” dedi.
Mahkeme başkanı, “Ben diğer mahkemeler gibi yapmam. Böyle yapan mahkemeler varsa da en böyle çalışmam. Mesaimiz belli. Tutukluluk hallerini gözden geçireceğiz zaten. Duruşmayı gece saatlerine kadar sürdüremeyiz” diyerek talebi reddetti.
‘FEZLEKELERDE POLİSLERİN İNTİKAM ALMAYA ÇALIŞTIĞINI GÖRÜYORUZ’
Aranın ardından savunmasını Kürtçe yapan Emrullah Acar iddianamede birçok faaliyetin suç gibi lanse edildiğini belirterek sözlerine başladı.
Özgür basın çalışanı olduğunu ve kendilerine yönelik baskıların artığını dile getiren Acar, “Bu saldırıları kınıyorum. Ben gazetecilik bölümünü bitirdikten sonra Mezopotamya Ajansı’na başvurdum. Ajansımız doğruları takip ediyor. Bundan dolayıdır sağ ve sol üzerinden değil doğrular üzerinden haber yapıyor. Biz tehditlere maruz kaldık. İşimizi yapmamızın önüne engel olunmaya çalışıldı. Nerede çalıştığımız belli, ne yaptığımız belli, biz gazetecilik yapıyoruz. Arkadaşlarımıza onlarca kez ajanlık dayatıldı. Fakat biz bu onursuz teklifi reddettik. Bizim işimizin ajanlıkla alakası yoktur. Böyle düşündüğümüzden dolayı bize başka bir gözle bakıyorlar. Fezlekelere baktığımızda bizden intikam almaya çalıştıklarını görüyoruz” dedi.
‘MEZOPOTAMYA AJANSI TOPLUMUN SESİDİR’
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne üye olmalarının aleyhte delil olarak gösterildiğini hatırlatan Acar, “DFG gazetecilerin haklarını savunur. Ben derneğe E-devlet üzerinden başvuru yaptım. İHD üyesiyim. Bizim haklarımızı savunduğu için üye oldum. Dernek yıllardır insan haklarını savunuyor ama iddianamede üye olmak suç gibi gösteriliyor. İddianamede hesap hareketleri üzerine bölümler var. Biz haber yaptığımız için ücret alıyoruz. İddianamede aldığımız paralar örgütsel bir yardım gibi gösteriliyor. Biz para almadan gazetecilik yapamayız. Hayatımızı sürdüremeyiz. Para ne için gönderilmiş her şey ortadadır. Bana ayrıntılı olarak sorarsanız tek tek açıklarım” diye konuştu.
Kimseden talimat almadıklarını ve vicdanımızın sesi doğrultusunda gazetecilik yaptığını vurgulayan Acar, şunları söyledi:
“Mezopotamya Ajansı toplumun sesidir. Gazeteciler iktidarın hoşuna gitmeyecek haberler hazırladıkları için tutuklular. Mezopotamya Ajansı kayıp insanlığı arıyor. Kadınların sesini yükseltiyor. Doğrular çok ama hakikat tektir. Biz o hakikati savunuyoruz. Hakikati savunduğumuz için bugün buradayız.”
Acar hakkındaki gizli tanık ifadelerini aktaran mahkeme başkanı, “Sen Mezopotamya Ajansı’na belli bir talimat ya da görevlendirme ile mi girdin?” diye sordu.
Acar, “Kimseden talimat almadım. Vicdanımın sesini dinlediğim için gazetecilik yapıyorum. Abimden dolayı bana para verildiği söyleniyor. Benim abim 2017 yılında öldü. Ben gazeteciliğe 2019 yılında başladım. Çalışmadığım dönemde bana para verilmedi. Aldığım para gazetecilik faaliyetimden dolayıdır. Sigorta girişim bellidir. Gizli tanığın ifadelerinin somut bir gerçekliği yoktur” diye cevap verdi.
‘MEZOPOTAMYA AJANSI’NDAN SUÇ ÇIKARAMAZSINIZ’
Mezopotamya Ajansı Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, hakkındaki suçlamalara ilişkin cevap vermeye dahi değer olmadığını söyleyerek, “Zaten iddianame gazeteci olduğumuz ispatlamış. Haksız ve hukuksuz bir şekilde 7 aydır tutukluyuz. Bu bir suçtur. Bu suçu anlatmak için bize yeterince bir savunma hakkı dahi verilmiyor. Çalıştığımız Mezopotamya Ajansı illegalize ediliyor” dedi.
Gazeteciler olarak toplumun sorunlarını dile getirdiklerini söyleyen Yurtsever, kamu adına haber yaptıklarını belirtti. Gazetecinin toplumun vicdanı olduğunu dile getiren Yurtsever,
“Gazetecilik iktidarın belirlediği sınırları geçmemek değildir. Din, dil, ırk gözetmeksizin haber yapıyoruz. MA da bu konuda alternatiftir ve resmi bir ajanstır. Bizden de Mezopotamya Ajansı’ndan da suç çıkartamazsınız” ifadelerini kullandı.
‘İKTİDAR ÇİZDİĞİ SINIRDA HABER YAPMAMIZI İSTİYOR’
İddianamede Kürt sorunu, cezaevinde yaşanan açlık grevleri ve ihlaller ile ilgili yaptığı haberlerin konu edindiğini aktaran Yurtsever, haberler üzerinden kriminalize edilmek istendiklerini vurguladı. Kürt sorununun ülkenin temel gündemlerinden biri olduğunu ifade eden Yurtsever, şunları söyledi: “Bunu yazıyoruz, yazmaya devam edeceğiz. Eleştirme, yorumlama ve haber yapma ile yayma hakkımız vardır. Toplum yaşanan ihlalleri bilmiyor. İktidar bir sınır çizmiş ve bu sınır içinde haber yapmamızı istiyor. Bunu yapan basın da var. Ancak biz bunu yapmıyoruz. Bunu yapmadığımız için yargılanıyoruz.”
MAHKEME BAŞKANI: HDP ALEYHİNE HİÇ HABER YAPTINIZ MI?
Mahkeme başkanı, Yurtsever’e, “PKK’nin ya da HDP aleyhine hiç haber yaptınız mı?” diye sordu. Avukat Resul Temur, bu soruya müdahale etti. Temur, bu sorunun Anayasa'nın 25. Maddesinin ihlali anlamına geldiğini belirterek itiraz etti. Mahkeme başkanı, “Ne soracağıma siz karar veremezsiniz” dedi.
Ardından Mahkeme başkanı Yurtsever’e, “Diyarbakır aileleri ile ilgili bir haber yaptınız mı?” diye sordu. Yurtsever, “Toplum ile ilgili olan her şeyi haberleştiririm. Gündem olan ve var olan bir durumu haberleştiririz. Bunun kimin lehine aleyhine bakamam. Ben tarafsız bir şekilde olanı yazarım ve topluma sunarım” diye cevap verdi.
Yurtsever, özgür basının hakikati savunduğunu ve savunmaya devam edeceğini dile getirerek, “Bu hakikati yaymaktan asla taviz vermeyeceğiz” dedi.
‘TALİMAT ALANDAN GAZETECİ OLMAZ’
Yurtsever’in ardından söz alan Deniz Nazlım ise, pek çok ajans, gazete, TV’nin haber ve görüntülerini alıp kullandığını ve bunun üzerinden bir kaynak sağlandığını söyledi. 7 ay boyunca dinlenildiğini ve 24 saat boyunca fiziki olarak takip edildiğini aktaran Nazlım, “Ardından ise ajanlık dayatmasına maruz kaldım. ‘Bana 'örgüt üyesi’ değilsin isim ver seni bırakalım’ denildi. Beni 24 saat boyunca takip etmeleri iyi bir şey. En azından ne yaptığımı da çok iyi öğrenmişlerdir” ifadelerini kullandı.
Ankara’da haber şefi olduğunu ve bunun suçlama konusu yapılmasına tepki gösteren Nazlım, “Biz kimseden talimat almıyoruz. Zaten talimat alan birinden gazeteci olmaz. Gazeteci olmadığım iddia ediliyor. O zaman ben ailemi kandırmışım, DİSK Basın-İş’i kandırmışım, Çağdaş Gazeteciler Derneği’ni kandırmışım” dedi.
Mahkeme, duruşmayı 17.30’da bitireceğini ve bu nedenle savunmalarının kısa tutulmasını istedi.
'ANKA DAHA FAZLA PARA VERSE HABERLERİNİ ORAYA GÖNDERMEZ MİSİNİZ?'
Berivan Altan da savunmasında, MA’nın kriminalize edilmeye çalışıldığını ve yaptıklarının haberlerinin de aynı muameleye maruz kaldığını belirtti. Mahkeme başkanı, Altan’a Mezopotamya Ajansı ile sözleşmesinin olup olmadığını sordu. Ayrıca mahkeme başkanı, “ANKA daha fazla para verse haberlerini oraya göndermez misin?” diye sordu.
Altan, Mezopotamya Ajansı ile sözleşmesinin olduğunu, bu sözleşmeye göre başka bir ajans ya da gazete ile çalışması halinde sözleşmesinin feshedilme durumunun ortaya çıkabileceğini ve başka bir ajansa haberlerini yollayamayacağını ifade etti.
YURTDIŞINA GİDİŞLER SUÇLAMA KONUSU YAPILDI
Yurt dışı seyahatlerinin de iddianamede suçlama konusu yapıldığını aktaran Altan, şunları söyledi: “Dosyada eski dosyalara işaret ediliyor ve yurtdışına çıktığım belirtiliyor. Emniyetten pasaport alıp yurtdışına gitmişim ve bu suçlama konusu yapılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Gazetecilik kimliğim suç olarak gösteriliyor.”
‘GAZETECİLİK SINIRLARI DARALTILMAK İSTENİYOR’
Altan'ın ardından savunma yapan Ceylan Şahinli ise, “Bu dosya kapsamında bizle birlikte haber kaynaklarımız ve ailelerimiz de cezalandırılıyor. Neden gazetecilik yaptın diye cezalandırılıyoruz. Gazetecilik sınırları daraltılmak isteniyor. Biz birileri gibi düşünmediğimiz için cezalandırılıyoruz” ifadelerini kullandı.
Gazeteciler seçim öncesi tutuklanmasının tesadüf olmadığını vurgulayan Şahinli, “Mesleğimin etik ve ahlaki ölçütlerini göz önünde bulunduruyorum, bir yandan da ‘Barış Gazeteciliği olarak tanımlanan gazeteciliği yapmaya çalışıyorum” diye konuştu.
‘BELEDİYE BAŞKANLARI TUTUKLANIYOR, HABER DEĞERİ YOK MU?'
Gizli tanığın HDP’ye dair yaptığına dair beyanların iddianamede suç olarak yer aldığını dile getiren Selman Gözelyüz de, “HDP kapatılmak isteniyor, her gün baskı ve gözaltı ile karşı karşıya geliyor. Eşbaşkanları ve kazandığı belediye başkanları gözaltına alınıp tutuklanıyor. Bunların haber değeri yok mu? Bunları haber olarak görmeyen biri gazeteciyim demesin” diye konuştu.
Mahkeme başkanı, Gözelyüz’e “PKK üyesi misin?” diye sordu. PKK üyesi olmadığını belirten Gözelyüz, savcının aksisini ispatlama ile yükümlü olduğunu ancak buna dair herhangi bir delil sunmadığını söyledi.
‘KADINLARI KATLEDENLER GEZİYORKEN BİZ YARGILANIYORUZ’
Gözelyüz’den sonra söz alan Habibe Eren, tutuklamalarının nedeninin, Kürt sorununa dair çözüm sürecinin bitmesi sonrasında yaşanan süreçle doğrudan bağlantısının olduğunu belirtti. Eren, bu durumu yazan gazetecilerin ise yargılandığını ifade etti. Kadınlara ilişkin yaptıkları haberlerde en çok cezasızlık ile karşılaştıklarını anlatan Eren, “Kadınları katledenler dışarda geziyorken biz gazetecilik yaptığımız için yargılanıyoruz. Anayasaların özü insandır. Gazetecilik farklı tartışma ortamlarının yaşanmasını sağlar. İktidarın yok saydığı, görmezden geldiği Kürtlerin, farklı inançlara sahip olanların ve diğer kesimlere mikrofon uzattığımız için yargılanıyoruz” dedi.
‘TOPLUM ODAKLI HABER YAPMAK SUÇLAMA KONUSU OLUYOR’
Gazetecilerin sürekli yıldırma politikalarıyla karşı karşıya olduklarının altını çizen Eren, “Nefes almamız bile iddianameye dönüşüyor. Kadın gazeteciler olarak eşitliği gözettiğimiz için yargılanıyoruz. Bugün Türkiye’de toplum odaklı haber yapmak suçlama konusu oluyor. Biz tüm yaşananları gördüğümüzde ne yapalım. Kulağımız kapatıp habercilik refleksi göstermeyelim mi?” ifadelerini kullandı.
SAVCI GAZETECİLERİN TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINI İSTEDİ
Mahkeme heyeti, daha önce bu celsede dinleneceğini söylediği gizli tanığın duruşma uzun sürdüğü için dinlenmesinden vazgeçilmesine ve gelecek celse dinlenmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, Avukat Resul Temur'un, tutukluluk devam kararına gerekçe olabileceği için gizli tanığın bu celsede dinlenmesi talebini ise reddetti.
Savcı sunduğu mütalaasında, gizli tanığın dinlemediği ve suç şüphesinin varlığının devam ettiği gerekçesiyle 10 gazetecinin tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti.
Zaman kısıtlılığından dolayı tüm müdafiler adına konuşan avukat Resul Temur ise, Anayasa Mahkemesi'nin, gazetecilerin 'örgüt üyeliği' suçu şüphesiyle tutuklanmalarına çalıştıkları kurumun dayanak yapılmasının yeterli olmadığına hükmettiği Cemil Uğur kararını mahkemeye sundu. Temur, kararı hatırlatarak tüm gazetecilerin tahliye edilmesini talep etti.
DAVANIN KONUSU
MLSA’dan Sibel Yükler ve Murat Kök’ün haberine göre, 8 Şubat 2023 tarihli 210 sayfalık iddianamede, gazetecilere yöneltilen suçlamaya çalıştıkları haber ajansları, çalıştıkları kurumun editoryal politikası ve haberleri, haberlerde kullanılan dil, kendilerine ait olan ya da kendilerine ait olduğu iddia edilen sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar, işyeri ve ev baskınlarında ele geçirildiği ve yasaklı olduğu iddia edilen kitap ve dergiler, haber takibi için katıldıkları etkinlikler, meslektaşları ve haber kaynakları ile yaptıkları telefon görüşmeleri, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği üyelikleri ile Mali Suçları Araştırma Kurulu’ndan (MASAK) alınan çoğunluğu haber-görüntü telifi içerikli ödemelerden oluşan mali raporlar delil olarak gösterildi.
İddianame savcısı, daha önce birçok farklı soruşturmada ismi geçen gizli ve açık tanık ifadelerinden hareketle MA ve JinNews’in “KCK Basın Komitesi” adı altında faaliyet gösterdiğini ve gazetecilerin de örgütün talimatıyla “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” ve “terör örgütü propagandası yapmak” amacıyla haber yaptıklarını iddia etti. Ancak “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek (TCK 216)” ve “terör örgütü propagandası yapmak (TMK 7/2-TCK 220/8)” suçlamaları iddianamede yöneltilen suçlamalar arasında yer almadı. İddianamede “örgüt üyesi olmak” ile suçlanan dokuzu tutuklu 11 gazeteci hakkında yalnızca altı satırlık bir değerlendirme yapıldı. İfade ve savunmaları dikkate almayan savcı, gazetecilerin “örgüt üyesi olarak kabul edilmelerinin gerektiğini” öne sürdü.
İddianamede 129 haber, MA’nın “Basın Komitesi”ne bağlı yayın yaptığı iddiasına delil olarak gösterildi. Herhangi bir gerekçe belirtilmeden bu haberler içerisinde Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yayınlanan yedi habere de yer verildi. Her biri “sözde haber” olarak tanımlanan haberler, Aralık 2020-Ekim 2022 döneminde çeşitli tarihlerde yayınlanan haberlerden oluşuyor. Bu haberler arasında Konya ve Antalya Manavgat’ta Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar, Dedeoğulları Ailesi katliamı, Ankara’nın Altındağ ilçesindeki Suriyelilere yönelik ırkçı saldırılar, 2021 Diyarbakır Newroz’u, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kimyasal silah kullandığı iddiaları, bu iddialar hakkındaki açıklamalar ve PKK lideri Öcalan’ın cezaevi durumu ile buna ilişkin cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerini konu edinen haberler yer aldı.
İddianamede “terör örgütü basın yayın faaliyeti yaptığı” öne sürülen gazete, dergi, radyo ve televizyonlarla ilgili geçmişe dönük bilgilere de yer verildi. Bu yayın organlarının arasında, MA, JinNews, Yeni Yaşam, Medya Haber TV ve Artı TV’nin yanı sıra 2016 yılında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan İMC TV, Gün TV, Dicle Haber Ajansı (DİHA) gibi yayın organları da yer aldı.