'Bir paragrafta Demirtaş fırtınası'
33 sayfalık yazıda bir paragrafla Demirtaş'ın da cezaevinde kitap yazdığını anımsatan islami çizgideki dergiye kendi mahallesinden büyük saldırı.
HABER MERKEZİ- Karar gazetesi yazarları Mehmet Ocaktan ve Akif Beki, iki gündür islami çizgideki Hece dergisine yönelik saldırıyı kaleme alıyor. Ocaktan ve Beki'nin yazılarına göre dergi son sayısında bir dosya haber hazırlamış. "2017 yılında yayınlanan öykü kitapları"nı ele alan haberde bir paragrafla tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Seher kitabına da değinilmiş. Ve ardından dergiye başlayan saldırılar, kapatılması için kampanyaya dönüştü.
Akif Beki, bugün yayınlanan "Bir paragrafta Demirtaş fırtınası" başlıklı yazısında, Mehmet Ocaktan'ın dün kaleme aldığı "Dindarların fanatizmle imtihanı" başlıklı yazısını anımsattı. "Konu, "Konu, Hece dergisinde Selahattin Demirtaş’ın öykü kitabı Seher’in de anılmasına gösterilen infial" diyen Beki, şöyle devam etti:
"Yeni Şafak yazarı Rasim Özdenören’in genel yayın yönetmenliğindeki Hece Yayınları, dergisinde böyle bir değerlendirmeyi nasıl basar yaygarası...
Son sayısında yer almış. Kemal Gündüzalp imzasıyla çıkan 33 sayfalık bir dosya. ‘2017 Yılında Yayınlanan Öykü Kitapları’nı ele alıyor. Bir bölümde de Demirtaş’ın kitabından bahsediliyor.
Şu kadarcık geçiyor:
"Kısa bir ayraç da Selahattin Demirtaş’ın yayımlanan ilk öykü kitabı Seher için açmalı. Türkiye ve benzeri ülkelerde hapishanelerin yazar yarattığı, daha doğrusu ortaya çıkardığı bilinen bir gerçektir. Bunun geçmişte kaldığı, belki bir daha yaşanmayacağı sanılıyordu. Ne yazık ki, cezaevi bir kez daha, belki de ‘gizli’ bir yeteneği ortaya çıkardı..."
Mahalleden tepki, çığ gibi...
"Terörist güzellemesi edebiyata sığar mı" diye ayağa kalkanlar mı ararsınız...
"PKK’lıya ‘edep’ kökünden gelen sanatta başlık açmak akıl tutulmasından başka bir şey değil" diye, verip veriştiren mi...
Hece dergisinin kapatılmasını istemeye kadar vardı, kampanyaya bile dönüştü ucu.
***
Cemil Meriç’in "Dergi hür tefekkürün kalesidir" tanımını dilinden düşürmeyenler, baş ucu aforizmalarını bir çırpıda hadi unuttu diyelim...
Rasim Özdenören’in edebiyata ömürlük emeği ve hatırı...Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’suyla Sezai Karakoç’un Diriliş çizgisini takip iddasındaki Hece’nin, edebiyat dergiciliği geleneğine katkısı ve hizmeti bir kalemde silindi diyelim hadi...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşünce özgürlüğünü savunurken aşıladığı ‘özgüven’ de arada güme gitmedi mi peki?
"Fikrine güvenen fikir özgürlüğünden korkmaz" demiyor muydu Erdoğan’ın, eski Ankara’daki yasakçı kafayı eleştirirken koyduğu ölçü?
Ocaktan’ın ‘ilkel bir fanatizmin saldırısı’ dediği saldırılar altında tarumar oldu, yerle bir edildi hepsi.
Hücuma uğrayan sadece Hece değil. Terörle mücadele adına fikir hürriyetini kısıtlayan dar yorumlara, resmi ideolojilere, bağnazlık ve militanlıklara karşı...Dergiciliği ‘hür fikrin sarsılmaz kalesi, korunaklı son sığınağı’ yapan ‘özgüven’ de taarruz altında.
Yok saymadan ‘istenmeyen fikirler’e bile yaşam alanı açan bir barınaktı güya dergicilik.
Onun da ruhuna fatiha mı, sizlere mi ömür yani artık?"
MEHMET OCAKTAN: BU BİR AKIL TUTULMASI
Mehmet Ocaktan da dün yayınlanan "Dindarların fanatizmle imtihanı" başlıklı yazısında konuyu gündeme getirmiş ve dergiye yönelik saldırıları şöyle değerlendirmişti:
"Bu bir akıl tutulmasıdır... Selahattin Demirtaş’ın ideolojisini benimsemeyebilirsiniz, hatta onunla düşünsel anlamda mücadele de edebilirsiniz. Ama bir hikaye kitabına düşmanlık başka bir şeydir ve kesinlikle Allah’ın akıl bahşettiği normal insanların işi değildir.
Eğer şairlerin-yazarların sanat, edebiyat ve estetikle ilgili yazılarının satır aralarından vatanseverlik testleri icat eder hale geldiysek, toptan bir çıldırmışlık hali yaşıyoruz demektir.
Oysa bu ülkedeki İslamcı entelektüeller, geçmişte bazı sol edebiyat çevrelerinin fanatik yaklaşımlarının aksine, solun bütün renklerinin yer aldığı sanat-edebiyat dergileri çıkardılar, hiçbir ideolojik kaygı taşımadan her tür sanat, edebiyat ve düşünce ürünlerine kapılarını açtılar."
Şimdi ne hazindir ki bu topraklar için büyük bir anlam ifade eden ‘Milli duruş’u adeta bir ırk yarışına dönüştürerek, en büyük zenginliğimiz olan kültürel ve sanatsal çeşitliliğe karşı adeta bir fanatizm seferberliği başlatmış durumdayız.