'Açlık grevleri ve ölüm oruçlarında, ölüm değil yaşam kazansın'

Cezaevlerindeki açlık grevleri ve ölüm oruçlarına dikkat çeken Adana Emek ve Demokrasi Güçleri, gelinen aşamanın kaygı verici olduğuna dikkat çekti.

'Açlık grevleri ve ölüm oruçlarında, ölüm değil yaşam kazansın'

ARTI GERÇEK - Cezaevlerinde devam eden açlık grevleri ve ölüm oruçları eylemlerinde gelinen aşamayı değerlendiren, İHD, Baro, Tabib Odası, DİSK, KESK ve TMMOB'un Adana şubeleri tarafından oluşturulan Emek ve Demokrasi Güçleri, yaptıkları ortak açıklamada, ölüm oruçları ve açlık grevlerinin yaşam hakkı açısından kritik bir noktaya geldiğini belirterek 'Yarın çok geç olacak' uyarısında bulundu.

Bu nedenle herkesi duyarlı olmaya çağıran emek, meslek, hukuk ve insan hakları örgütleri, sorunun, insan yaşamını temel alan bir anlayış ve pratikle çözüme kavuşmasını istedi.

Açlık grevleri ve ölüm oruçlarındaki tutukluların, her geçen saat ölüme biraz daha yaklaştıklarına dikkat çekilen açıklamada, "Dışarının sessizliği önce ölüm orucunda olanları, sonra açlık grevinde olanları peşi sıra vicdanlarımızı ve insanlığımızı kaybettirecek" denildi.

Hakkari milletvekili Leyla Güven’in 8 Kasım 2018 tarihinde başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevinin, 16 Aralık 2018 tarihinden itibaren 50 den fazla cezaevinde yüzlerce tutuklunun katılımı ile yayıldığını ver 1 Mart 2019 itibarı ile binlerce mahpusun katılımı ile kitlesel bir açlık grevine dönüştüğünün belirtildiği açıklamada, 'ölüm değil, yaşam kazansın' talebinde bulunuldu.

'ÖLÜM DEĞİL YAŞAM KAZANSIN İSTİYORUZ'

Ekim 2017 tarihinde güncellenen ve açlık grevlerinde hekim tutumu üzerine temel bir belge olan Dünya Tabipler Birliği (DTB), Malta Bildirgesi’nin giriş bölümünün 1. maddesinde, "Açlık grevleri genellikle taleplerini başka yollardan ortaya koyma imkanları bulunmayan kişilerin başvurdukları bir protesto biçimidir' denildiğini hatırlatan Adana’daki demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve meslek odaları, yayımladımları ortak açıklamada açlık grevleri ve ölüm oruçlarına ilişkin şu gözlemlere ve ifadelere yer verdi:

"Biz, Adana’daki demokratik kitle örgütleri, sendikalar, meslek odaları olarak meselenin politik tartışma yanından ziyade, yaşam hakkı ve hukuki talepler noktasından soruna yaklaşıyor, 'ölüm değil, yaşam kazansın' diyoruz.

Bir hak talebi ya da bir durumu protesto için başlatılan açlık grevlerinin ölümlerle sonuçlanması vicdan sahibi herkes için bir acı kaynağıdır. Açlık grevleri izleme heyetlerinin ve bağımsız hukukçuların takipleri sonucu ortaya çıkan veriler, birçok mahpusun ileri derecede görme, işitme, tansiyon, dengesizlik, unutkanlık, yüksek ateş sorunu yaşadığını, sıvı almada zorlandığını ve yaşamlarının kritik bir eşikte olduğunu göstermektedir.

'TUTUKLULARIN YAŞAM HAKKINI KORUMAK DEVLETİN GÖREVİDİR'

Bugün ise, çoğu, yıllardır cezaevlerinde yeterli besine ulaşmamış olan, kronik hastalıkları bulunan, sağlık birimlerine ve tedaviye ulaşma ile ilgili ciddi problemler yaşayan mahpuslar için açlık grevi oldukça zorlayıcı bir süreçtir ve her an ölümle sonuçlanma ihtimalini barındırmaktadır.

Açlık grevini sürdüren mahpusların sağlık durumunun geldiği kritik aşama, tıp etiği ilkeleri ve mahpus haklarına dair kurallar gereği, cezaevlerinin bir an önce kapılarını bağımsız sağlık ve hukuk heyetlerine açması gerektiğini göstermektedir. Çünkü cezaevlerindeki mevcut sağlık birimleri ne sağlık personeli sayısı açısından ne de cezaevi revirlerinin olanakları açısından açlık grevindeki binlerce mahpusu takip etme kapasitesine sahip bulunmamaktadır.

Yasaların eşit uygulanmasını sağlamak ve cezaevlerinde tutulmakta olan mahpusların yaşam hakkını korumak devletin görevidir.

'DEMOKRATİK VE HUKUKİ YOLLARDAN ÇÖZÜME KAVUŞMASINI İSTİYORUZ'

Hukuki bir talep ile başlanılmış olan açlık grevlerinin çözüme kavuşturulması iktidar açısından hiç de zor değildir. Bunun için yeni bir yasal düzenlemeye dahi ihtiyaç yoktur. Anayasa ve yasaların eşit uygulanması tek başına yeterlidir.

Bununla birlikte, hiçbir şeyin yaşamdan daha kutsal olmadığını düşünen bizler, açlık grevlerinin olası ölüm ve geri dönüşü olmayan sakatlıklar yaşanmadan öncelikle sona erdirilmesi için gerekli insani duyarlılığın gösterilmesini, demokratik ve hukuki yollarla çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.

'ANNELERE YAPILAN KÖTÜ MUAMELENİN SON BULMASINI TALEP EDİYORUZ'

Özellikle son günlerde, cezaevleri önünde açlık grevinde olan çocukları için ses olmaya çalışan, oturma eylemi yapan annelerin kolluk kuvvetleri tarafından uğradığı şiddet ve kötü muamele kabul edilemez. Annelerin bu insani talebi karşısında kolluk kuvvetlerinin şiddete başvurması, annelere kötü muamelede bulunmasını açıkça kınıyor ve bu tarz yaklaşım ve pratiklerin derhal son bulmasını talep ediyoruz.

Bizler aşağıda imzası bulunan kurumlar olarak; geçmişte yaşanan acı tecrübelerin tekrar yaşanmaması için, hükümeti sorunun çözümü doğrultusunda bir an önce sorumluluk almaya, evrensel hukuk ilkeleri ve yaşam hakkını önceleyen bir bakış açısı ile hareket etmeye çağırıyoruz.

'İKTİDARI BİR AN ÖNCE ADIM ATMAYA, KAMUOYUNU DUYARLI OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ'

Başta Kürt meselesi olmak üzere, tüm toplumsal sorunlarımızın barışçıl, demokratik ve evrensel hukuk değerlerini yaşamsallaştırarak çözümü mümkündür. Bu ülke yeterince ölümü gördü, yaşamı yücelten, demokrasiyi geliştiren, insan haklarına saygılı bir ülke görmek istiyoruz, bunun için demokratik mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.

Toplumsal sorunlarımızın barışçıl ve demokratik temel evrensel ilkelerle çözümü için mücadele eden bizler, yaşam hakkını ve evrensel hukuk ilkelerini önceleyen bir bakış açısı ile sorunun çözümü için siyasal iktidarı bir an önce adım atmaya ve sorumlu davranmaya, tüm kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Adana İHD tecrit cezaevleri açlık grevleri Ölüm oruçları