Görür'den Bergama raporu yazısına tepki: Maden düşmanlığı yapılıyor, doğru iş yapılmasını isteyecek devlettir
Serpil Yılmaz, Bergama'daki madene dair raporda Naci Görür'ün imzası olduğunu yazarak, "Hoca İliç'e bekleniyor" dedi. "Saygısız ve terbiyesizce" diye tepki gösteren Görür: "Maden düşmanlığı yapılıyor. Doğru iş yapılmasını isteyecek devlettir."
Artı Gerçek - Halk TV yazarı Serpil Yılmaz, Türkiye'nin ilk büyük ekolojik mücadelelerinden birine sahne olan Bergama Ovacık'taki altın madeni hakkında hazırlanan uygunluk raporunda Prof. Dr. Naci Görür'ün imzasının bulunduğunu hatırlatan bir yazı kaleme aldı.
Yılmaz, 'Türkiye’nin ilk altın madenine 'uygun' raporu veren heyetin başındaki sürpriz isim' başlıklı yazısında, Görür ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
'HOCA ERZİNCAN İLİÇ'DE BEKLENİYOR'
Geçtiğimiz gün bir toplantıda karşılaştığım Prof. Dr. Görür’e “Başkanı olduğunuz TÜBİTAK heyetinin devlete hazırladığı Ovacık Altın Madeni raporuna ilişkin, ülke için risklerin dikkate alınmadığı ve altın rezervi ile ilgili abartılı rakamların gerçek kabul edildiği eleştirileri var. Ne dersiniz?” diye sorduğumda, uzun uzaya yanıt verme isteklisi olmadığını gördüm.
Etrafı kalabalıktı ve birlikte resim çektirmek isteyen gençlerden bize fırsat kalmadı. Bana göre bir bilim insanının dikkatine değer bir soruydu…
TÜBİTAK’da raporu hazırlayan Yer Deniz Atmosfer Bilimleri ve Çevre Araştırma Grubu (YDABÇAG) başkanlığını anımsatmakla yetindi. Zira ikinci sorum tam da uzmanlık alanına ilişkin olacaktı: Erzincan İliç maden sahasının deprem fay hattı üzerinde olduğu ileri sürülüyor. Buna ilişkin bir uyarınız olacak mı?
Elçiye zeval olmaz; Hoca altından aktif fay hattının geçtiği “haritalanan” Erzincan İliç’de bekleniyor.
'SÖMÜRGE MADENCİLİĞİ'
Yılmaz yazısında ayrıca, Görür'ün imzasının bulunduğu rapor için, "Bu raporla Eurogold’un Ovacık’da altın aramakta kullanacağı üretim modeli “Mümkün olan en iyi teknoloji” olarak tanımlanmış ve Türkiye’de “sömürge madenciliği” bu tezlerin üzerine inşa edilmişti" dedi.
Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Yılmaz'ın bu yazısı üzerine bugün sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Yılmaz'a sert tepki gösteren Görür, raporla ilgili, "Daha sonra Başbakanlık ne kararlar aldı onu bilmiyorum. Bugün bir takım kimseler (Hakaret etmek istemiyorum ) son derece saygısız ve terbiyesizce hakkımda yazıyorlar. Onları önemsemiyorum ama ( hepsini engelledim) siz takipçilerime saygımdan ötürü bu açıklamayı yayınlıyorum" dedi.
Görür, devamında madenciliğin bir bilim olduğunu söyleyerek, "Sırf ideolojik nedenlerle madencileri hain diye gösteriyorlar" ifadesini de kullandı.
Naci Görür'ün açıklaması şöyle:
"Arkadaşlar, birçok kendini bilmez daha neyin ne olduğunu anlamadan dinlemeden “mal bulmuş mağribi” gibi üzerine atlayarak beni suçlamaya başladılar. Mesele şu: Bundan 20-25 sene evvel, zamanın Ecevit Hükümeti TÜBİTAK’a bir görev veriyor. Görev de Bergama altın madeninin proje ve uygulama bakımından ulusal ve uluslar arası standartlara uygun olup olmadığı ve yenilikçi teknolojiler içerip içermediği yönünden incelenmesi ve durumun bir raporla Başbakanlığa bildirilmesi.
Görevin TÜBİTAK Başkanlığına tevdi edildiği sırada ben TÜBİTAK MAM’ın (Marmara Araştırma Merkezi) başkanıydım. Doğal olarak Türkiye’nin önde gelen bilim adamlarından bir ekip seçtik. Hatta deprem bilimcilerden idareden bağımsız iki araştırmacıyı da bu ekibe kattık. İkisi de ulusal ve uluslar arası tanınır kişilerdi. Biri Prof. Dr. Aykut Barka, diğeri de Prof. Dr. Haluk Eyidoğan idi. Çalışma içinde meşhur Çevre Bilimci Prof. Dr. Derin Orhon ve konularında uzman başka hocalar da vardı. Ben de MAM Başkanı olarak koordinatör görevi gördüm.
Çalışma bitince Ankara’ya gönderildi ve burada TÜBİTAK BİLİM KURULU tarafından onaylandı ve Başbakanlığa sunuldu. Proje ulusal ve uluslar arası ölçütlere uygun bulunmuştu. Daha sonra Başbakanlık ne kararlar aldı onu bilmiyorum. Bugün bir takım kimseler (Hakaret etmek istemiyorum ) son derece saygısız ve terbiyesizce hakkımda yazıyorlar. Onları önemsemiyorum ama ( hepsini engelledim) siz takipcilerime saygımdan ötürü bu açıklamayı yayınlıyorum.
Bir konu daha var önemli. Arkadaşlar, maden ve madenci düşmanlığı yapıyorlar. Sırf ideolojik nedenlerle madencileri hain diye gösteriyorlar. Madencilik bir bilim dalıdır. Tarih boyunca çeşitli temel bilimler maden fakülteleri sayesinde gelişmiştir. İnsanlık madencilik sayesinde zenginleşmiş ve bugünlere gelmiştir. Yeraltı servetlerimiz çok önemlidir. Siz madenciliği kaide ve kurallarına göre yaparsanız gelişirsiniz. Bugünkü gibi abuk subuk uygulama ve işletme yaparsanız zarar verirsiniz. Bunu denetleyecek ve doğru iş yapılmasını isteyecek Devlettir. Eğer tüm madenciliğin zararlı olduğu düşünülüyorsa bütün yurtta madenciliği yasaklıyacaksınız. Maden fakültesinin Dekanlğını da yapmış biri olarak ben bunları söyleyebilirim sanıyorum, sevgiyle."
TTB, GÖRÜR'ÜN İMZASI BULUNAN RAPORA TEPKİ GÖSTERMİŞTİ
Yılmaz ve Görür'ün tartıştığı rapor, o dönem Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından da eleştirilmişti. TTB'nin buna dair eleştirisinde şöyle denilmişti:
"TÜBİTAK raporunun genel bir değerlendirmesini yapmak gerekirse, ilk başta raporun tek yanlı ve bilimsel tarafsızlık ilkeleri gözetilmeden yazılmış olduğunun altı çizilmelidir. Hatta pek çok bölümde bilimsellikten bütünüyle ayrılıp, yanlış ya da eksik bilgi aktarımına ya da bilgilerin taraflı yorumlanmasına dayanan yanlış bilgilendirme yapıldığı görülmektedir.
Eurogold tarafından hazırlanan, bilimsel olmayan ve doğal olarak bütünüyle taraflı "Ovacık Projesi Çevre Faaliyetleri İncelemesi ve Strateji Raporu", TÜBİTAK raporunun pek çok yerinde aynen yer almakta ve onaylanmaktadır."
TTB, söz konusu raporu bilimsel bulmama nedenlerini de şöyle özetlemişti:
Tarafsızlık: Bilim adamları tarafsız olmak zorundadırlar. Bu tarafsızlık yazılan raporların üslubuna da yansır. Adı geçen rapordaki üslup okuyan ilgili herkesi rahatsız edecek kadar yanlıdır. TÜBİTAK gibi bir bilim kuruluşunun hazırlattığı rapor tam tersine bilimsellik adına örnek olmalıydı.
Sağlık konusundaki uzmanların görüşünün alınmaması: İnsan sağlığı açısından bu derece ciddi riskler taşıyan bir tesisin çevresel özeliklerini değerlendiren bir bilimsel komisyonda hiçbir hekim ve/veya tıp alanından bilim insanı bulunmamaktadır. Raporu hazırlayan heyetin oluşturulma biçimiyle ilgili en önemli sorun, olayın çok büyük ölçüde insan sağlığı ile ilgili olduğunun tamamıyla göz ardı edilmiş olmasıdır. Siyanürlü altın madenciliğine karşı çıkma gerekçeleri ve Danıştay'ın iptal kararının gerekçeleri neredeyse tamamen halk sağlığıyla ilgili derin kaygılar taşınmasından ileri gelmektedir. Hatta tesisin risk taşımadığını iddia eden Eurogold raporunun bile her satırı insan sağlığı ile ilgili göndermeler ile doludur.Tesisin insan sağlığı üzerinde yaratacağı riskler raporun pek çok noktasında mühendisler ve hukukçular tarafından tartışılmakta ve yorumlanmaktadır. Halk sağlığı risklerinin değerlendirilmesi kuşkusuz ayrı bir uzmanlık alanıdır ve halk sağlığı uzmanları tarafından bilimsel ve tıbbi bir bakışla yapılmak zorundadır. Bu raporda olduğu gibi başka meslek ve uzmanlık alanından bilimcilerin halk sağlığı ile ilgili riskleri değerlendirmelerinin bilimsel bir geçerliliği yoktur.
Tutarsızlık: TÜBİTAK raporunu hazırlayan öğretim üyelerinin bir bölümü kendi alanlarında yazdıkları bilimsel görüş raporlarında bu projenin olumlu ve olumsuz yanlarını yazıya döktükleri halde ilgili kişilere sunulan sonuç raporda olumsuzlukların hiç yer almadığı hatta yer yer saptamaların değiştirildiği görülmüştür.
Değerlendirme eksiklikleri : Halk sağlığı için çok önemli bir konu olan madenin kapatılmasından sonra oluşabilecek riskler ve alınacak önlemler konusu bu raporda çok yüzeysel geçilmiştir
· Kaza ve deprem olasılığı çok hafife alınmış, sadece atık havuzunun bulunduğu alanın deprem riski açısından değerlendirilmesi verilmiştir. Konunun uzmanı bilim adamının kendi asıl raporunda bu risk konusunda daha detaylı bilgi verdiği anlaşılmaktadır. Ancak tek bir kişi tarafından ortak özet rapor olarak acele ve özensiz bir biçimde kaleme alındığı anlaşılan raporu okuyan kişi,bu alanda deprem riskinin önemsiz olduğunu düşünebilir
· Tehlikeli maddelerle çalışılırken kaza olasılığı sadece maddenin depolandığı yerde olmaz. Siyanür gibi bir maddenin nakliyesindeki riskler belki şirketi ilgilendirmeyebilir ama bilim adamlarını ilgilendirmeliydi. Türkiye gibi kaza riskinin fazla olduğu ve ihmalin olağan sayıldığı bir ülkede siyanürün nasıl depolanacağının yanı sıra nasıl taşınacağı konusunda da ayrıntılı bilgilendirme gerekmektedir.
Sonuç olarak TÜBİTAK raporunun bütünüyle taraflı ve bilimsel ve etik ilkelere aykırı bir tarzda hazırlanmış olması, konunun bilimsel ve teknik olmaktan ziyade siyasi ve ekonomik tercihlerin bir sonucu olarak yeniden gündeme getirildiğini düşündürtmektedir."
TTB'NİN RAPORA DAİR AÇIKLAMASI
SERPİL YILMAZ'IN YAZISININ TAMAMI
(HABER MERKEZİ)
İliç faciası için Murat Kurum ve Anagold yöneticileri hakkında suç duyurusu
CHP’den İliç raporu: Baş sorumlu Murat Kurum
İliç maden faciası: İnşa edilmeyen fazlar inşa edildi diye gösterilmiş
TMMOB'nin İliç'teki kapasite artırımının iptali istemiyle açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı