Hukukçular AYM'nin başkanlık seçimini yorumladı: 'Tekçi anlayışa aykırı' mı yoksa 'oyun içinde oyun mu var?'
Seda TAŞKIN
ANKARA - Anayasa Mahkemesi (AYM), bugün yeni başkanını belirlemek üzere seçim yaptı. Oylamada İrfan Fidan 5 oy alırken, mevcut AYM Başkanı Zühtü Arslan 8 oy alarak yeniden başkan seçildi. AYM başkanlık seçimini eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen, eski AYM Raportörü Osman Can, İdare Hukukçusu Prof. Dr. Metin Günday ve Barış Akademisyeni ve Anayasa Hukukçusu Dr. Dinçer Demirkent ile konuştuk.
TÜRMEN: 'SARAY'A RAĞMEN SEÇİLMİŞ OLMASI ÖNEMLİ'
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Eski Yargıcı Rıza Türmen AYM başkanlığı seçimlerinin çok önemli olduğunu belirterek, bu seçimin önemini iki açıdan değerlendirdi. İlk olarak Zühtü Arslan’ın yeniden seçilmiş olmasının kritik bir gelişme olduğuna dikkat çeken Türmen, şunları söyledi:
"Zühtü Arslan, insan haklarını iyi bilen, bilgi dağarcığı zengin ve yazdığı muhalefet görüşlerinde bağımsızlığını koruyan bir yargıçtır. Ayrıca Arslan’ın, Saray’a rağmen seçilmiş olması da önemlidir. Demek ki AYM’de bağımsızlığını korumaya özen gösteren yargıçlar hala çoğunlukta."
Zühtü Arslan’ın seçilmesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi arasındaki denge açısından da önemli olduğunu söyleyen Türmen, “Zühtü Arslan, İnsan Hakları Mahkemesi’ni çok iyi bilir ve Türkiye’yi bekleyen tehlikeleri de görüyor” dedi.
‘AYM’NİN ETKİLİ BİR İÇ HUKUK YOLU OLARAK KALMASI AÇISINDAN ÖNEMLİ’
Türmen, AİHM ve AYM arasındaki ilişkiyi gözeterek değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
"Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına ve oradaki ilkelere uygun karar vermedikçe ve ihlal kararları arttıkça bir süre sonra AİHM, Türkiye’deki AYM’nin etkili bir iç yargı yolu olmadığını söyleyebilir. Etkili bir iç yargı yolu olmadığı için AYM’ye başvurmanın gerekli olmadığına hükmedebilir. Zühtü Arslan bu tehlikenin ne demek olduğunu çok iyi bilir. Kararların ve hâkim olan ilkelerin ne olduğunun da farkında. Dolayısıyla etkili bir iç yargı yolunun korunması açısından Zühtü Arslan’ın seçilmesi önemlidir.
Aksi olsaydı, yani İrfan Fidan seçilseydi, Yargıtay’da hiç yargıçlık yapmamış, Mahkeme’nin en az kıdemli üyesinin AYM’ye geldikten hemen sonra başkan olsaydı, AYM ve bağımsızlığı açısından çok büyük soru işaretleri doğrulacaktı. Bu soru işaretleri bakımından da bu seçimin sonucu isabetlidir."
METİN GÜNDAY: ZÜHTÜ ARSLAN’IN SEÇİLMESİNİ OLUMLU BULUYORUM
İdare Hukukçusu Prof. Dr. Metin Günday da AYM başkanlığı sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İrfan Fidan’ın AYM üyeliğinin tartışmalı olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Kendisi (İrfan Fidan) İstanbul Başsavcısı’ydı. İstanbul Başsavcılığı’ndan Anayasa Mahkemesi üyeliğine doğrudan geçiş, Türk hukukuna göre mümkün değil. Fakat kamuoyuna yansıyan bilgilerden de anladığımız kadarıyla İrfan Fidan’ın Anayasa Mahkemesi üyesi ve hatta başkan olması hükümetçe çok isteniyordu. Bu nedenle İrfan Fidan, bir ara-formül bulundu. Bir Yargıtay üyesinin emekli olmasının ardından HSK tarafından apar topar Yargıtay üyeliğine seçildi. Ardından ivedilikle Yargıtay Genel Kurulu toplandı ve Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmak üzere İrfan Fidan’ın da içinde bulunduğu üç aday belirlendi. Genel Kurul bu üç aday arasında İrfan Fidan’ı seçti. Halbuki bildiğimiz kadarıyla İrfan Fidan’a henüz bir oda dahi tahsis edilmemişti. Dolasıyla ne bir dosya ne de bir dava yüzü görmüştü. Bu da kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açtı.”
‘ARSLAN’IN SEÇİLMESİ DENEYİMİ İTİBARİYLE İSABETLİ OLMUŞTUR’
Zühtü Arslan’ın Anayasa Mahkemesi’nin kıdemli üyelerinden biri olduğunu söyleyen Günday, “Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde seçilmiş bir üyedir. Dolasıyla onun tekrar başkan olarak seçilmesi hem kıdemi hem de deneyimi itibariyle isabetli olmuştur. Gördüğüm kadarıyla da Zühtü Arslan’ın seçilmesi kamuoyunda gayet olumlu karşılandı” dedi.
OSMAN CAN: FİDAN MAHKEMENİN TARAFISIZLIĞI AÇISINDAN TARTIŞMALI BİR İSİMDİ
AYM eski Raportörü ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Can, bu kararın, mahkemenin gelenekleri açısından olumlu olduğunu ifade etti. Can, “Fidan, Yargıtay’a ve sonrasında AYM’ye gelişi itibariyle çok tartışma yaratan bir isimdi” dedi.
Can, Fidan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkamesi’nin (AİHM) ve AYM’nin yargının bağımsızlığı ve mahkemenin tarafsızlığı ilkeleri açısından da oldukça tartışmalı bir isim olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
"İsminin bizatihi kendisinin değil ancak yöntemi tartışmalı. AYM’nin bu tartışmanın önüne geçmiş olması ve dolasıyla hem geleneklerine bağlı olması hem de yetkinliği konusunda Türkiye’de hiç kimsenin şüphesinin bulunmadığı Zühtü Arslan’ı yeniden başkan seçmesi gayet olumlu bir gelişmedir."
‘CUMHURBAŞKANI’NIN HERHANGİ BİR İSMİ DESTEKLEMESİ AYM’NİN RUHUNA AYKIRI’
Can, Cumhurbaşkanı’nın AYM başkanlığında herhangi bir ismi desteklemesinin Anayasa’nın ve AYM’nin işlevi, ruhu, amacı ve bağımsızlığı açısından doğru ve uygun olmadığını söyledi. Can, “Cumhurbaşkanı kararnamelerinin, Anayasa’nın ve yasaların denge denetim mekanizması olan AYM’nin, bağımsız ve tarafsız bir yargı mercii olarak Cumhurbaşkanı’nın başkanlık seçiminde bir ismi desteklediği biçimindeki bir tartışmanın içinde yer alması dahi Türkiye açısından çok üzücü bir durumdur” ifadesini kullandı.
Zühtü Arslan’ın net bir oy çoğunluğu ile seçilmiş olmasının ve bu konuda sağduyuyla yaklaşılmasının olumlu olduğunu söyleyen Can, “Bu durum, AYM’nin, hukuk devletinin en azından minimal gereklerine sahip çıktığını bize gösteriyor” dedi.
DİNÇER DEMİRKENT: TEKÇİ ANLAYIŞA AYKIRILIK TEŞKİL ETTİĞİ ORTADA
Barış Akademisyeni ve Anayasa Hukukçusu Dr. Dinçer Demirkent İrfan Fidan’ın önce Yargıtay üyeliğine seçilip ardından tek bir duruşmaya dahi katılmadan AYM’ye atandığını hatırlattı. Demirkent, Fidan’ın bu açıdan cumhurbaşkanı ve hükümet için “özel bir isim” olduğunu belirtti.
Zühtü Arslan’ın Anayasa Mahkemesi’nde olumlu oy kullandığı kararların yanı sıra şerh düştüğü kararların da olduğunu söyleyen Demirkent, bu açıdan Arslan’ın farklı bir profilin olduğunu söyledi. Demirkent, "Bunların önemli bir kısmı da ihlal, iptal ya da norm denetimi kararlarıdır. Türkiye’de siyasal rejimin genel durumu ve bütün atamaların ve kararların tekbir merkezden çıktığı düşünüldüğünde Zühtü Arslan’ın tekrar başkan seçilmesinin bu tekçi anlayışa aykırılık teşkil ettiği ortadadır. Ancak insanda ‘oyun içinde oyun var’ gibi bir fikir de oluşmuyor değil" dedi.