Elazığ’da kadın mahkumlara darp iddiası
Elazığ T Tipi Cezaevi'nden mektup gönderen kadın mahkumlar, uğradıkları hak ihlallerini anlattı.
Evren DEMİRDAŞ - Elazığ
ARTI GERÇEK - Annesiyle birlikte kalan çocukların sarı, kırmızı, yeşil tokalarına el konulduğu Elazığ T Tipi Cezaevi'nde bu kez 20 kadının "A Takımı" denilen bir grup tarafından şiddete uğradığı iddia edildi.
Cezaevinde yaşanan hak ihlallerine her gün bir yenisi ekleniyor. Tutulduğu Elazığ T Tipi Cezaevi'nden mektup gönderen Nazlı Songül adlı tutuklu, ihlallerin vardığı noktayı aktardı. 9 Şubat 2017 tarihinde Erzurum E Tipi Cezaevi'nden, arkadaşları Sudan Güven, Yaprak Taşçı, Hayat Akyıldız, Songül Bağatır ve Ahiret Turan'la birlikte Elazığ T Tipi’ne sürgün edildiklerini söyledi.
'FİZİKSEL ŞİDDET GÖRDÜK'
Mektubunda "fiziksel şiddet gördük" ifadesinde bulunan Songül, şunları aktardı:
"Elazığ T Tipi zindanında sayım düzenine girmediğimiz için buraya gelişimizin 2'nci gününde 2'si kadın olmak üzere toplam 20 kadın A Takımı’nın fiziksel ve sözlü şiddetine maruz kaldık. Kolumuz ve vücudumuzun belirli yerlerinde morluklar oluştu. Aradan geçen 12 günün sonucunda alınan sağlık raporunda mahkeme '0,5 cm boyutunda morarma görülmüştür' demesine rağmen davayı kurumun lehine düşürdü. Sayım düzenine geçmeme ve 21 Mart’ta yaktığımız ateşten dolayı bizlere 3 ay görüş, 3 ay iletişim cezaları davaları açılmıştır. Elazığ T Tipi idaresinin yaklaşımları resmen tecrit içeriklidir. Koğuşumuzda banyo ve lavaboyu gözetleyecek biçimde kamera sistemi var. Kimlik taşımadığımızda revire bile çıkarmayan anlayışların dayatılması, hastalara ne sıcak ne de soğuk suyun verilmemesi gibi yaklaşımlar da var."
'EŞYALARIMIZIN BİR ÇOĞUNA EL KONULUYOR'
Tutuklu Songül, cezaevinde annesiyle kalan çocuklara gönderilen boyama kalemlerinin "yeşil" ve "lacivert" renklerine el konulduğunu aktardı. Songül’ün, mektubunda yer verdiği ihlaller şöyle:
"Hiçbir şekilde diğer siyasi arkadaşlarımızla görüştürülmediğimiz gibi spor vb. hiçbir sosyal etkinlik de bulunmamaktadır. Ailemizden gelen kargodaki eşyalarımızın bir çoğuna el konuluyor. Bu cezaevinin dış kantini yok. İç kantinde de birçok şeyi bulamıyoruz. Gelen kıyafet ve diğer şeylerde de fiyat ve etiket olmazsa bizlere verilmiyor. Havalandırma kapısı 'gündoğumu ve günbatımı' tanımlanmasıyla açılıp kapanıyor. Sabah 7 'de açılıp 18'de de kapanıyor. Koğuşumuzda 9 aylık bebekten tutalım 3 yaşındaki çocuk yaş grupları bulunuyor. Bu çocukların yaş grupları esas alınarak besin ürünleri verilmiyor. Çocuklara dışarıdan gelen boyama kalemlerinin içindeki yeşil ve lacivert renklere 'yasak’ denilerek el konuluyor."
İhlallere ilişkin cezaevi müdürüyle görüşmek istediklerini belirten Songül, "5 günlük dönüşümlü açlık grevine girdik, Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa, Meclis Başkanlığına ve Cumhurbaşkanlığına hitaben yazdığımız talep içerikli dilekçelerimiz 'yoğunuz' gerekçesi ile kendi ücretimizle göndermemiz suretiyle bizlere geri iade edildi. Son derece keyfi muamelelerle karşı karşıyayız. Hele ki grevlerden bu yana hak ihlalleri çok derinleşmişti. Yani sesimizi kime, nereye bildireceğimizi bilemiyoruz. Gerçekten can güvenliği endişesi yaşıyoruz bu kurumda" ifadelerini kullandı.
‘KADIN TUTUKLULAR YERDE YATIYOR’
27 Aralık 2016 tarihinde Kars’ta evine yapılan baskında gözaltına alınarak "Örgüt üyesi olduğu" iddiasıyla tutuklanan DBP Kars eski İl Eşbaşkanı Şengül Mehmetoğlu da, Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallerini kendisini ziyaret eden eşi Hayati Mehmetoğlu’na aktardı. Mehmetoğlu koğuşlarda yer olmadığı için kadın siyasi tutukluların yerde yattığını ancak buna rağmen yeterince kalabalık olan koğuşların birleştirilerek mevcut koğuş sayısının yarıya indirildiği bilgisini verdi.
‘DOKTORLAR YEMİNİNE BAĞLI KALMALI’
Eşinin geçirdiği rahatsızlık nedeniyle sevk edildiği hastanede ellerindeki kelepçenin açılmasının talep ettiğini; ancak doktorun bu talebi ret ederek eşine gerekli sağlık müdahalesinde bulunmadığını aktaran Mehmetoğlu, "Eşim hijyensiz cezaevi koşulları yüzünden bir çok sağlık problemi yaşıyor. En son kulağında iltihaplanma oluşuyor. Günler öncesinden revire çıkmak için dilekçe veriyor. Revire çıktıktan sonra tedavi için hastaneye sevk ediliyor. Ancak bu sevk geciktiriliyor. Hastaneye sevk edildikten sonra kulağına iltihaptan kaynaklı müdahale yapılmak isteniyor. Ancak eşim elleri kelepçeli olduğu için tedaviyi kabul etmiyor. Kelepçelerinin açılmasını talep ediyor. Doktor bu talebini reddediyor. Hipokrat yemini eden bir doktor olarak müdahaleyi gerçekleştirmiyor. Doktorların yeminlerine bağlı kalmaları gerekiyor" dedi.
‘AÇLIK GREVİ SON BULDU ,HAK İHLALLERİ SON BULMADI’
Eşinin aktardığı bilgilerde gardiyanlar tarafından şubat ayında sayım adı altında D-6 koğuşunda bulunan siyasi kadın tutukluların darp edildiğini hatırlatan Mehmetoğlu, "Cezaevi koşullarının düzeltilmesi, fiziki ve psikolojik şiddetin son bulması için D-6 koğuşunda bulunan 3 kadın tutuklu süresiz - dönüşümsüz açlık grevine başlamıştı. Açlık grevi son buldu ancak hak ihlalleri son bulmadı" diye konuştu.
Mehmetoğlu, siyasi kadın tutukluların koğuşlarını birleştiren cezaevi yönetiminin bu yöntem ile kalabalıktan dolayı yer sorunu yaratarak kadın tutukluları karşı karşıya getirmeyi amaçladığını söyledi.