AP Türkiye Raportörü: Demirtaş'ı yeni ziyaret ettim, büyük endişe duydum

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor, 'Ona uygulanan bu prosedürler zincirinin onu hapiste tutmak için bir araç olduğu söylenebilir.' diye konuştu.

AP Türkiye Raportörü: Demirtaş'ı yeni ziyaret ettim, büyük endişe duydum

Avrupa Parlamentosu'nun (AP) yeni Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Euronews Türkçe'nin sorularını yanıtladı. Ocak ayının ikinci yarısında Türkiye'ye resmi ziyaret gerçekleştirmeyi planlayan Amor Türkiye'deki son gelişmeler, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve tutuklu iş innsanı Osman Kavala'nın durumu, Türkiye'den beklentileri, bir önceki raportörle ilgili eleştiriler, gelecek raporların tonu ve Kıbrıs meselesi ile ilgili soruları yanıtladı:

Türkiye'de hükümet HDP'li belediye başkanlarını görevden almaya devam ediyor. Son olarak dört belediye başkanı daha görevden alındı ve bu kez aralarında bir CHP'li başkan da vardı. Sizce bu gelişmelerin devam ediyor olması muhalefetin ilk kayyumlar atandığında HDP'ye yeterli desteği vermemesinden ya da tüm muhalefetin birlik içerisinde bu duruma karşı çıkmamış olmasından mı kaynaklanıyor? Bu konudaki kaygılarınız ne boyutta?

Türkiye'de siyasetçilere mesajım hep şu oldu: HDP'yi ya da Kürt siyasetini kurumlarda kabul görmesini sağlayın. Bu kilit önemde bir konu. Biz de İspanya'da benzerini yaşadık. Sİyasete girip mücadelesini bu alanda vermek isteyenlerle şiddete başvurmayı tercih edenler arasında bir ayrım gözetmek zorundasınız. HDP'nin önemi aldığı oy sayısında değil önemi Türk demokrasisinin olgunluğunu gösterecek element olması.

Belediye başkanlarının görevden alınması konusunda iki ciddi problem var; birincisi elbette seçilmişlerin görevden alınıyor olması ancak esas problem sonrasında yani yerlerine kayyum atanıyor olması. Bunun Avrupa'da anlaşılabilmesinin imkanı yok. Eğer bir belediye başkanını yargılama amacıyla görevden alıyorsanız bunu yapabilirsiniz, ama bunu yaparken başka politik görüşten başka bir partinin adamı olan seçilmemiş bir kayyumu getirip yerine koyamazsınız. Yerine gelecek kişi aynı partiden olmalıdır.

Türkiye'deki politik dengeler sadece sağ-sol ekseninde değil aynı zamanda ulusal politikalar ile Kürt hareketi gibi şeyler üzerinden duruş belirleniyor. Yani hiç kolay bir durum değil. Kendini sol bir parti tanımlıyor olabilirsin ama bazı konularda aldığı tutumlar bundan çok uzakta olabilir. Bence parlamenter dokunulmazlıkların kaldırılması bir hataydı. Bu yaşananlar kötü bir trend.

Sizden önceki raportör HDP'ye fazla yakın durmak ve Kürt meselesinde objektifliği yitirmekle eleştirildi Türkiye'de. Sizce bu eleştiriler yersiz miydi yoksa siz Türkiye'deki tüm taraflarla biraz daha farklı şekilde mi kuracaksınız ilişkilerinizi?

Elbette raporumu ve ilişkilerimi en objektif şekilde oluşturacağım ama şunu belirtmeliyim ki; Kati Piri problemler yaşadı çünkü nasıl davranması gerekiyorsa öyle davrandı. Avrupa Parlamentosu'nda fikirlerine çok saygı duyulan biri kendisi çünkü Türkiye'de başta insan hakları konuları olmak üzere olan bitene dikkat çekti. Son yıllara baktığınızda Türkiye'de durumlar iyi değil. Kati meselelerin bir aktörü değildi sadece herşeyi olduğu gibi yansıttı. Dolayısıyla söylemem gerekir ki onun yapmış olduğu işleri tamamıyla onaylıyorum. Ben de aynı yolda ilerleyip objektif olmaya çalışacağım.

Türkiye'deki yetkililerle konuştuğumda hep bana darbe girişimi gibi çok özel durumlar yaşandığını söylüyorlar. Tamam ama ne zaman normale dönülecek? Ne zaman darbe girişiminin oluşturduğu riskler bitmiş olacak? Çünkü insan haklarına saldırmak için daima bir gerekçe bulunur.

Türkiye var olan 6 milyarlık yardım paketinden sonra ikinci bir göçmen yardım paketi daha sağlanması istiyor, bunun gerekli olduğuna siz de katılıyor musunuz?

Buradaki soru Türkiye'nin bu yardımı alması gerekip gerekmediği değil çünkü biz bu yardımı zaten Türkiye'nin hazinesine yapmıyoruz. Bizim paramız direk olarak mültecilerin ihtiyaçları doğrultusunda projelendiriliyor. Mülteciler de orada oldukları sürece yardım fonunu yeniden gözden geçirmeli ve yeniden değerlendirmeliyiz.

Ne var ki, Türkiye'den bu konuda duyduklarımız biraz rahatsız edici. Önce hiçbir yardım gelmiyor dediler ardından 2 milyar birşey geliyor dediler sonra ortaya çıktı ki AB 2,7 milyar euroyu göndermiş ve 4,6 milyar euroluk kısmında kontratı yapılmış. Artık önümüze bakalım ve ilerleyelim. 'Verdiğiniz sözleri tutmadınız' deniyor, bu doğru değil.

Şunu da belirtmekte fayda var ki; Birleşmiş Milletler'in ilgili kurumları Türkiye ile mültecilerin yeniden yerlerine yerleştirilmeleri konusunda işbirliği yapmaya karar verdi. AB'den gönderilen para hiçbir şekilde güvenli bölge denilen yere insanların yerleştirilmeleri için harcanmıyor elbette. Onların ihtiyaçları için veriyoruz ancak Suriye'de gerçekleştirilen istilayı hiçbir şekilde desteklemiyoruz. Bu bölgelere yerleşecek her Suriyeli bunu onurlu ve gönüllü bir şekilde yapıyor olmalı.

Sizce AB bu yardımı yeterince hızlı yapıyor mu? Türkiye bu paralarının gelmesinin de çok uzun zaman aldığını belirtiyor.

Türkiye için her yıl daha kötü bir AP raporu çıktı. Kullanılan dil sertleşti ve keskinleşti. İlişkilerle ilgili net çağrılar yapıldı. Türk hükümeti de bunlardan dolayı yıllardır raporu yok hükmünde sayıyor ve önem atfetmiyor. Siz bu sebepten ötürü ortaya koyacağınız emeğin ve yapacağınız işin Türkiye'de gerekli etkiyi bulmamasından endişe duyuyor musunuz? İlk başta daha yumuşak bir yaklaşım sergilemeyi planlıyor musunuz?

Bu yaklaşımımızın sert veya yumuşak olmasıyla ilgili değil. Türkiye'de ne olduğu ile ilgili. Durumlar darbe girişiminden bu yana değişmedi. Türkiye iyiye gidiyor mu gitmiyor mu? Soru bu. Belediye başkanları, basın mensupları, genişletilmiş Gülen hareketi temizliği ile biri çok insan yargılanmaya devam ediyor ve görünüşe göre bu hiçbir zaman da bitmiyor. Bunların raporla değil Türkiye ile alakası var. Bırakın objektif olmayı Türk yetkililer ile empati kurmaya çalışıyorum ama sonuçta raporlar olanın aynası olabilir sadece.

İnsan hakları, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü gibi bahsettiğini bu alanlardaki son beş yılda yaşananlara baktığınızda Türkiye'nin bu noktadan sonra yeniden yüzünü Avrupa'ya ve Avrupa değerlerine çevireceği olasılığını görüyor musunuz? Umudunuz var mı Türkiye'den?

Umudum var çünkü bir takım şeyler oluyor Türkiye'de. İstanbul ve Ankara'da ne olduğunu biliyoruz.

Umudunuz bunlardan mı kaynaklanıyor?

Şu anlamda söylüyorum yani bu gelişmeler Türkiye'de politik oyunda yeni sahaların açıldığına işaret ediyor ki bu da iyi ama insan hakları ve hukukun üstünlüğünde bir ilerleme yok. Kağıt üzerinde bazı değişiklikler yapılsa bile uygulamada değişen bir şey olmuyor.

Örneğin 'terör' yaftasının genişliği gerçek sorunları örtmekte kullanılıyor. Vatandaşlarının sorunları ile ilgilenen bir belediye başkanı, hükümeti eleştiren öğrenciler ve akademisyenleri, Gülen'in Endonezya'daki okulunda bir öğretmeni, Suriye harekatını eleştiren bir gazeteciyi ve aynı zamanda havan topu atıp insanları öldüren birini hep birlikte bu yafta ile anabiliyorsanız böyle bir 'terörizm' yelpazesi insan hakları ve hukukun üstünlüğü noktasında zorlanır.

Hatırladığım kadarıyla Fransa'da yanlışlıkla bir Türk muhabirin gözünün yaralanmasına neden olan polisler için bile 'terörizm' ifadesi kullanıldı. İyi peki madem Fransız polisler de terörist olsun, e yani herkes mi terörist? Eğer bunu her şey ve herkes için kullanırsanız işin sonunda hiçbir şey ve hiç kimse terörist değildir. Bu kelimenin siyasi olarak kullanılmasını bile anlayabilirim ama yargının buna ilişkin değerlendirmelerini anlamak gerçekten güç.

AİHM'in Selahattin Demirtaş kararı ardından son olarak Osman Kavala'nın da serbest bırakılması gerektiği yönünde net bir kararı çıktı ancak her ikisi de hala içeride. Raporunuzda bu iki kişinin durumu üzerinde özel olarak durmayı mı tercih edeceksiniz yoksa genel resimle mi ilgileneceksiniz?

Raporun genelle ilgilenmesi gerekli ancak bazı davaların ve kişilerin daha fazla kamuoyuna mal olduğu ya da daha çarpıcı olduğu doğru. Şahsen Demirtaş'ı daha yeni hapishanede ziyaret ettim. Kendisinin sağlık sorunları ile ilgili büyük endişe duydum. Ona uygulanan bu prosedürler zincirinin onu hapiste tutmak için bir araç olduğu söylenebilir.

Gerçekten Türkiye'de Gezi protestolarının darbe olduğunu düşünen kimse var mı?

Kavala konusuna gelince; yani gerçekten Türkiye'de Gezi protestolarının hükümeti devirme girişimi olduğunu düşünen kimse var mı? Buna gerçekten inanan var mı? Gezi'de ne olduğunu ben gayet iyi biliyorum, Gezi bir protestoydu. Tek bir nedenle başlayan daha sonra daha genel bir demokrasi talebi protestosuydu. Bunu bir darbe ile kıyaslamak..? İşte bunlar yüzünden Türk yetkililerin yasalarında yaptıkları dekoratif değişiklikler burada Avrupa'da bir işe yaramıyor.

Türkiye'de tek bir alanda değişiklik yapma imkanınız olsa sizin için en önemli alan hangisi olurdu?

Basın özgürlüğü. Kilit konu bu.

Sadece Türkiye değil AB'nin de daha iyi yapması gereken şeyler var diyor musunuz?

Elbette. Bir defa Türkiye hakkında çok fazla önyargı var. Ayrıca Avrupa'da yükselen bir aşırı sağ ve İslamofobi var. Bununla birlikte, Avrupa'da bazen Erdoğan'dan başka bir şey görülmüyor oysa cumhurbaşkanı dışında koca bir ülke var. Bizim Erdoğan'ın ötesini görüp ortada son derece zengin ve komplike bir toplum olduğunu fark etmemiz lazım. Mülteciler konusunda da Türkiye'yi en açık ve net şekilde tebrik etmemiz lazım. Türkiye üzerine düşeni fazlasıyla yaptı ve biz de bunu her fırsatta söylemeliyiz. (Kaynak: Euronews)

Demirtaş avrupa parlamentosu kavala Türkiye Raportörü