Ayşegül Doğan: Tahrif edilen deliller ve tutarsız iddialarla hazırlanmış bir dosyayla ceza aldım
Gazeteci Ayşegül Doğan'a 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Artı TV'ye konuk olan Doğan süreci ve yaşadığı hak ihlalini anlattı.
ARTI GERÇEK- Gazeteci Nazım Alpman'ın sunduğu Gün Başlıyor programının bugünkü konuğu Ayşegül Doğan oldu. Artı TV'de ekrana gelen programda Doğan, son dönemde yaşadıklarını Alpman'a anlattı.
DTK soruşturması kapsamında yargılanan Doğan, "Çok sayıda insan bu soruşturma kapsamında yargılanıyor ama tek tek, birleştirilmiş bir dosya yok" diyerek savcılığa ilk ifadesi için 2018 yılında telefonla davet edildiğini ve HDP yöneticileri ile haber kaynakları ile yaptığı görüşmeler nedeniyle hakkında dosya açıldığını söyledi.
"Daha sonra sekiz duruşma boyunca katıldığım bir konferans, katılamadığım bazı çalıştaylar, editörümle yaptığım bir telefon görüşmesi, bazı siyasilerle, Leyla Zana'dan Selahattin Demirtaş'a, Sebahat Tuncel'e, siyatçi olmayan Gülten Kaya'ya yaptığım telefon görüşmeleri dosya içerisindeydi. Yaptığım ve benim verdiğim söyleşiler, mesela Cumhuriyet gazetesine, Evrensel'e verdiğim söyleşiler, bu tür şeyler var dosyada," diyen Ayşegül Doğan, "İlginç olan da ben tam 112 kez resmi izin alınarak 2010-2012 yılları arasında 784 gün boyunca, aslında iki buçuk yıldan daha fazla bir süreyle, avukatlarımın kanaatini bunun çok daha uzun olduğu kanaatinde, 2015'lere kadar süregelen bir dinleme ve izleme kararları var hakkımda. Açık kaynaklardan araştırıldığında bu izinleri isteyen savcı ve onaylayan yargıçların 9'unun 7'si HSK tarafından FETÖ'cü olmaları şüphesiyle ihraç edilmiş, bazılarının firar etmiş, bazılarınınsa tutuklanmış olduğu görünüyor" ifadelerini kullandı.
"En başında örgüt kurmak ve yönetmekten yargılandım," diyen ve hakkında 6 yıl 3 ay hapis cezası verilen Doğan "Sonraki aşamada savcı mütalaasını örgüt üyeliğinden verdi. Sonrasında da 7 Aralık'ta da TCK 312'den ceza aldım," dedi.
Hiçbir zaman aktif ya da pasif bir DTK çalışanı olmadığını belirten Doğan, "Fakat olabilirdim. Velev ki DTK daimi meclis üyesiydim, bu nasıl bir örgüt üyeliği ya da örgüt propagandası olabilir?" diye sordu.
Dinlendiği konuşmaların kayıtlara tahrif edilerek geçirildiğini söyleyen Doğan, "O dönem editörümüzle yaptığım haber toplantılarında sarf ettiğim 'Öcalan'la ilgili bir takım protestolar' cümlesi bambaşka bir kanaatle yorumlanmış. Yani benim örgüt bağlantısı kapsamında ve çerçevesinde yayınlar yaptığım eklinde bir kanaat var. Yani Öcalan'ın talimatıyla," dedi.
"Başından beri iddia edilen bazı konuşmaların bana ait olmadığını ve hiçbir şekilde benim böyle bir üslupta konuşmamın mümkün olmayacağını," söyleyen Doğan şöyle örnek verdi:
"Mesela birinde sağlıkçı olarak görünüyorum. Sağlıkçıyım ve bir takım doktorlarla diyalog kuruyorum. Bunun en başından ifade etmiş olmama rağmen ısrarla Ayşegül Doğan olarak görünüyor. Nitekim ben ses kaydı analizi istedim ve adli tıpa başvurarak ses örneği verdim. Bilirkişi lehte rapor vermesine rağmen, o sesin tahrif edilmiş olduğunu ve delil olarak kullanılamayacağını tespit etmiş olmasına rağmen örgüt üyeliği cezası verildi. Dolayısıyla neresinden baksanız son derece tutarsız, bir iddianameye dönüşemeyecek, delil olarak nitelendirelemeyecek bir takım verilerle ve böyle bir dosyayla bu nitelikte bir cezayla karşı karşıya kalıyorum."
Mesleki deneyiminin ispatı için Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın onayının gerektiğini ve bu nedenle gazeteci sayılmadığını söyleyen Doğan, "Herhangi birimizin gazeteciliğine devlet otoritesi nasıl karar verebilir?" dedi.
Duruşma esnasında İMC TV'de çalışıp çalışmadığı ve Orhan Doğan'ın kızı olup olmadığının sorulması üzerine Alpman, "Bu garip cezayı alman soyadınla ilgili mi" diye sordu. Doğan ise şu yanıtı verdi:
"Doğruyu söylemek gerekirse en başta buna ihtimal vermek istemedim ve duruşmalar boyunca da bu ihtimali aklımda tutarak hiçbir yorum ya da inisiyatif içerisine girmeye çalışmadım. Sonuçta devletlerin de bir belleği var ve bu bellek dönem dönem bu şekilde harekete geçiyor. Bu çok üzücü bir şey, bunu tekrar tekrar hissetmeniz ya da hissetirilmesi, hatırlatılması. Hangi maksatla ve niyetle sorulduğunu bilmiyorum, hangi üyeninin, mahkeme başkanı mı, heyetten bir üye mi. Ama sonuçta siz adaleti temsilen oradaysanız karşınızdaki sanığa onu yargılarken, onun üstelik böyle bir kişisel tarih yaşamış birine böylebir soru yöneltiyorsanız bunun başka bir izahı ve anlamı kalmıyor."