HDK gözaltıları: Deliller özel yetkili mahkemeler döneminden
Gazeteci Yıldız Tar’a yöneltilen suçlamalar, özel yetkili mahkemeler döneminde verilen teknik takip kararlarına dayanıyor.

Canan COŞKUN
İstanbul – Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın düzenlediği operasyon kapsamında gözaltına alınan gazeteci Yıldız Tar’a, 2012 yılında yapılan telefon dinlemeleri ve teknik takip sonucu kayda alınan bir toplantı suçlama olarak yöneltildi. Söz konusu teknik takip kararını veren hâkimlik, geçmişte hükümet yetkililerinin adının karıştığı yolsuzluk dosyasını hazırlayan polislerin iddianamesinde usulsüz dinleme ve takip kararlarıyla anılmıştı.
Operasyon kapsamında gazeteciler Elif Akgül, Yıldız Tar, Ercüment Akdeniz ve Ender İmrek de gözaltına alınarak, 18 Şubat’tan bu yana İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde tutuluyor. Gözaltındaki kişilerin avukatlarıyla görüşme hakkı ise 24 saat boyunca kısıtlanmıştı.
Avukat görüş kısıtlamasının sona ermesiyle 19 Şubat’ta ifadesi alınan Yıldız Tar’a, özgeçmişi, ehliyetinin olup olmadığı, pasaport alıp almadığı, yurtdışına çıkıp çıkmadığı, üyesi olduğu sendika, dernek ve kuruluşlar gibi sorular yöneltildi. Ayrıca, hakkında daha önce herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı, PKK/KCK içinde aktif bir akrabası olup olmadığı ve sosyal medya hesapları da sorgulandı.
HDK SORULARI
Savcılık, 18 Şubat’ta yaptığı açıklamada, gözaltına alınan kişilerin “HDK yapılanması içinde İstanbul’da faaliyet gösterdiğini” iddia etti. HDK’yi “legal görünümlü bir cephe yapılanması” olarak nitelendiren savcılık, örgütün TBMM’ye alternatif bir meclis olduğunu öne sürdü. Tar’a, HDK’nin faaliyetleri, kendi konumu, örgütün eylem ve etkinliklerine katılıp katılmadığı, eğitime tabi tutulup tutulmadığı ve herhangi bir talimat alıp almadığı soruldu. Tar ise HDK’yi demokrasi, insan hakları ve ekoloji gibi konularda çalışmalar yapan, çok bileşenli ve farklı görüşlerin tartışıldığı bir sivil toplum platformu olarak bildiğini söyledi.
13 YIL ÖNCEKİ TELEFON GÖRÜŞMELERİ SORULDU
Tar’a yöneltilen suçlamalar arasında, 2012 yılına ait 12 telefon görüşmesi de yer alıyor. Bunlar arasında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü eylemleri ve 2013’te 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda polisin DİSK binasına müdahalesine ilişkin görüşmeler bulunuyor. Ayrıca, Tar’ın gazetecilerle yaptığı konuşmalar ve barışçıl bir eyleme katılımına dair aktardıkları da suç unsuru olarak gösterildi.
TEKNİK TAKİP KARARI USULSÜZ KARARLAR VEREN HÂKİMLİKTEN
Emniyet ifadesi sırasında, İstanbul 2 Nolu Hakimliği’nin teknik araçlarla izleme kararıyla kayda aldığı Ankara’daki Eğitim-Sen Genel Merkezi’nde yapılan bir toplantıya ilişkin de sorular yöneltildi.
Soruşturma dosyasında İstanbul 2 Nolu Hakimliği’nin verdiği teknik takip kararına ilişkin detaylar yer almıyor. Ancak bu mahkeme, özel yetkili mahkemeler döneminde “özgürlük hâkimliği” adıyla kurulan ve yakalama, gözaltı, tutuklama, dinleme ile teknik takip kararlarını veren mahkemelerden biriydi. Aynı hâkimliğin adı, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını yürüten polisler hakkında hazırlanan iddianamede de geçiyor. Dönemin İstanbul Başsavcıvekili İsmail Uçar tarafından hazırlanan iddianamede, İstanbul 2 Nolu Hâkimliği’nde görevli Süleyman Karaçöl’ün usulsüz dinleme ve teknik izleme kararları verdiği belirtiliyor. Karaçöl, meslekten ihraç edildikten sonra “örgüt kurma” suçlamasıyla tutuklanmıştı.
“Özgürlük hâkimlikleri”, 2014 yılında yargı sisteminin yeniden yapılandırılmasıyla kaldırılmış ve yerlerine sulh ceza hâkimlikleri getirilmişti. Buna rağmen, yıllar öncesine ait tapelerin bugün yeniden suç unsuru olarak kullanılması, Gezi Parkı davasında tartışılan “yeniden kıymetlendirme” sürecini hatırlatıyor.
Gazeteci Tar, suçlama hâline getirilen toplantının üzerinden uzun yıllar geçtiği için çoğunu hatırlayamadığını belirtti ve bir LGBTİ+ aktivisti olarak bircok yerde olduğu gibi HDK’nin de bazı etkinliklerine katıldığını söyledi. Tar gazeteciliğe başladığı 2013’ten bu yana toplumsal ve siyasi olayları haberleştirdiğini vurguladı.
OPERASYONUN DAYANAĞI YARGITAY KARARI
İstanbul Başsavcılığı, gözaltı operasyonuna yasal dayanak olarak, Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan raporları ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2 Aralık 2019 tarihli kararını gösterdi. Savcılık, HDK’nin, Yargıtay tarafından “terör örgütü olarak kabul edilen Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) devamı niteliğinde” olduğunu öne sürdü.
Ancak söz konusu Yargıtay kararında yalnızca Demokratik Toplum Kongresi’ne dair değerlendirmeler yer alıyor ve HDK’den hiçbir şekilde bahsedilmiyor. Kararda ayrıca, 17 Eylül 2019 tarihli başka bir Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararına atıf yapılıyor. Bu kararda da KCK konu ediliyor, ancak yine HDK’ye yönelik herhangi bir ifade yer almıyor.