Depremden haftalar sonra, Hatay’da aynı koku...

Antakya’da belirsizlik ve muhatapsızlık devam ederken, kaygılı ve öfkeli olduklarını saklamayan depremzedeler hiç dokunulmayan enkazların olduğunu ifade ediyor. Koku, bu ifadeyi teyit eder nitelikte...

Osman ÇAKLI


HATAY - Bütün hayatı işçilikle geçmiş, tozdan topraktan saçı griye, yüzü siyaha dönmüş 52 yaşındaki Halil İbrahim Masaracıoğlu’nun...

Tarihi Antakya Çarşısı’nın dar ama alabildiğine uzun sokaklarından birinde derme çatma taştan yapılmış bir evde yaşıyordu. 6 Şubat depremlerinden sonra yıkılan evin altında ailesiyle kalmış. Çocuğu olmayan Masaracıoğlu’nun eşi ve annesi enkazdan ölü olarak çıkarılmış.

Hurdacılıkla geçinen Masaracıoğlu’nun evi öyle yıkılmış ki, saçılan taşlar sokağı kapatmış. Hurdacı Masaracıoğlu ile tam da bu taşların üzerinde karşılaşıyoruz. Yanında iki kardeşi, evden sağlam kalan eşyaları çıkarmaya çalışıyorlar. Masaracıoğlu, aynı durumda olan tek kişi de değil...

Yıkımın en ağır hissedildiği mahalle olan Armutlu’da da Ceylan Recimoğlu ile rastlaşıyoruz. Elinde birkaç kıyafetiyle, hasarlı bir binanın sıralandığı dar ve ürküten bir sokaktan yanıma kadar geliyor. Tepkiler aslında oldukça benzer.

Binlerce Hataylı hala aynı duygu içerisinde: Anlamsızlık, belirsizlik ve muhattapsızlık.

Enkazların artık kaldırıldığı Hatay’da, yerinden kıpırdatılmamış taş ve beton yığınları da yok değil. Aylar sonra kente girişimizle birlikte bizi beton yıkıntılarından toprağa düşmüş demir parçaları ve geniş düzlükler karşılıyor. Enkazlardan çıkan toz, kendini her nefes alışı takip eden öksürükle hissettiriyor. Sokaklar epey ıssız. Yan yana beş kişiyi görmek mümkün değil...

Armutlu Mahallesi’nin sokaklarında dolaşmaya, gizleyemediğimiz bir şaşkınlıkla başlıyoruz. Aylar öncesinin hengamesi dağılmış görünüyor ama çok insanların olan bu sokaklarda tanıdık bir koku duyuyoruz. Teyit etmek adına depremden önce mahallede yaşayan Ceylan Recimoğlu ile konuşuyoruz. Enkazdan çıkarılmayanların olduğunu ifade ediyor. Hatta, kepçe operatörlerinin enkaza girmek istemediğini çünkü insan uzvunun çıktığını anlatıyor. Böylelikle her şey biraz daha netleşiyor...

‘İÇİMİZDE BAYRAM YOK’

Recimoğlu, Ramazan Bayramı nedeniyle ritüellerinin ne olacağı sorulduğunda işaret parmağıyla kalbini gösterip şu cevabı veriyor:

"Şurada bayram yok. İçimizde yok o bayram. Çekirdek ailemi kaybetmedim, şükrediyorum ama şükrederken de vicdan azabı çekiyorum. Yediğimiz lokmada, sevdiğimiz dostlarımızda aynı duyguyu yaşıyoruz. Hatay cennetten bir köşeydi. Hatay birçok kültürün beraber yaşadığı birbiriyle kucaklaştığı bir şehir."

Recimoğlu, şu an geçici olarak Mersin’de yaşıyor olsa da mutlaka geri döneceğini ifade ediyor. Sokaklarda yürümeye devam ediyoruz, yıkılmış ve hiç dokunulmamış enkazlar öylece duruyor; tek misafir, güvercinler oluyor. Böylesi yıkık dökük sokaklarda, rüzgar nedeniyle evlerden kapı gıcırdama sesleri işitiliyor. Korku filmi setleriyle benzeşen hale eşlik eden kuş cıvıldaması, her şeye rağmen baharın habercisi oluyor.

‘BEN DE BURADA ÖLECEĞİM’

Tarihi Antakya Çarşısı, kentin önemli kültürel hafıza merkezlerinden biri. Ancak burası da yerle yeksan olmuş vaziyette. Üstelik, yıkıntılar öylece ortada kalmış.

Hurdacı Masaracıoğlu, gazeteci olduğumuzu öğrenince, ah vah ederek “İlk günler neredeydiniz, keşke burayı görseydiniz” diyor. Her halinden yorgun ve üzgün olduğu anlaşılan Masaracıoğlu, artık çadırda yaşıyor. Gidecek parasının da yerinin de olmadığını anlatıyor:

"Bu evden ailemi ölü çıkardım. Durumum olsaydı belki gitmeyi isterdim, iş yok güç yok. Ben burada hatıralarımı kaybettim. Bu yaştan sonra ne iş yapacağım? Annemi, babamı, dedemi burada gömdüm. Ben de burada öleceğim."

HATAY AKŞAMLARI

Hataylılar, Hatay’ın çok kültürlü yapısına öylesine aidiyet geliştirmiş ki, şehrin kültürel birikiminin yok edilme ihtimali bile bir kısmının geri dönmesine neden olmuş. Kentte beton yapılar yıkıntı halinde olduğu için sokak lezzetleri festivallerini aratmayan görüntüler ortaya çıkmaya başlamış.

Hatay’ın kimi sokaklarında artık künefe ile birlikte yerel lezzetleri tatmak pekala mümkün. Tipik bir restoran görüntüsünden uzak olsa da esnafın paradan önceki derdi yaşamın canlanması.

Konuştuğumuz esnafın pek çoğu ise aynı mesajı veriyor: “El birliğiyle düzeleceğiz, Hatay’ı yeniden ve özgünlüğünü koruyarak kuracağız.”

Öne Çıkanlar