'Bu cinayeti bizim yaptığımızı söyleyenler işledi'

Ceylanpınar Davası'nda haklarında sadece ihbar telefonu bulunan 4 sanığa ayrı ayrı 2'şer kez ağırlaştırılmış hapis cezası istendi.

'Bu cinayeti bizim yaptığımızı söyleyenler işledi'

HABER MERKEZİ - Savaşı başlatan Ceylanpınar Davası'nda okunan mütalaada, haklarında sadece ihbar telefonu bulunan 4 sanığa ayrı ayrı 2'şer kez ağırlaştırılmış hapis cezası istendi.

İLGİLİ HABER: CEYLANPINAR DAVASI AYM'YE TAŞINDI

Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde barış sürecinin bitirilmesine gerekçe yapılan iki polisin şüpheli bir biçimde öldürülmesine ilişkin açılan davanın 12’nci duruşması Urfa 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya, tutuklu 5 kişiden Mehmet Naci Yılmaz, Sedat Aydın ve Hüseyin Aydın cezaevinden SEGBİS’le katılırken, Urfa T Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan Hasan Aydın ise hazır edildi. Kürtçe savunma yapacaklarını belirten 4 kişi için tercüman da duruşma salonunda yerini aldı.

SAVCI 4 KİŞİ İÇİN 2’ŞER KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTEDİ

Kimlik tespiti ardından esas hakkında mütalaa veren savcı, tutuklu bulunan Hasan Aydın, Hüseyin Aydın, Sedat Aydın ve Mehmet Naci Yılmaz’ın 2 polisi öldürmek suçundan ayrı ayrı 2’şer kez ağırlaştırılmış müebbet ile cezalandırılmalarını istedi. Savcı, davanın 4’üncü duruşmasında tahliye edilen Ömer Kılıç, Lütfi Abir ve Murat Abir’in ise beraatını talep etti. Daha sonra Hasan Aydın’a söz hakkı veren mahkeme "Hakkınızda ceza isteniyor bir şey diyecek misiniz?" diye sordu.

'AKADEMİK KONUŞUYOR ANLAMIYORUM'

Hasan Aydın Kürtçe savunmasında şunları söyledi: "Evde bulunan 10 parmak izinden 4’ü başka bir polise ait. Evde parmak izimiz bulunmamasına rağmen biz yargılanıyoruz. Yasalarda bulunan bütün maddeleri saydınız. Madde kalmadı diye düşünüyorum. Asıl suçluların bulunmasını istiyoruz." Tercüman, "Çok akademik bir dil konuşuyor onu anlamıyorum" diyerek savunmayı çeviremedi. Söyledikleri duruşma tutanağına geçmeyen Hasan Aydın, Kürtçe tercüman temin edilmesi için ek süre talep etti.

‘YARGILAMANIZ GÜLÜNÇ GELİYOR’

Sedat Aydın da "Bana uygun gördüğünüz ceza ve yargılamanız gülünç geliyor. 2 yıldır savunma yapamıyorum. Getirdiğiniz tercüman beni anlamıyor dahi. Burada tiyatro oynuyor sanki. Bu dava ile hukuk ve vicdan katledildi. Biri çıkmış diyor ‘Bu olayı Sedat yaptı.’ Ben de diyorum ki asıl bizim yaptığımızı söyleyen işledi bu cinayeti. Hadi onları da tutuklayın. Çünkü üzerimde ihbar dışında bir şey yok. Mütalaa ve yargılamanız samimi değil" dedi. Mahkeme başkanı yargılananları sürekli susturdu ve konuşmalarına izin vermedi.

Mehmet Naci Yılmaz ise savunmasında özetle, "Bana devletin bütünlüğünü bozma suçundan ceza vereceksiniz. Koca devleti ben mi böldüm, yıktım? Hangi olayın üzerini kapatmak için bizi kurban etmeye çalışıyorlar? Deli saçması bir ihbar telefonu dışında elinizde devleti böldüğüme dair tek delil yok. Mütalaa için süre talep ediyorum" dedi.

Son olarak Hüseyin Aydın ise "Evde bulunan parmak izleri bize ait olmadığı ortada. Güya 6 kişi Suriye’den geliyor, Murat ve Lütfi ev tutuyor. Biz de gözcülük yapıyoruz. Senaryoya bakar mısınız? Suçlamaları kabul etmiyorum" diye konuştu.

Daha sonra avukatlara söz hakkı verildi. Avukatlardan Hüseyin Akay, tevsii tahkikat talebinde bulunarak şunları söyledi: "Söz konusu ihbar telefonunu yapanın kim olduğu belli değil. Söz konusu ihbar telefon numarasının olay günü ve olay gününden önce arama kayıtları ve HTS kayıtlarının dosyaya alınmasını talep ediyorum. Öte yandan müvekkilim Sedat Aydın’ın ve Mehmet Naci Yılmaz’ın olayın yaşandığı saatlerde telefonun kapalı olduğu söyleniyor. Ancak 2 müvekkilim de o gece telefonlarının açık olduğunu belirtiyor. Bu nedenle onların da HTS kayıtlarının dosyada olması gerekiyor" dedi. Mahkeme başkanının, "Bu kayıtlar zaten dosyada var" demesi üzerine avukat Akay, "Hayır dosyada HTS kayıtları yok" diyerek eklenmesini talep etti.

Akay, savunmasını şöyle sürdürdü: "Mustafa Bektaş, Metehan Daban, Enver Güler ve Burak Koru adındaki polis memurlarının kendi içlerinde yaşanan çelişkili ifadeleri göz önünde bulundurularak ifadelerinin alınması lazım. Evdeki 10 parmak izinden 4’ü Burak Koru’ya ait çıktı. Diğer parmak izlerinin söz konusu adı geçen polislere ait olma ihtimali var. Bununla ilgili parmak izlerinin alınmasını istiyoruz." Mahkeme, karar için duruşmayı 1 Mart tarihine ertelendi.

NE OLMUŞTU?

Urfa’da, 20 Temmuz 2015 tarihindeki Suruç Katliamı’ndan sonra 22 Temmuz tarihinde Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar isimli iki polis evlerinde ölü bulunmuştu. Yumuşak ve Acar’ın kafalarına sıkılan kurşunla öldürüldüğü tespit edilmişti. Cinayetin susturucu silahla gerçekleştirildiği belirlenmişti. Bu olaydan sonra siyasi iktidar "çözüm süreci"ni bitirmiş, ardından Kürt illerinde kapsamlı operasyonlar başlatılmıştı.

Kürt illerinde başlatılan sokağa çıkma yasakları ve operasyonlarla gündemden düşen cinayetler hala gizemini korurken, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından cinayetler bu kez Gülen Cemaati ilişkisi ile gündeme gelmişti. Darbe girişimi sonrası ise sanıklar hakkında tutuklama kararı veren Hâkim Nurettin Bulut, darbe soruşturması kapsamında tutuklanmıştı. Ayrıca cinayetleri araştırma önergesinin gündeme alınması önerisi Meclis’te kabul edilmemiş, HDP’nin önerisi, AKP ve MHP tarafından reddedilmişti.

Son olarak cinayetlerle ilgili olarak evde bulunan şüpheli parmak izleri sanıklarınkiyle eşleşmemişti. Polislerin öldürüldüğü evdeki kime ait olduğu bilinmeyen 10 parmak izinden dördünün ise polis Burak Koru’ya ait olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak hala görevi başında olan Koru, verdiği ifadede "evde hiç bulunmadığını" ileri sürmüştü.(Mezopotamya Ajansı)

ceylanpınar çözüm süreci davası