Fehim Taştekin: Ankara Batı ile kopacak bir İran’a fırsat penceresinden bakıyor
'İran, Türkiye’nin PKK’ye karşı harekât alanını Irak içinde genişletmesinden rahatsız.'
Gazeteci Fehim Taştekin, İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Ayetullah İbrahim Reisi'yi yazarak İran ile Türkiye arasındaki ilişkinin nasıl olabileceğine dair tahminlerde bulundu. Taştekin, "Reisi ile birlikte Kudüs Gücü’nün Irak ve Suriye’deki ağırlığının artması Türkiye’nin işini zorlaştıracak. Fakat Ankara Batı ile kopacak bir İran’a fırsat penceresinden bakıyor." diye yazdı.
Suriye konusunda Devrim Muhafızları'nın etkili olması nedeniyle Türkiye ile İran'ın gerilim yaşayabileceğini belirten Taştekin, "Devrim Muhafızları’nın hükümette ağırlığını hissettirmesi Suriye ve Irak’ta Türkiye ile gerilimi tırmandırabilir. Elbette iki ülkeyi karşı karşıya getiren konularda Tahran’ın siyasetini yürüten sahadaki unsurlar yani Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü idi. Şimdi Türkiye gerçek karar mercilerine en yakın isimlerle muhatap olacak. Bu durum çözümü de kilitlenmeyi de hızlandırabilir." dedi.
'TÜRKİYE AMBARGOLARA UYMAMAYI TERCİH ETTİ'
"Çatışma ve çakışma alanlarını biraz daha detaylandırmadan önce ilişkilerin karmaşık karakterine değinmek gerekiyor." diyen Taştekin şöyle devam etti:
"Rekabet içinde barış" ilkesine göre şekillenen ilişkilerin sabiteleri ve değişkenleri hep olageldi. İlişkilerin birinci halkasında 1639’da belirlenen sınırlardaki istikrarın korunması, güvenlik, ticaret ve kültürel ilişkiler yer alıyor. Bu çerçevedeki iyi komşuluk ilişkileri, devlet kurumları arasında iletişimin kesintisiz sürdüğü bir geçmişe sahip. Türkiye 1979 devriminden sonra yaşadığı sıkıntılara rağmen İran’a yönelik ambargolara uymamayı tercih etti. Trump döneminde petrol satışlarını sıfıra düşürmeye endeksli ambargoya kısmen uyum bunun bir istisnasıydı.
İlişkilerin ikinci halkasını iki ülkenin uluslararası eksendeki yerinden kaynaklanan güvensizlik tanımlıyor. İran, ABD’nin konuşlu olduğu İncirlik Üssü ile Kürecik’teki radar üssünü kendisine yönelik bir tehdit olarak görüyor. 2010’a kadar Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerine de eleştirel yaklaşıyordu. Fakat iki ülkenin zıt eksenleri "anlaşılır tercihler" olarak yorumlandı.
TÜRKİYE, İRAN, PKK
Taştekin, Türkiye ile İran'ın PKK konusunda yeni bir ortak strateji arayışı olduğunu kaydederek "Üçüncü halkayı güncel politikalara bağlı sürtüşmeler ve rekabet oluşturuyor. Bu kategorinin birinci maddesinde PKK’ye karşı ortak strateji arayışı var. Türkiye eskisi kadar olmasa da PKK konusunda İran’ı ikili oynamakla suçluyor. Geçmişte Ankara’nın bir diğer korkusu rejim ihracıydı. İran ise Türkiye’yi İranlı Azeriler üzerinden rejim karşıtı faaliyetleri desteklemekle eleştiriyordu. " dedi.
Taştekin'in Al-Monitor'da yayımlanan yazısının bir kısmı şöyle:
Bir diğer konu Kafkasya’daki rekabet. İran, İsrail’le yakın ilişkilere sahip Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı kayırırken Türkiye Ermenistan’a karşı Azerbaycan’dan yana davrandı. Karabağ’daki son savaştan sonra Azerbaycan ile Nahçıvan arasında öngörülen Zengezur koridoru İran’ı dışlayarak açılırsa sıkıntı yaratabilir.
Irak’ta da özellikle 2003 sonrası ciddi bir rekabet oluştu. İran Şii aktörler üzerinden nüfuz kazanırken Türkiye, Sünni Araplar ve Türkmenlere ağırlık vererek dengeyi etkilemeye çalıştı. Kürdistan’ın bağımsızlık yoluna girmesini önlemek iki ülkenin de ortaklaştığı bir siyaset.
Ancak İran, Türkiye’nin PKK’ye karşı harekât alanını Irak içinde genişletmesinden rahatsız. Şubatta İranlı yetkililer Türkiye’nin Şengal’e harekât planına alışılmışın dışında bir üslupla tepki göstermişti. Ardından Haşd el Şaabi güçlerinin Şengal’e sevk edilmesi bir İran çalımı olarak algılandı.
Arap Baharı sonrasında artan nüfuz savaşları, özellikle Suriye’de iki ülkenin karşıt cephelere düşmesi, Lübnan’da İran’ın Şiilere, Türkiye’nin Sünnilere hamilik çabası, Yemen’de İran’ın Husileri, Suudi müdahalesine arka çıkan Türkiye’nin Islah Partisi’ni (Müslüman Kardeşler) desteklemesi üçüncü halkanın çetin konuları arasında yer alıyor.
Birinci halkadaki ilişkilerin hatırı sayesinde diğer iki halkadaki gerilimler çatışmaya dönüşmeden sınırlandırılabiliyor. Erdoğan geçen aralıkta Karabağ’daki zaferi kutlamak için gittiği Bakü’de İran’ın Azerbaycan bölgesi ile Azerbaycan’ı ayıran sınırı sorgulayan bir şiiri okuyunca İranlılar öfkelenmişti. Ağır eleştirileri susturan ise Hamaney’in müdahalesi oldu.
Reisi ile birlikte ilişkilerin testten geçeceği ilk konu Afganistan. Çin ve Rusya gibi İran da Taliban’la çalışmaya hazırlanırken Türkiye, Afgan hükümeti lehine Kabil havaalanını korumaya talip. Ama daha acil mesele sığınmacıların İran topraklarından hiçbir engelle karşılaşmadan Türkiye’ye sızmaları. Kontrolsüz göç dalgası iç kamuoyunu hükümet aleyhine alevlendirirken Ankara, Tahran’dan önlemleri artırmasını isteyebilir.
Söylemdeki farklılıklara rağmen ilişkiler sıra dışı ve çıkarcı refleksler barındırıyor. İran’da Erdoğan’ın bölgesel heveslerini tehlikeli bulan kanadın cumhurbaşkanlığını da ele geçirmesi özellikle Suriye ve Irak’ta biraz daha keskinleşmeyi beraberinde getirebilir.
Fakat bu potansiyel tırmanış aynı zamanda iki tarafı da temkinli olmaya itiyor. Erdoğan’ın Reisi’yi gecikmeden tebrik etmesi, İran karşıtı yorumlardaki dikkat çekici düşüş, hatta hükümetin güdümündeki mecralarda Arap yoğunluklu Huzistan’daki gösterilere ilgisizlik Ankara’nın kötü başlangıç istemediğini gösteriyor. Suriye için etkinliği sorgulanan Astana süreci yeni dönemde biraz daha ciddiyet kazanabilir.