Diyarbakır’da Barış Nöbeti: Savaş politikalarını kabul etmiyoruz barışta ısrarcıyız
Diyarbakır’da “Barış Nöbeti” etkinliğinde konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, savaşların en çok kadın ve çocukları vurduğunu söyledi.
Remzi BUDANCİR
DİYARBAKIR- İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, her ayın ilk Cuma günü “Herkes İçin Barış” talebiyle gerçekleştirdiği Barış Nöbeti’ni gerçekleştirdi. İHD Diyarbakır Şubesinde gerçekleşen Barış Nöbeti’ne Barış Anneleri, Rosa Kadın Derneği, KESK Amed Platformu, Göç Vakfı, ÖHD, Mebyader, SES Amed Şubesi ve Rengarenk Umutlar Derneği temsilcileri katıldı. Basın metnini İHD Diyarbakır Şubesi Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir okudu.
SAVAŞ EN ÇOK KADIN VE ÇOCUKLARI VURDU
“Aşîtî” yani Barış’ın bitmek bilmeyen savaşın ve şiddetin ortasında hakikate yol almak, yaşamda ısrar etmek olduğunu hatırlatan Ezgi Sıla Demir, bölgede 50 yıldır devam eden düşük ve yüksek yoğunluklu çatışma halinin kadın ve çocukları doğrudan veya dolaylı olarak etkileyeme devam ettiğini söyledi. Militarizm, cinsiyet eşitsizliği ve savaş ideolojilerinin biçimlendirdiği eril zihniyetin kadınların yaşam alanlarını adeta gasp ettiği tespitinden bulunan Demir, “Kadınlar ve çocuklar göç yollarında, tutsak edildikleri, kaçırıldıkları, yerlerde cinsel şiddete ve saldırıya uğramaktadırlar” dedi.
'SAVAŞ, KADINA KARŞI ŞİDDETİ BÜYÜTÜYOR'
Yakın tarihte Êzidî halkına, Êzidî kadınlara yapılanlarla tüm dünyanın savaşın en acı gerçeğiyle karşı karşıya kalındığını hatırlatan Demir, “Göç etmek zorunda bırakılan kadınlar anadillerinde konuşamama, eğitim haklarından mahrum kalma, gittikleri yerlerde barınma ve güvende olmama, yeterli beslenememe ve ulaşım gibi birçok konuda problem yaşadılar ve yaşamaktalar. Göç denince sadece sınırlar ötesi anlaşılsa da zorunlu iç göçte de benzer nedenlerden beslenmekte ve sonuçları benzerlik taşımaktadır. 90’larda Kürt kadınları köy yakmalar, işkenceler, baskılar ve yoksullaştırma nedeniyle doğdukları yerleri terk etmek, başka şehirlere göç etmek zorunda kalmışlardır. Ayrıca belirtmek gerekir ki savaş ortamı kadınlara yönelik erkek şiddetini hem ev içinde hem de dışarıda daha fazla büyütmektedir” diye konuştu.
ÇOCUKLAR SAVAŞIN MAĞDURU
Demir açıklamasının devamında devam eden çatışmalı ortamın çocuklar üzerindeki etkisine de değindi. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmenin kabulü ile barış hakkı, çocukların en temel haklarından biri olarak tanımlandığına işaret eden Demir, İHD’nin hazırladığı ’Doğu-Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2011-2021 Tarihleri Arası Silahlı Çatışma Ortamında Çocuklara Yönelik Yaşam Hakkı İhlalleri” raporuna atıfta bulundu. Çatışmalı ortamın en çok mağdur ettiği kesimin çocuklar olduğunu söyleyen Demir, rapor yansıyan tespitleri sıraladı:
- Çocuklar evlerinde uyurken, yolda karşıdan karşıya geçerken zırhlı araç çarpması sonucu yahut oyun oynarken patlayıcı maddelerin infilak etmesi sonucu; evlerinin balkonunda başlarına isabet eden gaz fişekleri sonucu yaralanıyor, hayatlarını kaybediyorlar.
- Silahlı çatışmalar ve sonrası, patlamamış mayın ve silah artıkları sebebiyle de çocuklar da kalıcı hasarlar meydana gelmektedir. Çatışma ortamlarının tek sonucu çocukların fiziki bütünlüklerine zarar gelmesi ile de sınırlı kalmamaktadır. Şiddet ortamının doğal sonucu olarak çocuklar; anadilde eğitim, sağlık, aile bireyleriyle kendi kültüründe gelişme ve yetişme hakkından da mahrum bırakılmaktadırlar.
- Tüm bu savaş ortamı başta yaşam hakkı olmak üzere çocukların en temel haklarını ihlal etmektedir. Buna ek olarak birçok suç cezasız kalmaktadır. Bu cezasızlık hem kadına yönelik gerçekleşen durumlarda hem de çocuklara yönelik yaşanan ihlallerde bir politikaya dönüştürülmüştür.
“KADIN HİÇBİR SAVAŞIN KAYNAĞI VE SEBEBİ OLMADI”
Çatışma ve savaş durumuna karşı en etkin mücadeleyi kadınların yürüttüğüne dikkat çeken Demir, faili meçhullerin ilk arayıcıları olan Cumartesi Annelerinin yürüttüğü mücadeleyi örnek gösterdi. Barış Anneleri İnisiyatifi’nin kesintisiz mücadelesinin tüm toplumsal ayrışmaları bertaraf ederek ortak mücadele hattını oluşturduğunu ifade eden Demir, şunları söyledi: “Barış için Kadın Girişimi, kadına ve çocuğa yönelik her türlü şiddet biçimine karşı toplumsal refleksi oluşturan Kadınlar Birlikte Güçlü zemini verilecek en somut ve değerli örneklerdir. Bu örneklerden de yola çıkarak Kadın hiçbir savaşın kaynağı ve sebebi olmamış fakat barışı tesis etmenin ağır tarihsel sorumluluğuyla karşı karşıya kalmıştır. Tüm savaş ve çatışmaların tarihsel akışında barışı tesis etmenin bedelini kadınlar omuzlamış, omuzlamaya da devam edeceklerdir. Buradan toplumsal barışın kendini kapitalizm ve patriarkaya dayandıran akıldan gelmeyeceğini, gelse bile kalıcılaşmayacağını anlamak, barış tartışmasının toplumsal bir mesele olduğunu görmeye, unutturulanı hatırlamaya dayanır. Tam da bu sebeple barışın aklını ve eylemini kadının toplumsal hafızası ile inşa etmek gerekir.
'BARIŞTA ISRARCIYIZ'
Yineliyoruz; Barış hakkını savunanlar olarak, barışın sağlanması ancak toplumsal bir talep haline gelmesi ile mümkündür. Bu beklentilerin ve gerçeğin bilinci ile coğrafyamızda halen süren savaş ve çatışmaların tanığı olarak barışı savunmak bizler için vazgeçilmez bir durumdur. Bu amaçla da bir kez daha; barış sürecinin inşasında kararlı olan herkesin ve kesimin hakikat, adalet ve eşitlik temelinde yürütülecek barışın sağlanması için yan yana bulunmaya davet ediyoruz. Savaş politikalarını kabul etmiyoruz barışta ısrarcıyız!”