Hayvan hakları örgütleri: Şiddet caydırıcı şekilde cezalandırılmalı
Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
Artı Gerçek- Konya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren hayvan bakımevinde bir köpeğin, barınak çalışanı tarafından başına sopayla vurularak öldürüldüğü görüntüler büyük tepki topladı. Konya Valiliği, soruşturma sonucu 2 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Barınak, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından örnek gösterilmişti.
Bunu yanı sıra, Ankara Mamak Belediyesi, sokakta yaşayan küpeli köpeklerden birini "saldırgan" olduğu iddiasıyla köpek hakkında bu yönde bir rapor olmadan alıkoydu. Belediye, duruma tepki gösteren ve köpeği koruyan Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Avukat Tuğba Gürsoy’dan şikâyetçi oldu.
Yaşananlar, barınakların durumunu, hayvanlara yönelik şiddeti ve Türkiye’de hayvanlara yönelik politikaları tekrardan gündeme getirdi.
Peki, bu süreçte neler yaşandı? Türkiye’de hayvanlara yönelik şiddet ve nefret politikaları neden cezasız kalıyor? Bu soruna ilişkin nasıl adımlar atılmalı? Hayvan hakları örgütleri bu konuda ne diyor?
‘YAŞAMALARI İMKÂNSIZ OLAN BARINAKLARA HAPSEDİLİYORLAR’
BurHak Çalışma Merkezi’nden Özge Özgüner, Konya'da ve Mamak'ta yaşananların yeni olmadığını, Türkiye'nin birçok yerindeki barınaklarda hayvanların yaşam hakkı barınak çalışanlarının insafına terk edilmiş durumda olduğunu söylüyor.
Sağlıklı ve kısırlaştırılmış köpeklerin iktidarın hayvan düşmanı politikası ile toplumda oluşturduğu korku ve nefret atmosferinin sonucu yaşamalarının imkansız olduğu barınaklara hapsedildiğini ifade eden Özgüner’in dikkat çektiği noktalardan biri de, barınakların hayvanın sağlıklı girip hastalıktan kurtulamayacağı yerler olması:
“Barınak dediğimiz yerler geçici bakımevleri aslında, hasta ve güçten düşmüş yaşlı hayvanların tedavisini yapması gereken, kısırlaştırıp alındığı yaşama ortamına geri bırakması gereken yerler. Buralarda uzun süre yaşamaları mümkün değil. Hem doğalarına hem de hukuka aykırı bu toplamalar.”
Belediyelerin Cumhurbaşkanının sözlü talimatını yerine getirdiklerini söyleyerek yasayı çiğnediğini belirten Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nden (HÂKİM) Av. Hacer Gizem Karataş ise, örnek gösterilen bakımevine gittiklerini ve bakımevinden ziyade bir köpek hapishanesi ile karşılaştıklarını söylüyor. “Doğal yaşam alanı” adı altında cezaevi mimarisi örnek alınmış gibi duvarlar ve teller çekildiğini ve binlerce köpeğin hapsedilmiş durumda olduğunu aktaran Karataş, köpeklerin ruh hallerinin iyi olmadığını vurguluyor:
“Köpeklerin hepsinin depresyonda olduğunu anlamak için uzman veteriner hekim olmaya gerek yok, köpeklerle biraz etkileşiminiz varsa gördüğünüzde anlayabilirsiniz. Kanuna aykırı olması bir yana bu durumun ne hayvanlar için ne de bakımevi yönetenleri için sürdürülebilir bir hal teşkil etmesi mümkün değil. İstendiği kadar titizlikle davranılsın böyle bir ortamda hayvanların korunabilmesi de mümkün değil. Şu an hala Mamak Belediyesi’nin bakımevine girilmesine izin verilmiyor ve orada da aynı şeylerin yaşanıp yaşanmadığını bilmiyoruz.”
‘İLGİLİ YASALAR UYGULANMIYOR’
Karataş’ın vurguladığı noktalardan birisi de, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 28/A maddesi. Buna göre, evcil hayvana acımasızca ve zalimce muamele veya işkence de evcil hayvanı kasten öldürmek de suç. Ancak Karataş’a göre, bu suçlara öngörülen cezalar o kadar az ki suç işleyenlerin gereği gibi bir yaptırımla karşı karşıya kalması mümkün olmuyor:
“Çünkü bu kadarlık cezaların İnfaz Kanunu’na göre yatarı yok. Bu yüzden en başta önlem almayanlar bu kanunu yapan kişiler. Ancak bu cezasızlığa rağmen sokaklar kanunda ve olması gereken haliyle bakımevi olan ancak barınaklara dönüştürülmeye çalışılan bu toplama kamplarından hayvanlar için her türlü çok daha güvenli. Çünkü hayvanlar sokaklarda tehlikeden kaçabiliyorlar ve biz de şiddeti fark edip engel olabiliyoruz.”
Hayvanlara yönelik şiddete karşı caydırıcı cezalar ve şiddete karşı önleyici çalışmalar olmadığını vurgulayan Özgüner de, bunun sonucunda ‘soykırım’ gibi tür kırımı yaşandığını ifade ediyor. Bu tüm insan dışı hayvanlar için geçerli olsa da, yasada "korunması gereken" hayvanlar olarak belirtilmiş kedi ve köpekler için dahi yasanın uygulanmadığını dile getiren Özgüner’e göre, herkesin katliamlara ses çıkarması gerekiyor:
“Köpeklerin işkenceyle barınaklara kapatılması, kafasına kürekle vurularak öldürülmesi herkesi ilgilendiriyor. Çünkü bu atmosferde insan olsun veya olmasın uygulanan şiddet hem demokratik topluma büyük bir darbe vurulması, hem de temel hakların tanınmaması anlamına geliyor.”
‘CEZASIZLIK ŞİDDETİ KÖRÜKLÜYOR’
Sahipsiz olarak tanımlanan sokak hayvanlarının hiçbir hakkının tanınmamasının yıllardır bir devlet politikası olarak işlediğini ve bunun topluma da sirayet ettiğini aktaran BurHak Çalışma Merkezi’nden Özge Özgüner’in dikkat çektiğini noktalardan biri de, sokakta yaşayan hayvanlara yönelik şiddet meşrulaştırılması ve her gördüğü köpeğe saldırgan muamelesi yapan insanların sayısının artması. Bunun yanı sıra Özgüner, belediyelerin bu konudaki tutumlarını da eleştiriyor:
“Hayvanlar için bütçe ayırması gereken belediyeler sanıyorum bunu boşa harcanan para ve zaman olarak görüyor. Bugün hayvanların işkenceyle, aç bırakılarak katledilmesi, yaşam alanlarından usulsüzce toplanarak hapsedilmesi 18 yıldır belediyelerin görevlerini yerine getirmemesinin, devletin hayvanların haklarına dair hiçbir çalışma yapmamasının bir sonucu. Nedenlerine bakarak çözüm sunmamız gerekiyor.”
Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nden Hacer Gizem Karataş da, sokakta yaşayan köpekler ile ilgili olarak bir nefret söylemi yaygınlaştırılmaya çalışıldığını ve Türk Ceza Kanunu’nda kanunlara uymamaya ve suç işlemeye tahrik suç olmasına rağmen bu duruma engel olunmadığının altını çiziyor. Hayvana şiddetin cezasız kalmasının sokaktaki şiddeti körüklediğine dikkat çeken Karataş, çözüm önerileri olarak şunları söylüyor:
“Tek çözüm şu anda da kanunda yazıldığı üzere belediyelerin bu hayvanları kısırlaştırıp, aşılayıp yaşam alanı olan sokaklara geri bırakması ve yeni bir düzenleme ile üretimin yasaklanarak hayvana şiddetin caydırıcı bir şekilde cezalandırılmasını sağlamak. Diğer tüm çözümlerin tek sonucu vahşet ve kitlesel ölümler olacaktır.”