Ankara-JİTEM Davası’nda sanıklara beraat talebi: ‘Tiyatro yargılamayla hızlıca kapatma saiki var’
Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
ANKARA - Ankara JİTEM davasının 5’inci duruşması dün Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada ilk olarak söz alan iddia makamı mütalaasını sundu. İddia makamı işlenen cinayetlere ilişkin tanık beyanlarının çelişkili olduğu, tanığın ölmüş insanlar üzerinden anlatması, cinayetleri belirleyecek delil, suç aleti, görgü tanığı olmaması, balistik sonucu olmaması, sanıkların teşhis edilememesi, gerekçeleriyle CMK 223’üncü madde gereğince beraatlarını talep etti.
Sanık avukatları mütalaaya karşı bir beyanda bulunmayacaklarını belirterek, taleplerin reddini istedi. Bunun üzerine iddia makamı mütalaaya karşı süre verilmesini taleplerin reddini talep etti. Mahkeme heyeti, avukatların ek süre talebini kabul ederken, delillerin toplanması talebini reddetti ve duruşmayı 28 Mayıs’a erteledi.
Davanın avukatlarından Sertaç Ekinci, verilen mütalaanın, davanın hızlıca bitirilmeye çalışıldığının bir ifadesi olduğunu söyledi. “Bir tiyatro yargılama yapıp süreci hızlı bir şekilde kapatma saiki var” diyen Ekinci’ye göre, dosyadaki deliller göz önüne alındığında yargılamanın devam etmesi gerekiyor.
‘KABUL EDİLEBİLİR BİR ARA KARAR DEĞİL’
Sanıklar hakkında beraat talep edilmesini konuştuğumuz Avukat Sertaç Ekinci, yargılamanın bu aşamasına kadar mahkemenin tavrının sanıkları aklamaya yönelik olduğunu söyledi. Verilmiş olan mütalaanın da bu sürecin onaması olduğunu ifade eden Ekinci’ye göre, karar şaşırtıcı olmamakla birlikte hukuken kabul edilebilir bir ara karar değil:
“Çünkü dosya içerisinde daha önce beraat kararı verilmişti ve İstinaf Mahkemesi yerel mahkemenin kararını bozdu. Bozarken de dosyadaki delillerin yeterince tartışılmadığını ve sadece Ayhan Çarkın’ın ifadelerine göre bir karar verildiğini, bütünlüklü bir açıklama yapılması gerektiğini söyledi. Savcı mütalaa da açıklama yaparken tüm bunlar yokmuş gibi yalnızca Çarkın’ın ifadelerinde çelişkiler olduğunu belirterek mahkûmiyet kararı verilemeyeceğini belirterek beraat talep etti.”
MAHKEME DAVAYI BİTİRME EĞİLİMİNDE
1993-96 yıllarında arasında 19 kişinin öldürülmesine ilişkin açılan, faili meçhul cinayetler davası Ankara’da sürüyor. Aralarında Eski Bakan Mehmet Ağar’ın da bulunduğu 19 sanıklı dava neredeyse bitme aşamasına geldi. Diğer yandan dava dosyasında, karanlık bir dönemi aydınlatacak önemli belgeler, bilgiler var Bütün itirazlara, soruşturmanın genişletilmesi taleplerine rağmen mahkemenin davayı bitirme eğiliminde olduğu anlaşılıyor.
Susurluk skandalı Türkiye’nin siyasi tarihi açısından önemli dönüm noktalarından biri. Faili meçhul cinayetler davasında da Susurluk sanıkları yargılanıyor. Dosyadaki önemli düğümlerden biri, kayıp silahlar meselesi.
O dönem, Susurluk çetesinin, örtülü ödenekten alınan ve bir kısmı kaybolan otomatik silahları kullandığı biliniyor. Ancak hangi silahın, kim tarafından, ne zaman kullanıldığı belirsiz.
Susurluk kazasının ardından kırmızı bültenle aranan katliam hükümlüsü Abdullah Çatlı'nın öldüğü araçta bir silah bulundu. Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun araştırmasının sonunda oklar önemli bir isime çevrildi: dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar.
Bir diğer önemli isim de Milli İstihbarat Teşkilatı'nda kritik pozisyonlarda çalışan ve 1993'te Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gelen Mehmet Ağar tarafından Emniyet'e müşavir yapılan Susurluk hükümlüsü Korkut Eken.
KAYIP SİLAH ÇATLI’NIN ÖLDÜĞÜ ARAÇTAN ÇIKMIŞTI
Ağar'ın talimatı ve Eken'in girişimleriyle, yurtdışı operasyonlarda kullanılmak üzere, 1993'te İsrail'in Hospro firması aracılığıyla silahlar alınmıştı. Alınan silahlardan 10'u susturucularıyla birlikte kayıptı. Hibe edildiği belirtilen silahlar için para ödendiği ancak silahların envanterde çıkmadığı öğrenildi. O silahlardan biri, Çatlı'nın öldüğü araçta bulunan silahtı.
2 adet Baretta dürbünlü tüfek, 8 pompalı av tüfeği, 280 Uzi otomatik tabanca, 20 adet galli tüfek, 100 adet susturucu, 145 silah üstü dürbün. Alınan bu silahlardan 20 adet mikro Uzi, 10 adet süper mg, 11 adet Baretta marka tabanca ile bu tabancalara ait susturucular ile 1 adet roketatarın ise nerede olduğu bilinmiyordu.
Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunda yer alan bir başka bilgi ise, Ağar'ın talimatıyla, yurtdışı operasyonlarda kullanılmak üzere, Eken'in silahları, Çatlı'ya verdiğiydi. Ancak Çatlı, daha sonra silahlardan birini iade etmemişti.
Rapordan sonra savcılık soruşturması başlatıldı ve üç ayrı dava açıldı. Bu davaların birinde, dönemin Özel Harekât Dairesi Eski Başkanvekili İbrahim Şahin ve emrindekiler yargılandı. Ancak bu dava daha sonra zamanaşımına uğradı. Davanın dört sanığı ise o dönem gelen afla kurtuldu.
Dosyada delil olarak yalnızca Çarkın’ın olmadığını belirten Ekinci, dosyanın 90’lı yıllarda devletin içerisinde bir şekilde yuva kurduğu iddia edilen bir yapının işlediği cinayetlere ilişkin bir dosya olduğunu söyledi. Ekinci, bunu yalnızca kendilerinin değil Susurluk Davası’nda verilen kararın da söylediğine vurgu yapıyor:
“Sanıkların tamamı hakkında yasadışı teşekkül oluşturmaktan dolayı mahkumiyet kararı veriliyor. Bunun dışında dosyada en az dört kişi özel hareket daire başkanlığında kayıtlı olan Uzi marka silahlarla öldürülüyor. Susurluk Araştırma Komisyonunun çerçevesinde toplanan deliller ve ifadeler var. Bu yapının gayrimeşru işlere bulaştığı ve cinayetler işlediği söyleniyor.”
6 AYLIK ZAMANDA 9 FAİLİ MEÇHUL CİNAYET İŞLENDİ
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Susurluk-Jitem davası olarak bilinen davanın 13 Aralık 2019’da görülen duruşmasında, “beraat” kararı vermişti. Sanıklar, “suç işlemek amacı kurulan silahlı örgütün faaliyeti çerçevesinde tasarlayarak kasten öldürme” ile suçlanıyordu. Ancak İstinaf Mahkemesi, sanıklar hakkında verilen beraat kararını bozdu. Yeniden yargılanmalarına karar verdi.
Yeniden görülen dava sürecinde önemli gelişmeler oldu. Emniyet Genel Müdürlüğü’nden cinayetlerde kullanıldığı iddia edilen Uzi marka silahlarla ilgili beklenen yazılar 2022 yılının nisan ayında dosyaya girdi.
Geçmiş tarihli raporlarda, silahların Türkiye’ye ilk kez 22 Aralık 1993’te girdiği söyleniyordu. Ancak dosyaya sonradan giren Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yazısında silahların Eken’e 24 Haziran 1994'te teslim edildiği belirtildi.
Bu belgeler arasındaki 6 aylık zaman dilimi ise önemli bir zaman aralığıydı. Çünkü tam da silahların nerede olduğunun bilinmediği bu süreçte, Behçet Cantürk, Recep Kuzucu, Yusuf Ziya Ekinci, Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay, Fevzi Aslan, Salih Aslan ve Namık Erdoğan cinayetleri işlendi.
Emniyet gelen yazılar aynı zamanda başka önemli bir noktayı da işaret ediyordu. O dönemde alınan 280 adet Uzi marka silahın 39’uyla ilgili geçmişte kriminal incelemeler yapıldı. 8 silahın 11 olay ile irtibatlı olduğuna yönelik kayıt bulundu.
Emniyet, söz konusu olayların hangileri olduğunu ise mahkemeye kapalı zarfla gönderdi. Bu olayların ise davaya konu cinayetlerle ilişkili olmadığı iddia edildi.
SİLAHLAR SAYIM YAPILMADAN KULLANILDI
Dava sürecinde Emniyet’ten yeni yazılar gönderildi. Bu yazılar silahlarla ilgili skandal bilgileri ortaya koydu. Gelen yazılara göre, İbrahim Şahin, Türkiye’ye farklı tarihlerde, toplam 25 seferde fıçı ve kasalarda gelen silahların sayılmasına izin vermemişti. Ayrıca, resmi yazıyla, silahların hemen özel harekata gönderilmesini istemişti. Talimatın ardından ise, silahların bazı bölümleri özel harekatın Ankara Gölbaşı ile Antalya’daki tesislerine gönderilmişti.
2000 tarihli bilirkişi raporuna göre, Şahin ve adamları, silahları, sayım yapılmamış olmasına rağmen kullanmaya başladı. Ancak silahların seri numaraları ile ilgili bilgi bulunmadı. Bu sebepten ötürü, hangi silahın nerede kullanıldığı 29 yıldır net değil. Ayrıca kayıp Uziler’in, sayım yapılmadan kullanıldığı emniyetin yazılarıyla net hale geldi. Bununla birlikte, emniyet yazıları ve eski dosyalar, 10 baretta marka silahın da kayıp olduğunu ortaya koydu.
Ekinci, dava sürecinde dosyaya giren raporu hatırlatarak, şunları söyledi:
“Sanıklardan İbrahim Şahin’in 93 yılında girişi yapılan Uzi marka silahların tamamının envantere kaydedilmeden Antalya’ya gönderildiğine ilişkin bir yazı söz konusu. Ardından Ankara’ya geldiğinde 10 adet silahın kaybolduğu ortaya çıkıyor. Dosyada Kutlu Savaş’ın, Mehmet Eymür’ün, Fikri Sağlar’ın ve daha birçok kişinin ifadesi mevcut. Bütün bunlar varken sadece olayı ‘adli bir cinayet’ olarak değerlendirip, sadece Çarkın’ın ifadesi varmış gibi davranarak beraat kararı istemek hukuka aykırı. Hukukçu olarak henüz sanıkların tamamının mahkum olmasını sağlayacak şekilde deliller toplanmadığını söyleyebilirim. Ancak makul şüpheyi oluşturacak ölçüde deliller toplandı. Bu durumda yargılamanın devam etmesi gerekir.”
Bu noktada ilginç bir eşleşmelerden biri de Kutlu Adalı dosyası. Kıbrıs’ta Gazeteci Kutlu Adalı’nın öldürülmesine ilişkin dosya faili meçhul halde duruyor.
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, bu cinayetle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Kardeşinin Korkut Eken’le birlikte Kıbrıs’a gittiğini, keşif yaptığını açıkladı. Kardeşi de ifade vererek bunu doğruladı. Ancak o noktadan sonra soruşturma ilerlemedi.
Yıllar önce Adalı cinayeti konusunda çarpıcı bir bilgi kamuoyuna yansımıştı. Cinayetin Uzi marka silahla işlendiği söyleniyordu. Susurluk skandalı sırasında kaybolan Uzi marka silahlar burada kullanılmış olabilir mi, araştırılması gerekiyor. Ancak bu araştırma yapılmadı.
‘TİYATRO YARGILAMA YAPILIYOR’
Avukat Sertaç Ekinci, mahkemenin davayı bir “aklama dosyası” olarak değerlendirdiğini ve yargılama sonucunda beraat kararının verileceğini düşündüğünü belirtti. Ekinci’nin dikkat çektiği noktalardan birisi de dosyanın zaman aşımına uğraması:
“Ayrıca mahkemenin ‘biz beraat kararını verelim, Bölge Adliye Mahkemesi’ndeyken zaman aşımı kararı verilsin’ gibi bir zihniyeti olduğunu söyleyebiliriz. Ancak daha önce Türkiye’de kamu görevlilerin işlediği suçlar bakımından zaman aşımının işlemeyeceğine yönelik kararlar mevcut. Biz ayrıca dosyanın sadece cinayetten değil ‘insanlığa karşı suçlar’ kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade ettik. Bu da yapılmıyor. Bizim gördüğümüz bir tiyatro yargılama yapıp süreci hızlı bir şekilde kapatma saiki var.”
Susurluk JİTEM davası: Ağar ve diğer sanıklar hakkında beraat kararları bozuldu
Ankara JİTEM Davası: Sanıkların duruşmaya getirilme talebine ret
Cumartesi Anneleri: Dargeçit Jitem Davası sanıkları cezalandırılsın
Dargeçit JİTEM Davası'nda tüm sanıklara beraat
JİTEM Davası: 'Sizin istediğiniz belgeleri istemeye kalksak iki yılda gelmez, zamanaşımı da dolar'
JİTEM Davası’nda EGM’nin çelişkili ifadeleri yeniden sorulacak
'Susurluk-JİTEM' davasının 'kayıp silahlar'ının teslim tarihi gizlendi, o dönemde 9 cinayet işlenmiş
Ankara JİTEM Davası görüldü: Husumet yok birbirimizi sevmeyiz
Dar Geçit JİTEM Davası: Cezaevindeki tanığa 5 yıldır ulaşılamadı
Ankara JİTEM Davası sanığı Ayhan Çarkın: Yüzleşmek istiyorum
Ankara JİTEM Davası: Mahkemeden sanıklara ‘gelmeyin’ mesajı
Fatih Tezcan, Susurluk JİTEM davasında beraat kararını bozan mahkeme heyetini hedef gösterdi