CİSST Hukuk Sorumlusu Ruken Altun: İnfaz rejimi onarıcı adalet anlayışıyla uyumlu hale getirilmeli
Meclis'ten geçen torba yasaki infaz düzenlemesi ile getirilen 'örtülü af'tan siyasi mahpusların yararlanmaması eleştiriliyor. CİSST'ten Ruken Altun, “Sorunlara geçici çözüm üretmek amacıyla, ayrımcı temelli düzenlemeler yapılmaktadır" dedi.

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
ANKARA - Cinayet, uyuşturucu ve cinsel suçlardan ceza alanlara “örtülü af” getiren infaz düzenlemesi, siyasi mahpusları kapsam dışı bırakmasından dolayı eleştiriiliyor. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hukuk Sorumlusu Avukat Ruken Altun, "Hapsetmeye alternatif yöntemlerin belirlediği düzenlemeler yapılması ve mahpuslar arasında suç ayrımı yapmadan, kapsayıcı, eşit düzenlemeler ile tahliyelerin gerçekleştirilmesi gerek" dedi.
İnfaz düzenlemesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından onaylanıp 15 Temmuz'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Düzenlemeyle 31 Temmuz'a kadar cezaevinde bulunan bazı hükümlülere, kapalı cezaevinden açık cezaevine üç yıl erken geçme ve buradan da tahliye imkanı getirildi. Yasaya göre; bu hükümlüler arasında insan öldürme, yaralama, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, dolandırıcılık, hırsızlık, yağma, rüşvet ve uyuşturucu suçlarından hüküm giyenler başta olmak üzere onlarca suçtan mahkum olanlar yer alıyor. Ancak Türk Ceza Kanunu'nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar kapsam dışı bırakıldı.
İnfaz düzenlemesini CİSST Hukuk Sorumlusu Avukat Ruken Altun ile konuştuk.
‘HUKUKİ OLMAYAN, AYRIMCI TEMELLİ DÜZENLEMELER YAPILMAKTA’
Temmuz ayı içerisinde yeni bir infaz düzenlemesi oldu. Özellikle Türkiye’de infaz düzenlemelerine ilişkin “örtülü af” tanımlaması sıklıkla yapılıyor. Siz Türkiye’de infaz düzenlemelerine ilişkin neler söylersiniz?
Temmuz ayında yapılan düzenlemenin yanı sıra Türkiye’de infaz düzenlemesinin sık sık yapıldığına dikkat çekmek isterim. Ceza adalet sisteminin, adalete erişim konusunda tek yöntem olarak görülmesi bununla ilişkili olarak alternatif yöntemlerin hukuk devleti temelinde tartışılmasından uzak bir anlayışın sonucu olarak hapishanelerin en temel sorunlarından olan kapasite sorunuyla karşı karşıya kalmaktayız. Bu sorunlara geçici çözüm üretmek amacıyla, hukuki olmayan ayrımcı temelli düzenlemeler yapılmaktadır. 15 Temmuz 2023 Tarihinde resmi gazete yayımlanarak yürürlüğe giren ayrımcı temelli düzenleme ile siyasi mahpuslar ve belli suç gruplarından mahkum olan mahpuslar kapsam dışı bırakılmış diğer mahpus grupları açığa ayrılma ve denetimli serbestlik konularında düzenlemeler yapılarak örtülü af yöntemine dönüştürülmüştür.
Düzenlemede tartışılan konulardan biri de kişinin hayatını belirleyecek kararlarda infaz hakimine fazla yetki verilmesi. Mahpusun hayatını bu denli etkileyen bir konuda tek kişiden oluşan infaz hakimliklerine bu yetkinin verilmesi hukuki belirlilik ilkesiyle çelişiyor gibi görünüyor. Bu konuyu siz nasıl yorumluyorsunuz?
2020 yılında 7242 sayılı kanun ile İnfaz Kanunda yapılan değişiklikler ile İnfaz Hakimliği sayılarının arttırılarak, mahpusların en temel hakları konusunda İnfaz Hakimliğine geniş yetkiler verilmiştir. Hak ihlallerine karşı yeterli bir güvence olmayan İnfaz hakimliğinin mahpusların hapishaneye ilk girdiği andan tahliye edileceği ana kadar her aşamasında yetkili olması, adeta yargılama yapan mahkemenin yetkilerine yakın yetkiler verilmesi, hukuk devleti ilkesi ve bu ilkeyle bağlantılı olarak hukuk güvenliğine aykırı bir düzenlemedir. Yine Geçici 10. Maddenin 2. Fıkrasında da mahpusların denetimli serbestlik tedbirinden 5 yıl daha erken faydalanmalarını “İnfaz Hakimi karar verebilir” şeklinde düzenleyerek İnfaz Hakimliğine geniş takdir yetkisi verilmiş ve hukuki belirlilik ilkesi ihlal edilmiştir.
‘DÜZENLEME EŞİTLK İLKESİNE VE AYRIMCILIK YASAĞINA AYKIRI’
İnfaz düzenlemesi ile ilgili önemli sorunlardan biri de başta siyasi mahpuslar olmak üzere belli suç tiplerinin kapsam dışı bırakılması. Bir yanda anayasada da tanımlı olan eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı varken bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a 7456 sayılı torba yasa ile eklenen Geçici 10. Madde ile değişiklikler yapılarak belli suç tipleri ile siyasi mahpuslar kapsam dışı bırakılmış, denetimli serbestlik, açık hapishaneye ayrılma gibi haklardan yararlanmanın önkoşulu mahpusun işlediği suç olarak belirlenmiştir. Bu sebeple söz konusu infaz düzenlemesinin eşitlik ilkesine ve ayrımcılık yasağına aykırı hazırlandığını söyleyebilirim. Ayrımcılık yasağı ve eşitlik ilkesi Türkiye’nin tarafı olduğu birçok uluslararası metinde düzenlenerek Türkiye’nin iç hukukunun parçası haline gelmiş Türkiye Anayasası ile güvence altına alınmış ve infaz hukukunun temel metni olan İnfaz Kanununda da düzenlenmiştir. İnfaz Kanununun 2. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağı ilkesinin koşullu salıverilme, denetimli serbestlik, açık hapishaneye ayrılma gibi infaz aşamalarının tümünde geçerli olması gerekirken Geçici Madde ile getirilen bu örtük af ayrımcılığı derinleştirmiştir. Tüm bu sebeplerle COVID-19 salgın sürecinde mahpuslar arasında suç ayrımı yapılarak özellikle de siyasi mahpusların ve sayılan diğer suçlardan hüküm giyen mahpusların kapsam dışı bırakıldığı düzenlemenin devamı niteliğinde olan ve ayrımcılığın derinleştirildiği yeni infaz düzenlemesi bu yönleriyle hukuka ve hakkaniyete aykırı nitelik taşımaktadır.
Son açıklanan rakamlara göre Türkiye’de, toplam 296 bin 202 kapasiteli 282 kapalı ceza infaz kurumu, 93 müstakil açık ceza infaz kurumu, 4 çocuk eğitimevi, 11 kadın kapalı, 8 kadın açık, 9 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 407 hapishanede bulunuyor. Bu hapishanelerde bulunan mahpus sayısı ise 360 bin 722. Kapasite fazlalığı oranı da yüzde 21.78.
Bir diğer konu da hapishanelerin durumu. Türkiye’de hapishane koşullarının, infaz şartlarının çok kötü olduğu kamuoyuna yansıyor. CİSST uzunca bir süredir bu konuda çalışmalar yürütüyor. Sizin hapishaneler ile ilgili gözlemleriniz neler?
Öncelikle hapishanelerin insan hakları ihlalleri anlamında en riskli mekanlardan biri olduğunu, söylemek gerekir. Bu hak ihlalleri birbirinden farklılık gösterse de mekânsal ve haklar bağlamında sorunun temelinin insan hakları standartlarına uygun olup olmamasıyla alakalı olduğunu söyleyebilirim. Bu noktada hapishanelerin uluslararası insan hakları standartlarına ve insan onuruna uygun hale getirilmesini sağlamak amacıyla kurulan CİSST’in çalışmaları sonucunda elde ettiği bilgi ekseninde temel sorunlarından birkaçından bahsedecek olursak; Kapasite fazlası çok fazla mahpusun tutulması ve bu sorunla bağlantılı olarak koşullar ve haklar anlamında birçok ihlali beraberinde getirmesi, mahpuslara insan onuruna ve insan haklarına aykırı muamele yapılması, S ve Y Tipi olarak adlandırılan hücre tipi ve tecrit odaklı hapishaneler ve bu hapishanelerin mimari yapısının getirdiği mahpusların gün ışığı ve temiz havaya erişiminin dahi kısıtlanması gibi özel sorunlar, idare ve gözlem kurulu kararları ile mahpusların özgürlüğü ve güvenliğinin doğrudan etkilendiği, hapishane yetkililerinin mahkeme gibi hareket etmesine, objektif ve nesnel ölçülere dayanmayan “iyi hal” değerlendirmesiyle mahpusların tahliyelerinin engellenmesi, mahpusların sağlığa erişim hakkının engellenmesi, mahpuslar arasında suç ayrımı yapılarak eşitsiz düzenlemeler yapılması, mahpus yakınlarını da cezalandırma yöntemine dönüşen aileden uzak hapishanelerde tutulma, birbirinden farklı ve özel ihtiyacı olan mahpus gruplarının ihtiyaçlarına uygun davranılmaması gibi sorunları örnek verebiliriz.
‘HAPSETMEYE ALTERNATİF YÖNTEMLERİN BELİRLENDİĞİ DÜZENLEMELER YAPILMALI
Düzenleme için öne sürülen gerekçelerden birisi de hapishanelerdeki kapasite fazlalığı. Ama bu infaz düzenlemesinde ayrımcı ve geçici çözümler olduğunu söylüyorsunuz. Bunun yanında CİSST'in hapsetmenin alternatifleri üzerine de çalıştığını biliyoruz. Peki, sizin bu soruna dair çözüm önerileriniz neler?
İnsanların hapsedilmesi doğası gereği insan haklarını ihlale açık bir durumdur. Hele ki hapsedilme koşullarının uluslararası ve ulusal insan hakları standartlarından uzaklaştığı oranda bu ihlalin şiddeti de artmaktadır. Ayrıca hapsetme yönteminin ilk araç olarak görülmesi ve hapsetmeye gereğinden fazla başvurulmasının suç oranını azalttığı, kamu güvenliğini sağladığı yönünde veri bulunmamakla beraber bu durumun tersi durumu yarattığı yönündeki savlar çok kuvvetlidir. Ayrıca hapsetme yönteminin pahalılığı da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. CİSST olarak hapsetmeye alternatif yöntemler üzerinde çalışmalarımız bulunmaktadır. Bu konuda ayrıntılarını bulabileceğiniz el kitabımızda yer alan birkaç yöntemden bahsedecek olursam; Öncelikle ülkelerin ceza adaleti sisteminin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda farklı yöntemlerin incelenerek alternatiflerin uygulanması üzerinde sistematik olarak durulmalı, bu aşamalar yargılama öncesi aşama, hüküm verme aşaması ve hapis cezası almış mahpusların erken salıverilmesinin düşünülebilmesi aşaması olmalıdır. Bir diğeri hapsetmenin üzerindeki zararlı etki arttıracak grupların hapsedilmesini azaltacak stratejiler geliştirilmelidir. Bu konuda ülkelerin infaz rejiminin onarıcı adalet anlayışıyla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Ancak söz konusu 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a 7456 sayılı torba yasa ile eklenen Geçici 10. Madde ile de görüyoruz ki kapatılma gibi hapishanelerin nüfusunu azaltmaya yönelik düzenlemeler de insan haklarıyla uyumlu yöntemler yerine geçici ve ayrımcı düzenlemeler ile gerçekleşmektedir. Kapasite fazlalığı sorununa ilk çözüm olarak, yukarıda bahsettiğim hapsetmeye alternatif yöntemlerin belirlediği düzenlemeler yapılması diğer bir öneri olarak da mahpuslar arasında suç ayrımı yapmadan, kapsayıcı, eşit düzenlemeler ile tahliyelerin gerçekleştirilmesi gerektiğini söyleyebilirim.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), 2006 yılından beri insan hakları ihlalleri anlamında en riskli mekânlardan biri olan hapishanelerde, mahpusların hak ve özgürlüklerini korumak; hapishaneleri insan hakları standartlarına ve insan onuruna uygun hale getirilmesini sağlamak amacıyla çalışmalar yürütüyor.