Hasta tutukluların durumu: DEM Parti ve tutuklu yakınları Adalet Bakanı'yla görüşecek

Hasta tutukluların durumu: DEM Parti ve tutuklu yakınları Adalet Bakanı'yla görüşecek
Tutuklu yakınları ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 12 Haziran'da bir araya geldi. Görüşme talebinin bakanlıktan geldiğini belirten DEM Partili Uysal, "Bayramdan sonraki çarşamba için randevulaştık" dedi.

“Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa demokratik çözüm” kampanyası kapsamında cezaevlerinde 27 Kasım'da 2023'te başlatılan açlık grevi 4 Nisan tarihinde mahkeme boykotu ile aile ve telefon görüşmelerine çıkmama eylemi halinde sürüyor. Dışarıda ise tutuklu yakınları öncülüğünde her Çarşamba farklı kentlerden Adalet Bakanlığı’na gidilerek tutsakların talepleri iletiliyor. Bu kapsamda tutuklu yakınları 12 Haziran’da Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede yer alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Newroz Uysal Aslan, hem görüşmeyi hem de cezaevlerindeki ihlalleri değerlendirdi.

Newroz Uysal Aslan, yapılan görüşmeyle ilgili şu bilgileri paylaştı:

ÇARŞAMBA GÜNÜ İÇİN RANDEVU VERİLDİ

"Cezaevlerinde yürütülen bu işkence politikalarının temel muhataplarından bir tanesi de Adalet Bakanlığıdır. Hem hukuken bundan sorumlu olan makam olmasından hem de Sayın Öcalan üzerindeki tecridin hukuki açısından birinci dereceden muhatabı olmasından dolayı. Annelerde hem bu açlık grevi sürecinde hem de boykot sürecinde adalet bakanlığı yetkililerine seslerini duyurmaya çalıştılar. Anneler, 6 haftadır her Çarşamba günü adalet bakanlığı önünde açıklama yaparak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Her hafta farklı kentlerden anneler geliyor. 6’ncı haftaya kadar Adalet Bakanlığı annelerle görüşmeyi reddetti. Annelerin adalet bakanlığı önündeki açıklamasını engelledi. İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu hasta tutsaklar üzerine bir konuyu görüşmek üzere toplanmıştı. Anneler de komisyon toplantısının olduğu yerde anneler toplandı. Daha sonra Adalet Bakanından görüşme talebi geldi. Görüşmede İnsan Hakları Komisyon başkanı, Tutuklu ve Hükümlü Hakları İnceleme Alt Komisyonu başkanı, diğer milletvekilleri ve bizler vardık. Bu görüşme 15-20 dakikalık bir görüşme oldu. Aileler, cezaevlerindeki tecrit halini, çocuklarının işkence altında olduğunu, kurul kararlarıyla özgürlüklerinin alındığını, hasta olan tutsakların tedavi edilmediğini belirterek bakanlığını neden sorumluluğunu yerine getirmediğini sordu. Aileler, kimi taleplerini iletti. Bakanlık ise ailelerin taleplerini not eden klasik bürokratik bir tarzda sorunların çözümüne ilişkin herhangi bir takvim vermedi. Annelerle bu görüşmenin çok kısa olduğunu hem bizler hem de kendileri ifade etti. Bayramdan sonraki Çarşamba günü tekrar daha detaylı görüşmek içini randevulaştık."

srnk-20-06-2024-nevroz-uysal-cezaevleri-degerlendirme2.jpg
Newroz Uysal Aslan

BU YIL 23 HASTA TUTUKLU VEFAT ETTİ

Uysal cezaevlerindeki durum ile ilgili şu bilgileri verdi:

"2023’te 42 kişi cezaevinde yaşamını yitirdi. 2024’teyiz ve şu ana kadar 23 kişi yaşamını yitirdi. Biz buna siyasi cinayet diyoruz. Bunlar devletin politikası sonucu yaşamını yitirdiği için birer cinayettir. Örneğin Şakir Turan'a ATK, 'cezaevinde kalabilir' dedi ve 15 gün sonra yaşamını yitirdi. Ya da cezaevinde kalamaz dediği ve cezaevinden çıktıktan sonra bir hafta 15 gün sonra hayatını kaybedenler var. Bunlar tesadüfi olan şeyler değil. Devletin hasta tutsaklar üzerinden politik olarak fayda sağlayama çalıştığı bu durumdan vazgeçmesi gerekiyor."

"Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin kaynağı İmralı'daki tecrit sistemidir" diyen Uysal, cezaevlerindeki en büyük sorunlardan birinin "hasta tutuklular' sorunu olduğunu vurguladı. Hastaların tahliyesi için Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) zorunlu bir merci olarak karşılarına çıkarıldığını söyleyen Uysal, ATK'nin alınan raporların ATK tarafından onaylanmaması durumunda hasta tutukluların cezaevlerinden çıkmasının mümkün olmadığını kaydetti. Diğer bir sorunun, Cumhuriyet savcılarının hasta tutukluların tahliye için görüş bildirmesi olduğunu dile getiren Uysal, ATK "cezaevinde kalamaz" raporu verse bile savcıların "toplum için tehlikelidir" yönünde görüş bilmesi durumunda da tahliyelerin mümkün olamayacağını söyledi. Bu iki mekanizmanın ortadan kaldırılmasını öneren Uysal şöyle konuştu:

"Hasta tutsaklar amasız, fakatsız sağlık durumları gözetilerek tahliye edilmelidir. Fakat devlet, geçmişte bilhassa çözüm süreçlerinde hasta tutsakları bir pazarlık konusu etmek, bir şantaj aracı olarak kullanma veya bu eziyet üzerinden toplumu bir kabule, teslimiyet dayatmak için özel savaş algısı olarak kullanıyor. Örneğin Abdulhalim Kaya, Makbule Özer, İsmail Tanboğa veya şu an gündem de olan Abdulkadir Kuday gibi hasta, yatalak olan birini devlet, 'toplum için tehlikeli' diyerek bırakmıyor. Dışarda aile ve toplum şöyle düşünüyor: 'Bu kadar hasta birine bile böyle yapan devlet bana ne yapmaz ki?' Böyle bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Devletin en çok yapmak istediği şey toplum içindeki mücadele azmini, ruhunu ve umut olarak ifade ettiğimiz şeyi ortan kaldırmak istiyor. Bunu da toplumun en hassas ve vicdani kesimi olan hasta tutsaklar üzerinden yapıyor. Bu çok tehlikeli ve vicdani olmayan, ama devletin en çok yaptığıdır" ifadelerini kullandı. (MA)



Öne Çıkanlar