Ahmet Altan ve Ilıcak'ın tutukluluğuna devam kararı

Altan Kardeşler ve Ilıcak davasında savcı Yargıtay kararına uyulmasını istemişti.

Ahmet Altan ve Ilıcak'ın tutukluluğuna devam kararı

Gazeteci, yazar Ahmet Altan, kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak, Yargıtay’ın haklarındaki "ağırlaştırılmış müebbet hapis" kararlarını bozmasının ardından bugün yeniden görülmeye başlayan mahkemede hakim karşısına çıktı.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmayı Sınır Tanımayan Gazeteciler’den (RSF) Erol Önderoğlu, Uluslararası Af Örgütü ve Article 19’un yanı sıra çok sayıda hak örgütü temsilcileri takip etti.

Ahmet Altan 1111, Nazlı Ilıcak ise 1161 gündür cezaevindeydi.

Duruşmaya Ahmet Altan Silivri Cezaevi'nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile katılırken diğer sanıklar duruşmada hazır bulundu.

Duruşma yargılanan sanıkların Yargıtay'ın bozma kararıyla ilgili beyanlarının alınmasıyla başladı. Beyanda bulunan Nazlı IIıcak "Yargıtay'ın yeniden yargılama kararına uymanızı bekliyorum. 75 yaşındayım, derhal tahliyemi talep ediyorum" dedi.

Yakup Şimşek'i beyanda bulunurken Mahkeme Başkanı Şimşek'in savunmasının Yargıtay'ın bozma kararı üzerine olmadığı gerekçesiyle uyardı. Şimşek'in "Sizi Allah'a havale ediyorum" sözleri üzerine ise Başkan Yakup Şimşek'i salondan attı.

AHMET ALTAN: FİKİRLERİ YARGILAMAYA UĞRAŞIYORSUNUZ

Daha sonra söz alan Ahmet Altan savunmasına "Bu davanın başından beri bir imkansızı gerçekleştirmeye, fikirleri yargılamaya uğraşıyorsunuz" diyerek başladı. Ahmet altan şöyle devam etti:

"Bunu başarmak mümkün değildir. Fikirlerin sınırsızlığı yargının sınırlarının içine sığmaz çünkü. Yargının sınırları vardır ve o sınırlar sadece eylemleri yargılamaya imkân tanır. Fikirleri yargılamaya kalkışıp eylemle fikir arasındaki derin farklılığı yok farz ettiğinizde fikirleri sınırlı, yargıyı sınırsız hale getirirsiniz.

Fikirlere sınır çizip, yargının sınırlarını sildiğinizde, olması gerekeni tam tersine çevirdiğinizde adalete ulaşma ihtimali kalmaz. Bugün Türkiye'de olduğu gibi yargı ve devlet çöker. Yargının sınırlarını hukuk belirler. Yargı bu sınırların dışına çıkıp fikirleri cezalandırmak istediğinde hukukla çatışır. Hukuksuz bir yargıyla karşılaşırız.

Yargının, varlık nedeni olan hukukla çatışması, kendi can damarlarını keserek intihar etmesi anlamına gelir. Üç yıldan beri ben karşımda intihar eden, kan revan içinde bir yargı görüyorum. Acıklı bir görüntü bu. Zaten bu görüntü yüzünden ben bütün bu süreç boyunca 'sübliminal mesaj', 'manevi cebir', 'soyut tehdit' gibi hukukla ilgisiz tuhaf gerekçelerle karşılaşıyorum."

Mahkeme Başkanının savunmasını Yargıtay'ın bozma kararıyla sınırlı tutması konusunda uyarması üzerine, Ahmet Altan "Biz üç senedir sabırla bekliyoruz, ben de sizin biraz sabırlı olmanızı bekliyorum" dedi ve şöyle devam etti:

"Biz savunmalarımızda sürekli olarak hukuku hatırlatarak yargının bu kanlı intiharını, bu acıklı sonunu engellemeye, onu kurtarmaya uğraşıyoruz. Eğer bu mahkeme bizim savunmalarımızı ciddiyetle dinleseydi AYM'nin kararına uymamak gibi vahim bir hataya sürüklenmez, kendi varlık nedeniyle çatışmazdı."

Ahmet Altan'ın "Geçen hafta AYM'nin hakkında hak ihlali kararı verdiği Sırrı Süreyya Önder için aldığınız tahliye kararıyla 1.5 yıl önce yaptığınız vahim hatanın farkına vardığınızı görüyorum" şeklinde konuşması üzerine Mahkeme Başkanı Altan'ı tekrar uyardı. Altan bunun üzerine savunmasını "Bugün size tavsiyem hukuka uymanız, fikirleri yargılamaya kalkmamanızdır. Uyup uymamak sizin bileceğiniz iş" diyerek tamamladı.

MEHMET ALTAN: HAYASIZ BİR KAMPANYAYA KASTEN HEDEF YAPILDIM

Ahmet Altan'ın savunmasının ardından davada tutuksuz yargılanan Mehmet Altan'ın beyanına geçildi. Beyanına "Yargıtay 16. Ceza Dairesi benim suçlanmamın ve hüküm giymemin yersizliğini ifade etti" diyerek başlayan Mehmet Altan şöyle devam etti:

"Yargıtay kararında benim bu zulme uğramam için delil yerine 'delilmiş' gibi uydurulanları teker teker çürütüp 'delil niteliğini' taşımadığını hükme bağladı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da itiraz etmemiştir. Karar oy birliğiyle alınmıştır.

Yargıtay ayrıca, benim için verilen iki kararı içtihat haline getirerek İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Cumhuriyet Davası'nın bozma gerekçesinde de kullanmıştır. Bir üst mahkemeye yaptığım itiraz bağlamında Anayasal suç işleyerek İstanbul 27. ACM'nin de beni tahliye etmediğini anımsatmak isterim.

Kararımın içtihat olarak bu davada da kullanılmış olması bu açıdan da anlamlıdır. Bir ilk derece mahkemesinin heyeti, üstelik ACM heyeti, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'ndan da geçmiş bir içtihada nasıl 'yanlış anlam' yükler? Hukuk bilgisi yetersiz olduğu için mi yanlışlık yapar, şahsen tanımadığı suçsuz insanlara görevli bir düşmanlık yapmak için mi?

Başlangıçta içinde soruşturma savcısının da yer aldığı hayasız bir kampanyaya kasten hedef yapıldım. Rezilliğin ve alçaklığın her türlüsünü gördüm, iğrenerek seyrettim.üDeli saçması bir iddianamenin ciddiye alınması nedeniyle 21 ay hapis yattım. Dört kişinin anayasayı yok sayması nedeniyle zorla 5.5 ay fazladan hapiste tutuldum. Aylarca her hafta polise imza verdim. Halbuki AYM Genel Kurulu, AİHM bana "ağırlaştırılmış müebbet" verilen dosyanın son hali üzerinden "gözaltına" bile alınmayacağımı karara bağlamıştı. Şimdi soruyorum, suçsuzluğum daha ilk baştan belli iken bu düşmanlık kime ne kazandırdı, elinize ne geçti?"

MAHKEME BAŞKANINDAN UYARI

Mehmet Altan'ın beyanı sırasında Mahkeme Başkanı Altan'ı savunmasını konusunda uyarıda bulundu.

Bunun üzerine gözaltına yetmeyecek bomboş bir dosyayla ağırlaştırılmış müebbete mahkûm edildiğini belirten Mehmet Altan beyanını "Heyetinize ve savcıya sormak istiyorum: Yargıladığınız gibi yargılanmak ister miydiniz?" diye konuştu.

Mehmet Altan son söz olarak beraatine hükmeden Yargıtay kararına göre karar verilmesini ve yurt dışı yasağının kaldırılmasını talep etti.

Sanık savunmalarının ardından mahkeme avukatların Yargıtay'ın bozma kararıyla ilgili beyanlarını dinledi. Beyanların ardından mahkeme, savcının Yargıtay'ın bozma kararına uyulması ve tutuklulukların devamı yönündeki mütalaasını müzakere etmek üzere duruşmaya ara verdi.

TUTUKLU SANIKLARIN TUTUKLULUĞUNA DEVAM KARARI

Aranın ardından mahkeme Yargıtay'ın kararı bozmasına uymaya hükmetti, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın tutukluluklarına devam kararı verdi.

Mehmet Altan'ın yurt dışı yasağı kalktı, sonraki duruşma 4 Kasım'a ertelendi.

DAVANIN SEYRİ

Yargıtay 16. Daire sanıklar hakkındaki "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozdu. Mehmet Altan’ın yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerektiğine hükmeden Daire, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın ise "Anayasayı ihlal" yerine "örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek isteyerek yardım etmek" suçundan yargılanmaları gerektiğine karar verdi.

Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak, 3 yılı aşkın süredir tutuklu. Yerel mahkeme, ilk kararında direnmez, Yargıtay’ın kararına uyarsa Altan ve Ilıcak’a 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Alt sınırdan ceza verilmesi ve indirim uygulanması durumunda, infaz kanuna göre, her iki gazetecinin yatacağı süreler 2,5 yıl ila 5 yıl arasında değişecek. Ancak her iki gazeteci de bin günü aşkın süredir tutuklu oldukları için karara uyulması durumunda tutuksuz yargılanmaları gündeme gelecek. Yerel mahkeme, bu nedenle ilk duruşmada tahliye kararı verebilecek. Ancak yerel mahkeme ilk kararında direnirse, tahliye taleplerini reddedebilecek. Bu durumda dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gelecek.

Altan kardeşlerin avukatı Figen Çalıkuşu, yeniden yargılamayı yapacak 26. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında, Yargıtay kararına rağmen duruşma öncesinde tutuklu sanıklar için tahliye kararı vermediği için Hakimler ve Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulunmuştu.

dava Yargıtay ahmet altan Nazlı Ilıcak mehmet altan