Gazetecilik yine yargı önünde
'Devirler değişiyor, ülkeyi yönetenler değişiyor, onların savcıları, hâkimleri değişiyor; ama basını zapturapt altına alarak eleştirileri susturma ve baskıyı sürdürme geleneği değişmiyor.'
![Gazetecilik yine yargı önünde](https://i.artigercek.com/2/1280/720/storage/old/news/116773.jpg)
Can DÜNDAR
ARTI GERÇEK - 9 Eylül, 3 gün önce kaybettiğimiz Erbil Tuşalp’in yaşgünü…
Tuşalp, ardından yazılanların da gösterdiği gibi, bizlere en zorlu koşullarda nasıl gazetecilik yapılacağının, nasıl dik durulacağının örneğini vermiş bir gazeteciydi. Meslek hayatının önemli bölümünü 12 Eylül rejimi hakkında belgeler, tanıklıklar toplayarak geçirdi. Onlardan derleyerek yazdığı kitaplar ve oluşturduğu kütüphane, çoktan insan hakları arşivimizde yerini aldı.
Sonra 12 Eylül dönemi geçti, yerine gelen Özal rejiminde de baskıyı hissetti Erbil Tuşalp… 1988’de bu kez Özal’a suikast düzenleyen Kartal Demirağ’ın ifadesini yayınladığı için gözaltına alındı ve cezalandırıldı. Bu kez de Demirağ’ın ardındaki derin devletin izlerini takibe yoğunlaştı Tuşalp... O dönemden de geriye, birlikte yaptığımız televizyon programları kaldı.
Erbil ağabeyi yaşgününde bir kez daha saygıyla anarken, yeni bir baskı rejiminde, hapisteki yeni gazetecilerin duruşmasında gözümüz…
"Evren dönemi", "Özal dönemi"nden sonra tarihe "Erdoğan’ın baskı dönemi" olarak geçecek bu devrin son mağdurları, MİT mensuplarının kimliklerini ifşadan yargılanan 6 meslektaşımız… "İkinci OdaTV davası" denilen dava ile, yine basın ve ifade özgürlüğü yargıç karşısına çıkıyor. Daha önce Gülenci savcılarca suçlanmış, Gülenci yargıçlarca yargılanmış gazeteciler, bu kez Erdoğan’ın savcılarının iddialarını, Erdoğan’ın hâkimleri önünde cevaplayacak. Devirler değişiyor, ülkeyi yönetenler değişiyor, onların savcıları, hâkimleri değişiyor; ama basını zapturapt altına alarak eleştirileri susturma ve baskıyı sürdürme geleneği değişmiyor.
Çocuğa cinsel saldırıdan tutuklanan şeyh için iki günde hazırlanan iddianame için gazeteciler aylarca, hatta yıllarca tecritte bekletiliyorlar. Her açılan basın davası, her hapsedilen gazeteci, dışardakilere de gözdağı işlevi görüyor; böylece sadece sansür değil, otosansür de büyüyor.
Ancak özetlediğim bu tabloya bir de tersinden bakarsak; evet her dönemin muktedirleri aynı baskı geleneğini sürdürüyor, ama sonuçta onlar birer zalim olarak tarihe kaydolurken, zor dönemde cesaretle ses veren gazeteciler, birer itibar anıtı olarak anılıyorlar.
Tıpkı Erbil Tuşalp gibi…