Belediyelerden mültecilere yanıt: Kendi vatandaşımız öncelikli

Mültecilerle ilgili çalışan bir aktivist, belediyelerin, ‘kendi vatandaşlarımıza yetişemez durumdayız, yardım yapabilmemiz çok zor’ dediğini aktardı.

Belediyelerden mültecilere yanıt: Kendi vatandaşımız öncelikli

Derya OKATAN

ARTI GERÇEK- Toplumun en dejavantajlı gruplarından olan mülteciler, koronavirüs salgınından da çok ağır bir şekilde etkileniyor. Mülteci kampları ve geri gönderme merkezlerindeki durum sır gibi saklanıyor. Kimliksiz mülteciler Covid-19’dan şüphelense de ülkelerine gönderilme korkusuyla sağlık kuruluşlarına başvuramıyor. Belediyelerden yardım alamıyorlar. Sosyal dayanışma imkânlarından da yoksunlar.

İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde 30 mülteci ve 1 güvenlik görevlisinin Covid-19 testinin pozitif çıkmasının ardından gözler diğer mülteci kampları ve geri gönderme merkezlerine çevrildi. Ancak salgınla ilgili tüm verileri açıklamadığı gerekçesiyle zaten eleştirilen Sağlık Bakanlığı, mültecilerin yaşam merkezlerindeki durumu da sır gibi saklıyor. Mülteci kampları ve geri gönderme merkezlerinde ne olup bittiği bilinmiyor.

Mültecilerle ilgili bir sivil toplum kuruluşunda çalışan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, mültecilerin bu dönemde karşılaştıkları sorunlar hakkında Artı Gerçek’e şu bilgileri verdi:

KAMPLAR VE GERİ GÖNDERME MERKEZLERİ: Edirne’de sınırda koz olarak kullanılan mülteciler önce farklı illerdeki geri gönderme merkezlerine dağıtıldı, sonra başkaca illere gönderildiler. Takipleri yapılamıyor. İçlerinde kimliksiz olan ya da kimliği iptal edilenler var. Şu anda nerede kaldıklarını, ne durumda olduklarını bilemiyoruz. Resmi kurumlardan bilgi talep ettik ama yanıt verilmiyor. Oysa devlet, biz sormadan bu bilgileri paylaşmalı. Geri gönderme merkezleri mülteciler için cezaevi anlamına geliyor. Bugün cezaevleri ve geri gönderme merkezleri "ölüm cezası" ile eşdeğer. Geri gönderme merkezlerinde insanların sağlık hizmetlerine erişemediğini biliyoruz. Kendisine zarar vermeye çalışan bir mülteci psikiyatri servisine yatırılamadı.

EVLER: Birçoğu çok küçük evlerde ve çok kalabalık yaşıyorlar. Herhangi birine tanı konulsa fiziksel mesafelenme mümkün olmaz. Tek başına kalabilecekleri odaları yok.

HASTANEYE ERİŞİM: Hastaneye gitme ile ilgili ciddi problem var. Acillere kayıtsız göçmenler de gidebiliyor ancak kayıtsız olduğu ortaya çıktığında geri gönderme merkezine gönderilme korkusuyla gitmiyorlar. Ülkelerine dönmek birçoğu için ölümle eşdeğer. "Ülkemde işkence ile öleceğime burada Covid-19 ile ölürüm" diyenler var. Hastaneye gitme konusunda bir diğer sorun, dil bariyeri. Kronik rahatsızlığı olanlar, özellikle HIV pozitif mülteciler ilaca erişimde sorun yaşıyorlar.

İŞSİZLİK: Türkiye’de mültecilerin büyük çoğunluğu zaten sigortasız çalıştırılıyordu. İlk işten çıkarılanlar onlar oldu. Sadece şu veriyi verebilirim; benim danışanlarımın tamamı işten çıkarıldı. Bu dönemde mültecilerin herhangi bir şekilde işlerine devam edebildiğini zannetmiyorum. Birçoğu da ücretsiz izin denilerek çıkarıldılar. Seks işçiliği yapan ve çoğunlukla bar ve pavyonlarda çalışan göçmenler ilk işsiz kalanlar oldu.

TEMEL İHTİYAÇ MALZEMELERİNE ERİŞEMİYORLAR: Gelir kaybı yaşadıkları için gıda ve temizlik malzemelerine erişimde sıkıntı yaşıyorlar. Hayat kaliteleri sıfıra yakına indi.

KORUYUCU ÖNLEMLER: e-devlet üzerinden bazıları maske alabildi, bazıları hâlâ alamadı. Kimliksiz olanlar geri gönderme merkezine gönderilme korkusuyla başvuru bile yapamıyorlar.

YARDIM ALAMIYORLAR: Yardımlar konusunda belediyelere sorduğumuzda kendi vatandaşlarının öncelikli olduğunu belirtiyorlar. Türkiye genelindeki tüm belediyeler, iktidar ya da muhalefet partisi fark etmiyor, "kendi vatandaşlarımıza yetişemez durumdayız, yardım yapabilmemiz çok zor" diyor. Belediyeler ve hükümetin yaptığı yardımların mültecilere ulaşma ihtimali çok düşük. Bu yardımların hem sınıfsal hem politik tercihlere göre dağıtıldığının farkındayız. Mülteciler maalesef o "avantajlı sayılabilecek" çevrelere dahil değiller.

SOSYAL DAYANIŞMA: Türkiyelilerin sahip olduğu dayanışma imkânlarından yoksunlar. Biz mesela komşu desteğine başvurabiliyoruz ama onlar için hem ciddi bir ayrımcılık sorunu var, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları zaten kendi maaşlarının onlara verildiği gibi birçok yanlış bilgi nedeniyle mültecileri istemiyor, hem de dil bariyeri var. İnsanlar komşuları ile konuşamıyorlar. Büyük çoğunluğu da zaten yoksul mahallelerde yaşıyor. Yardım isteyeceği komşuları da kendileri gibi yoksul.

ÇOCUKLAR: Çocuklar çok daha büyük risk altında. Ayrıca çocuklar Türkiye’nin eğitim sistemine kayıtlı olsalar bile birçoğunun evlerinde televizyon ve internet yok. Bu nedenle uzaktan eğitim sistemine dahil olamıyorlar. Mülteciler genellikle mülteci destek birimlerindeki interneti kullanıyordu, buralar artık kapalı.

PSİKOLOJİLERİ: Biz görüntülü konuşarak ruhsal iyilik halimizi yüksek tutmaya çalışıyoruz. Mülteciler, evlerinde internet olmadığı için kendi memleketlerindeki ya da Türkiye’deki yakınları ile görüntülü konuşma konusunda zorluk çekiyorlar.

EV İÇİ ŞİDDET: Türkiyeli vatandaşlarda olduğu gibi mültecilerde de ev içi şiddet arttı. Türkiye’deki kadınlarla ilgili bir rapor açıklandı. Mülteciler konusunda şu ana kadar böyle bir çalışma yapılmadı. "Eşim sabah akşam evde, kavga oranımız çok arttı" şeklinde geri dönüşler çok alıyoruz. Kendilerine ait zamanı ve alanı mülteci kadınlar da kaybettiler.

Mülteciler belediyeler korona