Askeri disiplin koğuşundaki öldüren işkence ‘basit yaralama’ sayıldı

Kıbrıs’ta askeri disiplin koğuşunda Uğur Kantar'a işkence yaparak öldürmekten yargılanan gardiyan Recep Tekin'in yaptığı işkence 'basit yaralama' sayıldı.

Askeri disiplin koğuşundaki öldüren işkence ‘basit yaralama’ sayıldı

HABER MERKEZİ - Adını kötü muamele ve işkenceyle duyuran Askeri Disiplin Koğuşu (Disko) yine işkenceyle gündemde.

Kıbrıs’ta askerlik yaparken 'Disko' olarak adlandırılan disiplin koğuşunda gördüğü ağır işkence sonucunda 12 Ekim 2011'de hayatını kaybeden er Uğur Kantar ile 4 askere işkence yapmaktan yargılanan askeri gardiyan Recep Tekin’e verilen hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı.

Kantar’ın işkence gördüğü askeri cezaevinde zorunlu askerliğini gardiyan olarak yapan Recep Tekin, terhis olduğu için hakkında askeri mahkemede açılan davada görevsizlik kararı verilerek dosyası ikamet ettiği Diyarbakır’a gönderilmişti.

Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Tekin, 'Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence' ve 'Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanılmak suretiyle kasten yaralama' suçlarından yargılanıyordu. 6 yıl süren davada, 28 Kasım 2017’de karar çıkmış, sanık Tekin’in o dönemde askeri cezaevinde olan erler İsa Büyükesen, Yusuf Kural, Enes Çelik, Kazım Kızgı ve Uğur Kantar’a yönelik 'Kasten basit yaralama' suçunu işlediği iddiasıyla toplam 3 yıl 9 ay hapis cezasına verilmişti. Mahkeme, hapis cezasının sanığın geleceği üzerindeki 'Olası uslandırıcı ihtimalini' indirim gerekçesi yaparak hapis cezasını 3 yıl 1 ay 15 güne düşürmüştü. Mahkeme, sanığın kişilik özelliklerini gerekçe göstererek hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar vermişti.

ASKERİ DÖVE DÖVE ÖLDÜRDÜLER

15 sayfalık gerekçeli kararda, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığının sanık Recep Tekin hakkında hazırlanan görevsizlikle mahkemeye gönderdiği iddianamede yer alan suçlamalara yer verildi. İddianamede Tekin’in, mağdur İsa Büyükesen’in kepini düzelttiği için avucunun içi ile kafasına vurduğu, imzasını taşırdığı için aynı gün yine avuç içi ile mağdurun kafasına vurduğu, mağdur Kazım Kızgı’yı tekme ve tokatla döverek yaraladığı, yine spor yapmadığı gerekçesi ile kafasına ve göğsüne vurduğu belirtildi. Sanığın, 4 gün boyunca mağdur Yusuf Kural’a yatağı bozuk olduğu ve sakal tıraşı olmadığı gerekçesiyle tokat atarak yaraladığı, mağdur Enes Çelik’in kafasına iki defa sebepsiz yere vurduğu kaydedildi. Sanığın, Uğur Kantar’a yönelik farklı zamanlarda sabah sporunda hareketleri tam yapmadığı gerekçesi ile avuç içi ile alnına ve ensesine vurduğu, sabit durma cezası adı altında esas duruşta beklettiği ve kımıldadığı gerekçesi ile mağdura tekme ve tokat vurmak ile suçlandığı belirtildi.

EN AĞIR İŞKENCE KOŞULLARI DİSKO'DA

Kararın devamında o dönemde Kantar ile birlikte askeri cezaevinde işkence gören askerlerin mahkemede verdiği ifadelere yer verildi. Askeri cezaevinde (Disko) işkenceye maruz kalan İsa Büyükesen’in müşteki olarak alınan ifadesinde özetle, "Ben Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığında askerlik görevini yaptım. Nöbet sırasında itaatsizlik nedeniyle disiplin cezası aldım. Bu disiplin cezası 7 günlük hapis cezasıydı. Ben ismi okunan sanıklardan şikâyetçi değilim. Çünkü bu şahıslar askerdirler. Tümen komutanı ve Disiplin Subayının ayrıca Cezaevi müdürünün verdiği emri yerine getirmişlerdir. Recep Tekin'in bana karşı bir defa hafif şiddetli vurması oldu. Onun dışında herhangi bir davranışına şahit olmadım. Ancak Disko denilen bu cezaevinde her anımız cezalı idi. Otururken kıpırdamamız yasaktı. Hatta yatakta bile sırt üstü esas duruşta hiç kıpırdamadan yatmamız isteniyordu. Bir ses olduğunda yatakhanelere girip, örtünün bozulup, bozulmamasına göre hareket ediyorlardı" şeklindeki ifadesine yer verildi.

Kazım Kızgı’nın soruşturma aşamasında askeri savcılıkta verdiği ifadesini özetle, "Bir gece saat 3 gibi cezaevinde kalan Uğur'un kımıldadığı için Recep Tekin'in Uğur'u tekme ve tokat ile vurduğunu belirttiği, kendisine karşı olarak Recep Tekin'in kendisinin Bingöllü ve Kürt olduğunu öğrenmesi üzerine tekme ve tokat ile vurduğunu yine Recep'in spor yapamadığı gerekçesi ile kafa ve göğüs bölgesine vurduğu" belirttiği kaydedildi.

‘ZEVK OLSUN DİYE BİZE İŞKENCE YAPIYORLARDI’

Mağdur Yusuf Kural’ın ifadesinde ise "Su içmek istediğimiz zaman vermiyorlardı. Kaldırım taşında 3 saat ellerim ve kafam dizlerimin önünde beklettiler. Istırap çektirdiler. Bu işkenceleri sürekli bana ve arkadaşlarıma zevk olsun diye yaptılar. Zaten bir arkadaşım bu durum yüzünden vefat etti. Sanıklardan şikâyetçiyim" şeklindeki ifadesine yer verildi.

Mağdur Enes Çelik’in müşteki olarak verdiği ifadesinde ise "Telefon bulundurmadan dolayı askeriyede 3 günlük disiplin cezası almıştım. Askeriye cezaevindeyken ilk girişte gelen askerlere tokat atıyorlardı. Ben de cezamdan dolayı cezaevine girdiğimden dolayı tokat attılar. Daha sonra ben ve diğer ceza alan şahısları güneşte oturtmak gibi kötü muamelelerde bulunuyorlardı. Ayrıca susuz da bırakıyorlardı. Ayhan Arslan diğer askerleri bu kötü muameleleri yapması için yöneten kişiydi. Fırat Keser de aynı şekilde diğer askerleri yönetiyordu. Askeri cezaevinde bulunduğum esnada Uğur Kantar vefat etmişti. Ben askeri cezaevinden çıktıktan 1-2 saat sonra hastaneye kaldırıldı. Hastaneye kaldırılmadan önce Ayhan Aslan ile Fırat Keser’in mağduru dövdüklerini şahit oldum. Kafasına ve vücudunun çeşitli yerlerine defalarca vuruyorlardı. Defalarca dövdüklerine şahit oldum. Rahatsız ve hasta olduğundan su vermiyorlardı. Yemek için ise genel olarak tüm mahkûmlara 5 dakika vakit veriyorlardı. O sürede yemeği yemezsek aç kalıyorduk. Bizi bu erlerin eline bırakan muvazzaf subay ve astsubaylardan da şikâyetçiyim" dediği belirtildi.

‘VATANİ GÖREVİMİ YAPMAYA GİTTİM ANCAK...’

Mağdur - tanık olarak ifadesi alınan Kemal Karadağ ise "Cezaevinde bulunan görevli gardiyanlar bize işkence yaptı. Bu işkenceler aç bırakma, susuz bırakma, yere yatırma, süründürme vb hareketler yaptırma şeklindeydi. Bu durumlarda maruz kalanlar çok sıkıntı çekti. Uğur Kantar isimli arkadaşım da cezaevinde bulunuyordu. Ona da fena muamelede bulundular. Bizi 10 saniyede büyük abdestimizi yapmak için zorluyorlardı. Yemeği önümüze koyup 1 dakika içinde yememizi istiyorlardı. Benim cezaevinde gördüğüm işkence ve fena muameleden dolayı psikolojim bozuldu. Hatta şuanda sorulan sorulara cevap verirken kendimi kötü hissediyorum. Ben oraya vatani görevimi yapmaya gittim. Ancak kişiler kendi egolarını tatmin etmek için bizlere işkence yaptılar" şeklindeki ifadesini yer verildi.

Kararın devamında, dava dosyasının UYAP’a kaydı sırasında mağdur tanıkların müşteki ve mağdur olarak kaydedildiğini, görevsizlik kararı ile birlikte sanığın 5 mağdura yönelik eylemleri yönünden kamu davası açıldığını, o dönem cezaevinde olan diğer mağdur 14 askere yönelik eylemleri yönünden açılmadığı için bu kişilerin tanık olarak ifadelerinin alındığı belirtildi. Sanık Recep Tekin’in mağdurlara yönelik darp, cebir, tekme, tokat gibi eylemlerinin bulunmadığı yönündeki savunmasına, mağdurların yaşadıklarını samimi bir şekilde anlatmaları, dosya tüm bilgi, belgeler ve tüm açıklamalar incelenip değerlendirildiğinde sanığın savunmasının cezadan kurtulmaya yönelik olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı belirtildi.

ÖLÜME GÖTÜREN İŞKENCE ‘YARALAMA’ OLARAK GEÇTİ

Kantar’ın, askeri cezaevindeyken dava dosyaları ayrılan sanık gardiyanlar Ayhan ve Fırat tarafından yumruk ve tokatlar ile dövüldüğü hatırlatan kararda, ölüme neden olan eylemlerin gündüz gerçekleştiği, sanık Tekin'in gündüz gerçekleşen olaylar sırasında istirahatte olduğu belirtildi. Sanığın olay öncesinde diğer sanıklarla birlikte fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek maktul Kantar’a yönelik öldürme kastıyla hareket ettiğinin sabit olmadığı öne sürülen kararda, "Kaldı ki öldürmeyi gerektiren bir husumetin de bulunmaması ve ayrıca iddianamedeki oluş ve kabul ile CMK m. 225 hükmü birlikte nazara alındığında, maktule yönelik işkence suretiyle ölmesine neden olma suçunu işlediğinin sabit olmadığı, bununla birlikte maktulün ölmesinden bir gün önce maktule verilen sabit durma cezasında, maktulün kımıldaması üzerine tokat atması nedeniyle ‘Bir Kez Basit Kasten Yaralama’ suçunu işlediği vicdani sonuç ve kanaatine varılmış, olay sırasında cezaevi gardiyanı olarak görev yaptığı gözetilerek sanığın yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten yaralama suçunu işlediği kabul edilerek cezalandırılması gerekmiştir" iddiasında bulunuldu.

SİSTEMATİK İŞKENCE GÖRÜLMEDİ

Sanığın, mağdur İsa Büyükesen, Kazım Kızgı, Enes Çelik ve Yusuf Kural'a yönelik eylemlere ilişkin gerekçeli kararda şu ifadelere yer verildi: "Savunma, mağdur ve tanık anlatımları, olay tutanakları, suçların işlendiği yerlerin özellikleri, sanığın olaydaki sıfatı ve konumu ve dosyadaki diğer kanıtlar incelenip değerlendirildiğinde sanığın İsa Büyükesen'e yönelik olarak kepini düzelttiği sırada avuç içi ile kafasına bir kez vurmak eylemini işlediği, Yusuf Kural'a yönelik olarak yatağının bozuk olması ve sakal tıraşı olmaması gerekçesi ile tokat ve yumruk ile iki üç kez vurmak suretiyle bir kez yaralama suçunu işlediği, Mağdur Enes Çelik'e yönelik olarak sebepsiz olarak yatağını iyi düzeltmediği gerekçesi ile kafasına yumruk atmak suretiyle bir kez yaralama eyleminde bulunduğu, Mağdur Kazım Kızgı'ya yönelik olarak 25/07/2011 tarihinde aynı mağdura yönelik spor yapamadığı gerekçesi ile kafa ve göğsüne vurmak suretiyle bir kez kasten yaralama eyleminde bulunduğu bu itibarla dört ayrı mağdura karşı kasten yaralama eylemlerini yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle gerçekleştirdiği vicdani sonuç ve kanaatine varılarak dört kez cezalandırılması gerekmiştir. Cezanın şahsileştirilmesi sırasında suçun işleniş biçimi, işlenmesindeki özellikler, sanığın amaç ve saiki, suçun işlendiği yer ve zaman, meydana gelen tehlike ve zararın ağırlığı, suçun işleniş özelliği itibariyle kastının yoğunluğu nazara alınarak alt sınırdan uzaklaşılması gerekmiş, mağdurların sanığa karşı herhangi bir eylemleri söz konusu olmadığından tahrik indirimi yapılmamıştır."

Kantar ailesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı adına dosyayı takip eden Avukat Senem Doğanoğlu ve TİHV Diyarbakır Temsilcisi Avukat Barış Yavuz, yerel mahkemenin kararına karşı Antep Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf talebinde bulundu.

DAVA HAKKINDA

Uğur Kantar, Kıbrıs'ta zorunlu askerlik yaparken 25 Temmuz 2011'de "Disko" olarak ifade edilen disiplin koğuşunda ağır işkence görmüştü. Gardiyanların saatlerce dövdüğü, susuz bıraktığı, tuvalete gitmesine izin vermediği Kantar, elleri kelepçeli şekilde güneşin altında bekletildikten sonra fenalaşınca hastaneye kaldırılmıştı. Girne Askeri Hastanesi’nden Ankara’daki Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne (GATA) sevk edilen Kantar, 12 Ekim 2011’de hayatını kaybetmişti. Kantar’ın ölümünden sorumlu tutulan disiplin koğuşunda gardiyan olarak görev yapan Piyade Çavuş Ayhan Arslan ve Piyade Çavuş Fırat Keser hakkında, "Ağır işkence", Piyade Çavuş Recep Tekin "Basit yaralama" ve Cezaevi Müdürü Astsubay Ayhan Şentürk hakkında ise "İhmal suretiyle görevi kötüye kullanmak" suçundan dava açılmıştı. Kantar’ı dövdükten sonra sandalyeye kelepçeleyerek güneşin altında bekletmek suretiyle işkence yapmakla suçlanan sanıklar Arslan ve Keser, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce 21 Mart 2014’te görülen duruşmada serbest bırakıldı.

DAVA MAHKEMELER ARASINDA YILLARCA GİDİP GELDİ

Er Uğur Kantar'ın diskoda işkenceyle öldürüldüğüne karar veren mahkeme, 24 Mayıs 2014’te açıkladığı kararda, sanık Fırat Keser ve Ayhan Arslan’a müebbet hapis cezası verirken, diğer sanıkların ise beraatına karar verdi. Askeri Ceza Kanunu’nda işkence suçuna denk gelecek bir hüküm bulunmadığı ve bu suça askeri mahkemelerin bakamayacağı yönünde mağdur avukatlarının itirazı üzerine, askeri mahkeme dava için görevsizlik kararı vererek sivil mahkemeye gönderilmesine karar verdi. Askeri Yargıtay, askeri mahkemenin görevsizlik kararını bozdu. Diğer sanıklar bu kararı temyiz ederken, sanık er Recep Tekin ise itiraz etmediği için hakkındaki karar kesinleşti. Dava dosyası önce Mersin’e, ardından Elazığ’a ve en sonunda Tekin’in ikamet ettiği Diyarbakır’a gönderildi. Davaya bakan Diyarbakır 11. Asliye Ceza Mahkemesi, 2015 yılında verdiği kararında, Tekin’in "Nitelikli işkence" suçunu oluşturduğuna karar vererek, görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Diyarbakır Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi ise bu talebi kabul etmişti. Davada Uğur Kantar’ın babası Aydın Kantar’ın yanı sıra 18 kişi de müşteki olarak yer alıyordu.

(Mezopotamya Ajansı)

işkence kıbrıs