Barış Anneleri: Parçalanmış elbiselerden cesaret alıp mücadele edeceğiz
Artı Gerçek - Şırnak'ın Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağında öldürülen ve cenazesi yedi gün sokak ortasında bekletilen Taybet Ana’nın (İnan) kızı Hezni İnan da, aynı dönemde Cizre'de sokağa çıkma sırasında yakılarak katledildi. Hezni İnan’ın yakılmış ve parçalanmış elbiseleri, sekiz yıl sonra polisler tarafından ailesine üç zarf içinde teslim edildi. Botanlı Barış Anneleri Meclisi üyesi kadınlar, elbiselerin sekiz yıl sonra gönderilmesine tepki göstererek, herkesi cenazeleri sahip çıkmaya çağırdı.
'ELBİSELERDEN CESARET ALACAĞIZ’
Annelerden Nebahat Acar, cenazelere dönük saygısızlığın kabul edilir olmadığını ifade ederek, “Herkes Taybet Ana’nın nasıl katledildiğini iyi biliyor. Kızı da Cizre bodrumlarında katledildi. Aradan 8 yıl geçtikten sonra kızının yanmış elbiselerini ailesine verdiler. Bizler çocuklarımızı unutmayacağız. Bugüne kadar onlarca cenazeyi kutu içinde ailelere teslim ettiler. Bu zihniyeti kınıyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar, bizler çocuklarımızın yürüdüğü bu yolda yürümeyi bırakmayacağız. Bu yol şeref yoludur. Şeref ve onur sahibiyim diyen her bir Kürt, bunu kabul etmemeli. Eğer bu devletin vicdanı olsaydı, cenazelerimizi kutu içinde bize teslim eder miydi?” diye sordu.
Cenazelere dönük saldırılara karşı kamuoyunu tutum almaya çağıran Acar, “Bu insanlık dışıdır. Sekiz yıl aradan sonra yakılmış ve parçalanmış elbiseleri göndermek ne anlama geliyor, bizi korkutmak için mi yapıyorsunuz? Vallahi de korkmuyoruz, billahi de korkmuyoruz. Bizler o elbiselerden cesaret alıp, daha fazla mücadele edeceğiz" dedi.
'HİÇ BİR DEVLET BU VAHŞETİ YAPMADI'
Annelerden Hanım Babat, cenazelere saygısızlığın suç olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Bize hakaret ettikleri yeter. Sekiz yıl aradan sonra yakılmış, parçalanmış elbiseleri ailesine verildi. Biz o görüntüleri görünce ciğerimiz yandı, yaramız kanadı. Ne zamana kadar zulüm edip hakaret edecekler? Dilimizi, kültürümüzü yasaklıyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi çocuklarımızı katlediyorlar ve ardından kutularla, poşetin içine koyarak kargo ile bize gönderiyorlar. Bu zulme artık yeter. Hiç bir devlet bu hakareti yapmamıştır. Bu vicdansızlık değil midir? Bizler var olduğumuz sürece, bu zulme karşı mücadele edeceğiz."
KÜRTLER BİRLİK OLUP BU ZULME DUR DESİNLER
Esmer Çıkmaz ise, aynı acıyı yeniden yaşadıklarını söyleyerek, “Bu bir vahşettir. Sanki Hiznê o gün katledilmiş ve cenazesi annesinin kapısına bırakılmış kadar büyük bir acıydı. Hak, hukuk, adalet yok. Sadece zulüm var. Bu zulme karşı karşıya direniyoruz. Bu ayaklar tutana kadar bu yolda yürüyeceğiz. Onlar yolumuzu aydınlatıyor. Camilerin Allah'ın evleri olduğunu söylüyorlar. Ama biz camilerde taziye kuramıyoruz, çocuklarımızın dini vecibelerini yerine getiremiyoruz. İmanlar nerede? Nasıl bu zulmü kabul ediyorlar? Gerçek ne ise söylesinler, anlatsınlar. Biz ne zamana kadar çocuklarımızın cenazelerini kutuların içinde, poşetlerin içinde alacağız? Kürtler birlik olup bu zulme dur desinler. Benim kızım da Cizre bodrumlarında yanarak yaşamını yitirdi. Ben onun o yanmış, parçalanmış elbiselerini halen saklıyorum. O elbiselerini hiç kaybetmeyeceğim. Onlar ölmedi, asıl ölenler biziz, bizim vicdanımız" diye konuştu.
'KANUNLARA GÖRE HAREKET ETSİNLER'
Barış Annelerinden Emine Atak, cenazelere yapılanlara karşı sessizliğe tepki göstererek, “Devlet kanunlara göre hareket etmelidir. Bu kabul edilecek bir şey değildir. 8 yıl sonra yakılmış, parçalanmış elbiseleri vermek adaletsizliktir, kanunsuzluktur” dedi.
Annelerden Zeynep Beğenir, cenazelere dönük uygulamalara tepki göstererek, şunları söyledi: “Bunu yapanları kınıyorum. Dünya buna karşı nasıl sessiz kalır. Bütün Kürtler bir olun bu zulme dur deyin. Bugün sıra bizde, yarın sıra size gelebilir. Cenazelere sahip çıkmalıyız. Biz bir olduğumuzda hiç kimse değerlerimiz üzerinde bunu yapamaz” ifadelerini kullandı. (MA)
Taybet Ana'nın kızının yakılmış giysileri sekiz yıl sonra üç zarf içerisinde ailesine verildi