Arslan'ın doktorluk yapması anayasa ihlal edilerek engelleniyor

Mehmet Reşit Arslan 30 yıllık mahpusluk sürecine dokuz üniversite sığdırdı. Tutuklandığında okuduğu tıp fakültesini de bitiren ve tabip odasına kaydolan Arslan'ın doktorluk yapmasını bakanlık engelliyor. Üstelik AYM, bunu anayasaya aykırı bulmuştu.

Arslan'ın doktorluk yapması anayasa ihlal edilerek engelleniyor

Esra ÇİFTÇİ

Artı Gerçek - Mehmet Reşit Arslan, 1990’lı yılların başında İstanbul’da tıp fakültesinde öğrenim gördüğü sırada gözaltına alındı ve tutuklandı. Çeşitli işkencelere maruz kaldı. Yaklaşık 10 yıl süren olağan dışı yargılamalardan sonra müebbet hapse mahkûm edildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “adil yargılama ihlali” kararına rağmen 30 yıllık ceza infaz edildi.

Arslan, çoğunu tek başına hücrelerde geçirdiği bu süre ve karşılaştığı yüzlerce hak ihlaline karşı hukuki mücadelesini sürdürürken, bir yandan yoğun bir okuma süreciyle birlikte hapiste sekiz üniversite daha bitirdi.

2022 yılında tahliye olduktan sonra kalan tıp son sınıf stajlarını tamamlayıp 26 Mart 2023 tarihinde mezun oldu ve Doktor Bilgi Bankası'na kaydının ardından İstanbul Tabip Odası'na üye oldu. Memuriyet yasağı olması nedeniyle benzer süreçleri yaşayan herkes gibi “kamuda çalışamaz” veya “mecburi hizmet yapamaz” yazısı alıp özel sağlık kuruluşlarında çalışmayı beklerken engelle karşılaştı.

Sağlık Bakanlığı'nın, Anayasa Mahkemesi tarafından anayasaya aykırı bulunmuş olan Türkiye’de hekimlik yaptırmama uygulamasıyla karşılaştı. Hukuka ve insan haklarına aykırı olan bu uygulamayı da yargıya taşıyan Arslan, halen işsiz kalmasına yol açan bu uygulamayla ilgili süreci Artı Gerçek’e anlattı.

MEHMET REŞİT ARSLAN KİMDİR?

Mehmet Reşit Arslan, 1966 yılında Diyarbakır’da doğdu. Liseyi bitirene kadar Diyarbakır’da okudu. İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesini kazandı. Öğrenci hareketinin içinde yer aldı. Üniversitede okurken gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu tutuklamanın ardında kamu yönetiminde yeni mezun olmuş kardeşi, 'faili meçhul' şekilde katledildi. Kardeşinin katledilmesi üzerine babası felç geçirdi ve akabinde vefat etti. Annesini ve birçok yakınını da hapishanedeyken kaybetti. 30 yıl kaldığı hapishanede, görmüş olduğu tıp eğitiminin üzerine sekiz üniversite daha okudu. Hapishaneden çıktıktan sonra yarım kalan stajlarını da tamamlayarak doktor oldu.

'GEÇMİŞTEKİ HÜKÜMLÜLÜK NEDENİYLE MEMURİYET YASAĞIM VAR'

Arslan, “Bilindiği gibi Türkiye’de mecburi hizmeti yapmayanlar hekimlik yapamıyor” diyor ve şu bilgileri veriyor:

"Geçmişteki hükümlülük nedeniyle üzerimde memuriyet yasağı olduğu için mecburi hizmeti yapmam önünde hukuki engel bulunuyor. En azından özelde çalışabilmem için benimle benzer durumu olan arkadaşlar ve kimi avukatların, mezun olduktan sonra mecburi hizmetten muaf tutulma başvurusunda bulunmamı söylemeleri üzerine ben de bu yönde bir dilekçe ile Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetlerine başvurdum."

MECBURİ HİZMETTEN MUAF TUTULMAYI TALEP ETTİ

Arslan, 26 Nisan 2023’te Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğüne yazdığı dilekçede mecburi hizmetten muaf tutulmasını talep etti. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Bölümü son sınıf öğrencisiyken siyasi nedenlerle yakalanıp 30 yıl cezaevinde tutulduğunu, cezaevinden çıktıktan sonra kalan stajlarını tamamlayıp mezun olduğunu ve üzerindeki memuriyet yasağı olması nedeniyle mecburi hizmetten muaf tutulmasını talep etti.

'MUHATAP YOK'

Arslan, “Gönderdiğim dilekçe iki gün sonra Sağlık Bakanlığına ulaşmış” diyor ve şöyle devam ediyor.

"04.05.2023 günü Sağlık Bakanlığından bir memur tarafından telefonla arandım. Bana, başvurumun alındığını ancak ellerinde güvenlik soruşturması ile ilgili bir yanıt olmadığı için bu başvurumu işleme koyamayacaklarını, normal kura atama işlemine tabi tutulacağımı, bu kapsamda mayıs ortasında kura için ismimin yayınlanacağı listeyle birlikte yapmam gereken prosedürü anlattı ve geçecek olan bu süreçte kendilerine güvenlik soruşturması yazısı gelmesi durumunda bana muafiyet yazısının verilebileceği söylendi. Bana söylendiğinin aksine mayıs ayında liste yayınlanmadı ve haziran başında yayınlanan listede de ismim yayınlanmadı. Bunun üzerine bu çelişkili durumu sormak öğrenmek amacıyla arandığım numara da dahil olmak üzere internetten öğrendiğim Sağlık Bakanlığına ait birçok numarayı da aradım ancak telefonu açan olmadı."

'SAĞLIK BAKANLIĞINA GİTTİM'

Arslan, bunun üzerine dilekçesinin akıbetiyle birlikte ismimin devlet hizmet yükümlülüğü listesinde neden yer almadığını belirten dilekçeyi 07.06.2023 günü posta ile gönderdiğini anlatıyor:

"Listede ismimin neden yayınlanmadığı ve dilekçeme neden cevap verilmediği konusunda danıştığım kimi avukatların bana, geçmişte AYM tarafından Anayasaya aykırı bulunmuş bir yasa maddesi olan 1219/28 maddesinin işletilebileceği ve durumu yerinde görmek amacıyla Sağlık Bakanlığına gitmemin yararlı olacağını söylemeleri üzerine ilgili madde ve kararı biraz araştırdıktan sonra 16.06.2023 günü Sağlık Bakanlığına gittim."

'ISRARLI ÇABALARA RAĞMEN HAK ARAYIŞI İÇİN YAZILI BİR CEVAP VERİLMEDİ'

"Sağlık Bakanlığında Yönetim Hizmetleri Müdürlüğü Bölümünde kimi memurlar ve ismi bende saklı Kura İşleri Daire Başkanı ile görüştüm. Yaptığım bu görüşmelerde, diplomamın tescilini iptal ettirme ve bana karşı Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunmuş, “Türkiye’de hekimlik yaptırmama” ile ilgili olan 1219/28. Maddesinin işletileceği yönünde bir çaba olduğunu öğrendim.

Daha ziyade hekimler için yazılmış ve hekimken işlenen suçları kapsayan bu yasa ve uygulama ile ilgili olarak Anayasa mahkemesi tarafından alınmış bir emsal karar olan AHMET GÖDEOĞLU kararına bakılabilir. (AHMET GÖDEOĞLU, Başvuru Numarası: 2018/28616, Karar Tarihi: 17/11/2021).

Böyle bir çaba olduğunu öğrenmem üzerine ilgili yerlerde hakkımı arayabilmem için olumsuz da olsa başvuruma istinaden bana yazılı bir cevap verilmesini talep ettim. Israr etmeme rağmen bu görüşmede bana yazılı bir cevap verilmedi ve ancak bu ısrarım üzerine 2. dilekçeme cevap olarak ismimin kura listesinde neden yayınlanmadığını belirten bir yazıyı haftaya gönderecekleri sözü verildi. Aradan beş hafta geçtiği halde bu yazı gelmeyince tekrar İstanbul’dan Ankara’ya gidip 24. 07. 2023 günü aynı Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle ikinci kez görüştüm. Yine benzer sözler verme dışında bir şey yapılmadı. Böylece başvuru hakkımı kaybetmemek adına, başvurum üzerinden yaklaşık üç ay geçmesine rağmen bu yazıyı alamamış olarak ve Tabipler Birliği'nin de yardımıyla idare mahkemesine başvurdum."

'DİPLOMA TESCİLİNİN İPTAL EDİLDİĞİNİ TESADÜFEN ÖĞRENDİM'

“Haftaya göndereceğiz diye sözü verilen bilgilendirme yazısını bu sözden iki ayı aşkın bir süre sonra ve haliyle bu başvurumdan çok sonra alabildim” diyen Arslan, kendisine iletilmiş herhangi bir resmi karar olmadan diploma tescilinin 15.08.2023 tarihinde iptal edilmiş olduğunu E-Devlet sayfasında ilgili bölüme düşülmüş bir nottan yeni öğrendiğini belirtiyor.

Arslan, bu şekilde çalışma hakkının elinden alınmış olarak ve tüm güvencelerden mahrum bir şekilde yaşamını sürdürmeye çalıştığını ifade ediyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Çeşitli işkenceler, eziyetler ve ağır kısıtlamalarla geçen 30 yıllık bir mahpusluk sürecinin ardından sevdiğim ve aynı zamanda tek güvencem durumundaki mesleğimi kendi ülkemde yapmaktan alıkonulmam başta güvenlik, özgürlük, adil yargılanma, sağlık, çalışma, ayrımcılık yasağı, hakları kötüye kullanma yasağı, işkence yasağı, kanunsuz ceza yasağı, yaşamını idame ettirme olmak üzere birçok hak ihlallerini içeriyor. Ve Açık ki bu, aynı zamanda yaşam hakkı ihlali demektir. Çünkü bana insan olarak hiçbir hak tanınmıyor. Dahası bu, sıradan bir yaşam hakkı ihlali de değildir, ağır bir suçtur. Bir bütün olarak düşünüldüğünde bir insanı, ömür boyu, nerdeyse tüm hak ve güvencelerden yoksun bir şekilde ağır yasaklar-kısıtlamalar, eziyet ve işkenceler altında tutup katletmenin suçu neyse bu da aynı suçtur."

'DEMOKRASİYİ SAVUNMANIN BEDELLERİ AĞIR OLUYOR'

Arslan, Türkiye’de hukukun nasıl işletildiğini az çok herkesin bildiğini, en azından yüzlerce başvurusu olan biri olarak bunun nasıl kötüye kullanıldığını kendisinin çok yakından bildiğini söylüyor. “En iyimser durumda başvurum lehimde sonuçlansa bile bunun yılları alabileceğini kestirmek hiçte zor değil” diyen Arslan sözlerini şöyle bitiriyor.

"Örneğin bu ‘olumlu’ kararın beş yıl sonra çıkması durumunda bu bana ne sağlayacak? Bununla adalet sağlanmış mı olacak? Yanı sıra geçen süreçte bu kalan yaşamımı neyle ve nasıl geçireceğim? Bu ülkede çok daha ağır süreçleri yaşamış ve yaşamakta olanlar da var. Maalesef ki kendi kimliğine, değerlerine sahip çıkmanın; özgürlüğü, eşitliği, demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerleri savunmanın bedelleri böyle ağır oluyor. Ve bunların günümüzde bile hala ağır bir şekilde sürdürülüyor olması hepimiz için aynı zamanda bir utanç kaynağıdır."

Arslan son olarak kazanılmış haklarını almak için hukuk mücadelesini sürdüreceğini ve olumlu bir sonuç alınsın veya alınmasın tüm bu yaşananların belgelenmesi adına bile olsa iç hukuk yollarını tüketip gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşırma da dahil olmak üzere her türlü yasal haklarını kullanacağını belirtiyor.