'Bir eli bir ayağı olmayan insan cezaevinde nasıl yaşar?'
Hasta ve tahliyesi engellenen mahpuslarla ilgili açıklama yapan İHD Antep Şubesi, cezaevlerinde 651’i ağır en az bin 517 hasta mahpus bulunduğunu açıkladı. İHD, "Bugün siyasi mahpusların tahliyeleri, idare ve gözlem kurulu kararları ile engelleniyor” dedi

Sinan Şahin
ANTEP - İnsan Hakları Derneği (İHD) Antep Şubesi hasta ve tahliyesi engellenen mahpuslarla ilgili basın açıklaması düzenledi. Açıklamada cezaevindeki hak ihlallerine dikkat çekildi.
İHD Antep Şubesi'ndeki açıklamaya Emek Partisi (EMEP) Antep Milletvekili Sevda Karaca, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları, mahpus aileleri ve avukatları katıldı.
CEZAEVLERİNDE 651'İ AĞIR 1517 HASTA MAHPUS VAR
İHD Antep Şubesi Eş Başkanı Bahri Oğuz, İHD Hapishane Komisyonu’nun 29 Nisan 2022 yılında paylaştığı rapora göre cezaevlerinde 651’i ağır en az bin 517 hasta mahpus bulunduğuna dikkat çekti.
Türkiye’nin insan haklarını olan yaklaşımının cezaevlerindeki uygulamalar üzerinden okunabileceğini söyleyen Oğuz, 2015 yılından itibaren de baskıcı ve otoriter uygulamaların yoğunlaştığını, cezaevlerinde insan hakları ihlalleri yaşandığını vurguladı. Oğuz, "Bugün de siyasi mahpusların tahliyeleri, idare ve gözlem kurulu kararları ile engelleniyor. Kütüphaneden kitap almamak, psikoloğa çıkmamak gibi gerekçelerle mahpusların tahliyeleri erteleniyor" dedi.
'NAKİLLERDE MAHPUSLARIN SU İHTİYAÇLARI BİLE KARŞILANMIYOR'
Yaklaşık bir buçuk aydır farklı cezaevlerinden 70’e yakın mektup aldığını söyleyen EMEP Antep Milletvekili Sevda Karaca ise bu mektupların her birinin sağlıklı insanların bile yavaş yavaş hasta edildikleri ve ölüme mahkum edildiklerini ortaya koyduğunu söyledi. Karaca, cezaevlerinde siyasi mahpusların yaşadığı hak ihlallerini anlattı:
"Bu mektuplar, hastane ve hapishaneler arası sevklerde, tek hücreli ring araçlarının özellikle epilepsi ve ağır astım olmak üzere akciğer hastalıklarını çok kötü etkilediğini ortaya konuyor. Nakiller esnasında mahpusların su ihtiyaçlarının bile karşılanmadığını ortaya koyuyor. Bu mektuplar son yıllarda jandarma tarafından yapılan insanlık onuruna aykırı ağız içi arama dayatmasını, mahpusların ayakkabılarını çıkarıp yere vurmalarının talep edildiğini ortaya koyuyor. Hasta mahpusların rahatsızları nüksettiğinde ve ihtiyaç duyduklarında revire çıkarılmamasının sonuçlarının nasıl ağır bir biçimde yaşandığını ortaya koyuyor."
'SEBAHAT TUNCEL VE KADIN MAHPUSLARA AÇILAN SORUŞTURMAYI KINIYORUM'
Tahliyeleri engellenen hasta mahpusların durumuna dikkat çekmek için Sincan Cezaevi'nde üç gün yemek almama eylemi yapan Sebahat Tuncel ve kadın mahpuslar hakkında soruşturma açıldığını belirten Karaca, "Kadın mahpuslara açılan soruşturmaları buradan bir kez daha kınıyorum. Bu soruşturmanın esas olarak keyfiyetle idare gözlem kurulu kararı oluşturan, savcıların bile olmadığı kurullarda kafasına göre infaz yakma kararları çıkarılan kamu görevlilerine açılması gerektiğini de buradan bir kere daha söylemek istiyorum" ifadelerini kullandı.
'BİR ELİ BİR AYAĞI OLMAYAN BİR İNSAN CEZAEVİNDE NASIL YAŞAR?’
Altı yıldır cezaevinde olan Şaban Kaygusuz'un annesi Durri Kaygusuz da oğlunun bir eli ve bir ayağı olmadığı için kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığını belirtti:
"Şaban kirli bir savaşın içinde hem elini hem de ayaklarını kaybetti. Sırasıyla Siirt, Diyarbakır Kayseri cezaevlerinde kaldı. Cezaevi koşulları iyi değil. Fiziki işkence ve kötü muamele var. İnsan hakları olsaydı, Adalet Bakanlığı olsaydı oğlum bugün cezaevinde değil evinde olurdu. Eli ayağı olmayan bir insan cezaevinde nasıl yaşar? Hayatını nasıl sürdürür? Hastaneye gidip gelmesi gerekiyor. 'Anne hastaneye gidene kadar işkenceye, kötü muameleye maruz kalıyorum' diyor. Adalet Bakanlığı'na sesleniyorum. Annelerin yüreğini yakmasınlar, gözlerini yollarda bırakmasınlar. Mafyaları, çeteleri serbest bırakıyorlar. Suçsuz çocuklarımızı neden içerde tutuyorlar. Neden infazlarını yakıyorlar? Hiçbir annenin yüreği yansın istemiyoruz."
'OĞLUM HÜCREDEN HÜCREYE ATILIYOR'
2008 yılından bu yana mahpus olan ve 106 yıl hapis cezasına çarptırılan Bedri Akın'ın annesi Perişan Akın da "Oğlum tek hücrede kalıyor. Hücreden hücreye atılıyor. İşkenceye maruz kalıyor. Anneyiz biz. Ne istiyorsunuz bizden? Sizin de anneleriniz, çocuklarınız var. Hiç mi yüreğiniz yanmıyor? Bütün insan hakları savunucularına sesleniyorum; biz annelere sahip çıksınlar. Cezası bitenler, çocukları dışarıda çaresiz kalanlar var, hasta, kimsesiz tutuklular var, bunları serbest bıraksınlar. Artık yeter. Bizimle ne kavganız var? Biz barış diyoruz, çocuklarımız evlerine dönsün istiyoruz" diye konuştu.
'TAHLİYESİ ERTELENEN EPİLEPSİ HASTASI ÖZ’ÜN HAYATI TEHLİKESİ VAR'
Antep’te tutuklu bulunan ve yaklaşık bir yıldır tahliyesi ertelenen epilepsi hastası Mehmet Hüseyin Öz'ün avukatı Bülent Duran ise müvekkilinin hayati riski bulunduğunu aktardı. Öz'ün kendi ihtiyaçlarını karşılamayacak durumda olduğunu vurgulayan Duran şöyle konuştu:
"Mehmet Hüseyin Öz epilepsi hastası. 6 yıl 3 ay ceza aldı. Mehmet Öz izleme ve idare gözlem kurulu huzuruna çıkarıldığında sadece, 'Ne yapacaksın? Pişman mısın, değil misin?' diye soruluyor. Gözlem Kurulu, infazını tamamlayan Mehmet Öz hakkında olumsuz görüş vererek 'örgütsel ilişki içindedir' diye rapor veriyor ve tahliyesini dört kez erteliyor. Mehmet Öz epilepsi hastası günde yedi kez bayılıyor. Aşağıya inip çıkarken merdivenlerden düşme riski var. Yanında biri olmasa belki düşüp beyin kanaması geçirip hayatını kaybedecek. Bunu bile bile göz yuman savcı ve gözlem kurulunda bulunan heyetin burada sorumluluğu var."
'HASTA MAHPUS ELÇE ÖLÜME TERK EDİLMİŞ DURUMDA'
13 kez ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılan ve Elazığ Cezaevi'nde bulunan Mehmet Elçe'nin avukatı Yusuf Kartal da müvekkilinin dosyası ve sağlık durumu ile ilgili şu bilgileri verdi:
"2016’da Cizre’de yaşanan bir olayda mevcut iktidar ve kolluk güçleri bir takım kamuoyu baskısını dindirmek adına birilerini cezalandırmak istedi. Ne yazık ki seçilen şahıslardan biri de Mehmet Elçe'ydi. Olayın gerçekleştiği yerden bir başka ilçede olduğuna dair kesin delillerle tespit yapılmasına rağmen Mehmet Elçe 13 defa ağırlaştırılmış müebbet ve 2 bin yıla yakın bir hapis cezasına çarptırılmıştır.
Mehmet Elçe ilk gözaltına alındığında ağır işkencelere maruz kaldığı için işitme kaybı yaşamış, akabinde gerek cezaevi koşulları gerekse de sistematik olarak uğradığı işkenceler ve psikolojik şiddet sonucunda mide kanseri geçiriyor. Midesinin yüzde 85'i alınmış durumda. Bu sebeple normal gıdalarla beslenmemektedir. Cezaevi gerekli gıdaları sağlamamaktadır. Cezaevinde 3 defa kalp krizi geçiriyor. Şeker, kolesterol gibi birçok hastalığı var. Hiçbir ihtiyacını karşılayamayan Mehmet Elçe tek başına bir hücrede ölüme terk edilmiş durumda."