Greenpeace Akdeniz ölçtü: Deprem bölgesinde hava kirliliği limitlerin çok üstünde

Greenpeace Akdeniz ölçtü: Deprem bölgesinde hava kirliliği limitlerin çok üstünde
Greenpeace Akdeniz, Hatay’ın Samandağ ve Defne ilçelerinde yaptığı partikül madde ölçümlerinde yoğun hava kirliliği saptadı. Enkaz kaldırma, dökümü ve çadır bölgelerinde yapılan ölçümler, Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği limitin 5.2 kat üstünde çıktı.

Artı Gerçek - 6 Şubat Maraş ve 20 Şubat Hatay depremlerinden etkilenen 11 ilde binlerce bina yıkıldı, on binlerce bina hasar gördü. Bölgede günü kurtarmak için, hiçbir önlem alınmadan kaldırılan ve taşınan enkaz, su kaynakları, tarımsal alanlar, çadır bölgelerinin dibine öylece atılıyor. Üstü ya da etrafı kapanmıyor. Bırakıldığı yerden rüzgarla dağılıyor. Bu durum da depremzedelerde sağlık riski oluşturuyor.

Diken'den Mesude Erşan'ın haberine göre, Greenpeace Akdeniz ekibi enkaz atıklarının doğru yönetilmesi ve başka felaketlere zemin hazırlanmaması için önce imza kampanyası başlattı. Geçtiğimiz hafta da bölgeye gitti ve 12 saatlik partikül madde 2.5 (PM 2.5) ölçümü yaptı. PM 2.5 önemli bir kirletici ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından birinci grup kanserojen bir madde olarak tanımlanıyor. Bölgede kayıt altına alınan saatlik ortalamalarda kirliliğin 205 mikrograma kadar çıktığı saptandı. Türkiye’nin PM 2.5 ulusal limit değeri henüz yok.

PM 2.5 HANGİ SAĞLIK SORUNLARINA SEBEP OLUR?

PM 2.5 saç telinin yaklaşık 30’da biri kadar. Küçük ve hafif olduğu için uzun süre havada kalabiliyor ve çok uzak mesafelere kadar yayılabiliyor. Solunduğunda akciğerlerin en derin noktalarına ulaşabiliyor. Solunum yoluna, akciğerlere hasar vermekle kalmıyor, damarlara geçiyor. Küçük parçalara bölünüyor. Gittiği dokularda başka kimyasal reaksiyonlara giriyor. Kalp damarlarındaki plakları kaldırarak ani kalp krizleri, yetmezliği, ritm bozuklukları, inme, Alzheimer, hamilelik diyabeti, sperm üretiminin bozulmasına yol açabiliyor.

AKŞAM SAATLERİNDE KİRLİLİK ARTIYOR

Bölgeden dönen Greenpeace Akdeniz ekibinin hazırladığı rapora göre, ölçüm cihazının kaydettiği saatlik ortalamalar, bölgedeki depremzedelerin, enkaz kaldırma ve dökmeyle diğer görevler için sahada bulunanların maruz kaldığı kirlilik seviyesi açısından endişe verici boyutta. Ekibin 12 saatlik ölçümlerle tespitleri şöyle:

  • Kirlilik enkaz kaldırma çalışmalarının yapıldığı ve döküm sahalarına yakın bölgelerde yükseliyor. Bu tür sıcak noktalardan uzaklaştıkça ise azalıyor. Samandağ Stadyumu’nda kurulan bir çadır kentin girişi ile yanı başındaki döküm sahası arasındaki mesafe 15-20 adım. Burada en yüksek saatlik ortalama hava kirliliği ölçümü 128 mikrogram. Sahil kenarında rüzgarın oldukça kuvvetli olduğu bir gün için oldukça yüksek bir ortalama. Çünkü kuvvetli rüzgarlar partikül kirliliğini başka noktalara da taşır.
  • Daha da korkutucu olan verilerse Samandağ Stadyumu ve Mileyha Sulak Alanı’nı çevreleyen bölgede. Rüzgarın kuvveti ve esme yönüne bağlı bir dakikalık partikül kirliliğinde ortalamanın 1262 mikrogram seviyesine çıktığı görüldü.
  • Samandağ merkezden uzaklaşıp köylere doğru gidildiğindeyse saatlik ortalamalar gözle görülür bir şekilde düşüyor.
  • Bir diğer dikkat çekici nokta, akşam saatlerinde ısınma vb. diğer ihtiyaçlarla yakılan ateş nedeniyle çadır bölgelerindeki hava kirliliğinin gözle görülür bir şekilde yükseliyor. Isınmak için yakılan kömür ve odun, enkaz çalışmalarında ortaya çıkan toza ek partikül madde kirliliğine neden oluyor. Defne ilçesindeki çadır alanları ziyaretlerinde, akşam saatlerinde, saatlik ortalamalarda en yüksek kirlilik yoğunluğunun yaşandığını ölçüldü.
  • 5 Martta yapılan ölçüm, 2021 mart ortalamasının 4.6 kat, 2022 Mart ortalamasının ise 3.5 kat üstündeydi. Aradaki fark enkaz kaldırma, enkaz dökme, ısınma amacıyla yakılan odun ve kömür gibi yakıtların neden olduğu ek kirlilik yükü olarak yorumlanabilir.

Türk Toraks Derneği Birinci Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bayram deprem bölgesindeki binaların çoğunun asbestin yasaklandığı 2010’dan önce inşa edildiğini hatırlattı. İzolasyon, su boruları, çatı levhaları hatta bazı fabrikaların ürettiği çimentolarda asbest lifleri bulunuyor.

ÇOCUKLAR, YAŞLILAR, HAMİLELER İÇİN RİSK DAHA BÜYÜK

Ortamdaki tozun içerisinde asbestin yanı sıra kot beyazlatmada çalışan işçilerde ölüme giden akciğer harabiyetine (silikozis) yol açmasıyla bilenen silika gibi zehirli maddeler bulunuyor. Enkazın çökme, sürtünme, dağılma sürecinde civa, kurşun, bakır, demir, kadmiyum, nikel gibi ağır metaller de havaya karışabiliyor. Bölge tarım bölgesi. Zirai ilaçların bulunduğu evlerin, depoların, dükkanların yıkılmasıyla çeşitli zehirli kimyasallar da ortalığa saçılarak havaya ve toprağa karıştı.

Bayram, tüm bu maddelerin oluşturduğu hava kirliliğinin en hafifinden kronik hastalıklarının alevlenmelerine yol açtığını söyledi:

“Kişi astım hastasıysa astım krizine, KOAH hastasıysa KOAH krizine giriyor. Nefer darlığı artıyor, solunum yetmezliği gelişebiliyor. Tozlar hava yollarının bağışlık sitemini, kendini temizleme özelliğini baskılıyor. Böylece solunum yolu enfeksiyonları, zatürre çok kolay yerleşiyor. İnsanlar bir arada, kabalık yaşadığı için solunum yolu enfeksiyonları kolayca yayılabiliyor. Tüberküloz gibi fırsatçı enfeksiyonlar alevlenebiliyor. Solunan asbest 10-20 sene sonra asbestosis (ölümcül akciğer hastalığı), akciğer kanseri ve mezotelyoma (asbestin yol açtığı akciğer kanseri) yol açabiliyor. Silika, silikozis yapıyor. Ağır metallare bağlı yavaş zehirlenmeler olabiliyor. ”

Kirli hava henüz gelişmemiş akciğerleri daha çok etkilediği için çocuklar için daha fazla risk oluşturuyor. Bir diğer önemli riskli grup yaşlılar ve hamileler. Hava kirliliği, kalp, beyin hastalıklarını da tetikleyebiliyor. (Kaynak)

Öne Çıkanlar