'1915’te başlayanlar Hrant’ın cenazesiyle tersine çevrildi'
'Hrant Dink'siz 11 yıl - Adalet mücadelesi sürüyor' toplantısı İstanbul'da yapıldı. Dostları Cezayir Salonu'nda Hrant'ı andı.
Fatma YÖRÜR
ARTI GERÇEK - "Hrant Dink'siz 11 yıl - Adalet mücadelesi sürüyor" toplantısı İstanbul Cezayir Toplantı Salonu'nda gerçekleşti. Toplantıda barış hareketlerinin önemli aktivistlerinden Dr. Yıldız Önen, Antikapitalistler platformu adına, Hrant Dink davası avukatı Hakan Bakırcıoğlu 11 yıllık hukuki süreci paylaşarak, Hrant'ın dostu yazar, gazeteci Ümit Kıvanç, 23. Dönem Milletvekili Ufuk Uras konuşma yaptılar.
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur de ve Antikapitalistler’in düzenlediği anmada, Hrant'ın mücadelesi nasıl geleceğe taşınır, konusunu tartışan Hrant Dink dostları, 11 yıllık süreci ele aldı.
‘HRANT TÜRKÇE - ERMENİCE YAYINLANAN İLK GAZETEYİ ÇIKARDI’
Toplantıda ilk söz alan, barış hareketlerinin önemli isimlerinden Yıldız Önen, Hrant Dink cinayeti işlendiği dönem atmosfer ve politik ortamı hatırlatarak, son iki üç senede yaşanan buna benzer hedef gösterme ve linç kampanyalarına dikkat çekti. Agos gazetesine yönelen bu nefret ve linç kampanyasının sebebinin Agos kelimesinin anlamında olduğuna dikkat çeken Önen: "Adını iki dilde ortak olan ve "sabanın toprakta açtığı, içine tohumun konulduğu ve bereketin fışkırdığı yer" anlamına gelen Agos deyişinden alan gazete, bu bereket ve ortaklık simgesi ışığında bir yayın politikası benimsemişti. Ana hedefler; Türkiyeli Ermenilerin devlet nezdindeki sorunlarını kendi sesinden dile getirerek, geniş kamuoyunun desteğini almak ve Ermeni kültür ve tarihini ana kaynağından Türkiye toplumu ile paylaşmaktı." şeklinde konuştu.
Önen: "11 koca yıl geçti. Ermeni sosyalist ve gazeteci Hrant Dink, Ermeni olduğu için, Ermenilerin diğer tüm haklarla birlikte kardeşçe yasabilecekleri bir Türkiye istediği için katledildi. Fakat, neredeyse devlet tarafından kaybedilen yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri gibi destansı bir şekilde mücadele eden Hrant’ın Arkadaşları ve avukatlarının bu soruya en başından verdiği yanıt aynı. Fethiye Çetin bunu bir duruşma sonrası, cinayetin sorumlusunu "Ergenekon’u da aşan bir örgütlenme" olarak tarif etmişti."
Agos gazetesinin Türkçe-Ermenice yayımlanan ilk gazete olarak tarihe geçtiğini hatırlatan Önen, 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayımlanan haftalık Agos’un birlikte yaşamaya duyulan korkunun nasıl hedefi olduğunu anlattı:
"Hrant Dink Malatyalıydı. Devlet ve milliyetçi sağ, işte bunu hiç sevmez, Ermenileri ve Rumları İstanbul’da kalmış bir avuç insan topluluğu gibi sunmaya özen gösterir, Hrant ve arkadaşları hem Agos’ta yayınlanan yazılarla hem katıldıkları panellerde bunun tersini ispat ettiler. Ermeniler Anadolu’nun çok eski bir halkıydılar ve hala bu topraklarda yaşıyorlardı."
‘HRANT DİNK DEVLETİN ÜST KADEMELERİNCE HEDEF GÖSTERİLDİ’
Yıldız Önen sözlerini şöyle sürdürdü: "Hrant 2005 yılında gerçekleşen Ermeni konferansı çağrısında yer alan cümleyi hayata geçirmeye çalışıyordu: "ne soykırım tartışması ne küresel ölçekte Ermeni sorununun çözümünü tartışmak istiyoruz. Öte yandan, asıl çözümün… bu ülkenin, bu toplumun insanlarının kafalarında ve yüreklerinde bir netliğe, bir gerçeklik ve sahicilik duygusuna ulaşmak olacağı kanısındayız…"
O günlerde bu çağrıya TBMM genel kurulunda Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek meclis kürsüsünde meşhur "Bizi sırtımızdan hançerliyorlar, bunlar Boğaz’a nazır vatan hainliği yapıyor" konuşmasını yaptı.
Hrant öldürülmeden bir hafta önce Agos’ta şöyle yazmıştı: "Birileri karar verdi ve ‘Bu Hrant Dink artık çok olmaya başladı... Ona haddini bildirmek gerek’ diyerek harekete geçti. Kabul ediyorum, kendimi ve Ermeni kimliğimi çok merkeze alan bir iddia bu. (...) Ne var ki benim ruhsal algılamam bu..." Hrant’ın ruh hali de buydu."
'1915’TE BAŞLAYANLAR HRANT’IN CENAZESİYLE TERSİNE ÇEVRİLDİ'
Cinayetten sonra kimsenin ummadığı bir kalabalığın Hrant Dink’e sahip çıktığını hatırlatan Önen: "Cinayet ne kadar ırkçılık tehlikesinin hem ispatı, hem habercisi, hem sonucu, özetle bizzat kendisi olarak boy gösterdiyse, İstanbul caddelerinde yürüyen yaklaşık 100 bin kişi de bu toplumun birilerinin istediği gibi şekillenmediğinin ve şekillenmeyeceğinin ispatı, habercisi gibiydi.
Bu cinayeti planlayan, tetikçileri devşiren, eğiten, yönlendiren, lojistik desteği sunanlar ne planlamış olurlarsa olsunlar, beklediklerini bulamadılar. Buldukları ise, dev bir demokratik öfke patlaması oldu. Yüzbinlerce insan bu katliamı sessiz bir yürüyüşle protesto etti, yüzbinlerce insan sessizce "Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz" dedi. Hrant Dink’i öldürenler ne beklerse beklesin, tam tersine, 19 Ocak’tan sonra demokratik bir dip dalgası başladı, zaman zaman bu dalga belirleyici oldu. Öyle ki Hrant Dink’in ölmesinden üç sene sonra, 24 Nisan Ermeni soykırımı anmaları, Taksim Meydanı’nda gerçekleşebildi. Soykırımın 100.yılında Taksim meydanında diasporadan gelen Ermenilerle birlikte soykırım anıldı."
‘11’İ TUTULU 85 SANIKLI DAVADA HUKUK MÜCADELEMİZ SÜRECEK’
Avukat Hakan Bakırcıoğlu, 11 yıllık hukuk mücadelesini paylaştı. Suç ortaklarının ‘Görevi ihmal’, ‘Örgüt kapsamında işlenmedi’ gibi kararlarla aklanmaya çalışıldığına dikkat çekti. "9 yıl dosyada kısıtlılık kararıyla dosyayı göremedik" diyen Bayrakçıoğlu "Bugün 85 sanığı olan ve 11 tutuklu sanığın yargılandığı bu davada tüm karanlıklar aydınlanıncaya kara hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.
MİT: ELİMİZDE BİLGİ YOKTUR!
Ümit Kıvanç sözlerine "Ben bu yıl söyleyecek söz bulamıyorum." Diyerek başladı sözlerine ve soruşturma aşamasında MİT’in mahkemeye verdiği ‘Elimizde delil yoktur’ yanıtını hatırlatarak, bunun davanın seyrine ilişkin ilk gösterge olduğunu söyledi. "Türkiye’de bir Ermeni gazeteci hakkında MİT bilgisi olmadığını söyledi! Bu mümkün müdür? Valilik de aynı şekilde mahkemelerin sorularına yanıt vermedi ve mahkeme bu sessizliğe göz yumdu." diyen Kıvanç: "Bu süreçte tüm kamera kayıtları kayboldu. Hatta kamera kayıtları var ama o saat dilimi yoktu. Cinayetten sonra gelip bunları polis almış. Bunların hepsi fetullahçıysa ortaya çıkacaktır yoksa çıkmayacaktır. Zaten şimdi bu olayı tamamen onların üzerine yıkmak istiyorlar. Bir ittifak vardı. Bunu çözecek siyasi irade yok." dedi.