İHD'den Çukurova cezaevleri raporu: Kürtçeye yasak, siyasi mahpuslara karşı sistematik hak ihlalleri

İHD'den Çukurova cezaevleri raporu: Kürtçeye yasak, siyasi mahpuslara karşı sistematik hak ihlalleri
İHD'nin Çukurova bölgesindeki cezaevlerine dair hazırladığı ve birçok tespitin yer aldığı raporda, ihlallerin gayriinsani noktada olduğu vurgulandı. Raporda Kürtçe kitapların verilmediği ve siyasi mahpusların ağır hak ihlaline maruz kaldığı belirtildi.

Artı Gerçek - İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi Hapishaneler Komisyonu, Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan cezaevlerindeki hak ihlalleri raporunu dernek binasında açıkladı. Rapor, Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi, Tarsus 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi, Tarsus 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi, Tarsus 3 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi, Aksaray Kapalı Cezaevi ve Ereğli Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nden gelen başvuruları kapsadı.

İHD Mersin Şube Sekreteri Bekir Sıtkı Keçeci, sağlıklı beslenme ve haberleşme haklarının ihlal edildiğini, spor ve havalandırma imkanlarının kısıtlandığını söyledi. Keçeci, Yeni Yaşam gazetesi ve bakanlık onaylı Kürtçe kitapların verilmediğini, kırtasiye ihtiyaçlarının karşılanmadığını, kitap kotası uygulandığını, kurum ve kuruluşlara yazılan dilekçelerin gönderilmediğini, dilekçeler için evrak kayıt numarasının verilmediğini aktardı.

Mahpuslarınn idare ile görüşme taleplerinin karşılanmadığını dile getiren Keçeci, "Özellikle siyasi mahpuslara karşı ağır hak ihlalleri yaşanmakta, cezaevi görevlilerince mahpusların kimliği ve dünya görüşüne karşı kişisel hırslarla sistematik hak ihlalleri yapılarak mahpusların cezaevi hayatı gayriinsani noktaya getirilmektedir" dedi.

TESPİTLER

Raporda yer alan bazı tespitler ise şöyle:

"Genel mahpus anlatımlarında; mevcut hapishane gardiyanlarının kendilerine karşı tutumlarının çok sıkıntılı olduğu, bu konu ile ilgili defalarca hapishane idaresi ile görüşmelerine rağmen bu eylemlerin devam ettiği, yakın zamanda 11 adli mahpusun intihar ettiğini duydukları, hapishane idaresinin bu durumla ilgili hiçbir önlem almadığını düşündükleri öğrenilmiştir.

Mahpusların özel yaşam alanlarına ağır müdahalelerin, habersizce sürgün edilmelerinin, kendilerine ve kişisel eşyalarına karşı saygısızca ve tahkir edici tutumların, mahpuslara yönelik mütemadiyen tehdit ve tahkir içeren veya kışkırtıcı söylemlerin mahpuslarda manevi olarak ıstıraba yol açacağı ve bu durumun infaz ilkeleri ile bağdaşmayacağı kanaatine varılmıştır.

Ereğli YGC’de mahpuslara uygulanan tecrit sisteminin mahpusların aldığı ceza ile orantılı olmayacak şekilde uygulandığı, tüm mahpuslara ağırlaştırılmış müebbet infazından daha ağır bir infaz sisteminin uygulandığı, mahpusların günün 23 saatini bir hücrede geçirdiği öğrenilmiştir.

Yapılan görüşmelerde en az 20 mahpusun dikkat edilmesi gereken önemli hastalıklarının olduğu öğrenilmiştir. Raporda geçen Suphi Aydın, İbrahim Oruç ve Ahmet Çelik’in kuvvetle muhtemel ağır hasta mahpuslardan olabileceği kanaatine varılmıştır. Hapishane koşulları ve yaşanan hak ihlallerinin hasta mahpusların yaşamını çekilmez duruma getirdiği, özellikle ağır kronik rahatsızlığı olan mahpuslara makul yaşam ve tedavi koşullarının sunulmadığı, revire çıkma taleplerinin de sürüncemede bırakıldığı öğrenilmiştir. Mersin yerelindeki hekimlerin mahpuslara yönelik tavır ve davranışlarının, tedavi yöntemleri ya da keyfi tutumla tedaviden kaçınma eylemlerinin vahim ve endişe verici boyuta ulaştığı, bazı mahpusların insan onuruna aykırı tedavi dayatılması sebebi ile sağlık haklarından imtina etmek zorunda kaldığı gözlemlenmiştir. Mahpuslara hiçbir tehlike şüphesi bulunmamasına rağmen kelepçeli muayene dayatılmasının insan haklarına ve meslek onuruna ağır saldırı niteliği taşıdığı kanaatine varılmıştır.

İdari Gözlem Kurulu kararlarının keyfi uygulama ve kıstasları ile birçok mahpusun infazının yakıldığı öğrenilmiştir. Derneğimize yapılan başvurular ve heyetlerimizce yapılan görüşmelerde en az 14 mahpusun infazının yakıldığı öğrenilmiştir. Anılan infaz yakma uygulamasının bir kurum standardı haline gelmesi sebebiyle birçok mahpusun daha aynı gerekçelerle infazının yakılmış olabileceği öngörülmektedir.

Mahpuslara gerekçesiz ve keyfi şekilde disiplin cezaları uygulandığı, uygulanan disiplin cezalarının mahpusların infazlarının yakmaya gerekçe olarak kullanıldığı, nitekim bu disiplin cezaları sonrası infazını tamamlamış birçok mahpusun koşullu salıverilme hükümlerinden faydalandırılmadığı öğrenilmiştir. Mahpuslara yönelik keyfi disiplin cezası ve İdari Gözlem Kurulu kararlarıyla infaz yakma uygulamalarının mahpusların umut haklarını ağır derecede ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır. Anılan uygulamaların eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağının ihlalini doğuracağı belirtilmelidir.

Yemeklerin çok az geldiği, yenilmeyecek durumda olduğu, şebeke suyunun kuyu suyu ve tuzlu olduğu, daha önceden devam eden sıcak sorununun henüz tam anlamı ile giderilmediği, bazı koğuşlara uzun zaman sıcak suyun verilmediği soğuk suyun ise zaman zaman ise kesintiye uğratıldığı, kantinde satılan ürünlerin çok kalitesiz, standart dışı olduğu ve fahiş fiyatlara satıldığı, bu nedenle mahpusların alışveriş yapma imkanlarının çok zor olduğu, ek gıda ve su ihtiyaçlarının kantin yolu ile karşılanmasının zorlaştırıldığı öğrenilmiştir. Bu durumların mahpusların sağlık ve beslenme açısından asgari insani yaşam standartları açısından ihlal yarattığı gözlemlenmiştir.

Hapishane idaresinin pandemi koşullarını öne sürerek sosyal imkanlar ve faaliyetler konusunda mahpusların kanuni sosyal haklarını yerine getirmekten imtina ettiği, defalarca talep edilmesine rağmen oda değişikliklerinin uzun süredir yapılmadığı öğrenilmiştir. Sportif faaliyetlerin iki ayda bir yapıldığı, eğitsel ve kültürel faaliyetlerin ise neredeyse hiç yapılmadığı öğrenilmiştir. Mahpusların kanunlarla tanınmış haklarının pandemi süreci bahane edilerek sosyal imkanlardan ve insani haklardan mahrum bırakılmalarının infaz hukuku ilkeleri ile bağdaşmadığı kanaatine varılmıştır.

Mahpuslara yeterince kırtasiye malzemesi verilmediği, hapishane idaresince mahpuslara gelen mektupların verilmediği, kendilerinin gönderdiği mektupların da çoğu zaman yerine iletilmediği öğrenilmiştir. Yeni Yaşam ve Evrensel gazetesinin ve bakanlık onaylı Kürtçe kitapların verilmediği öğrenilmiştir. Mahpus ailelerinin getirdikleri eşyaların ve kitapların kabul edilmediği veya verilmediği, şahsi eşyalarının kendilerine verilmeyip depo edildiği, taleplerinin sürüncemede bırakıldığı, hapishane idaresince bu kotanın keyfi bir şekilde konulduğu öğrenilmiş, mahpusların bu haliyle okuma, kişisel birikimlerini arttırma ve bilgi edinme haklarının ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.

Anayasal bir hak olan hapishane idaresine ve diğer kurum ve kuruluşlara yazılan talep ve şikayet dilekçelerinin işleme konulmadığı, dilekçeler için herhangi bir evrak kayıt numarası verilmediği, dilekçenin akıbeti sorulduğunda böyle bir dilekçenin olmadığı söylenerek mahpusların dilekçelerinin işleme dahi konulmadığı öğrenilmiştir.

Hapishane idaresince mahpusların dilekçe hakları engellenerek diğer kurum ve kuruluşlara etkili başvuru haklarının ihlal edildiği, mahpusların yaşadığı hak ihlallerini ilgili makamlara bildiremedikleri, bu haliyle dilekçe haklarının ihlal edildiği ve yaşadıkları hak ihlalleri nedeniyle başvuru yollarının kapatıldığı veya etkisizleştirilmeye çalışıldığı tespit edilmiştir. Mahpusların hapishane idaresinin tutum ve davranışlarından vazgeçmemesi sebebiyle, hapishane müdürleriyle görüşme talep ettikleri ancak çoğu zaman muhatap alınmadıkları, hapishane idaresinin bu pratiğin sürekli tekrarladığı, mahpuslara disiplin cezası verilerek infaz sürelerinin uzatıldığı, İnfaz Yasasının mahpusları sindirmek için keyfi bir araç olarak kullanıldığı, hapishane idaresinin ivedilikle denetlenmesi ve mahpusların hayatını çekilmez kılan kötü muamele uygulamalarının acilen sonlandırılması gerektiği gözlemlenmiştir.”

Öne Çıkanlar