'Bu müfredatla uzaya değil cihada gideriz'

Türkiye yeni öğretim yılına müfredat tartışmasıyla giriyor. 'Eğitimin temeli öğretmenler' diyen Eğitim Sen, eğitimdeki gericiliğe dikkat çekiyor.

'Bu müfredatla uzaya değil cihada gideriz'

Fatma YÖRÜR - 2017- 2018 eğitim yılı 18 Eylül’de başlıyor. Birçok özel okulda ise eğitim dönemi bu hafta başladı.

Veliler ve öğrenciler yeni döneme hazırlanırken, eğitimciler de yeni döneme son şeklini veriyor.

Geçtiğimiz ay askıya çıkan ve bu ay paylaşılan müfredat ve özellikle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi içeriğinde yer alan ifadeler, tartışma yaratırken konuyu yıllardır seküler ve bilimsel eğitimi savunan eğitim sendikası Eğitim Sen'in 6’No’lu Şube Yürütme Kurulu Başkanı Mustafa Görkem Doğan’a sorduk.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisinin de dahil olduğu zorunlu derslerin arttığını ve içeriğin gericileştiğini belirten Doğan, bu durumun yarattığı sorunların, bilimsellikten uzaklaşma ve özel okullara kayma olduğunu söyledi:

Görkem Doğan, "Burada müfredattan daha önemli bir nokta var" diyerek, öğretmen alımları ve atamalarına dikkat çekti:

"Evet müfredat önemli ancak eğitimin temeli öğretmendir. Müfredat o kadar kontrol edilebilir bir şey değil. Burada öğretmen alımları, atamaları ve sürgünleriyle Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatla yetinmediğini görüyoruz. Neticede sınıfta ve okulda öğrencinin muhatabı öğretmendir. Müfredatta sorunlu ifadeler yer alıyor evet ama öğretmen ve eğitimcinin rolü bunlardan daha önemlidir. Ancak bunun da öğretmen alımlarıyla, atamalarıyla, sürgünlerle önü alınıyor."

Ataması yapılan bir öğretmenin öncelikle Eğitim Bir Sen sendikasına üyelik yönünde baskıya uğradığını sonra muhafazakar kesimlerde gittikçe yerleşen 'ihbarcılık' kurumuyla baskı altına alındığını belirten Görkem, bir sendika olarak Eğitim Bir Sen’in MEB personeline dönüştüğünü belirterek içerden sendika yoluyla dışardan velilerin BİMER ve CİMER kanallarıyla ihbar kıskacına alınarak hem dayatılan müfredat hem de kurumsallaşan baskı yöntemiyle sınırlandırıldığını belirtti.

'BİR SONRAKİ AŞAMA KIZ ERKEK AYRI EĞİTİM'

Bunun bir sonraki aşaması olarak, eğitimde cinsiyet ayrımcılığını gösteren Görkem, şu ifadeleri kullandı:

"Şimdi pişiriyorlar ama henüz fırından çıkarmadılar, devletin sendikası olan Eğitim Bir Sen, kız erkek ayrı eğitimi temel talebi olarak savunuyor. Sırada bu var. Yayın organlarında bunun algısını hazırlıyorlar."

Devlet okulların en alt seviye eğitim kurumlarına dönüştüğünü belirten Doğan, "Hafta 7 gün, 8 gün yapamayız, günü 25 saat yapamayız. Pedagojide de bir öğrencinin okulda geçirebileceği süreler belli. Siz, din dersi saatini arttırınca matematikten, felsefeden çalıyorsunuz.

Mevcut İmam Hatip Okulları var bir de okulların içine İmam Hatip sınıfları açılıyor. Bunlar birleşince iki sonuç doğuruyor: Bir gericileşme, ikincisi özel okulların önü açılıyor. Böylece laik eğitim vermek bir sektöre dönüşmüş durumda çünkü devlet okullarında bu eğitim sekülerlikten uzaklaştı" diyor.

Özel okullarda her kültürel kesim için seçenekler oluştuğuna ve bunun bir piyasaya dönüştüğüne dikkat çeken Görkem Doğan, devlet okullarında verilen din eğitiminin de donanımlı ve alanına hakim öğretmenlere emanet edilmediğini, İmam Hatip Okulları'nda dahi çocukların Arapça dilini öğrenemediğini belirtiyor:

"Özellikle gelir olarak daha düşük semtler ve kent çeperleri, şehir dışlarında okullarda eğitim kalitesi çok altlarda, bu sadece bir orta sınıf sorunu değil alt gelir grupları da bunu görüyor. Seküler kesimler açısından aileler çocuklarının gelip kendileri garip garip şeyler sormasından hoşlanmıyorlar.

Dindar kesimler de okul etrafında bonzaiden vs.den çekinerek yöneliyor özel okullara çünkü her iki kesim için de özel okullar daha güvenli şartlar ve iyi standartlar sunuyor."

'SELEFİ CİHATCILIK YÜKSELİYOR'

Türkiye'de oluşan Selefi cihatçılık tabanına dikkat çeken eğitimci, AKP kadrolarının muhafazakar kaygılarla yöneldiği bu yolda kentsel varoşlardaki oluşumları görmezden geldiğini belirtti: "Kocaeli’nin Adana’nın varoşlarında, Bağcılar gibi bazı semtlerde bu yapılar oluşuyor. Çocuğun haptan, bonzaiden uzak dursun diye gönderilen okullarda hocanın bile Arapça bilmediği eğitimlerle sorunlu bir nesil yetişiyor."

Bu koşullarda düşen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), sonuçlarını hatırlatan Eğitim Sen Şube Başkanı, "Böyle katma değerli ürün üretmek istiyorsan iş gücünün eğitimli olması gerekiyor. Bu eğitim yol ve yöntemiyle uzaya değil cihada gidebiliriz. Peygamberin hayatını anlatıyorsan zaten birinci seviye cihadı anlatıyorsun demektir. Fıkıh, kelam anlatabilmen için Arapça bilmen gerekli, yoksa cihadı anlatırsın" dedi.

90’lardan beri daralan kamu hizmetlerinde son halka olarak eklenen bu durumla devlet kurumlarının en alt seviyede eğitim verdiğini belirten Görkem şöyle devam etti:

"Eski Türkiye bundan iyi miydi? diye soruluyor. Evet iyiydi. Yargı ve eğitim noktasında çok daha gerideyiz. Hukuk devleti değilse de kanun devletiydi… Eğitimde çok iyi okullara sahiptik. Ekol okullar bir bir soysuzlaştırılıyor."

'ABDÜLHAMİT CAMİ DEĞİL OKUL YAPTIRDI'

Osmanlı Türk modernleşmesinin en temel konularından biri olarak eğitimi gösteren Görkem, AKP tarafından çok anılan Abdulhamit’in bıraktığı en büyük mirasın takip edilmediğini belirterek, "Abdülhamit cami değil okul yaptırmıştır. Ortalamama bir Osmanlı padişahına göre daha dindardır Abdülhamit ama cami değil kentin en güzel noktalarına okul yaptırır. Haydarpaşa, Kabataş Erkek Lisesi" dedi.

Proje okullarla, çok iyi okulların soysuzlaştırıldığını ifade eden Görkem, en iyi okulların öğretmenleri sürülerek seviyelerin düşürülmesinde Cağaloğlu Lisesi’nden hocası Mustafa Turgut’u hatırlatarak "Mustafa Turgut, bize sendikacılığı öğreten Hocadır. O da İmam Hatibe sürüldü" dedi ve ekledi:

"Dünya Ticaret Örgütü'nün Türkiye’ye biçtiği rol de budur. Bu anlamda da AKP'nin yaptığı dindarlaştırma, küresel iktisadi rolle uyumlu politikalardır."

Eğitim Sen müfredat laik eğitim