Cumartesi Anneleri: 'Gözaltında kaybedilen kadınları unutmayacağız'
Cumartesi Anneleri 1041. hafta açıklamalarında, gözaltında kaybedilen 19 kadının akıbetini sordu.

Artı Gerçek - Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri eylemlerinin 1041’incisini gerçekleştirdi. Karanfiller ve gözaltında kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, bu hafta 1994 yılında Dersim'de katledilen Ali Işık’ın faillerin yargılanmasını istedi. Ayrıca Cumartesi İnsanlarından Besna Tosun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kadınlar için hak, eşitlik, özgürlük ve dayanışmayı temsil ettiğini kaydetti ve açıklamada gözaltında kaybedilen 19 kadının akıbetini soruldu.
Besna Tosun tarafından okunan açıklamada şöyle denildi:
'DEVLET KADINLARI ŞİDDETTEN KORUMAK YERİNE, ŞİDDETE MARUZ BIRAKIYOR'
"Gözaltında kaybedilen kadınları unutmayacağız. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kadınlar için hak, eşitlik, özgürlük ve dayanışmayı temsil eden bu anlamlı gün, tüm dünyada ses getiren eylemlerle gündeme geliyor. Biz de erkek egemen sistemin kadınlara dayattığı sınırlara ve biçtiği rollere itiraz etmek için sokaklara çıkan kadınlarla dayanışma içindeyiz. Türkiye'de devlet, kadınları ve kız çocuklarını şiddetten korumak yerine, bizzat kendisi şiddete maruz bırakıyor. Bu durum, kadına yönelik şiddeti teşvik ediyor ve yaygınlaştırıyor. Kadınlar, taleplerini dile getirmek için sokaklara çıkma ve gösteri yapma hakkına sahiptir. Devletin ise bu barışçıl gösterileri koruma ve kolaylaştırma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu nedenle, İçişleri Bakanı ve valilere, 8 Mart gösterilerine yönelik hukuka aykırı yasaklama kararlarından vazgeçme çağrısında bulunuyoruz.
'19 KADIN İÇİN ADALET'
"8 Mart vesilesiyle, 1041. haftamızda, İHD’nin tespitlerine göre gözaltında kaybedilen 19 kadını saygıyla anıyor ve onların arasında bulunan Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık, Gülizar Serin ve onun üç yaşındaki kızı Dilek için hakikat ve adalet talep ediyoruz. 23-24 Eylül 1994 tarihlerinde Dersim merkeze bağlı Gökçek Köyü Mirik Mezrası ve civarında, Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Dağ Komando Tugay Komutanlığı’na bağlı askerler tarafından bir operasyon yapıldı. Operasyon sırasında, mezrada Serin ve Işık ailelerinden biri bebek olmak üzere yedi kişi bulunuyordu. Operasyon sonrasında köye gidenler, her yerin bombalandığını ve evlerin yakıldığını gördüler. Mezradaki evlerinde bulunan 3 yaşındaki Dilek Serin, 34 yaşındaki Gülizar ve Düzali Serin, 25 yaşındaki Hatun Işık, 20 yaşındaki Elif Işık, 18 yaşındaki Yeter Işık ve 60 yaşındaki Haydar Işık’tan ise bir daha haber alınamadı."
1’İ ÇOCUK 7 KİŞİNDEN BİR DAHA HABER ALINAMADI
Dersim'de askerler tarafından yapılan operasyonda gözaltına alındıktan sonra katledilen Ali Işık’ın hikayesini paylaşmak için bir araya geldiklerini ifade eden Besna Tosun, “Bu hafta 23-24 Eylül 1994 tarihlerinde Dersim merkeze bağlı Gökçek Köyü Mirik Mezrası ve civarında, Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Dağ Komando Tugay Komutanlığı’na bağlı askerler tarafından bir operasyon yapıldı. Operasyon sırasında, mezrada Serin ve Işık ailelerinden biri bebek olmak üzere yedi kişi bulunuyordu. Operasyon sonrasında köye gidenler, her yerin bombalandığını ve evlerin yakıldığını gördüler. Mezradaki evlerinde bulunan 3 yaşındaki Dilek Serin, 34 yaşındaki Gülizar ve Düzali Serin, 25 yaşındaki Hatun Işık, 20 yaşındaki Elif Işık, 18 yaşındaki Yeter Işık ve 60 yaşındaki Haydar Işık’tan ise bir daha haber alınamadı” dedi.
‘YETERLİ İNCELEME YAPILMADI’
Olaydan birkaç gün sonra askerden terhis olup dönen Ali Işık’ın, ailesini aramak için Mirik'e gittiğini ve bir daha geri dönmediğini dile getiren Besna Tosun, “O tarihte okulda olduğu için kurtulan ailenin diğer oğlu Süleyman Işık, 30 Eylül 1994 günü TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı'na dilekçe vererek ‘yakınları hakkında araştırma yapılmasını ve sağ olup olmadıklarına dair bilgi verilmesini’ talep etti. 7 Ekim 1994 tarihinde de Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak ailesinin ve köye giden abisinin akıbetinin araştırılmasını istedi. Ancak, Cumhuriyet savcısı dilekçeyi işleme koysa da yeterli bir inceleme yapmadı ve olay yerine bile gitmedi” diye belirtti.
CANSIZ BEDENİ BULUNDU
8 Ekim 1994 tarihinde Ali Işık'ın cansız bedeninin Gökçek Karakolu'nun görüş mesafesi içerisinde bir çoban tarafından bulunduğunu belirten Besna Tosun, “Vücudu çıplaktı, başı ezilmişti ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre ateşli silahla öldürülmüştü. 5 Aralık 1994 tarihinde Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, ‘faili meçhul eylem ve cinayet’ olarak değerlendirdiği dosyayı Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderdi. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ise 27 Aralık 1994 tarihinde aileye ‘kayıp kişiler hakkında herhangi bir bulguya ulaşılamadığını’ bildirdi. 30 Temmuz 2002'de Dersim'de OHAL'in kaldırılmasının ardından aileler dosyanın yeniden açılması için defalarca girişimde bulundu. 2004 yılında avukatları Hüseyin Aygün, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e açık mektup yazarak, Dersim'deki zorla kaybetmelerde Bolu Komando Tugayı ve komutanının sorumluluğu nedeniyle soruşturma başlatılmasını talep etti. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı” diye konuştu.
‘DOSYALAR TOZLU RAFLARA KALDIRLIDI’
Mirik kayıp dosyalarının, “faili meçhul olay” denilerek tozlu raflara terk edildiğini aktaran Besna Tosun, “Gözaltında kaybedilişlerinin 31. yılında Mirik kayıplarının akıbetinin açıklanması ve sorumluların yargılanması için yetkilileri göreve çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; tüm kayıplarımız için, Dilek Serin, Gülizar Serin, Hatun Işık, Elif Işık, Yeter Işık Haydar Işık ve Ali Işık için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Besna Tosun, “8 Mart vesilesiyle bir kez daha söylüyoruz: Kadınlar barış istiyor! Cumartesi Anneleri/ İnsanları barış istiyor” ifadelerini kullandı. (MA)