Beş ülkede ortak eylem: 'Sözümüz var'

Gazeteciler, akademisyenler ve hukukçular İstanbul'da baskı ve tutuklamalara karşı yürüdü. Eylem eş zamanlı olarak Berlin, Brüksel, Londra ve Paris'te de gerçekleştirildi.

Beş ülkede ortak eylem: 'Sözümüz var'

Fatma YÖRÜR

ARTI GERÇEK - Gazeteciler, akademisyenler, avukatlar Kadıköy Mehmet Ayvalış Meydanı'nda 'Sözümüz Var!' diyerek buluştu.

Eylem nedeniyle polis ablukasına alınan Kadıköy'de yürüşe izin verilmedi, buna rağmen eylem için buluşan çok sayıda insan Kadıköy'de boğa heykeline kadar yürüdüler.

Polis kameraları eyleme katılanları saniye saniye görüntüledi. Eyleme katılanların slogan atmasına ve durup basına fotoğraf vermesine izin verilmedi. Dışarıdaki Gazeteciler, Barış Akademisyenleri, Adalet Nöbeti avukatları, milletvekillerinin destek verdiği eylem Kadıköy sokaklarından da destek buldu.

Son dönem yaşanan sürece eklenen OHAL şartlarının basını, akademiyi, hukuçuları baskı altına aldığını, toplumun nefes almaya ihtiyacı olduğunu dile getiren gazeteciler, akademisyenler, hukukçular adına basın açıklamasını Ertuğrul Mavioğlu okudu.

Mavioğlu'nun yaptığı basın açıklaması şöyle: "Zor zamanlardan geçiyoruz. Böylesi zamanların en sağaltıcı ilacının el ele, kol kola, omuz omuza, hep birlikte yürümek olduğunu biliyoruz. İşte o yüzden, üzerimizdeki onca baskıya direnerek; barış ve özgürlük tutkumuzun azalmasına, vicdanımızın ve adalet duygumuzun körelmesine, hakikate olan bağlılığımızın eksilmesine izin vermeden; sözümüzden feragat etmeden yürüyoruz" diyerek başladı.

Gazetecilerin yaşadığı süreçle devam eden basın açıklamasında Mavioğlu şu şekilde devam etti: "Yürüyoruz… Hakikatin kamusallaşması adına, her türlü tehdide, gözdağına, linç ve tecrit koşullarına rağmen dimdik ayakta kalmayı başaran tutuklu gazeteci arkadaşlarımız için yürüyoruz.

Çünkü bizim hakikate sözümüz var. Demir parmaklıklar arkasında çürütülmeye çalışılan haber emekçilerinin karanlığı delen cümlelerini çoğaltmaya ihtiyacımız var. Anımsatmak gerek: Milyonlarca dolarla dönen rüşvet çarklarının, vergi kaçakçılığının, adam kayırmacılığın ayyuka çıktığı bu günlerde; hapse attığınız gazetecilerin ne bayrağın ardına gizleyecek suçları, ne de dinin arkasına saklayacak günahları var. İşte biz bu büyük haksızlığa isyan ettiğimiz için yürüyoruz.

Yürüyoruz… Sadece ve sadece barış istedikleri, çocuklar öldürülmesin dedikleri için önce kanun hükmündeki kararnamelerle işlerinden, öğrencilerinden uzaklaştırılan, şimdi de her biri ayrı ayrı terör sanığı yapılmaya çalışılan akademisyenlerin haksız ve yalnız olmadıklarını anlatmak için yürüyoruz. Yememiz için ağaç kökünü gösterip yıkılacağımızı sananlara, insanın hem kök hem de gövdesinin ne denli sağlam, güçlü ve direngen olduğunu göstermek için yürüyoruz.

Çünkü barışa, özgürlüğe, güne ve geleceğe sözümüz var. Çünkü herkes biliyor, ne kadar çaba sarf edilirse edilsin, akademinin üzerinde terörist yaftası durmaz. Ve hiç umulmasın ki, baskılar akademiyi sahibinin sesi de yapmaz. Eğer boğazına tasma takılmasına razı olursa, işte o vakit akademiden sayılmaz. Çünkü bilim her zaman itaatsiz olana ihtiyaç duyar! Ve biz, akademiyi yok etmenin, bir ülkenin geleceğini karartmak olduğunu herkes duysun diye yürüyoruz.

Yürüyoruz… Gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin ve her dönemin olağan şüphelisi gençlerin kötü gün dostu olan hak savunucusu avukatlar, ağır bir cenderenin içinde boğulmaya çalışıldıkları için yürüyoruz. Mahkeme salonlarından yaka paça atılan, adalet talepleri coplarla, tekmelerle yanıtlanan, büroları basılıp gözaltına alınan, tutuklanan avukatlar için yürüyoruz.

Çünkü adalet ve demokrasiye sözümüz var. Varlıkları, rüşvet, şiddet ve nefret temelinin üzerine inşa edilmiş, yalnızca yalanlarla beslenen, o yüzden de kendi yasalarını dahi ayakaltına almakta beis görmeyenlerin, hemen şimdi avukatlarımızın üzerinden ellerini çekmelerini istiyoruz. Savunmayı susturmanın, toplumdaki adalet duygusunu yok etmek anlamına geldiğini biliyor, bunun doğurabileceği felakete dikkat çekmek için yürüyoruz.

Her neredeyseniz, duyun sesimizi. Asıl çaresiz olanlar, yarına dair sözünü tüketmiş olanlardır. Oysa bizim umudumuz da var, çaremiz de… Çünkü bizim sözümüz var.

Daha kaç gazeteyi, televizyonu, internet sitesini kapatırsanız kapatın, daha kaç gazeteciyi tutuklarsanız tutuklayın, gerçeklerin mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğunu unutmayın. O nedenle, koyun misali gütmek istediğiniz toplumu gerçeklerden uzaklaştırma çabanızın nafile olduğunu artık anlayın.

Siz de bilin ki, akademisyenler her koşulda bilim üretmeye devam edecektir. O yüzden toplumu hurafelerle alıklaştırma planlarınızdan vazgeçin. Açtığınız davalarla barış yanlılarından terörist üretmeye çalışarak, itibarsızlaştırma taktiğiniz tutmaz. Asla başaramazsınız, çünkü bilim su gibidir; sızacağı çatlağı, akacağı vadiyi er ya da geç illa ki bulur.

Ve avukatları ister gözaltına alın, ister tutuklayın ne mahkemelerdeki savunma kürsüleri boş, ne de hukuk büroları sahipsiz kalır… Boş yere, taşları bağlayıp köpekleri salarak toplumu hizaya getirme hayalleri kurmayın. Avukatlarını tutuklayıp, Soma, Ankara, Suruç, Ermenek, Berkin davalarının sahipsiz kalacağını sanmayın. Dünya alem bilsin istiyoruz: Savunma, dün olduğu gibi bundan sonra da nerede olması gerekiyorsa orada olmaya devam edecek.

Evet, inatçıyız, vazgeçmiyoruz.

Çünkü sözümüz var!

Barışa, hakikate, adalete sözümüz var. Gençlere, çocuklara, kadınlara, düne, bugüne, yarına dair sözümüz var.

Her daim haksızlıklara karşı feryat ederiz ama sözümüzden feragat etmeyiz.

Evet sözümüz var!

Çünkü biliyoruz: Sözün bittiği yerde faşizm başlar!"

ortak